15.Bölüm "Hayaller - Hayatlar"

2340 Words
15. Bölüm: “Hayaller - Hayatlar” Aybige Alpdemir… 🖋️🖋️🖋️ Burnumda ferah bir deniz kokusu var. Yumuşak yastıkta değil de daha sert bir zeminde yatıyorum sanki. Gözlerimi hafifçe araladım, birine sarıldığımı anladım. O an görüş alanıma odanın içerisindeki o ikili koltuk belirdi. Ben en son orada yattım. Şimdi neredeyim? Bu sarıldığım sıcak ve sert şey yastık ya da yorgan değil. Şimdi ben Timur’a mı sarıldım? Nasıl oldu bu? Bu hale nasıl geldik? "Yok be, rüya görüyorum. Başka bir açıklaması yok bunun. Yıllarca böyle bir sabaha uyanmanın hayalini kurunca haliyle gerçekçi rüyalar da görebiliyor insan." dedim ve geriye doğru çekildim. Sesli mi konuştum ben az önce!? Yok yok içimden konuştum. Rüyada insan içinden konuşabiliyor muydu? Off beyin yine muhallebi kıvamında… Gözlerimi kapatıp yeniden açtım. Timur yanımda duruyor, gözleri kapalı. "Hösstt lan, ne oluyor?" diye birden bağırıp yataktan çıktım. Benim sesim ve bu ani hareketimle Timur gözlerini açtı. Sırt üstü yatıyordu benden tarafa dönüp; "Sana da günaydın karıcığım. Her sabah böyle tatlı tatlı uyandır beni olur mu? Zaten evliliğin olmazsa olmazı güzel sabahlarmış." dedi. Gözlerimi devirdim; "Ben en son ikili koltukta yatıyordum. Bu yatakta ne işim var!?” diye çemkirdim. Timur; “Bilmiyorum. Gece sen geldin." Kaşlarım çatıldı…; "Nasıl ben geldim?” “Ayaklarınla geldin Aybige. Koltuk rahat değil, şu köşeye kıvrılır yatarım deyip yatağa girdin. Sonrasını ben de hatırlamıyorum, yorgunluktan bayılmışım." dedi. Kafamı kaşıdım; "Tamam, benim uykum ağırdır ama uyurgezer değilim. Gece defalarca Elif için uyanırım ve sabah uyandığımda neler olduğunu hatırlarım." dedim. Timur arkasını döndü, uyumak mı istiyor anlamadım!? Zaten çok rahat, paniklemedi hiç. Yalan konuşuyor gibi değildi. Derin bir nefes alıp verdim ve; "Her neyse, hadi kalk Timur. Hazırlanıp kahvaltı için eve gidelim. Ben Elif’i özledim.” dedim. Timur hâlâ arkası dönüktü; “Aslında çok açım, otelin kahvaltısı hazırdır. Burada otelde birlikte kahvaltı yapalım demeyi isterdim ama işin ucunda Elif var. O yüzden götüreyim seni baba evine." dedi. Elif’le ilgili herhangi bir şart konuşmadan böyle anlayışlı davranması çok hoşuma gidiyor. Hayalini kurduğum koca… Ama şu an gerçek bir hayatın tam içindeyim, kendimi kaptırmamam lazım. Tüm bu düşüncelerden kurtulmak ister gibi başımı hızla sağa sola salladım ve banyoya geçip elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım. Hâlâ ikili koltuktan kalkıp Timur’un yanına yattığımı hatırlamıyorum. Üstelik konuşmuşum, burası rahat değil, şu köşeye kıvrılıp yatayım demişim. Hiç hatırlamıyorum. Neyse… Günlerin yorgunluğu var üzerimde, belki de o yüzden hatırlamıyorum. Ben çıkınca Timur girdi banyoya. Valizi açıp Şule’nin akıl edip de koyduğu normal siyah kot pantolon ve üzerine yine siyah triko kazak giydim. Hızlıca saçlarımı tarayıp arkada yarım bağladım. Parfüm sıktım. Ayakkabılarımı giyerken Timur geldi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldığını gördüm. Ne yapıyor bu diye kaşlarımı çatıp baktım. Göz göze geldik, onun da kaşları çatıldı. "Sabah sabah parfüm şişesine mi düştün Aybige?" diye homurdandı. Altta kalanın canı çıksın; "Sen geceden düşmüşsün, ağzımızı açıp tek laf etmiyoruz. Benim sabah sıktığım iki fıs parfümün lafı mı ediliyor?” dedim. “Gece yatmadan önce parfüm falan sıkmadım ben." "Bilmem. Sabah değişik bir koku ile uyandım.” “Şampuanım ya da duş jelimdir. Beni mi kokluyorsun sen?" deyip yine piç piç sırıttı. "Koklamıyorum. Gece seni Elif sanmış olabilirim, yanlışlıkla sarılmışım. Uyandığımda o kokuyu aldım. Sorguda mıyım, hayırdır?" deyip ayağa kalktım ve iki elimi belime koyup Timur’a baktım. Birden üzerindeki tişörtü çıkardı Timur; "Hayır canım, ne sorgusu? Abartma." dedi. Elimin biriyle gözümü kapatıp: "Ne yapıyorsun sapık herif!!! Gözümün önünde soyunuyorsun!" diye bağırdım. "Soyunmuyorum Aybige, sadece tişörtümü çıkardım. Üzerimizi giyinip bir an önce çıkalım. Yoksa bu saçma tartışma devam edecek." dedi. Arkamı döndüm, cama doğru ilerleyip dışarıyı izlemeye başladım. Pıst sesini duyunca Timur'un giyindiğini anladım. Çünkü hep böyle yapar, parfümü daima en son sıkar. Montunu dahi giydikten sonra sıkar, odayı Timur’un parfüm kokusu kapladı. Arkamda Timur'un varlığını hissettim, aynı anda cama yansıdı görüntüsü. "Senin parfümünün kokusunu bastırmak için bir dünya parfüm sıktım bende. Camı açalım da görevli birbirine karışan iki parfüm kokusundan zehirlenmesin.” dedi. Arkamdan uzanıp camı açtı. Sırtım göğsüne temas etti bu hareketi ile. Birdenbire bütün vücudumu ateş basmış gibi hissettim. "Tamam, çıkalım." deyip hızlıca önünden çekildim. Timur’un gözleri yine kapandı. Galiba sevmedi benim parfüm kokumu, burnuna koku geldikçe kapatıyor gözlerini. Siyah deri montumu giyip küçük valizimi elime aldım. Timur bana ver diye eliyle işaret etti, hemen uzattım valizi ona. Taşısın işi ne!? Kapıya doğru yürürken Timur; "Koluma gir Aybige, biz balayı çiftçiyiz." dedi. "Saçmalama. Otel bizi tanımayan insanlarla dolu. Burada rol yapmamıza gerek yok." "Aybige, koluma gir. Uzatma. Nerede, ne zaman, kiminle karşılaşacağımızı bilemeyiz." dedi. Öyle deyince koluna girdim. O da elini cebine soktu, diğer eliyle iki çantayı da taşıyor. Bu şekilde odadan çıkıp asansöre bindik. Valizleri indirip telefonu ile uğraştı. Birilerine mesaj attı sanırım. Asansörün içinde bırakmak istedim ama eli cebinde olduğu için kolum sıkışmıştı. Neyse… deyip boş verdim. Nasıl olsa en fazla yarım saate ayrı evlerde olacağız. Önce asansörden sonra otelden çıktık. Arabamız kapının önünde hazırdı. Vale anahtarı Timur’a uzattı. Ben beklemeden bindim, Timur da binince mahalleye doğru yola çıktık. Sessizce camdan dışarıyı izledim yol boyunca… Evlerimizin olduğu sokağa gelince Timur’a baktım; "Normalde seninle ve ailenle kahvaltı yapmam gerekir Timur ama ben Elif’i merak ediyorum. Ya Elif’i de alıp kahvaltıya geleceğim ya da ben evde kahvaltı yapacağım. Hangisi uygun olur sana!?” “Zorlama kendini Aybige. Kardeşlerinle, babanla doya doya vakit geçir. Ben anneme durumu açıklarım. Zaten Elif’e onlar da kıyamıyor. O yüzden keyfine bak. Bir durum olursa ararım seni. Telefon yakınında olsun, aradığımda ulaşayım sana." "Tamam, merak etme. Teşekkür ederim anlayışın için. Gerçek kocalar belki de bu kadar anlayışlı olmuyordur. İyi ki biz sahte evlilik yaptık.” “Aybige, sahte karı kocayız ama nikahların ikisi de gerçek. Bunu aklından çıkarma. Ayrıca kendimi övmek istemiyorum fakat ben gerçek bir koca olsaydım da eşime karşı hep böyle anlayışlı olurdum." deyip yanağımdan makas aldı, sonra hızlıca arabadan indi. Şaşırmama bile fırsat kalmadı. Ben de arabadan indim. "Valizini vereyim mi?" deyince; "Evet, içine normal kıyafetler koymam gerekiyor zaten. Diğerlerini hemen imha etmeliyim." dedim. "Ben imha ettim. Sana zahmet olmasın diye." deyip valizimi uzattı. Aynı anda göz kırptı. "Gerçekten çok anlayışlı bir kocasın Timur. Teşekkür ederim. Her zaman böyle ol." deyip elimi yumruk yapıp Timur'a doğru uzattım. Timur da yumruk yaptı, bana doğru getirdi ve yumruklarımızı tokuşturduk. Sonra kendimizi tutamayıp kahkaha attık. Ben kendi evime, Timur kendi evine geçti. Mahalleli umurumda değil, sadece Latife teyzeyi üzmek istemiyorum. Bende emeği çok. Üstelik sadece bende de değil, Kürşat ve Elif'e de çok emek verdi. Umarım yanlış anlamaz. Bu düşüncelerle kapının önüne geldim. Babamın verdiği yedek anahtarı bu kadar hızlı kullanacağım aklıma gelmezdi. Kendi kendime gülüp kapıyı açıp içeri girdim. Ev ahalisi uyuyor hâlâ. Sessizce salonun ve mutfağın camını açtım. Sonra evi bir güzel toparladım, çay koyup patates soymaya başladım. Herkes evde, bugünü kızartma yiyip kutlayabiliriz. Dalgın bir şekilde işimi yaparken Elif’in sesini duydum; "Abla!" deyip koştu ve bacağıma sarıldı. Hızlıca ellerimi yıkayıp kucağıma aldım. "Günaydın uyuyan prenses. Nasılsın?" "Çok iyiyim ama ben seni uzaklara gittin, benden sakladın, söylemedin sanmıştım. Ama şimdi sen buradasın, bizim evimizdesin ve kızartma yapıyorsun.” dedi. “Çok ağırsın Elif’ciğim." deyip yere indirdim. Elif’in göz hizasına eğilip; "Uzaklara gideceğim ama bunun için üzülmek yok. Geçici bir süre. Sonra sen de benim yanıma geleceksin, tamam mı?" dedim. "Tamam abla." O sırada babam göründü mutfağın kapısında. "Aybige, sabah sabah senin burada ne işin var?" "Hoş bulduk baba. Elif için geldim. İyi ki de gelmişim, benim çok uzaklara gittiğimi düşünmüş ama söyleyememiş size." dedim, tebessüm ederek. Babam; "Aslında gece bir ara uyanıp seni sordu. Anlattım ama yanlış anlamış olabilir. Lütfen kızım, sen evliliğine odaklan. Kendi düzenine odaklan." dedi. "Baba, Timur bile senin kadar sorun etmiyor. Merak etme, o da Elif'e kıyamıyor." deyip Elif’in elinden tuttum ve banyoya götürdüm. Babam uyandığına göre kahvaltı hazırlamaya devam edebilir. Dün gece Elif’i yıkamadan yatırmıştım, hiç içime sinmedi. Banyoya soktum, sonra güzelce yıkayıp temizledim. Küçük yaşına rağmen saç ve makyaj yaptırdı benim nikahım için. Ben gelin olmaya kendimi kaptırmadım ama Şule ve Elif çoktan gelinin kız kardeşi modundaydı nikah boyunca. Elif’i giydirip saçlarını da kurutup ördüm. Mutfağa geçtiğimizde Kürşat ve babam kahvaltıyı hazırlamışlardı. Kürşat’la göz göze gelince sırıtıp; "Dün bizi boşuna duygulandırdın. Böyle her sabah seni göreceğimizi bilseydik, akşam o kadar üzülüp kendimizi hırpalamazdık." dedi. Şakayla karışık hafifçe omzuna vurdum. "Sen yine de çok kaptırma kendini benim varlığıma. En kısa zamanda bensizliğe alış." dedim. Elif; "Ben alışamam!" deyip bacağıma sarılınca kırdığım potu anladım. Elif’e sarıldım; "Merak etme güzelim, biz ikimiz hiç ayrılmayacağız. Ben gidince sen de geleceksin. Sakın sen, bensizliğe alışma, tamam mı?" "Tamam abla." dedi ve hep birlikte masaya geçip kahvaltımıza başladık. Aslında bu kahvaltı hem bana hem de Elif’e iyi geldi. Bu evden hiç gitmemişim gibi ve hiç gitmeyecekmişim gibi hep birlikte oturup rutin bir kahvaltı sabahı yaşadık. Babam ve Elif ödev için salona geçtiler. Ben de Kürşat’la birlikte mutfağı toparlamaya başladım. O sırada telefonum çalınca elimi kurutup baktım, Timur arıyor. Bir an önce Timur’u telefonuma kocam diye kaydetmem lazım. Şu an sadece Timur yazıyor olması dikkat çeker. Hemen cevapladım; "Efendim Timur…” “Güzelim, kahvaltın bitti mi?" "Evet, bitti." "Benim yarın tugaya dönmem gerekiyor. Gitmeden seninle alışverişe çıkalım, eksiklerin varsa alayım." "Teşekkür ederim, eksiğim yok." "Vardır Aybige, vardır. Birlikte alışverişe çıkalım. Mağazaya değil, mahallenin marketine gitsek bile yeterli. İtiraz etme lütfen." Deyince aslında ne demek istediğini anladım. "Tamam Timur, 10 dakikaya hazırım ben." diyip kapattım telefonu. Mahalledeki kızlara benim artık karım var diye şov mu yapacak acaba? Zamanında mahallede, evlilik çağında olan tüm kızlarla aşk yaşadı Haymana davarı. Şimdi toparlamaya çalışıyor… Kürşat'a bakıp; “Kürşat, ablacığım sen bulaşığı halledersin, biz eniştenle alışverişe çıkacakmışız.” deyince yüzünü buruşturdu. “Abla yeni evli tiki kızlar gibi bir de kuzum de tam olsun.” dedi. “Saçmalama, ablayla dalga geçilmez.” deyip omzuna vurdum ve babama seslendim. “Baba, biz Timur’la alışverişe çıkıyoruz. Bir şey istiyor musun?” “Hayır kızım, keyfine bak.” dedi. Odama geçip hafif makyaj yaptım. Siyah kazağımı çıkarıp asker yeşili kazağımı giydim. Üzerine de yine siyah deri montumu giydim. Yeniden parfüm sıktım, kızartma kokusu sinmedi eminim ama olsun, tedbir almak istedim. Çıkmışken farklı bir parfüme de bakarım belki. Timur beğenmedi kokumu… Kitaplarımda ve hayallerimde bu kokuyu Timur’un hep beğeneceğini düşünmüştüm ama gerçek hayat böyle olmadı. Hayaller… Hayatlar… Aynada son kez kendime baktım ve çıktım. Binanın dışına adım attığımda, karşı kaldırımda Timur ve Asena vardı. Yanlarında da mahallemizin genç ve güzel doktoru Tülay. Asena ile ikisi gayet neşeli şekilde sohbet ediyorlardı. Arada Timur’la da bakışıp gülüşüyorlardı. Merak ettiğim için hızlıca karşıya geçip yanlarına geldim. Timur beni görünce; “Gel güzelim.” deyip kolunu omzuma attı ve beni kendine doğru çekti. Şakağımdan öptü. Tülay kolumu hafifçe sıvazlayıpn “Tebrik ederim, Aybige. Hayırlı uğurlu olsun. Nöbetime denk geldi o yüzden katılamadım. Hediyemi annemlerle yollamıştım.” dedi. “Teşekkür ederim Tülay, kötü denk geldi. Keşke sen de olsaydın nikahımızda.” dedim. “Sorun değil canım, artık ben evlenirsem nikahıma beklerim sizi. O şekilde bir araya gelip telafi ederiz. Timur’cuğum, görüşürüz. Görevinde başarılar, eve gidip uyumalıyım, yoksa bayılacağım.” dedi ve Asena’yla da sarılıp vedalaştılar. O sırada Timur’un telefonu çaldı. “Geliyorum hemen.” deyip iki adım uzaklaştı bizden, cevapladı telefonu. Asena; “Abimle Tülay deli dolu, çok çılgın bir aşk yaşadılar. Senin yüzünden kız aşkını kalbine gömdü. Dün nöbeti falan yoktu. İkisini yan yana görmeyi yüreğim kaldırmaz dedi. O yüzden gelmedi nikaha. Az önce güzel güzel konuşuyorduk, sen gelince hemen bizden uzaklaşıp gitti. Abim de öylece arkasından baka kaldı. İkisinin arasına girdin Aybige, mutlu musun?” dedi. “Tülay ile abin sevgili miydi?” diye şaşkınlıkla sordum. "Evet. Abimin anlamsız siniri yüzünden ufak bir tartışma oldu, ayrıldılar. Ama ben inanıyordum tekrar toparlanırdı bu ilişki sen araya girmeseydin. Maalesef iki seveni ayırdın. İnsanlar senin için hep diyor ya, huyu çok güzel diye… Aslında senin huyun güzel falan değil. Bu yaptığın abime ve Tülay'a kazık atmak oldu.” dedi. Şaşırdım. Timur'a baktığımda telefonla konuşuyordu ama yürüyüp giden Tülay’ın arkasından bakıyordu. Acaba ilk görüşte aşk dediği o durum Tülay’la mı yaşandı? Hâlâ onu mu seviyor? Belki de benden boşanınca yeniden Tülay’la barışıp evlenirler. Boşanınca aynı mahallede kalmak bana çok zor olacak ama aynı mahalleden başka bir kızla evlenen Timur’u görmek benim için daha zor olacak. Yavaş ve yorgun bir şekilde yürüyen Tülay’a baktım. Bizi böyle yan yana görünce kim bilir ne kadar üzüldü? Hatta yıkıldı! O yüzden ben gelince hemen vedalaşıp gitti. Belki de Timur’un Tülay’a olan siniri geçmediği için bilerek benimle öyle samimi bir görüntü verdi. Beynimdeki bütün düşünceler birbirine karışmıştı. Hiçbir şeyi mantıklı düşünemiyorum şu an. Timur; “Hadi Aybige, hava biraz serin. Arabayla gidelim.” dedi. Ben de Timur’a bakıp; “Özür dilerim, aklıma şimdi geldi. Benim online toplantıya katılmam gerekiyordu. Kimliğim açığa çıktığı için yayınevinin yeni talepleri oldu. Şule ile onları değerlendirecektik toplantıdan önce. Hemen Şule'yle görüşmem gerekiyor. Alışveriş kalsın, zaten benim bir eksiğim yok.” deyip eve doğru yürümek için adımlamıştım ki Timur kolumdan tuttu. “Aybige hazırlanmışsın. Ayrıca yeşil de çok yakışmış sana. Buraya kadar geldikten sonra ne oldu da vazgeçtin? Asena mı bir şey dedi yoksa?” “Bir şey olmadı Timur. Asena’nın her zamanki halleri. Bir şey dese de umursayacak durumda değilim. Gerçekten toplantım var.” “Kiminle toplanacaksın?” “Yayınevinden birkaç kişi olacak ama öncesinde Şule ile konuşmam gerekiyor.” dedim. "İşine karışmak istemiyorum. Tamam, madem toplantın var, alışverişi erteleyelim. Akşam da çıksak olur. Toplantı konunuz nedir bilmiyorum fakat sakın seni zorlayacak ve işine gelmeyecek şartları kabul etme. Prosedürü bilmiyorum ancak dediğim gibi, kendini zora sokma. Ayrıca rengin bembeyaz... Ne oldu Aybige, hasta mısın?" "Biraz üşüdüm, onun dışında iyiyim. Eve gitsem iyi olacak. Latife teyzeye selam söyle." Deyip binaya doğru yürüdüm. Karşıya geçtikten sonra kısa bir an dönüp arkama baktığımda Timur'un iki eli cebinde, dimdik durup beni izlediğini gördüm. Galiba ne kadar belli etmek istemesem de anladı bir tuhaflık olduğunu ve çözmeye çalışıyor. Ama benim bir suçum yok. Onun geçmişi çok kalabalık.! Bu duruma alışır mıyım bilmiyorum!? Timur'la bu kadar yakınlaşmadan önce de çok üzülürdüm onun birileriyle sevgili olduğunu duyduğumda. Şimdi iki kat daha fazla üzüldüm. Kendimi kaptırmayayım dedikçe galiba çoktan kapılmışım. Timur’u sahte değil de gerçek kocam gibi görüyorum. Bana kibar davranıp anlayışlı ve yakın halleri kalbimde ister istemez yer ediniyor. Geri zekalı Aybige… En baştan rest çekip kabul etmeyecektin anlaşmalı evliliği. Kendi ayaklarınla, kendi yaktığın ateşin içine düştün. İyi oldu sana. Hadi şimdi çık işin içinden, çıkabilirsen… Bu Timur asla tek kişi ile yetinecek birine benzemiyor…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD