YILDIZ'IN AĞZINDAN...
Yıllardır onunla evleneceğim günün hayaliyle uyanıyordum her sabaha. Şu gün, bugün, yarın, bir kaç ay sonra diye diye oyaladı beni, benliğimi.
"Seviyorum lan seni kızım! Değil şu Rize, tüm Karadeniz karşımda dursa yine evleneceğim seninle!" derdi tüm kavgalarımızda.
Meğer ilk tökezlememizde sırtını dönecekmiş bana.
Sırf Egemen için 6 yıldır buradaydım. Artık beni Rize'ye bağlayan hiçbir şey kalmamıştı. Köye, yayla evime dönerek eşyalarımı hızlıca topladım ve arabama yerleştirdim. Yıllardır insiz bıraktığım Trabzon'daki baba ocağıma dönme vaktim gelmişti. Bi yandan ağlıyor bi yandan toparlanmaya devam ediyordum.
Rize'yi seviyordum. Çok güzel memleketti fakat her güzel şeyin sonu vardır...
Evi üstün körü temizleyerek kilidini taktım ve son kez baktım gençliğimin baharının çürüdüğü tahtadan yapılmış olan yapıta.
Elimde olan küçük bavulu sertçe yere vurarak dış kapımı da kapatıp arka koltuğa gelişi güzel salladım. Bırakın Rize'yi, bendeki bu öfke Karadeniz'i yakmaya yeterdi.
Geri dönüşü olmayan yolun ilk virajını almıştım. Hayatımda Egemen devri kapanmıştı.
"Neymiş efendim, beni vuramıyormuş! HEY YAVRUM HEY! SEN ONLARI GELDE BENİM KÜLAHIMA ANLAT!"
Yaylanın engebeli yollarında normalin bir tık üstünde hızlı gidiyordum. Yayladan çıkıp köye giriş yaptığım an Egemen'in aracı önümü kesti. Büyük kavganın rövanşını atmak için çaba sarf ediyordu beyefendi!
Sert fren sesim dağların yamacına çarparak köyün taşlı yollarına döküldü. Kafamı camdan çıkarıp "ÇEKİL ÖNÜMDEN!" diye çemkirdim.
O da aynı şekil kafasını çıkarttı.
"NEREYE KAÇIYORSUN! BU KADAR KOLAY MI BİTTİ GÖNLÜNDE TAŞIDIĞIN SEVDA!"
"BENİM GÖNLÜMDE BARINAN SEVDA SENİN KALBİNİN KAPISINA BİLE UĞRAMAMIŞ! ŞİMDİ ÖNÜMDEN ÇEKİL!"
"ÇEKİLMİYORUM!" dedi. Ardından kapısını açarak aşağı indi ve süratle üstüne vurdu. Tek koluyla sağladığı güç gösterisi normal şartlar altında olsaydık tekerleğin arasına kadar giren çakıl taşlarının içine doğru eritirdi beni ama bir kaç saat önce ayrılmıştık.
"ÇEKİLMİYORUM LAN ÖNÜNDEN! ŞİMDİ, HEMEN AŞAĞI İNİYORSUN VE BANA AÇIKLAMA YAPIYORSUN YILDIZ!"
Birazcık beni tanısaydın emri vakilerden hoşlanmadığımı bilirdin. Açıklama yapmak şu yana dursun, araçtan inen namerttir!
Kafamı içeri sokup camımı kapattım ve yolumdan çekilmesi için beklemeye geçtim.
"HA ÖYLE Mİ! İNADIM İNAT DİYORSUN YANİ!"
Sildiğim insanın izini aramak gibi huyum yoktu. Bitti dediysem bitmiştir. Belki unutması zor olur, çok acı çekerdim ama bana karşı saygısızlık yapan adamı affedecek kadar da eğilmedi başım.
Ayağımı gaza koydum ve gözümü kararttım.
"DUR! DELİ MİSİN YILDIZ DUR!"
Asıl deli, benim deli olmadığımı düşünendir.
Egemen niyetimin ciddi olduğunu anlayınca "TAMAM DUR!" dedi ellerini yukarı kaldırıp.
"Bekle! Bekle arabayı alacağım dur!"
Araba önümden çekilirken hiç vakit kaybetmeden gazı tekrar kökledim.
Ardımdan arabaya bindiğini, beni takip edeceğini biliyordum ama kararımdan dönmeyecektim.
Yaklaşık 1 saattir yollardaydım ve Egemen k.çımın dibinden ayrılmıyordu. Asfalta inince atlatırım düşüncesiyle yoluma devam ettim.
Arkadan gelen "Sen affetsen ben affetmem!" şarkısının son desibel halinde kulaklarıma ulaşması öfkemi giderek katlıyordu. Sen değil, ben affetmeyeceğim seni Egemen bey!
"HEY İNATÇI KEÇİ! KÖYÜ GEÇTİK FARKINDA MISIN! NEREYE GİDİYORSUN ACABA!"
Aynadan arkadaki aracın sahibine, ismi lazım değil, gereksiz şahsiyete baktım. Yoluna bakması gerekirken hareketlerimi izliyordu.
"HASTA MISIN KARDEŞ! ÖNÜNE BAK!" dedim camdan dışarı bağırarak.
"KARDEŞ SENİN ANANDIR! RİZE'DEN ÇIKIŞ YAPTIĞIN AN MAHVEDERİM SENİ!"
"YİYORSA YAPARSIN O DEDİĞİNİ ÇÜNKÜ BU MEMLEKET BANA DAR, SANA DA GENİŞ GELİR!"
Nihayetinde indiğim cadde hızımı arttırdı. Asfalt altımda akıyor, ibre 160'lara dayanıyordu. Egemen istese keserdi önümü ama yanımdan giderek rahatsız etmek daha çok keyif veriyordu beyefendiye!
Madem kaçış yoktu, hızımı yavaş yavaş düşürdüm. 80'e kadar düşen hız limitim bedenimi rahatlarak arkamda varlığını yeni hissettiğim koltuğa yaslandırdı beni.
"TRABZON'A GİDİYORUZ ÖYLE Mİ! SIKINTI YOK, O İTİN KİMİN OLDUĞUNU ORADA DA DİNLERİM!"
Diretiyordu! Hâlâ daha aynı konu üzerinde ısrarla duruyordu!
Sağa verdiğim sinyalle aracımı emniyet şeridine park ettim. Egemen'de aynı şekilde arkama...
Bagajın içinde kullanılacağı günü sabırsızlıkla bekleyen jopumu aldığım gibi Egemen'in aracına doğru yürüdüm. Gözüm dönmüştü bir kere. Sinirimi mecbur çıkaracaktım.
"KİM OLDUĞUNU DİNLEYECEKSİN ÖYLE Mİ!" dememle ilk darbeyi sağ aynasına indirdim.
Beti benzi atmıştı. Arabasına verdiği değeri biliyordum. Hatta bana "İlk sen, sonra arabam." derdi. İlkinci ikinciyi paramparça edincede artistlik yapabilecek misin, görelim bakalım!
"AYNAMI KIRDIN RUH HASTASI!" diye bağırdı.
"AL SANA İHANET!" dedim ve diğer darbem ön camına oldu. Durmak gibi niyetim yoktu. Dua etsinki kafasını parçalamıyordum.
Ön camdan sonra dolaşarak sol tarafa geçtim ve "KAHPE YILDIZ HE!" diyip diğer aynayı da kırdım.
"YETER ARTIK DUR!"
Yanıma gelip elimdeki jopa davrandı. Deli gücü gelmişti galiba yoksa bu koca cüsseli adamla başa baş gitmem mümkün değildi. Ya da hayat bana güçlü olmayı belletmişti...
"YILDIZ BIRAK ŞUNU! ARABAMI MAHVETTİN BIRAK!"
"SEN BIRAK ASIL!"
Bir sağa bir sola giden jop ikimizinde inadına dayanamayarak kendini yere bıraktı.
Dağılan saçlarım önüme düşmüş, hızlı nefes alışverişlerimle öne doğru gidip geliyordu.
Yüzüne bakmak için kalkan kafamla suratına tükürdüm.
Yaptığım hareket, beyefendiyi harekete geçirerek kolumu kavramasını sağladı.
Dişlerinin arasından "Kendine gel artık!" dedi.
Bir kere daha tükürdüm.
"DUR BE KADIN! HİÇ Mİ DURUN YOK SENİN DUR!"
"YOK! BIRAK YOKSA KAFANI PATLATIRIM!" dememle güldü. Alt dudağını diliyle ıslatarak "Patlatsana!" dedi.
"Patlatırsam görürsün!" dedim parmaklarımın ucunda yükselip yumruğu havaya kaldırarak.
"Öfkeli haline bayılıyorum..." dedi ve sonra aşk dolu bakışları yerini yeniden öfkeye devretti.
Tuttuğu kolumdan ileriye iterek bedenimi yolun ortasına savurdu. Yolun boş olmadığını düşünseydik çoktan bi aracın altına girmiştim. Dengemi sağlayamadım ve yere düştüm.
Düştüğüm yer, Egemen'le olan tüm bağlantılarımı kesti. Ölsem, şuradan cesedim çıkacak olsa bu iş bitmişti.
Saçlarını çekiştirerek "NASIL İHANET ETTİN LAN BANA!" diye bağırdı.
Sustum.
"HİÇ Mİ SEVMEDİN BENİ YILDIZ! HİÇ Mİ DEĞER VERMEDİN!" diyip önüme geldi ve eğilerek "Senin için yapmadığım kalmadı lan benim!" dedi.
Kalbime bir ok saplandı.
"Aileme, sevdiklerime, arkadaşlarıma yüz çevirdim! 'Yıldız'ın soyu yok, kimsesiz, zavallı bir kızla mı evleneceksin?' dediler kulaklarımı tıkadım. Pekiyi sen! SEN NE YAPTIN YILDIZ! KARŞILIĞI İHANET MİYDİ!"
Sol gözümden aşağı damlayan yaş, yağmurun getirdiği ıslaklıkla beraber yere damladı.
Karadeniz böyle bir yerdir. Ansızın bir yağmur başlar ve seni sırılsıklam eder. Tıpkı aşk gibi... Kaçamazsın, kurtulamazsın. Koşarsın ama seni çoktan yakalamıştır. Tam eve vardım derken ansızın kesilir ve güneş açar. Dağıttığını toplamaya çalışır fakat sen eve varmışsındır, sen çoktan eve varmışsındır...
Gök gürültüsüyle seyreden sağanak yağmur yerdeki bedenimi kuru yer kalmayacak vaziyette ıslatmıştı. Dilimin konuşmaya mecali yoktu. Zavallı Yıldız... Sevilmek senin neyine! Soyu, sopu, kimsesi olmayan aptal Yıldız...
Yıllar sonra sahip çıkıldın diye değerli mi oldun he!
"Seni sevdim, korudum, kolladım... Her kötülükten muhafaza ettim. Nankörsün sen, koca bir nankör!"
Kurşunun girdiği yer daha az acıtırdı canımı. Kelimeleri mızrak olmuş, kalbime saplanıp duruyordu.
Sessizce ayağa kalkıp dağılan elbisemi düzelttim. Geri dönüşü yoktu. Egemen'in krallığı sona ermişti.
Göz gözü görmeyecek şekilde yağan yağmuru es geçerek ilk önce yerdeki jopumu aldım. Omuzlarımdaki yükü kaldıramıyordum. Kimsesiz olmam benim suçum değildi. İnsanların hatalarının bedelini ödemek istemiyordum!
Konuşsam fayda yok. Yağmurun altında durdum, Egemen'e uzak mesafede yüzüne baktım. Dediklerinin farkına varmıştı fakat içindeki kin, bana gelmesini engelliyordu.
Bir kez olsun... 6 yılda bir kez olsun güvenini sarsacak tek harekette bulunmadım. Şimdi ise karşıma geçmiş, başkasının sözüyle beni yok saydı, bütün iyiliklerini yüzüme vurdu. Kısacası sonumuzu getirdi.
Omuzlarım düşük şekilde durdum karşısında. İşte tam o an inmiş sisin arasından araba farı gözüktü. Gözlerimi kıstım fakat göz gözü görmüyordu. Araba tam yanımızda durdu. İçinden bir adam indi.
İkimizde bunun kim olduğunu seçmeye çalışıyorduk ama yağmur çok şiddetliydi.
"YALANMIŞ EGEMEN! O ŞEREFSİZ SİZİ AYIRMAK İÇİN YALAN SÖYLEMİŞ!"
Sesinden tanıdığım kadarıyla Egemen'in en yakın arkadaşı Fatih'ti.
"BIRAK ARTIK KIZI YETER LAN!" dedi son olarak.
Ve bir hikâyenin daha sonuna geldik...
Egemen irkilerek geriye sendeledi. Bana güvenmedi, ağzına geleni saydı. Kendimi temize çıkarmak için çaba göstermeyecektim zaten ama Fatih sağolsun, beni kolay yoldan akladı.
"Ne diyorsun oğlum sen? Bana gelip demediniz mi, Yıldız'ı Ceyhun'la sarmaş dolaş gördük denediniz mi?" dedi.
Ceyhun ismi kanımı bedenimden tümüyle çekti. O itin bende gözünün olduğunu biliyordum. Ve Egemen, o pislikten tümüyle nefret ettiğimi biliyordu! Her geçen saniyede aramızdaki mesafe çoğalıyordu.
"Ben mi söyledim lan sana? Bir kere bile dedim mi Yıldız yapmıştır he!"
"AMA SESSİZ KALDIN!"
Yiyin birbirinizi. Geri geri adımlarla arabama doğru ilerledim.
"Yıldız dur..." dedi Egemen. Durmayacaktım.
"Yıldız kurban olayım dur güzelim. B-Ben... Beni kandırdılar."
Benimde gözümü açtılar... Kafamı sağa sola hareket ettirerek salladım ve son sözüm "Ne ölüne, ne ölüme!" oldu.