6. AŞK KOCA BİR YALAN!

1298 Words
YILDIZ'IN AĞZINDAN... Baba-oğul kavga ederken açık kalan kapıdan usulca sıvışmaya çalıştım. Ne demek bu akşam nikahımız var? Oldu olacak şeyede sokun! "Sakın bir yere gitme!" cümlesini duyduğumda tek ayağım dışarıdaydı. Herkeste kalmamı ister hâle gelmişti. Oysa bir zamanlar hepsi bir ağızdan git diyordu... "Sizin aranıza girmek istemiyorum bu yüzden gitmem daha sağlıklı." diyip arkamı döndüğümde "Sana kal dedim!" diyişiyle durdum. Egemen salağının bana yaptıklarına bakın! Onun yüzünden bi nikahlanmadığım kalmıştı. Sanırım o da kalmayacaktı çünkü bu yaşlı bunak biraz daha burada durursam nikah memurunu az sonra burnumun dibine sokacakmış gibiydi. Yüzümü dönerek "Bak amca!" dedim. "Buraya beni sizin oğlunuz getirmedi. Ben, kendi isteğimle bagajına bindim, yani kaçtım." "Neyden kaçtın?" Güzel soru. Hadi cevapla Yıldız! Neyden kaçtın? "Şey..." "Ben anlayacağımı anladım! Sözümün ardındayım, evleneceksiniz!" dedi. Ne evlilikmiş arkadaş! Birisinin babası yıllardır ikna olmaz, ötekininki ilk görüşte eveti çakar alnıma. "İyice saçmaladın sen baba!" "Bencede!" diyerek fikrine katıldım. Sinir bozucu yapısı vardı ama haklıydı yani. "Kadın, diziyi çektiğimiz evin sahibi. Onunla konuşmaya gitmiştim, geri dönerken de aracıma saklanmış." "Niye saklandı Kuzey?" sorusuyla yönetmen yüzüme baktı çünkü bunun cevabını o da bilmiyordu. Of çok fena sıkıştım resmen! "Bilmiyorum! Çok merak ediyorsan kendisine sor!" İkisi de doğrudan bana bakıyordu. "Evime gelen misafirden kaçtım." dedim direk. Yaşlı amca kahkaha atarak güldü. Çok komikti sanki! "Siz misafire evinizi kapatırken iyi, ben kaçınca mı komik!" Belki kimsem olmadı bu hayatta ama özgüvenim hiç yalnız bırakmadı beni. Çok şükür konuşuyor ve hakkımı savunuyordum. "Bak sen!" dedi gülüşünü yarıda keserek. "Gelinimizin dili de pabuç kadar!" Hâlâ gelinim diyor! Sonra biri çıkar, 'Bu Karadenizliler niye bu kadar sinirli?' diye sorar. Size de amcanın teki 'Oğlumla evleneceksin!' dese sizde sinirlenirseniz. "Ne gelini bey amca! Şimdi bu saçmalığa derhal son veriyorsunuz ve ben de evime gidiyorum!" dedim, hemde soluk almadan. Ne biçim eve düştüm ben ya? Gerçi ev demeye bin şahit çünkü daha çok tımarhaneyi andırıyor. Yağmurdan kaçıp doluya yakalandım resmen! "Nikah işlemlerini bir an önce halledin! Soyadıma yaraşır bir düğün yapacağım sana!" dedi ve hiçbir şey olmamış gibi odayı terk etti. Soyada bak! Bak dedim ama neydiki soyadı bunların? Yaşadıkları evden bilindik aile oldukları belliydi ama ben tanımıyordum, tanımakta istemiyordum. Amcanın hasta ve yaşlı olduğunu göz önünde bulundurarak tek kelam daha etmeden kapıdan çıktığım an "Bekle!" sesiyle ciddi olduklarını anladım. Neyi bekleyecektim, nikah memurunu mu? Bir adım daha atınca "Sana bekle dedim dimi!" dedi. "Yemin ediyorum ki ararım polisi!" Yetti canıma artık! Ağız tadıyla ayrılık acımı dahi yaşatmadılar. "Ara! Aracıma binen, evime gizliden giren sen değil misin? Ara hadi! Ara da yine attırayım seni hapse!" Konuşmayan yönetmenin dili çözüldü adeta. En son kuluçka döneminde yumurtalarını ısıtıyordu. Acaba ne oldu da çıkarttı kümesten kafasını? "Nasıl ispat edeceksin bunları?" diyince "Kameralar..." dedi. Tek kaşımı kaldırıp "Hani şu bozduğun kameralar mı?" dedim. Yatağın üstüne oturup bacak bacak üstüne attı ve cebinden çıkarttığı sigarasını yakarak "Bozmadım, sadece o anı kapattırdım. Yani her şey kayıt altındaydı." dedi. Gıcık şey! Kuluçka işte ne olacak! Aklıma gelen gerçekle sırıttım. "Ama bagaja binerken değil, inerken ki görüntülerim var." Yine güldü... Sigarasından bi duman daha çekerek "Senin bahçene önceden yerleştirdiğim kameralar işimi görür bence, he!" diyip dumanı geri verdi. Benim bahçeme mi? Yok artık! Benden çok kullanmış resmen! "Sizi hırsızlar! Evimi kullanmışsınız! Onun hesabını da soracağım. Ayrı parantezle belirtmek istiyorum ki bunların hiçbirisi bu saçma oyuna sokamaz beni!" Arkamı dönmemle "Ama hapse sokar!" dedi. Ciddiydi. Konuşmuyordu fakat konuşunca da on ikiden vuruyordu. Hapisten yeni çıktım esprisini yapmak isterdim fakat yeri değildi. "Elinden geleni ardına koyma!" dedim, resti çektim. Son cümlem sinir etmişe benziyordu. Sigarasını saksının içinde söndürerek ayağa kalktı ve tam karşımda durdu. Bu erkekler niye bu kadar uzundu? Egemen bitti, şimdi bu manyağa mı aşağıdan bakacağım? "Güzel oyundu Yıldız hanım ama yemezler! Buldun yağlı kapıyı hop, hemen yapıştın dimi?" "Düzgün konuş!" Her önüne gelen benimle böyle hadsiz konuşma cesaretini nerden buluyordu? "Yalan mı?" dedi sağ kaşını havalandırıp. "O küçük, eski evden çıkıp buraya gelmeyi kim istemez dimi?" "Bak düzgün konuş, yoksa patlatırım kafanı!" Yakınlık beni serseme bağlamıştı. Arkamdaki duvarda hareketimi kısıtlıyordu ve çakılıp kalmıştım olduğum yere. "Bana bak!" dedi kolumu tutup. "Bana bu acıtasyonlar sökmez anladın mı! Aklınca o evi vermediğini söyleyip alttan alta para koparmaya çalışacağını biliyorum!" "Ne?" dedim yüzümü buruşturup. Yönetmenlik işine kendini fazla kaptırmış gibiydi. Bu nasıl bir senaryo böyle? "Ne demiştin o çocuğa? Heh!" dedi kolumu daha sıkı kavrayıp. " 'Zavallı ve kimsesi olmayan, soyu sopu belirsiz bir kızın uğruna bu kadar çabalama!' demiştin dimi?' " Hepsi aynıydı! Erkeklerin hepsi aynıydı! Kolumu çekerek gözümden akan yaşı sildim. "Kimsesiz Yıldız Kuzey. Anasının bile yüzüne bakmadığı..." demesiyle yutkundum. Gözlerim belediyenin içme sularına bağlanmış gibi şapır şapır damlıyordu. "Ne o?" dedi. İlk baş yanaklarımdan aşağı süzen yaşlara ardından yeşil harelerime baktı. "Az önce kafamı patlatıyordun, şimdi ne değişti?" Kimse değişmedi. Özellikle siz erkekler asla değişmiyorsunuz! Hepiniz aynı kalıptan çıkma şerefsizin tekisiniz. "Bitti mi?" dedim sadece. Yüzüme aval aval bakınca "Aşağılaman diyorum, bitti mi?" diye ekledim. "Evi bana kirala, gerisini hallederim." "Neyi halledeceksin?" Yakın mesafe işini sevmemiştim. Adam resmen burnumun dibinde konuşuyor, gözlerimin içine baka baka aşağılıyordu beni. "Babamın evlilik işini." diyince güldüm. "Siz ailecek salak mısınız? Baban gelip evleniyorsunuz diyecek ve bende kabul edeceğim öyle mi?" Kafayı sıyırmışlar. Kendimi bir an 1900'lü yılların başında hissettim. Aile büyüklerinin evet dediği evliliğe sen el mecbur katlanacaksın. Aynı böyleydi içinde bulunduğum durum. "Kaybol!" dedi başıyla kapıyı gösterip. "Bende sana yedirecek para yok! Yürü, hangi çöplükten geldiysen oraya dön! Kendini yamayacak başka zengin bul duydun mu?" Hayatımda belki de ilk kez çenem titreyerek ağlayacaktım birinin yanında. Amcamın evinde ne zaman ağlayacak olsam yengem daha fazla döverim diye tehdit ederdi. Gözümden damlayan yaşlarla sessizce ayrıldım villadan, evden... *** KUZEY'İN AĞZINDAN... Titreyen çenesini görünce içimde bir şeyler koptuğunu hissettim. Cümlelerim ağırdı ama hepsi de doğru değil miydi? Hakkında araştırma yapmış, bir kaç bilgiye ulaşmıştım. Babasını 1 yaşında kaybetmişti ve annesi de 4 yaşındayken amcasına bırakıp gitmiş. 12 yaşına kadar orda kalmış, sonra ayrılarak kendi yoluna bakmış. Bir de Egemen'i biliyordum. Bizim şirketin ortaklarından olan Hikmet Çınar'ın oğlu Egemen Çınar. Kız kancayı zenginlere takıyordu. Bundan bir kaç gün önce Egemen denilen şahıs bu kıza ihanet suçlamasıyla tekmeyi basıyor ve hop, Trabzon'a geri dönüyor. Burda bulduğu manzaradan hoşlanınca da yeni zengin avına çıkarak gözüne beni kestiriyor ama yemezler! Dış kapının önüne geldiğinde korumalar camıma baktı. Başımla onay verip kapıyı açtırdığımda sinirle çıktı gitti evden. Seni küçük yeşil yer elması! Aklınca oyun kuruyorsun he! "Gelinim nerde?" diyen babama döndüm. Yine geri dönmüş! O kadar kız getirdim, hepsine hayır dedi, şimdi tutmuş zengin avcısına gelinim diyor. "Kaçtı baba! Gelinin seni görünce ardına bile bakmadan kaçtı!" diyerek bende ayrıldım villadan. Yoğun geçen gün ve dizinin çekim stresleriyle soluklanmak için kendimi en yakın sahil kenarına attım. Olayları nasıl toplayacağımı düşünmem lazımdı. Dizim patlamış, yorumlar almış başını gidiyordu. Üstüne yetmezmiş gibi babamın nikâh işi çıkınca azıcık kalan aklımı da yitirmek üzere hissediyordum. Konuyu kapatmayacağından emindim ama kızın geçmişini öğrenince vazgeçeceğini biliyordum. Amacım yabaninin gözünü korkutup kira işini halletmekti fakat kadının gözü yükseklerdeydi. Utanmasa villanın tapusunu üstüne isteyecek! O, bu villayı alamaz ama ben onun evini alabilirim. Pekiyi nasıl? Gözümün ilk değdiği bankta oturan yeşil yer elmasıyla gülümsedim. Gökte ararken yerde bulmuştum. Ayrılalı yarım saat bile olmamıştı. Üstelik kadına ağzıma gelen tüm hakaretleri sıraladım. Nasıl ikna edeceğim, bilmiyorum. En iyisi gidip sert konuşmaktı. Erkek gibi kız zaten, sertlikten anlar diye düşündüm. İlk adımımı attım. Yaklaştıkça gelen ağlama sesiyle içimde ilk kez beliren vicdan kendini belli etti. Elleriyle yüzünü kapatmış, hıçkırarak ağlıyordu. Yerimde durdum, uzaktan baktım. Ya ben yanılıyorsam? Ya hiç öyle birisi değilse? Bir adım daha attığımda "Yıldız..." sesinin geldiği yere döndüm. Egemen... Yine durdum ve bekledim. Koşar adımlarla yanına gidip sarıldı Yıldız'a. Yanılmamışım! Bana yaklaşamadığı için Egemen'e geri dönmüştü. Aptal Kuzey! Neredeyse inanacaktın bu numaracı kıza. "Özür dilerim..." diyerek saçlarını okşadı. Yıldız'ın ağlama sesi denizin uğultusuna karışırken düşük olan omuzlarının sarsılmasıyla tuhaf oldum. Egemen aşıktı. Bu yalancı kıza gerçekten aşıktı... Onları orada bırakıp önüme döndüm. Aşk kadar saçma iş yoktu bu hayatta. Herkes, elbet bir gün bırakıp gidiyordu sevdiğini...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD