AXTON-ASENA

1511 Words
Asena'dan İki gündür tuhaf bir sessizlik vardı bizim mafya bozuntusunda. Sanki o beni değil, ben onu ellemişim gibi davranıyordu. Benim gibi umursamaz bir insanı bile düşüncelere sürükleyen manyağın tekiydi. Önceden sürekli odama bakan adam, şimdi 3 çocukla onu ortada bırakmışım gibi tavır yapıyordu. Ya sabır. Çekerek oturduğum sandalyeden kalktım. Oturmaktan bir taraflarım uyuşmaya başlamıştı. Biraz esneme hareketi yaparak çalan telefonu mu açmak için elime aldım. Arayan İlker komutandı. "Alo" dedim direkt. "Nasılsın Asena?" "İyiyim komutanım, siz?" "Bende iyiyim" dedi. Konuşmayacağını anlayınca "Plaka dan bir şey çıktı mı?" Nedense konu Duru dosyası olunca iki kez düşünüyor gibiydi. "Plaka hakkında hiç bir bilgi yok Asena. Üzgünüm" dedi. Bakışlarım yan tarafa kaydı. Axton bana bakıyordu kaşlarım çatıldı. Odanın içinde kamera yada her hangi bir cihaz arasam da yoktu ama benim görmediğim bir yerde olabilirdi. "Nasıl bilgi bulunamıyor? İstediğim tek bir ipucu, sadece bir ipucu bulmak nasıl bu kadar zor olabilir ki?" yine sinirlerim bozulmuştu. Bu konuda her zaman bir şüphem olmuştu, ama biri bana bu gerçeği hatırlatınca daha fazla kafamı kurcalamaya başlamıştı. " Sakin ol Asena, yine sesin titriyor" dedi telefonun ucunda ki diğer adam. Derin bir kaç nefes alıp "Neden aramıştınız?" diye sordum. "Bunu her zaman yapıyorum" dedi. "Benim için endişelenmeyin, o piç kurularını gebertmeden bana ölmek yok. Kendinize iyi bakın" diyip telefonu kapattım. Tamam bana bu bilgileri sağlamak zorunda değildi ama yapacağım, edeceğim diyip beni oyalamaya da kimsenin hakkı yoktu. Günler geçtikçe benim inancım, kendime olan inancım da kayboluyordu çünkü. Ben geç kaldıkça yine genç kızların canı yanıyordu. Kim bilir Duru gibi kaç kız öldürdü aynı piçler. Bu konuyu kapatırsam nice kızların defterleri kapanacaktı. Derin bir nefes alıp odadan çıktım. Zaten birazdan malikaneye döneceğimiz için dışarıda bekleyebilirdim. "Odama gel" diyen adamla yarı yoldan dönmek zorunda kaldım. Arkamı dönüp bu sefer onun odasına doğru yürümeye başladım. Açık kapıdan içeriye girip yüzüne baktım. "Otur" dedi. İlk tereddüt etsem de oturdum. "Ukrayna 'ya gideceğim" dediği zaman kaşlarım çatıldı. "Neden?" diye sordum saçma olduğunu bile bile. Onun da tek kaşı havalandı. "Sana hesap mı veriyorum? " dedi ukala bir ifade ile. "O zaman beni odana niye çağırdın?" diye sordum sesimin ayarını kontrol edemeyerek. Zaten sinirim bozuktu bide ağam bizimle eğlenir. Hafif yüzü şaşkınlıkla tanışıp ardından boğazını temizledi. "Annem rahatsız, onun için gideceğim" dedi. Kaderim de birde rus bombası yemek mi vardı acaba? Çünkü büyük ihtimalle peşinden gidecektim. "Ne zaman gidiyoruz?" diye sordum. "Gelecek misin?" "Gelmem gerek" dedim. Çünkü benim görevim bu adamı takip etmekti. Henüz bir hatasını yakalamamıştım ama yanında ben varken en azından fazla bir şey yapamıyordu. Tabi gece eve birilerini almıyorsa, çünkü yatak Odasına giremiyordum. "O zaman sabah gideceğiz" dedi. "Bilet?" "Hepsini hallettim" dedi. Kaşlarım çatıldı, onunla gideceğimi biliyor muydu? Tahmin etmişti demek ki. "İyi" dedim. Ayağa kalktı. Ben önüme bakarken adım sesleri duyuldu "Dışarıda iş yemeğine katılacağım" dedi. İçimden söylendim. Ayağa kalkıp "Tamam" dedim. "Benimle geleceksen bu şekilde gelemezsin" dedi. Kaşlarım daha da çatıldı ve üzerime baktım. "Ne giymem lazım?" diye sordum. "Uzun bir elbise olabilir, yada dışarıda beklersin" dedi. Tabi içeride ne görüşme yapacağı belli değildi ve beni dışarıda bırakmaya çalışıyordu. "Elbiseyi ben seçeceğim" dedim. "Tamam" dedi itiraz etmeden. "Unutmadan, partnerim olarak geleceksin" dedi. İçimde partner kelimesini biraz ölçtüm. "Nasıl bir partner?" "Merak etme ileri gitmem" dedi. "Gidemezsin" dedim. "Yürü" dedi beni takmayarak. Tabi suçunu biliyor. Neyse. Önüne geçtim asansörü çağırdım. Asansör gelince önce ben bindim. Şimdi elbiseyi nerden bulacaktım? Elbiseler de pahalı oluyordu. Holdingten çıkınca önümüze dizilen arabalara baktım. Şöför bir kapıyı açınca önce Axton'un binmesini bekledim. "Benimle yolculuk edeceksin" dedi. "Nedeni sana elbise alacak olmamız" diye ekledi. Ben bu adamla niye elbise alacağım diye düşündüm. Ama boşverip arabaya bindim. Benden sonra o bindi. Koltuğa iyice yayılınca homurdandım. Beni bunaltmaktan zevk aldığına emindim. Yolculuk başlayınca gözümle yolu takip etmeye başladım. Aklıma gelmemişti ama bu iş yemeği nerde olacaktı? Lüks bir abiye mağazasının önünde durduk. Ben önden indim. Birlikte mağazaya girdik. Bu adamın neden peşime takıldığını anlamadım ama neyse. "Hoşgeldiniz" diyen çalışan ile başımı salladım. "Bize uzun balık model elbiseler göster acelemiz var. Renkleri kırmızı yada siyah olsun" dedi. Kırmızı mı? "Siyah renk olsun" dedim bende. Bir şey söylemeden koltuğa oturdu. Ben kadının peşinden giderek uzun elbiselerde göz gezdirdim. Çoğunun yırtmacı baldırda olduğu için bir kaç tane normal elbise seçtim. Bir tanesi parladığı için iptal ettim. Bir diğeri de göğüs dekoltesi fazla olduğu için. Sona kalan elbise ile kabine girdim. Üzerimde ki takımı çıkarıp elbiseyi giydim ama fermuarı popomun üstüne kadar iniyordu. "Bakar mısın?" diye seslendim. "Yardım mı lazım?" diye sordu çalışan. "Evet" dedim. Perdeyi açıp içeriye girdi. Fermuarı gösterdim. Fermuarı yukarıya çekip "Sizin için dikilmiş gibi, boyu bile size tam uydu" dedi hayranlıkla. Elbise kalın kol, az dekolteli, dize kadar yırtmacı olan bir elbiseydi. Belimi güzel sarmış, hatlarımı güzel göstermişti. "Biraz abartı oldu" dedim. "Burda ki en sade elbise sizin üstünüzde parladı" dedi kadın. Perdeyi açıp dışarıya çıktı. İçime çok sinmese de elbise ile kabinden çıktım. Zaten daha mütevazi bir elbise burda yoktu. Kabinin karşısında ki aynaya yaklaşıp kendime baktım. Gerçekten elbise benim için dikilmiş gibiydi. Çalışan kız bana yaklaşıp "Kaç numara ayakkabı giyiyorsunuz?" diye sorunca, ayakkabı olayını hiç düşünmediği mi fark ettim. "39 ama topuklu giyemem" dedim. Kız bana bir süre bakıp yanımdan ayrıldı. Bir kutu ile geri dönünce, içinde ki ayakkabıları önüme koydu. Neyse ki siyah ve kalın topuk ayakkabı getirmişti. Benim ayaklarım spor ayakkabıya alışkın olduğu için diğer ayakkabıları isteyeceğini hiç düşünmüyordum. Birde ayaklarım 39 no olarak baya büyüktü. Minyon bir kız değildim. Ayakkabıları giydim ama rahatlardı. Demek ki fiyatına göre onlarda rahat oluyordu. "Ne zaman bitecek işin?" diye homurdanarak gelen adamla kabine döndüm. Ceketimi üzerime giyip yanına geldim. Beni görünce bıkkın bir nefes verdi. "Ceketle mi gideceğiz?" "Gidince çıkarırım" dedim. Umursamayarak "Yakınlarda güzellik salonu var mı?" diye sordu. "Hemen yanda var" diyen kızla kasaya yöneldi. Bunları almasına izin verecektim çünkü girdiği mekanlar onun sorunuydu. Ek olarak harcayacak tek kuruşum yoktu. İşini bitirince yanıma döndü. "Gidelim" dedi. "Ben makyaj kullanmam" dedim. Derin bir nefes aldı. "Bence sen dışarıda bekle" dedi. Birlikte mağazadan çıktık. Kızın söylediği tarafa döndü ve yürümeye başladı. Bende peşinden gittim. Güzellik salonuna girdik. Bizi gören bir çalışan hemen bize yaklaştı. Kısa bir merhabalaşmanın ardından beni bir sandalye oturttu. At kuyruğu saçımı çözüp hızla yıkadılar. Axton yüzünden iki kadın benimle ilgileniyordu. Acelesi varmış. Biri saçımı kurularken diğeri yüzüme bir şeyler sürüp yaymaya başladı. Krem gibi şeyler den sonra saçımı düzleştirdiler. Saçım sırtımın ortasına kadar geliyordu. Hafif bir makyaj istediğim için öyle yapmışlardı. Dağınık bir topuz yaptıkları zaman hazırdım. Axton'dan devam. Kadınlara sürekli komut vermesi, abartıya kaçmayın diyerek onları uyarması da dahil her şeyi izlemiştim. Sonuç olarak az makyaja, dağınık bir topuza rağmen nefes kesici olmuştu. Keskin hatları iyice meydana çıkmış, bir bakışı ile bile adam öldürecek bir güzelliğe sahip olmuştu. İçime derin bir nefes alıp ayağa kalktım. "Bitti mi?" diye sorup kasaya yaklaştım. "Bitti" diyen kadın ödemeyi almak için kasaya yöneldi. Parayı ödedikten sonra Asena'nın peşinden dışarıya çıktım. "Arabaya geç geleceğim" diyerek onu yolladım. İşimi halledince bende arabaya döndüm. Gideceğimiz yere varınca arabadan indim. Benim ardımdan o indi ve ceketini çıkarmıştı. Ona bakarken derin bir nefes almayı göze alamadım. Yoksa sorun çıkacağının farkındaydım. Elimde ki küçük kutuyu ona uzatınca kaşları çatılmış bir şekilde elime baktı. "Bu parfümü sık" dedim. Bıkkın bir nefes verse de reddetmedi. Elimde ki kutuyu bana temas etmeden eline aldı. Ona dokunduğum o akşamdan beri benden daha da uzaklaşmıştı. Parfümü kutusundan çıkarıp üzerine sıktı. Fazla parfüm kullanmadığını hareketleri belli ediyordu. İşini bitirince parfümü arabaya attı. "Gidelim mi?" diye sorunca başını olumlu anlamda salladı. Korumalar bizi içeriye kadar takip ederken, ben Asena'nın arkasında ama hafif kenarında yürüdüm. Normalde elimi beline koymam gerekirdi ama istemediği için saygı duydum. Ayırttırdığım büyük masaya geçerek herkesin ilgisini üzerimize çektim. Herkes önümde ki kadına hayranlıkla bakarken biraz gerildim. Neden böyle hissetmiştim? Kendimi toparlayıp herkesle merhabalaştıktan sonra Asena'nın sandalyesini çekip oturmasına yardımcı oldum. Masa da her erkeğin yanında güzel bir kadın vardı. Bu iyiydi. İş yemeği başladı. Asena sadece önüne bakarken ben iş görüşmesinin kısa olması için elimden geleni yapıyordum. Yemek bittikten sonra Asena bana dönüp, bana epey yaklaştı. Gözlerim dudaklarına takılırken "Lavaboya gideceğim" dedi. Başımı olumlu anlamda salladım. O lavaboya giderken bende ayağa kalktım. Beni beklemeden uzaklaşan kadını göz ucuyla takip ettim. Sert bir soluk bırakıp peşinden gittim. Lavaboların olduğu alana gelince sesler duymaya başladım. Zaten az sonra acı dolu bir ses duyup hızla sesin olduğu yere gittim. Bir adam şeyini tutarken Asena sinirli soluklar bırakıyordu. Bakışları etrafta gezerken, bende durdu. Adam doğrulup ona hamle yapacağı sırada Asena'ya bir hamle yapıp onu belinden kavrayıp kendime çektim. Daha sonra adamın dizine bir tekme atıp yere yığılmasını sağladım. Asena ilk şaşkınlığı atınca benden uzaklaştı. Ellerimin boş kalmasını sevmemiştim, hemde hiç sevmemiştim. "İşin bittiyse gidelim burdan" dedi. "Vedalaşıp çıkalım" diye karşılık verdim. Başını olumlu anlamda sallayıp derin bir kaç nefes alıp verdi. Masaya dönüp vedalaştıktan sonra arabaya döndük. Malikaneye gidene kadar sessizlik hakimdi. Daha sonra bana son kez bile bakmadan arabadan inip müştemilata yöneldi. Bu kadın gerçekten zordu, hayatımda onun gibi bir kadın görmediğim için nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyordum. Onu bedenen arzuluyordum ama söylemeye cesaretim yoktu. Söylersem zaten sadece yediğim tokatla kalacaktım. İlker komutanın ona aşkla bakması gözümden kaçmıyordu, Asena olanların farkında olmasa da İlker ona aşıktı. Bana göz dağı vermesi komik olsa da onu hafife almıyordum, hemde hiç bir konuda...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD