Burası, gecenin en karanlık saatleriydi. Zaman durduğunda, gölgeler hareket ederdi.
Yüzbaşı Çağdaş Sönmez namıdiğer "Cellat" elinde küçük bir dosya tutuyordu. Masasının üzerinde birkaç uydu görüntüsü, bölge haritası ve operasyon planı seriliydi. Gözleri boşlukta bir noktaya sabitlenmişti. Gölge Timi' nin geri kalanı ise etrafında duruyordu. Odanın içindeki sessizlik, gerilimi daha da belirgin hale getiriyordu.
"Hedefimiz, bir uyuşturucu kartelinin lideri. Kod adı: 'Sultan'."
Cellat, masaya birkaç fotoğraf bıraktı. Adam, gözlük takıyordu, takım elbisesi pahalıydı ve her daim lüks içinde yaşıyordu.
"Sultan, devletimize zarar veren birçok adamdan biri. Silah ticareti, insan kaçakçılığı ve terör örgütleriyle yakın ilişkileri var. Ancak onu yakalamak kolay olmayacak. Çünkü bu sefer hedefimiz, İbiza' da."
Odaya anında farklı bir enerji yayıldı. Bertuğ (Joker) hemen sırıttı.
"Yani..." dedi, kolunu Bahadır (Demir) ’in omzuna atarak, "Tatil mi yapıyoruz, yoksa operasyon mu?"
"Operasyon." diye düzeltti Bahadır.
"Ama tatil gibi olacak." diye ekledi Zafer (Fırtına) hafifçe gülümseyerek.
Savaş (Gölge) hiçbir şey söylemedi, sadece gözlerini haritaya dikti.
"Sultan." diye devam etti Cellat, "Kendi özel adasında bir parti düzenliyor. Üç gün sonra başlayacak ve en az üç gün sürecek. Bizim için mükemmel bir fırsat. Adamın güvenlik ekibi oldukça kalabalık, ancak içeriden bilgi aldık. En büyük zaafı, lüks, kadın ve eğlence."
Cellat, ekibin geri kalanına baktı. "Bu yüzden kimliklerimizi değiştiriyoruz. Kılık değiştirip içeri sızacağız."
Serdar (Kıvılcım) kaşlarını kaldırdı. "İbiza' da kılık değiştirmek mi? Umarım beni bar fedaisi yapmazsınız."
"Bizi ne olarak sokacaksınız?" diye sordu Gökhan (Hayalet).
Cellat hafifçe gülümsedi. "Ünlü bir DJ grubunun ekibiyiz. Joker ve Fırtına DJ olacaklar."
Bir anda herkes sustu. Bertuğ ve Zafer aynı anda bağırdı:
"NE?!"
"Ben asla DJ falan olamam!" diye karşı çıktı Zafer.
"Ben olurum ama Zafer yanımda olursa hepimiz ölürüz!" diye Bertuğ ekledi.
Cellat gözlerini devirdi. "Üç gün içinde müzik yapmayı öğreneceksiniz. Bu yüzden bu göreve 'Şafak Operasyonu' dedim. Çünkü üç gün boyunca sabaha kadar ayakta olacaksınız."
Tim, aniden kahkahalarla doldu. Bu görev diğerlerine hiç benzemiyordu.
Tam o sırada kulaklıklarına komutanın sesi geldi.
"Takımın arasına biri daha katılacak."
Çağdaş anında kaşlarını çattı. "Ne?"
"Gül, sizinle gelecek."
Odadaki hava anında değişti. Çağdaş ’ın yüzü gerildi.
"Komutanım, buna gerek var mı?"
"Gül, operasyonun önemli bir parçası olacak. Bir kadının yanınızda olması sizi daha az şüpheli hale getirecek. Ayrıca, Sultan ’ın adamları kadınları sorgulamaz. O, VIP misafirlerden biri gibi davranacak."
Bertuğ hafifçe gülerek; "Bizim yanımızda olmasına gerek yok ki, Sultan’ ın yanına sızabilir." dedi.
"Tam olarak planımız da bu. Ama önce sizinle içeri girecek."
Çağdaş derin bir nefes aldı ama komutana daha fazla itiraz etmedi. İçten içe sinirlenmişti. Gül ’ün bu operasyona dahil edilmesi gereksizdi. Hem sahte bir parti kızı gibi davranması gerekiyordu hem de ekipten biri gibi davranacak profesyonelliğe sahip değildi. Üç gün sert eğitimlere tabi tutulmasını sağladı ama hala zerre kadar umudu yoktu.
Görev günü gelmişti. Gölge Timi, özel bir yatla adaya giriş yaptı. Yatın güvertesinde, her biri farklı kıyafetler giymişti.
Bertuğ ve Zafer gerçekten de DJ gibi giyinmişti, üstlerinde deri ceketler, boyunlarında kulaklıklar vardı. Hayalet, gözlük takmış, organizasyon ekibinden biri gibi duruyordu. Demir, koruma kılığındaydı, Gölge ise teknik ekibin bir parçası olarak gözüküyordu. Gül ise saten, açık renkli bir elbise giymişti. Hafif makyaj yapmış, saçlarını dalgalı bırakmıştı ama tavırlarından belli oluyordu; bu rol ona ağır geliyordu.
Çağdaş, yan gözle Gül ’e baktı. Kızın rahatsız olduğu her halinden belliydi. Elleri gergin bir şekilde yanlarında, gözleri sürekli etrafı kontrol ediyordu.
"Gevşesen iyi olur." dedi alçak bir sesle.
Gül başını salladı ama pek bir şey söylemedi. İçinden geçenleri açık etmek istemiyordu. Çünkü burada sadece operasyona odaklanmaları gerekiyordu ve onun endişeleri kimsenin umurunda olmazdı. Korkuyordu. En çok görevden değil bizzat Çağdaş' ın ta kendisinden.
Adanın girişinde, güvenlik onları durdurdu.
"İsimler?"
Bertuğ kendine güvenle cevap verdi:
"DJ Çılgın Joker ve DJ Fırtına! Avrupa' nın en iyileriyiz!"
Zafer zoraki bir gülümseme ile başını salladı. Hayalet, başını eğerek onayladı.
Güvenlik onları süzdü. İçlerinden biri Gül ’e döndü.
"Bu kim?"
Gül ’ün kalbi hızlandı. Çağdaş hemen araya girdi:
"O bizim özel misafirimiz. İçeride VIP alanına gidecek. Anlarsınız. "
Gül başını öne eğdi, gözlerini kaçırdı. Güvenlik ona şöyle bir baktı, sonra listeye göz attı.
Tam o anda Serdar, kulaklığındaki mikrofona fısıldadı:
"Bekleyin… Sisteme giriyorum…"
İçeride, Serdar hızlıca güvenlik sistemine sızdı ve Gül’ ün adını listeye ekledi. Birkaç saniye sonra güvenlik görevlisi başını salladı.
"Tamam. Hoş geldiniz."
Kapılar açıldı.
Adanın içine girdiklerinde, müzik patlamıştı. Her yerde dans eden insanlar vardı. Gölge Timi hemen pozisyon aldı.
Gül, kalabalık içinde kaybolmamaya çalışarak Çağdaş ’ın yanına yaklaştı.
"Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum." diye mırıldandı.
Çağdaş ona soğuk bir bakış attı. "Rolünü yap. Fazla konuşma, fazla dikkat çekme. O kadar."
Gül, sessizce başını salladı. Elini hafifçe sıktı. Bu görev onun için zor olacaktı, çünkü en büyük korkusu ekiptekilerin ona güvenmemesiydi. Çağdaş 'ın ona karşı soğukluğu bunu daha da belirgin hale getiriyordu.
Bu parti, sadece bir eğlence değil, hayatta kalma mücadelesiydi.
Adanın içinde her şey kontrol altındaydı. Gölge Timi yerlerini almış, Sultan’ ın her hareketini takip ediyordu. Kalabalık, müzik, ışıklar… Ortam tam bir kaostu ama ekip, kaosu yönetmeye alışkındı.
Ancak Gül, tam tersini hissediyordu. Buraya gelirken tedirgindi ama şimdi… Şimdi başka bir şey vardı. Adeta gerçek bir partinin içindeydi. Müziğin ritmi, insanların coşkusu, geceye yayılan özgürlük duygusu… Aniden, bu operasyonun ortasında olduğunu unuttu. Eğlenmeyi çok özlemişti. Hayatı onun eğlenmek istemesiyle, babasının askeri bir disiplinle büyütmeye çalışması arasında sıkışıp kalarak geçmişti. Kaçarak eğlenmeye gittiği günlerden birinde gibi hissediyordu kendini.
Gül, önce küçük bir gülümsemeyle dans etmeye başladı. Hafifçe ritme ayak uydurdu, etrafına baktığında kimsenin ona dikkat etmediğini fark etti. İçindeki gerilim kaybolmaya başladı. Birkaç adam yanından geçerken ona iltifat etti, o da gülümseyerek başını salladı. Bir garson yanına gelip içki uzattığında, hiç düşünmeden aldı.
Ve o an, Çağdaş ’ın sesi kulaklıklarından duyuldu:
"Gül, ne yapıyorsun?"
Gül, elindeki bardağa baktı. Ne yapıyorum?
"Hemen yerine dön."
Ama çok geçti.
Sultan, VIP locasında otururken göz ucuyla Gül’ ü fark etti. Genelde etrafındaki kadınlar eğlenirken asker gibi dik durmazdı. Ama Gül, önce gergin, sonra fazla rahat hareket etmişti. Üstelik elini kulağına götürmüştü. Kulaklık olduğunu belli etmişti. Oyun oynuyordu. Yanındaki adamlardan biri de bunu fark etti ve hemen Sultan’ a eğilip bir şeyler fısıldadı.
Sultan, gözlüklerini düzeltti ve Gül ’ü izledi.
Bir saniye, iki saniye, üç saniye…
Sonra aniden ayağa kalktı.
Ve Çağdaş her şeyi fark etti.
"GÜL! HAREKET ETME! Sana doğru gelen olursa bozuntuya verme ve kulaklığı çaktırmadan at. " diye bağırdı ama iş işten geçmişti.
Sultan, adamlarına bir işaret verdi. Anında özel yolundan çıkışa yöneldi. Çağdaş ve diğerleri, durumu kontrol altına almak için harekete geçti ama korumalar yollarını kapatmıştı. Herkesi vuramazlardı. Ortam aşırı kalabalıktı ve çoğu masum sivillerdi.
Bertuğ küfür etti. "Gidiyor lan!"
Hayalet, hızlıca bir başka çıkış yoluna yöneldi ama Sultan çoktan uzaklaşmıştı. Koca bir operasyon, tek bir hata yüzünden çöp olmuştu.
İlk kez kaybetmişlerdi.
Operasyonun bitmesinin ardından Gölge Timi, operasyon sonrası güvenli noktalarına çekildi. Bu kolay olmamıştı ama Sultan' ın adamları da olaysız almak istedikleri için başarabilmişlerdi. Herkes öfkeli, gergin ve moralsizdi. Sultan kaçmıştı. Aylarca süren planlama, çaba… Hepsi boşa gitmişti.
Ve Gül, hepsinin ortasındaydı.
Sessizdi. Gözlerini yere dikmiş, ne diyeceğini bilmiyordu.
Bertuğ yanına yaklaştı, sesinde o kendine özgü alaycı ama ölümcül soğukluk vardı:
"Öldün sen. Mezarını kaz."
Gül, derin bir nefes aldı ama gözlerini Bertuğ’ dan kaçırdı. İçindeki korku büyüyordu.
Bertuğ ise onu süzerek birkaç saniye bekledi. Cümlesine devam etti.
"Komutan seni çiğ çiğ yiyecek haberin olsun."
Gül, istemsizce yutkundu.
Başını kaldırdığında, ekipte kimsenin ona güvenmediğini hissetti. Kalbinin sıkıştığını, boğazının düğümlendiğini hissetti. Hata yapmıştı. Büyük bir hata.
Ve bedelini daha yeni ödemeye başlıyordu.
Çağdaş öfkeyle baktı Gül' e.
" Ne yaptığının farkında mısın? Eğer o Sultan denen şerefsiz peşinde birileri olduğunun bilinmesi zengin müşterilerini korkutur diye düşünüp bizi sessizce yakalamaya çalışmasaydı şu an burada 8 tane başarısız şehit olmuş olacaktı ve bunun tek suçlusu sensin. "