Esen ılık yaz meltemi, güneş rengi saçlarımda geziniyordu. Alpaslan benim olduğum tarafın camını açmıştı. Aksi gibi de kendi olduğu tarafı kapatmış, siyah film kaplı camı izliyordu. Ben güneşle ne kadar barışıksam, o da o denli karanlığa uyum sağlıyordu. Tabi güneşle olan barışımda, doksan faktörlük güneş kremimin payı bir hayli büyüktü. Rüzgâr saçlarıma vururken, yanımda bir adet Alpaslan hiç yokmuşcasına, tenimi ısıtan güneşe huzurla gözlerimi kapattım. Gözlerim kapalı, boğaz havasının tadını çıkarıyordum ki lanet beynim susmadı. Yetmedi, dilimi de beraberinde oynattı. "Düğün davetiyesi, gelinlik, mekan? Tüm bunlar..." diye mırıldandım sızlanırcasına. Cevap vermedi. "Yemek... Kokteyl... Bir davet bile-" Devam edecektim ki sözümü kesti. "Düğün olmayacak Alina!" Soğukluğu

