Salon kalabalıktı ama hiçbir ses Demir’in kulağıma fısıldadığı o cümleden sonra içimdeki uğultuyu bastıramadı. Artık resmen karısıydım. Dışarıdan bakıldığında belki garip, belki hızlı, belki de çılgın bir karar… ama ben gözlerimi ondan ayıramadım. Gözlerinde ilk defa huzur vardı. Savaşların, gölgelerin, acıların arasından geçmiş bir adamın sonunda güven bulmuş haliydi belki de bu. Nikâhın ardından gelen tebriklerle etrafımız sarıldı. Gülce kocaman bir gülümsemeyle boynuma sarıldı. “Sen… sen gerçekten evlendin! Hem de böyle taş gibi bir adamla!” dedi alayla karışık bir coşkuyla. Elif hemen ardından geldi, gözleri doluydu. “Mutlu ol tamam mı? Ama yani bu kadar çabuk… Şimdi ben ne diyeceğim millete, ‘Lara üç günde gelin oldu’ mu?” Ben güldüm. “Bana da hâlâ gerçek değilmiş gibi geliyor ama…

