Aslında uçakla daha kolay gidebilirdi. Daha hızlı ve daha erken. Ama o yanında adamlarla gidiyordu ve silahlıydı. Yolda doğru dürüst çevirme olmadığı için öğleye varmadan köyün girişine vardığında gözleri kan çanağı gibiydi. Çünkü yanına aldığı bilgisayarda sürekli olarak amcası olacak piçin sözlerini, kız kardeşinin halini izlemişti. İnci’nin çaresiz hali ciğerine öyle bir oturmuştu ki o kızı ilk gördüğü an hissettiği sıcaklığın, bir abi edası ile korumaya çalışmasının anlamlarını şimdi daha net anlıyordu. Kan çekiyordu. Birbirinden habersiz iki kardeşin ilk karşılaşması ve kalplerde beliren o ılıklık. Şimdi geçirdikleri zamanları düşünüyordu. Cevahir'in kıza davranma şekillerini. İnci’nin ürkekliğini. Hep içe kapanık hallerini. Gözlerindeki geçmek bilmeyen buğuyu. Merak etti. Acaba

