📖 6. BÖLÜM – GÜVENİN KIRILDIĞI YER, İNSANIN DEĞİŞTİĞİ YER
Hayatta öğrendiğim en ağır gerçek şuydu:
İnsan en çok güvendiğinden darbe yer.
Çünkü güven, kapının kilidini açan bir anahtar gibidir.
İçeri birini alırsın…
Kalbinin orta yerine oturtursun…
Sırlarını, kusurlarını, korkularını teslim edersin.
“Bu kişi beni kırmaz,” dersin.
“Benim yanımda durur,” dersin.
“Ben düşsem bile elimden tutar,” dersin.
Ama hayat, her zaman dersleri en güvendiğin yerden verir.
Bir gün o kişi dönüp gider.
Bir gün o ses susar.
Bir gün o omuz kaybolur.
Bir gün o “asla gitmez” dediğin insanın bile gittiğini görürsün.
Ve o anda anlarsın:
Güven, insanın en büyük cesareti ama aynı zamanda en büyük riskiymiş.
Güven kırıldığı zaman kalbin değil…
dünyanın bile sesi değişir.
Her şey daha soğuk, daha uzak, daha yabancı gelir.
İnsan kendine şu soruyu sorar:
“Ben nerede hata yaptım?”
Ama tecrübe sana şunu öğretir:
Bazen sorun sende değildir.
Bazen insanlar iliklerine kadar yaralıdır ve seni de yaralarlar.
Bazen sevmeyi bilmezler.
Bazen değer veremezler.
Bazen sadece içleri karanlıktır.
Ve sen karanlığı düzeltmeye çalıştıkça tükenirsin.
👉 Herkese güvenme.
👉 Kırılma ihtimalini hesaba kat.
👉 Beklenti kurma, hayal kırıklığını azaltırsın.
👉 Birinin gidişi senin eksikliğin değildir.
En önemlisi:
**İnsan, kırıldığı yerden asla aynı toparlanmaz.
Ama daha güçlü toparlanır.**
Güvenin kırılması acıdır evet…
ama aynı zamanda bir uyanıştır.
Hayata karşı daha dikkatli olmayı, insanları daha iyi okumayı, kendini daha çok korumayı öğretir.
O günden sonra şunu öğrendim:
“Kimse beni elimden tutarak ayakta tutmayacak.
Ben kendi elimle kendimi kaldıracağım.”
Güçlü olmanın temeli budur.
Kimsenin desteğine yaslanmamak…
Kimsenin varlığına bağımlı olmamak…
Kimsenin gidişini ölüm gibi görmemek…
Çünkü tecrübe der ki:
Gitmesi gereken gider.
Kalması gereken kalır.
Sen sadece kendine sadık kal.
Ve bir gün aynaya baktığında, kırılmış hâlinle bile gülümsersin.
Çünkü dersin ki:
“Beni en çok kıranlar, beni en çok büyütenler oldu.”
Güven kırılır…
Kalp acır…
Göz dolar…
Ama insan, tam da o acının içinde yeniden doğar.
İnsan bir kere güvenince, o insanı gözünde büyütür.
Hatalarını görmez, eksiklerini önemsemez, sözlerini gerçek sanar.
Bir gün gelir…
O güvendiğin kişinin, seni hiç beklemediğin yerden bırakıp gittiğini görürsün.
Ve o an şunu fark edersin:
“Ben yalnızmışım.”
Aslında hep yalnızmışsın da, sen fark etmemişsin.
Çünkü insan güvenince kör olur.
Kör olunca kanar.
Kanayınca da ancak acıyla öğrenir.
Bazen biri seni hayal kırıklığına uğratmaz…
Sadece gerçeği gösterir.
Meğer o kişiyi sen kafanda büyütmüşsündür.
Sen yüceltmişsindir.
Sen güvenmişsindir.
Sen bağ kurmuşsundur.
Ama karşı taraf…
seni aynı çizgide görmemiştir.
Tecrübe sana tokadı burada indirir:
👉 “Değer verdiğin herkes, sana değer vermek zorunda değil.”
Bu cümle insanın içini yakar ama aynı zamanda uyandırır.
O günden sonra şunu öğrendim:
Benim kalbim kıymetli.
Ve herkes bu kalbe layık değil.
Bir olay olur, biri gider, biri susar, biri sırt çevirir…
Ama seni asıl büyüten şey, onların gidişi değil:
👉 Senin kendine dönüşün.
Kendine döndüğünde anlıyorsun ki:
Hiç kimse senin kadar yanında durmamış.
Hiç kimse senin yaralarını senin gibi taşımamış.
Hiç kimse senin kadar savaşmamış.
Güven kırıldığında dünya bitmez…
Sadece gözün açılır.
Artık kimseyi oldurmaya çalışmazsın.
Kimsenin sevgisi için kendini kırpmazsın.
Kimsenin ilgisi için “acı çekmeye razıyım” demezsin.
Çünkü tecrübe şöyle öğretir:
Bir insan seni görmek istemiyorsa, gözünün içine bile baksan göremez.
Bir insan seni duymak istemiyorsa, bağırarak anlatsan bile duymaz.
Bir insan seni sevmiyorsa, kendini parçalasan bile sevmez.
İşte bu gerçek, kalbi önce yakar, sonra güçlendirir.
Bir gün uyanırsın ve dersin ki:
“Ben artık kimsenin gidişiyle yıkılmam.”
Bu cümleyi kurduğun gün, işte o gün:
Kırılgan hâlin ölür, güçlü kadın doğar.
Güven kırıklığı artık bir acı değil…
bir öğretmen olur.
Her dersinde seni biraz daha büyütür.
Ve bir gün fark edersin:
Sana en büyük kötülüğü yapanlar, seni en iyi hale getirenler olmuş.
Çünkü insanı en çok, acı şekillendirir.
Ama tecrübe tamamlar.
Güven kırıldığında sadece kalp acımaz…
İnsan kendini de sorgular.
Aynaya bakarsın ve düşünürsün:
“Ben neden bu kadar inandım?”
“Ben neden bu kadar güvendim?”
“Ben neden bu kadar bağlandım?”
Tecrübe burada ikinci tokadı indirir:
👉 Sen yanlış yapmadın.
Sadece doğru insanı yanlış sandın.
İnsan yanılınca kendine kızar.
Ama tecrübe der ki:
Kendine kızma.
Sadece büyüyorsun.
Güvendiğin biri seni yaraladığında, o yaranın iki tarafı olur:
🔸 Biri onun yaptığı,
🔸 Biri senin sandığın.
Sen zannedersin ki o hep yanında olacak.
Zannedersin ki seni hep anlayacak.
Zannedersin ki bir tek o gitmez.
Ama hayat sana gösterir:
En çok bağlandığın, en çok giden olur.
En çok değer verdiğin, en az kıymet bilendir.
Bu acı önce ciğeri yakar, sonra gözleri doldurur.
Ama zaman geçtikçe o acı başka bir renge dönüşür:
Olgunluk rengine.
Artık şöyle düşünmeye başlarsın:
“Kimse benim canımı iki kez yakamaz.”
Çünkü tecrübe insanın etrafına duvar ördürmez…
Ama kapısına sağlam bir kilit koydurur.
Kimseyi içeri öyle kolay almazsın artık.
Kimseye tüm kalbinle güvenmezsin.
Kimseye en saf hâlini göstermezsin.
Ve bu kötü bir şey değildir.
Bu, kendini korumanın başka bir yoludur.
Zamanla şunu anlarsın:
👉 Güven vermek iyidir ama herkese değil.
👉 Sevmek güzeldir ama herkese değil.
👉 Anlatmak kolaydır ama herkes anlamaz.
Bu farkındalık insanı sertleştirmez…
Sadece seçici yapar.
Artık herkesle konuşmazsın, herkesle gülmezsin, herkesle derdini paylaşmazsın.
Çünkü bilirsin ki:
Her insan kalbine misafir olamaz.
İçine biri girecekse, kapıyı sen açacaksın.
Anahtarı sen vereceksin.
Ve bunu her önüne gelene yapmayacaksın.
Çünkü acı öğretmiştir:
👉 “Kalbinin kapısı bir kez yanlış kişiye açıldığında, evin darmadağın olur.”
Ama tecrübe sana şunu da fısıldar:
👉 Darmadağın olan ev, yeniden kurulunca daha sağlam olur.
Kırıldığın gün, “Bitti” sanırsın.
Oysa o gün bitiş değil…
kendine dönüşün başlangıcıdır.
Tecrübe, insanı güçsüz yapan değil…
güçlü hâlini ortaya çıkaran bir aynadır.
O aynaya bakınca kendini ilk kez görürsün:
• Yalnız kaldığında bile yıkılmayan hâlini
• Susarken bile savaşan kalbini
• Ağlarken bile güçlü duran yanını
• Kimse yokken bile kendine sahip çıkan tarafını
O zaman anlarsın:
Güven kırıklığı seni bitirmemiş…
Seni güçlü kadına dönüştürmüş.
Ve artık şöyle dersin:
“Beni yıkan hiçbir şey, beni durduramaz.”
Çünkü bir kez kendini toparlayan insan,
bir daha kolay kolay dağılmaz.
İnsan bazen kırıldığı yerden değil, kırıldığı anda değişir.
Bir cümle duyar…
Bir davranış görür…
Bir yüz ifadesi yakalar…
Ve için birden buz gibi olur.
O anda anlarsın:
“Buraya kadar.”
Tecrübe de tam burada devreye girer.
Sana şunu söyler:
“Korkma, bu acı seni öldürmeyecek.”
Eskiden her şeye koşardın.
Kim üzülmesin diye, kendini üzerdin.
Kim kırılmasın diye, kendi kalbini kırardın.
Kim gitmesin diye, kendinden ödün verirdin.
Ama bir gün gelir…
O verdiğin tüm emeklerin geri dönmediğini görünce,
kalbinin içinde bir şey sertleşir.
👉 “Artık kimse için kendimi tüketmem.”
Bu cümle, insanın kendi kendine verdiği en büyük sözdür.
Söz büyüktür…
Uygulaması daha da büyük.
Ama tecrübe seni mecbur bırakır.
Çünkü acı öğretir.
Öğretirken yakar.
Yakarak değiştirir.
Sonra fark edersin:
• Eskisi gibi çabalamıyorsun.
• Eskisi kadar koşturmuyorsun.
• Eskisi gibi herkesi kurtarmaya çalışmıyorsun.
• En önemlisi… eskisi gibi herkese güvenmiyorsun.
Bu değişim dışarıdan soğukluk gibi görünür.
Ama aslında değildir.
O sadece kendine dönüşün başlangıcıdır.
Artık şunları biliyorsundur:
🖤 Sevmek güzel ama herkese değil.
🖤 Güvenmek güzel ama hak edene.
🖤 İyilik yapmak güzel ama karşısında vicdan olmalı.
🖤 Yanında durmak güzel ama karşı tarafta gerçekten bir “durabilen” olmalı.
Bunları öğrendiğin gün, hayatındaki birçok şey sessizce değişir:
• İnsanları daha iyi tanırsın.
• Mesafeyi doğru ayarlarsın.
• Kimin yanında güvende olduğunu anlarsın.
• Kimin de seni yavaş yavaş tükettiğini…
Ve bir gün, tecrübelerinle büyüyen o yeni sen ortaya çıkar.
O sen, eski seni yan yana getirsen tanıyamazsın bile.
Çünkü artık:
🔸 Aynı kalpte değilsin
🔸 Aynı ruh hâlinde değilsin
🔸 Aynı saflıkta değilsin
🔸 Aynı hayallerde değilsin
Ama bu kötü değil.
Bu büyümektir.
Bu gelişmektir.
Bu “artık ben varım” demektir.
Eskiden kalbini herkese açardın…
Şimdi seçerek açıyorsun.
Eskiden iyi niyetini dağıtırdın…
Şimdi hak edene veriyorsun.
Eskiden insanları kaybetmeyeyim diye hayal kırıklıklarını sineye çekerdin…
Şimdi kendini kaybetmemek için insanlardan uzaklaşıyorsun
Çünkü en önemli tecrübeyi öğrendin:
👉 “Kaybetmekten korktuğum insanlar, beni kaybetmekten korkmadı.”
İşte bu cümle, seni bir anda büyütür.
Bir anda olgunlaştırır.
Bir anda özgürleştirir.
Ve o gün fark edersin:
Sadece kendine güvenmen yeter.
Kimse sana arka çıkmasa da,
kimse yanında durmasa da,
kimse seni anlamasa da…
Sen kendini anladığın sürece,
sen kendinin yanında durduğun sürece,
sen kendine sarıldığın sürece…
Hayat seni yıkamaz.
Çünkü kendi dayanıklılığını keşfetmiş bir insanı
hiçbir acı deviremez.
Gün gelir, o derin acılarından bir gün dönüp şöyle dersin:
“İyi ki olmuş.
Çünkü ben o acıdan sonra
kendim oldum.”
İşte tecrübe böyle konuşur:
Acıyla, gerçeklikle, tokatla… ama öğretir.
Ve sonunda, sessizce şunu fısıldar:
“Sen artık eski sen değilsin…
ve bu çok iyi bir şey.”