1. Ölüm Meleği Part 2

1792 Words
Salonda her zamankinden değişik bir hava vardı ve bu istemsizce gerilmeme neden oluyordu. Amcam tekli koltukta otururken, Batuhan'la birlikte yan yana iki kişilik kanepede oturmuş. Yengem ise masanın son hazırlıklarını yapıyordu. "Baba yoksa anneme vereceğin hediyeyi almayı mı unuttun." Batuhan yavaşça mırıldanırken bakışlarımı amcama çektim. Amcam gülümseyerek, "Senin hediyeni unuttum diye her seferinde aynı espriyi yapmak zorunda değilsin oğlum." Amcamla birlikte kıkırdadığımızda Batuhan suratını asıp, "Kötüsün baba." Diye homurdandı. "Kötü müyüm kızım?" diye sordu, amcam alayla. Kafamı anında iki yana sallayıp, "Tabi ki kötü değilsin amca." Dedim. Kapının zil sesiyle amcam yüzündeki gülümsemeyi silip ayağa kalktığında, Batuhan'la birlikte ayağa kalktık. Evdeki yardımcımız, Sinem kapıyı açarken, amcam kapıya doğru adımladı. İçeri giren uzun boylu siyah takımlı adam, kabanını Sinem'e verdiğinde ayakkabılarını çıkartıp terlik giydi. Arkasından gelen diğer uzun boylu adamı tanımamla şaşkınlıkla içeri girmesini bekledim. Kabanını aynı şekilde Sinem'e uzatıp siyah terliği giydiğinde göz göze geldik. Amcamla tokalaşıp salona doğru geldiğinde gözlerime bakıp gülümsedi. Yengem salona gelir gelmez misafirlerine bakıp, "Hoş geldiniz." Dedi. Yengemle el sıkıştıktan sonra Batuhan'la el sıkıştılar. Amcam rahat bir tavırla, "Bu da benim değerlim, Zümra," dedi, beni gururla misafirlerine tanıtırken. "Size bahsetmiştim. Bugün mezun oldu."Diye ekledi. Uzun boylu, sarışın, mavi gözlü adam elini uzatıp, "Mert, memnun oldum." Dedi. Gülümseyip elini tuttuğumda, "Memnun oldum." Dedim. "Sizi tekrar görmek çok güzel oldu," dedi, Demir elimi avucuna hapsettiğinde kocaman gülümsedi. "Bu kadar çabuk karşılaşacağımızı bilseydim hangi hikayeyi anlatacağıma karar verirdim," dedim, memnuniyetle. Amcam, "Siz tanışıyor musunuz?" diye sorunca. "Evet." "Evet," dedik, Demir'le aynı anda. "Bugün tanıştık." Diye ekleyip elimi Demir'in sıcak avucundan çektim. Amcam, keyifle kafasını sallarken, bana baktı. "Masaya geçelim mi?" diye sordu, Demir'e. Demir, Mert'e baktığında beraber onaylyıp, hep birlikte masaya geçtik. Demir'le karşı karşıya geçerek oturduk. Tesadüflere hiçbir zaman inanmıyorken bugün yaşadıklarımın tesadüf olması aklımı karıştırıyordu. Demir ile bir daha karşılaşacağım aklımın ucundan bile geçmemişti. "Kıbrıs'taki yeni açtığımız otele fazla yatırım yapmamız gerekiyor." Amcam, sessizliği bozarak konuştuğunda, elindeki çatalı tabağının yanına bırakıp Demir'e baktı. Demir, elindeki sudan bir yudum içip kafasıyla onaylayınca, "Ben onunla bizzat ilgileniyorum Kemal Bey," dedi ve Batuhan'a baktı. "İsterseniz Batuhan da Kıbrıs'a gelebilir benimle." Batuhan anında kafasını iki yana sallayarak, "Ben Kıbrıs'a gitmem baba. İzmir'deki otellere bakmaya devam ederim." Bakışlarını Mert'e çekip, "Mert ile bakarsınız Kıbrıs'a." Dedi. Amcam sırtını sandalyeye yaslayıp ciddiyetle. "Tamam. Demir sen anlaştığımız gibi Kıbrıs'taki otelle ilgilen," deyip, Mert'e baktı, "Mert ile bakarsın... Batuhan sen ise hâlâ benimle İstanbul'da kalacaksın. İzmir'deki otelin şu an sana ihtiyacı yok," dedi. Batuhan bıkkın bir nefes verirken, amcam, "Sevgilin biraz daha beklesin." Dedi ve bakışlarını bana çekip gülümsedi. "Zümra..." dediğinde, duraksayıp masadakilere baktı. "Bugün benim için çok özel bir gün... Öyle süslü kelimeler kullanmayı bilmiyorum, beceremem," dediğinde yengemle göz göze geldik. "Bugün Bizim evlilik yıl dönümümüz ayrıca Zümra'nın mezun olduğu gün. Bugün Zümra için yeni bir başlangıçmış." Alayla konuştuğunda, amcama göz devirme isteğimi bastırıp gülümsedim. "Yıllardır bizden gizlediği hayalini öğrenmek için sabırsızlanıyorum kızım." Diye eklediğinde konuşmam gerektiğini anlayıp Demir'e baktım. Kısa bir bakışmadan sonra bakışlarımı soğuk ve kara bakışlarından çekip amcama baktım. "Amca babamın özel doktoru olmak istiyorum." Dedim dan diye. Yasal olmadığını tabi ki de biliyordum ama refakatçi olarak yanına gittiğimde, gizlice babamla konuşup, onu iyileştirebilirdim. Yıllardır tek isteğim babamı sağlıklı dim dik ayakta görmem olmuştu. Ve tabi ki kafamdaki soru işaretlerini babamın gidermesini de istiyordum. Hep hayalini kurduğum Güzel Sanatları okumak yerine, psikoloji okumuştum. Ama yine de resim kurslarına gidiyordum. Ve artık profesyonel bir şekilde reim çizebiliyordum. Önce babamı iyileştirip, sonra ise kendime resim galerisi açmayı düşünüyordum. Doktorlar, her ne kadar babamın iyileşmesinin imkansız gibi göründüğünü söyleseler bile ben asla umudumu kaybetmemiş, babam için yıllardır araştırma yapmaya devam etmiştim. O sadece annemin gidişinden etkilenip ruhsal çöküntü yaşıyordu, buna eminim. Yoksa benim babamı kimse ama kimse yıkamazdı. Annem onu harabeye çevirip gittiğinden beri enkaza dönen babamı iyileştirmenin hayalini kurup duruyordum. "Zümra! Seninle bunu konuşmuştuk!" Amcam, sinirlenmişti ama ses tonunu sakin tutmaya çalışarak gözlerime baktı. "Kuzum." Yengeme baktığımda şefkatle gülümseyip, "Bunu sonra konuşalım mı?" diye sordu. Kafamla onayladığımda karşımda oturan Demir ve yanında oturan Mert ile göz göze geldik. "Özür dilerim amca ama bu konuda kararlıyım. Annemi kaybettiğim gibi babamı da kaybedemem. Hem... Hem ona iyi gelebilirim, onun kızıyım ya? Beni tanımasını sağlayabilirim." Dedim, ümitle. Amcamın çatılan kaşları yavaşça yumuşarken buğulaşan gözlerimle amcama yalvararak baktım. Amcam, "Bunu sonra konuşsak iyi olur kızım." Dediğinde, yumuşak çıkan sesiyle tebessüm ettim. "Uğur böceği, gerçekten psikolog mu olacaksın?" diye sordu, Baruhan şaşkınlıkla. Batuhan'a bakıp, "Psikilog olmayacağım," dedim kararla. "Sanat galerisi açacağım." Diye ekleyip amcama baktım. Amcam, gülümseyip, "Birkaç güne galerinin açılışı var o zaman." Dediğine heyecanla ayağa kalkıp arkadan amcamın boynuna sarıldım. "Teşekkür ederim, amcaların bir tanesi." Dedim ve yanağına sulu bir öpücük kondurup geri çekildim. "Tamam be Zümra! Hemen şımarma!" Dedi, Batuhan, yalancı bir kızgınlıkla. Batuhan'a sinsice sırıtıp yerime geçtim. "Oğlum kızıma karışma!" Amcam Batuhan'a bakarken, varlığını unuttuğum Demir'in soğuk bakışlarıyla karşılaştım. Kasılan çenesinden bir şey anlamayıp hızla önüme döndüm. Demir'in kusursuz yüzü gözlerimin önündeyken az önce tanık olduğum öfkesi beni huzursuz etmişti. Demir'den farklı bir şeyler seziyordum. "Mezuniyet hediyeni merak etmiyor musun balım?" Yengeme bakıp kafamı usulca salladım. "Hediye de mi var?" diye sordum, merakla. Batuhan anında araya girip, "Ben seçtim." Dedi heyecanla. Bakışlarımı merakla amcama çekerken ayağa kalkıp yanıma yaklaştı. "İzninizle." Deyip Demir ile Mert'e gülümseyerek baktığında amcamın uzattığı elini tutup ayağa kalktım. "Amca nereye gidiyoruz?" Merakla amcamın adımlarına ayak uydururken birlikte dışarı çıktık. "Semih!" Amcamın sesiyle karşıdan evin kapısına doğru beyaz farları yanan, bir araba yavaşça yaklaştı. Arabanın farları kapandığında araba duraksayıp içinden Semih çıktı. Şaşkınlıkla beyaz spor arabaya bakarken, "İstediğin," dedi amcam. Heyecanla amcama dönüp, açık kalan ağzımı kapatıp amcama heyecanla sarıldım. "Teşekkür ederim amca." Dedim ve hızla arabaya doğru adımlayıp arabayı incelemeye başladım. İnci gibi bembeyaz ve harikaydı. "Nasıl? Benim seçimim her zaman harika olur." Diyen Batuhan'a bakıp alayla güldüm. "Yalnız bunu ben zaten istiyordum. Sadece alması sana düştü." Deyip Batuhan'a doğru adımladım. "Bir tur atalım mı?" diye sordum. "Olur," dediğinde, gülümsedi. "Ama ben kullanacağım," dedim, heyecanla. "Sen kullan. Alkol aldım." Batuhan ile konuşurken dışarı çıkan, Demir ile Mert'e bakıp arkasından gelen yengemle göz göze geldik. "Nasıl balım? Hediyeni beğendin mi?" diye sordu. "Bayıldım. Bu harika bir şey." Dediğimde, Demir ile göz göze geldik. "Mezuniyetiniz kutlu olsun Zümra Hanım." Diyen Demir'e, sıcak bir gülümseme sunup teşekkür ettim. Ardında Mert'de beni tebrik edince ona da teşekkür ettim. Demir gitmek için amcamdan izin isteyip amcam, yengem ve Batuhan ile el sıkıştıktan sonra yanıma gelip ince uzun parmaklarını uzattı. "Tekrar tebrik ederim. Bundan sonra sık sık görüşeceğimiz için başka bir zaman muhakkak hikayenizi dinlemek isterim." Dediğinde, kafamla onaylayıp elimi Demir'in kocaman ellerinin arasına yerleştirdim. "Muhakkak anlatacağım. Ama benim hikayemin sonu mutlu bitiyor." Dedim ve elimi elinin arasından çektim. Elimi ellerinden çektiğimde içime garip bir ürperti yerleşti. "İyi geceler Zümra Hanım." Mert'in uzattığı elini tutup, "İyi geceler." Dedim. Demir ile Mert Siyah büyük arabalarına binip bahçeden çıktıklarında montumu üstüme giyip Batuhan ile birlikte bir tur atmak için arabaya bindik. Arabanın içi de dışı gibi bembeyazken heyecanla arabayı çalıştırıp kapıda bizi izleyen amcam ve yengeme kocaman gülümseyip yavaşça gaza basıp arabayı bahçeden çıkardım. "Zümra güzelim kaplumbağa gibi hissediyorum. Biraz hızlansan mı acaba?" Batuhan'a kısa bir bakış atıp kafamla onayladım. Gaza biraz daha bastığımda hızlanan arabayla içime dolan adrenalin biraz daha hızlanmam gerektiğini söylüyordu. "Biraz daha!" Dedi, Batuhan. Açtığı müziğin sesini yükseltirken, "Zaten hızlıyız!" Dedim bağırarak. Evden beş yüz metre uzaklaşırken bomboş yolda son sürat hızla eve geri dönmek için direksiyonu çevirip eve doğru yol aldık. Issız yolu beyaz farlar aydınlatırken birden karşıma çıkan bedene çarpmamak için direksiyonu sola çevirip arabayı yoldan çıkarttım. Korkuyla frene basmama rağmen tutmayan fren yüzünden telaşla bağırdım. "Batu fren tutmuyor!" Dedim korkuyla. "Sakin ol Zümra!" Dedi, benim kadar korktuğunu belli ederek. Batuhan'a baktığımda korkuyla. "Tekrar yola çıkmayı dene! Babamı arayacağım!" deyip, hızla amcamı ararken arabanın sarsılmasıyla dudaklarımdan yüksek bir çığlık çıktı. "Ba-baba fren tutmuyor!" Batuhan telefonda konuşurken yola çıkmayı başardım ama şimdi ise küçük ara bir yola girmiştik. Neresi olduğunu çözmeye çalışırken bir yandan ise Batuhan'ı dinliyordum. "Neredeyiz? Neredeyiz Zümra?!" diye sordu, bağırarak. "Bilmiyorum!" Dedim korkuyla. "Küçük dar bir yoldayız baba! Nere gittiğimizi bilmiyoruz! "Ta-tamam!" Batuhan hızla kafasını sallarken bana bakıp, "Dümdüz sürmeye devam et Zümra! Sakın! Sakın gaza yüklenme. Sadece boş yolda gideceğiz babam birazdan burada olacakmış." Batuhan beni sakinleştirirken derin bir nefes alıp kafamla onayladım. Boş yolda ilerlerken arabanın ön camına çarpan sert cisimle gaza basıp direksiyon sağa çevirdiğimde arabaya yankılanan Batuhan ile çığlıklarımla araba takla atmaya başlamıştı. Batuhan ile birlikte parçalanan arabanın içinde sarsılırken araba ters dönüp durdu. Kafamın ağrısından gözlerim yavaş yavaş kapanırken, "B-batu-" Dedim inleyerek. Açılan hava yastıkları ile taktığımız emniyet kemerinden dolayı ciddi bir hasar almamış olmayı diledim. Acıyan göğüs kafesim nefes almamı zorlarken karşımda bayılan Batuhan'a baktım. "Batu-Batuhan." Dedim kekeleyerek. Sağ elimi zorla kaldırıp Batuhan'ın kanayan kafasına götürürken. "Sakın ölme." Dedim ağlayarak. Kesik kesik nefes alırken bize doğru ağır adımlarla yaklaşan bir çift siyah bot görmemle ümitle bağırmaya başladım. "Ya-yardım Edin lütfen." Dedim. Güçsüz çıkan sesimle yardım isterken Arabanın içine giren bir el Batuhan'ı arabadan çıkartıp yolun kenarına kadar sürükledi. Eğilip Batuhan'ın nabzını ölçerken beni de arabadan çıkartmasını bekledim. "Kurtarın." Dedim ve daha fazla dayanamayıp ağırlaşan gözlerimi kapattım. Hatırladığım son şey ise arabadan çıkarılmam olmuştu. Derin bir nefes alırken ağrıyan göğüs kafesim yüzünden bir süre nefes almayıp göğsümdeki acının dinmesini bekledim. Bakışlarım beyaz tavana kayarken rüyanın etkisinden çıkıp kazayı hatırladım. "Ba-Batuhan." Dedim inleyerek. Arabadan çıkarıldığım an ve Batuhan'ın çığlıkları kulağımda yankılanırken elimi kaldırıp yavaşça yataktan doğruldum. "Batuhan." Dedim tekrar. Ağrıyan bedenimi umursamayıp bacaklarımı yataktan sarkıp ayağa kalktım. Burası hastane odası değildi, yatağın yanında bulunan cihazlara rağmen burası hastane değildi. Amcamın evi de değildi. Odaya telaşla baktığımda tanımadığım ve daha önce görmediğim bir yerde olmam beni korkuttu. Yatak, odanın ortasına bırakılmışken sağ tarafta yere kadar inen siyah cam, yatağın karşısında siyah bir kapı, yatağın solunda ise yine iki tane kapı bulunuyordu. Korkuyla bir adım attığımda derin bir nefes alıp yatağın karşısındaki kapıyı açtım. Oda tamamen siyahtan oluşurken dört duvarı saran dolaplardan giyinme odası olduğunu anlamıştım. Kapıyı kapatıp çaprazımda duran kapıyı açtığımda buranın da ebeveyn banyosu olduğunu görmemle yanındaki diğer kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda yorulan bedenimi kapıya yaslayıp soluklandım. Uzun ince bir koridordan ilerlerken aşağıya inen merdivenlerden yavaşça indim. "Kimse yok mu?" diye sordum, cılız çıkan sesimle öksürüp yavaşça basamaklardan indim. Aşağıya indikçe sesin geldiği tarafa doğru yürümeye başladım. "Üç gün önce geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Zümra Korhan son yolculuğuna uğurlandı. Kemal Korhan'ın yeğeni Zümra Korhan gözyaşları eşliğinde uğurlanırken, yengesi Zümrüt Korhan baygınlık geçirdi. Kaza anında yanında olan Kemal Korhan'ın oğlu Batuhan Korhan'ın durumu iyi, cenazeye ambulans ile katılırken amcası Kemal Korhan gözyaşlarına engel olamadı." Karşımdaki televizyondan kendi cenazemi izlerken sırtı bana dönük olan bedene baktım. "B-ben ölmedim." Dedim, korkuyla. "Zümra Korhan; Üniversiteyi yeni bitir-" Televizyonun kapanmasıyla hareketlenen silüete baktım. "Kimsin? Ben ölmedim. Neden buradayım?" Avucumu karnıma bastırıp ayakta durmaya gayret gösterdim. Kanepedeki beden yavaşça ayağa kalkarken ağır hareketlerle yüzünü bana döndürdü. "Günaydın küçük Hanım." Tek kaşını kaldırıp gülümsediğinde korkuyla afallayıp karşımdaki karadan da kara gözlere baktım. "Ben ölüm meleğin." Deyip, yamukça sırıttığında daha fazla dayanamayıp bedenimi boşluğa bıraktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD