Güneş yavaş yavaş yükselirken gökyüzünde genç kız halasıyla balkonda oturmuş hem sohbet ediyorlar hem de çay içiyorlardı. Genç kız çayını içerken bir yandan da halasına bakmaya başladı. Aysel Hanım kırk beş yaşında olmasına rağmen halen çok güzel bir kadındı. Yüzündeki hafif kırışıklar vardı ama geçen yıllar onun güzelliğinden bişey götürememişti. Bir evlilik geçmişti başından ama çocukları olmadığı için ayrılmışlardı. Daha doğrusu Aysel eşinin baba olma hakkını elinden almamak için ondan ayrılmıştı. Bir gün kasıklarındaki ağrı için doktora gittiğinde doktor ona hiç bir zaman anne olamayacağını söylemiş, O da eşinden ayrılmış, ağabeyinin hanımı da vefat edince yeğeni Yasemin’i kendi çocuğu gibi büyütmüştü. Eşi ondan hiç ayrılmak istememişti aslında ama Aysel kesin bir dille boşanmak istediğini söylemiş eşinin ailesi de boşanmalarından taraf olunca tek celsede boşanmışlardı.
“ Ay halam çok heyecanlıyım, elbisemi dün akşam sipariş verdim. O kadar mutluluk ki aşık olduğum adamla evleneceğim için. İçim içime sığmıyor. Mutluluktan dağa taşa haykırmak istiyorum. “
“ Ah benim canım Yasemin’im, Allah mutluluğunuzu bir ömür daim eder inşallah! Hep mutlu ol benim canım kızım. Sen her şeyin en güzelini en mükemmelini hak ediyorsun. “
“ Amin canım halam amin! “
Hanımlar tatlı sohbetlerine devam ederken az sonra Mehmet beyin de aralarına katılmasıyla daha güzel daha canlı bir sohbetin içinde buldular kendilerini. Herkes bu düğün için çok heyecanlıydı. Özellikle de Yasemin. Mehmet bey de için ise nihayetinde bir gün bu dünyadan göçüp gittiğinde kızını gözü arkada kalmayacak bir arkadaşına emanet etmenin mutluluğu vardı.
************
Hakan gözlerini yavaş yavaş açarken kollarının arasındaki kadını biraz daha sarmaladı. Dün babasıyla yaptığı tartışmanın ardından soluğu Melis’in evinde almış, kadın kapıyı açar açmaz konuşmasına bile fırsat vermeden direk dudaklarına yapışmış, saatlerce sevişmişlerdi. En nihayetinde de banyo yapıp yine sarılarak uyumuşlardı. Hakan’a göre Melis onun için huzurun ta kendisiydi. Kadını çok seviyordu. Melis’le bir davette tanışmışlar, genç kadınla konuştukça da oldukça etkilenmişti. Sonraları buluşmaya devam etmişler ve kadına gittikçe aşık olmuş, en sonunda da sevgili olmayı teklif edince Melis’te hiç düşünmeden kabul etmişti.
Genç kadın Hakan’ın kollarında yavaşça hareket etmeye başlayınca Hakan onun uyandığını anladı. Melis kafasını yavaşça kaldırıp Hakan’ın gözlerine baktı ve dudaklarına uzanarak sımsıkı bir öpücük kondurdu.
“ Günaydın benim güzeller güzeli sevgilim. “
“ Günaydın hayatım, nasıl güzel uyuyabildin mi? “
“ Senin yanında olup da uyuyamamak mümkün mü acaba hanımefendi? “
Genç kadın kıkırdayarak Hakan’a biraz daha sokuldu. Aklında onu yiyip bitiren bir sürü soru vardı aslında. Dün Hakan öyle bir halde gelmişti ki evde bir şeyler olduğu belliydi. Daha fazla içindeki tutmamaya karar verdi. Eninde sonunda bu konuyu konuşacaklardı.
“ Dün ne oldu hayatım? Öyle bir geldin ki eve, konuşmama da müsade etmedin. Neler oluyor? “
“ Babam arkadaşının kızıyla evlenmemi istiyor! “
Melis duydukları karşısında bir hışımla Hakan’ın kolları arasında doğruldu. Gözleri dolu dolu Hakan’ın gözlerine bakıyordu. Hakan Melis’in dolan gözleriyle adeta kalbi sancıdı. Hemen doğrularak Melis’e uzandı. Ama Melis onun uzanma teşebbüsünü fark eder etmez hemen yataktan kalkarak kapıya gitti ve kendini mutfağa attı. Hakan da arkasından koşar adımlarla geliyordu.
“ Hayatım özür dilerim. Gerçekten her seferinde reddettim ama bir türlü vazgeçmiyor. Merak etme onunla evlensem bile yüzünü bile görmeyeceğim. Düğünden hemen sonra seni de alıp İzmir’e gideceğim. Bak biliyorum canın çok yanıyor ama benimki de çok yanıyor. Aklıma başka bir şey gelmedi. Zaten bir müddet sonra boşanacağım. O zaman hiç kimse bize karışamaz evlenebiliriz. Sadece bir kaç yıl sabretmemiz gerekiyor. “
“ Nasıl Hakan, nasıl sabredebilirim? Sen evlendiğinde biz görüşmeye devam edersek benim adım neye çıkacak senin haberin yok mu? Metres diyecekler bana, evli adamla görüşmeye devam ediyor, haysiyetsiz gurursuz diyecekler! Yok olmaz ben böyle bir şeyi kabul edemem!”
“ Aşkım biliyorum zor bir durum ama idare etmemiz lazım sadece bir kaç yıl, hatta bir yıl. Eğer babam evlenmezsem elimden her şeyi alacağını söyledi! Hem ben sadece senin yanında olacağım. Düğün bitince hemen o akşam yola çıkarız. İzmir’e gidince kimse karışamaz bize. Babama da aynen böyle söyledim. Lütfen hayatım sadece biraz zaman. “
Melis duyduklarıyla biraz olsun rahatlamıştı. Hakan’ın parasız kalmasını elbette istemiyordu. Zaten parası için birlikte değil miydi? Hoş yatakta da çok iyi vakit geçiriyorlardı ama adamın aldığı pahalı hediyeler çok güzeldi. Bunların elinden alınmasını istemezdi.
“ İstersen babamla konuşurum hayatım. Her şeyi alsın hiç önemli değil. Senden daha kıymetli değil para falan. Başka bir şehre gideriz sıfırdan başlarız. Ailem falan umrumda değil benim. Sadece sen ol yeter! “
Melis Hakan’ın dedikleriyle neredeyse kahkaha atacaktı ama son anda kendini tuttu. Demek bu kadar çok aşık olmuş bana diye içinden geçirmeden edemedi. Beş parasız kalsa ne işi olurdu bu adamla. En iyisi sesini çıkarmamaktı.
“ Tamam, tamam hayatım. Madem bir yıl sonra boşanmak şartıyla evleneceksin sıkıntı yok. Ben beklerim. Yeter ki ucunda sana kavuşmak olsun!.”
Hakan duyduklarıyla kaşları istemsizce çatılsa da Melis oturduğu yerden kalkıp kendisine sarılınca her zaman olduğu gibi aklındaki şeyler uçup gitti.
***********
Yasemin elindeki tabakları da masaya bıraktıktan sonra bir kaç adım geri giderek şöyle bir göz gezdirdi. Masa şahane görünüyordu. Daha fazla orada oyalanmadan odasına geçti ve makyajını yapmaya başladı. Sonunda cumartesi gelip çatmış bir saat kadar sonra sevdiği adam gelecek ve ömür boyu sürecek olan yolculuklarının ilk adımı atılacaktı. Heyecandan eli ayağı bir birine giriyor, bazen de dizlerini bir titreme alıyordu. Makyaj yapma işini yeni bitirmişti ki kapı zili çaldı. Hemen yerinden kalktı ve odasından çıktı o şurada Melek hanım da salondan çıkıyordu. Yeğenine şöyle bir baktı resmen peri gibi olmuştu. Gözlerinin renginde yeşil mavi karışımı, uzun zarif bir elbise giymiş simsiyah saçlarını da yanlarından toplayıp su dalgası yapmıştı.
“ Ay hala geldiler çok heyecanlıyım, ay ellerim titriyor. “
“ Sakin ol kızım heyecan yapma. Derin derin nefesler al! İşte böyle derin derin. “
O sırada yanlarına gelen Mehmet beyde ikisine bakıp gülmeye başladı.
“ Ay sizin nefes alıp vermeleriniz bitmeden adamlar gidecek açın hadi kapıyı! “
Yasemin babasının sözlerinden sonra utanarak yüzünü diğer tarafa döndü ve kapıya giderek açtı. Önde Kenan bey arkasında Nergis hanım onun arkasından da Hale içeriye girdi. Yasemin Kenan bey ve Nergis hanımın ellerinden öperek Hale’ye ise sarılarak içeriye buyur etti. En son da elinde çiçeklerle Hakan içeriye girdi. Yasemin’e bir kere bile bakmadan çiçeği verip o da oturma odasına gitti. Yasemin kendisine hiç bakmayan adam karşısında biraz bozulsa bile huyunu suyunu bilmediği için fazla önemsememeye çalıştı. Herkes içeriye geçip bir yerlere oturunca tatlı bir sohbet başladı. Yasemin de kapıya yakın bir sandalyeye oturarak dudaklarında hafif bir tebessümle konuşulanları dinlemeye başladı. Babası ve Kenan bey askerlik anılarını anlatıyor arada sırada kahkaha atarak sohbetlerine devam ediyorlardı. Hakan ise sürekli telefonla ilgileniyor ne sohbete katılıyor ne de kafasını telefondan kaldırıyordu. Yasemin biraz sinirlenmeye başladı. Acaba bu adam istemiyor muydu evlenmeyi? Geldiğinden beri bir kere bile bakmamıştı. Düşünceleri beynini yerken yanına gelen Hale ile güzel bir sohbete başladılar. Sevmişti Hale’yi çok cana yakın bir kızdı. Kendinden bir yaş küçüktü ama çok güzel bir sohbeti vardı. Sohbet devam ederken halasının kaş göz yapmasıyla Hale ile birlikte mutfağa gittiler ve kahveleri yapmaya başladılar. Kahveler hazır olunca Hale büyükler için olan kahve tepsisini Yasemin de Hakan’a özel olan tepsiyi alıp arka arkaya mutfaktan çıkıp salona geldiler. Yasemin yavaş adımlarla Hakan’a yaklaştı ve hafifçe eğilerek kahveyi ona uzattı. Hakan başını telefondan kaldırarak Yasemin’e bakmadan kahvesini alıp sehpanın üzerine bıraktı. Yasemin bu duruma bozulsa da ses etmeden gidip yerine oturdu. O oturduktan sonra Kenan bey söze girdi.
“ Mehmet’im kahvelerimizi de içtiğimize göre Allah’ın emri peygamberin kavliyle kızınız Yasemin’i oğlumuz Hakan’a istiyoruz! “
“ Kenan’ım bilirim ki kuzumu senden ve oğlundan başka kimseye emanet edemem. Yine bilirim ki kuzumu en az benim kadar seversiniz. Ben diliyorum ki Allah’tan bir ömür boyu mutlu olurlar. Verdim gitti kızımı. Allahım ömürlerini daim etsin! “
İstemenin ardından Hakan ile Yasemin salonun ortasına getirildiler. Nergis hanım çantasından yüzükleri çıkarttı. Mehmet bey Hakan’ın parmağına, Kenan beyde Yasemin parmağına nişan yüzüğü ile bir de tek taş yüzük taktı. Kurdeleyi de Mehmet bey keserek nişan merasimi bitmiş oldu. Düğünü de fazla uzatmak istemedikleri için ay sonuna yapmaya karar verdiler. Bu süreç boyunca Hakan bir kere bile Yasemin’e bakmadı. Yasemin ne kadar sinirlense bile sakinliğini korumayı başardı. Nasıl olsa evlendikten sonra bakar diye geçirdi içinden. Bir müddet sonra misafirler kalktılar ev ahalisi de onları kapıdan uğurlayıp yorgunluklarını atmak için odalarına çekildiler.