Küçük el valizime günlük giyebileceğim birkaç parça kıyafet, çamaşır ve cüzdanımı koyup saçlarımı dikkat çekmesin diye arkamda topladım. Mardin sıcak diye getirdiğim şapkamı ve gözlüğümü de taktım ve Asmin’in gelmesini beklemeye başladım. Gözüm kulağım kapıdaydı. Asmin gelmeden sanki başka biri gelecek de beni suçüstü yakalayacak gibi hissederek panik olmamaya çalışıyordum. Kız kardeşimin gittiği süre uzadıkça kalbim sıkışıyor ve bir aksilik olacak diye ödüm patlıyordu.
‘’Nerde kaldın? Hadi gel artık da çıkalım şuradan!’’ diye mesaj attım dayanamayıp. Bir dakika sonra,
‘’İki dakikaya kapındayım.’’ cevabı geldiğinde o iki dakika sanki iki saat gibi geldi bana. Bir karar vermiştik ama bunun sonuçlarının ne denli tehlikeli olacağını tahmin edemiyordum. Babam normalde bize karşı ılımlı olmakla birlikte öfkelendiğinde hiddetinden hepimiz tırsardık. Ailede babama en çok direnen kişi Asmin’di ve o bile bazen ortadan kaybolup gazaptan yırtması gerektiğini bilecek kadar akıllıydı. Az sonra kapıma tıklatılınca yerimde sıçradım ve,
’’Kim o?’’ diye çekinerek sordum. Annem her an gelebilirdi çünkü bana moral vermeye falan. Oysa şuan Fırat’ın yediği halt yüzünden vurulmuş olmasına üzülecek durumda değildim, bencilce gelebilir ama kendi kıçımı kurtarmakla meşguldüm. Hem o pislik, o genç kadına yaptığı şey için cezalandırılmayı da hak ettiği gibi, belki evlenseydik bana da çok kötü davranacaktı. Şerefsiz herif! Evet ölsün, demiyordum ama hayatta kalırsa başıma bela olmasın istiyordum.
‘’Aç benim.’’ Asmin’in sesini duyunca rahat bir nefes alıp hemen açtım kapıyı.
‘’Hadi hemen çantanı al, iniyoruz. Annem gelebilir her an.’’
‘’Anneme not bırakmadım.’’
‘’Mesaj atarız yola çıkınca. Daha mantıklı olur. Hemen kaçtığımızı düşünmesinler, önlem alabilirler.’’ Bu kızın kafası fena çalışıyordu.
‘’Kızım sen nasıl bu kadar profesyonelsin bu konuda?’’ dedim Asmin’in rahatlığını ve tüm kaçışı sakince organize edişini hayretle izlerken. Sırıttı.
‘’Çok Kore dizisi izliyorum, ondandır.’’ Bir şey demeden yan yan baktım ama haklıydı, her an annem gelebilirdi, veya bir başkası. Çantamı kaptığım gibi soluğu Asmin’in yanında aldım.
‘’Cüzdanını unutmadın değil mi?’’
‘’Aldım. Hadi gidelim.’’
‘’Personel asansörünü kullanacağız.’’
‘’Nerede?’’
‘’Koridorun sonunda, sağda.’’
Asansöre bindiğimizde,
‘’Şuan herkes oteldeki vurulma olayıyla ilgili bir koşturmaca içinde. Bizi fark etmeleri zor olacaktır. Şapka ve gözlük iyi fikir.’’
Asansör zemin kata indiğinde nefesimi tutup kapının açılmasını bekledim. Asmin benden önce çıkıp sağa sola baktı ve,
‘’Kimse yok, gel.’’ dediğinde ben de çıktım ardı sıra. Onu takip ediyordum.
‘’Personelin girdiği arka kapı şurada bak.’’ deyip az ilerideki kapıyı gösterdi. Önümüzden geçen koridor diğer tarafta personelin çalışma alanına gidiyordu. Hemen kapıya koştuk. Birkaç saniye sonra arka bahçedeydik. Önümüzdeki alanda sıra sıra araçlar vardı. Dışarıdan, daha ön tarafa ait otoparktan hala sesler geliyordu. Polis araçları vardı ve insan konuşmaları, koşturmaca derken yaşanan olayın etkisi yaşanmaya devam ediyordu.
‘’Ne yapacağız? Ne tarafa?’’ dedim polis araçlarına kaygıyla bakarken.
‘’Bekle, etrafı kısaca kontrol edeceğim. Şu arabanın arkasına saklan.’’ Bana az ilerideki füme rengi lüks ve büyük cipi gösterdi. Kendi çantasını çıktığımız kapıya yakın bir yere bırakıp sessizce araçların siperinde ilerlemeye başladı. Asmin kimseye görünmeden ayrılacağımız bir yol bulmak için bakınırken ben aracın arkasına saklandım. Bulunduğumuz yer bir çeşit taraça gibiydi, yani bizim olduğumuz taraftan kaçabilmemiz için ancak duvardan aşağı atlamalıydık ve o duvar en az 3-4 metreydi. Görünmeden sıvışacak başka bir çıkışa ihtiyacımız vardı anlayacağınız. Asmin birden tekrar göründüğünde aracın yakınında başka biriyle konuşuyordu. Bir erkek sesiydi konuştuğu kişi. Tanıdığım birinin sesi de değildi üstelik. Kulak kabarttım korkuyla.
‘’Abimi arıyordum ben de, otoparktayım, demişti.’’
‘’Ben de görmedim abinizi. Yardımcı olabileceğim bir şey var mı? Ablanız için çok üzüldüm, gerçekten çok can sıkıcı bir şeydi az önce olanlar.’’ Asmin’i arkadan yarı yarıya görebiliyordum. Aracın diğer tarafında kiminle konuşuyordu ki bu kız?
‘’Aslına bakarsanız ablam düğünü iptal olduğu için rahat bir nefes aldı. Aşiretin zoruyla evlendiriliyordu. Ve Fırat denilen adamın evlenince kendisine kötü davranabileceğinden endişe ediyordu. Nihayetinde Fırat’ın yediği naneleri de gördük ve ablamı Allah korudu desek, yeridir.’’
‘’Öyle mi? Yani ablanız bu evliliğe zorlandı? Üzüldüm, adetlerinizi pek bilmiyorum.’’
‘’Aramızda kalsın ama evet, hiç istemiyordu. Babaannem ve babamın zoruyla oldu bu iş. Fırat’ın vurulmasına sevindi diyemeyiz ama düğün gerçekleşmediği için sevindi.’’
‘’Aile meselelerinize bir şey söylemek haddim değil ama umarım bundan sonrasında ablanız için her şey gönlünce olur.
Aracın kapılarının açılma sesini duydum. O sırada Asmin,
‘’Başınızı şişiriyorum Serhan Bey, kusura bakmayın. Eminim sizin de oldukça uzun bir yolunuz vardır, hemen gidiyor musunuz şehirden?’’
Serhan mı? Hani şu babamın düğüne davet ettiği yakışıklı adam olan Serhan mı? Elimde sıkı sıkıya tuttuğum bavulla daha çok gerilmiştim.
‘’Estağfurullah. Ablanızla tanışmadık ama ona üzüntümü iletirseniz memnun olurum. Umarım istemediği bir evlilik yapmak zorunda bırakılmaz tekrar. Ve evet, Gürcistan sınırından geçeceğim sabah, orada işlerim var.’’
‘’Ah üzüntülerinizi ona ileteceğimden emin olabilirsiniz. Ay yüzüğüm düştü. Bir dakika.’’ diyen Asmin geriye bir adım atarak ayakkabısını düşen bir şeyi arıyor gibi bana doğru bir iki adım geldi. Çok yakınıma gelince göz göze geldik o an. Bana bakıp,
‘’Bin arabaya.’’ dedi dudak işaretleriyle. Arabaya mı binecektim? Tekrar baktı,
‘’Bin! Arka koltuğa saklan ve sakın seni görmesin. Telefonun sesini de kıs.’’ dedi oldukça sessiz. Sonra hemen toparlanıp yerine döndü,
‘’Hah pardon, çok şükür buldum. Evet epey uzun bir yolunuz varmış. Tanıştığımıza memnun oldum.’’ Onlar konuşurken yavaşça arka koltuğun kapısını açtım. Küçük bavulu iki koltuğun arasına itekledim ve kendimi aracın içine sokmayı başardım. Kapıyı usulca çekerken onlar dışarıda hala konuşuyordu. Bavul sürücü koltuğunun arkasında, ben yolcu koltuğunun arakasındaki aradaydım. İyi ki zayıf bir kadındım, yoksa bu araya nasıl sığıp saklanacaktım. Cebimdeki telefonun çıkarıp sessize aldım. Tek sorun vardı, Asmin hangi bahaneyle binecekti araca? Yoksa o binmeyecek miydi? Kalbim yeniden atmaya başladı hızla. Aracın sürücü kapısı açıldı ve Serhan koltuğa oturup,
‘’Kendinize dikkat edin lütfen. İyi geceler.’’ dedi bizim kıza. Onun binişiyle erkeksi cezbedici bir parfüm kokusu da doldu içeriye. Aracın içinde bir koku vardı zaten ama Serhan binince o kokunun daha yoğun hali dolmuştu burnuma. Parfümü her neyse çok güzel kokuyordu be. Ama başka bir sorun vardı, Asmin gelmiyordu bizimle, plan daha ilk safhada değişmişti. Asmin'in soğukkanlı bir şekilde olayları yönetmesine öyle alışmıştım ki son yarım saattir, birden sudan çıkmış balık gibi hissetmiştim. Ve o geride kalırsa ne olacaktı? Benim kaçmama yardım ettiği anlaşılır mıydı? Kafamda tüm bu sorularla gıkımı çıkaramadan kalbimin gürültüsünün duyulmamasını diledim.
‘’Teşekkürler, ben abimi aramaya devam edeyim, siz de yolunuzdan geri kalmayın lütfen. İyi yolculuklar Serhan Bey.’’
Kapı kapandı ve araç hareket etti. Asmin gelmiyordu, ben tek başımaydım ve bilmediğim bir adamla, Gürcistan sınırına doğru yola çıkmıştım. Ve tabii benim arabada olduğumu nerede anlayacağını da bilmiyordum. Ya çok erken fark edip beni teslim etmek için geri dönerse ne olacaktı? Nasıl kaçacaktım onun yanından? Rusya’ya geçmem lazımdı benim de. Ooof! Pasaportum yanımdaydı yanımda olmaya ama ben İstanbul’dan uçakla geçerim diye düşünüyordum. Gürcistan’a gidiyordu oysa bu adam. Aslında anneannemin yaşadığı şehir Kafkas sınırına yakındı ama işte ben Türkiye sınırından çıkabilirsem. Bu sıkışık yerde kaç kilometre görünmeden gidebilecektim? Acıkacak, susayacak ve çişim gelecekti üstelik.