Araç, malikanenin hemen dışında büyük bir dairesel alanın ortasında durdu. Kenan, bir an bile beklemeden kapısını açtı ve hızla araçtan indi. Motorun sesi durur durmaz malikanenin devasa kapıları açıldı. İçeriden birkaç adam ve bir kadın çıktı, hepsi takım elbise ya da koyu renkli üniformalar içindeydi. Ben ise hâlâ araçta, yerimden kıpırdayamadan bekliyordum. Ne yapacağımı bilmiyor, ellerimi kucağımda kenetlemiş, titreyen nefeslerle ön cama bakıyordum. O an içimdeki tek düşünce: “Buraya gerçekten geldim... Artık buradayım,” oldu. Birden kapı hızla açıldı. Kenan eğilmeden, başını bile yana çevirmeden, buz gibi sesiyle konuştu: “Ne o, davetiye mi bekliyorsun karıcığım? Hadi in. Bütün gece seni bekleyecek değilim.” Gözlerim büyüdü. “Karıcığım” mı dedi? Bu kelime, onun dudaklarından çıkınc

