sırlar ve sorular 1

1819 Words
Vera Sabah uyandığımda Serra'nın koltuktaki devir teslimi gerçekleşmişti. " Gerçekten bunu yaptın mı?" dedim, umursamaz şekilde esneyerek koltuğa uzandı "evet" dedi "ne var bunda?" "ne demek ne var, senin yediğin haltı ben yaptım sanıyor!" deyince "relaxs bayb sevgilimizle oral seks yaptık, ne büyük mesele! Her şeyi bu kadar abartmak zorunda mısın?" " Saçmalama, ben öyle şey yapmam, yapamazdım. Ya yine isterse" dedim "nısh bu gün dükkanın açılışı var" dediğinde "ne" der gibi baktım, kaşı gözü ile kadınlığımı işaret etti "kurdale almayı unutma makas kesmiyor yaparsın" "terbiyesiz" dememle Mete'nin kımıldandığını fark ettim. "Yavrum" dedi "uyandın mı?" "Hı hı" dedim. Gözünü açıp bana baktı... sesim o kadar ürkek çıkmıştı ki Serra koltukta uykuya dalmadan önce çıkan sesime "salak" diyerek atıfta bulunup uyumuştu. Mete'nin yüzündeki gülümseme giderek yayıldı. "Neden böyle bakıyorsun?" "nasıl?" Dedim "utangaç" dedi boynuma gömdü kafasını derin bir nefes çekti, öpmek ile ısırmak, emmek arasında bir şeydi yaptığı. Saçımı okşamaya başladı ve yüzümü ona döndürdü,bedenimi... yüzümü avcunun arasına alıp baş parmağı ile dudağımı okşuyordu. Sonra küçük bir öpücük alıp çekildi, halen o bildik gülümseme vardı " küçüğüm dün..." dedi ve ben çarşafı başıma çektim hızla. Söyleyeceklerinden utanıyordum, ben değildim ki o, o utanmaz Serra'ydı. Kahkahasından yatak sarsılmıştı "hayır bunu yapamazsın" dedi. Çarşafı çekmeye yüzüme bakmaya çalışıyordu ama direniyordum, "güzelim bak bana, yavrum bak bana! " diye ısrar etti. Kaçışım olmadığını biliyordum ama açmıyordum işte çarşafı... bir anda kolu ile bedenimi çekerek altına aldı beni, üzerimde halen bornoz vardı, o ise siyah bir pijama altı giymiş üstü çıplaktı. Çarşafı tuttu ve bırakmadı, çekti çekti yavaş yavaş açıldı çarşaf ama sadece göz hizama dek, daha aşağı indirmedi "dün içinse..." dediğinde bu defa da gözümü kapattım, tekrar gülmeye başladı. "güzelim aç gözünü, yavrum aç" dedi başını çarşafın üstünden boynuma doğru gömdüğü anda '"güzel kokunu çekeyim içime, soluksuz kaldım hadi!" dedi. Araladım birazcık, bir anda çarşafı çekince öyle kaldım. Ellerim başımın yanında çarşafı tutarken boşta kalınca pati gibi duruyordu, üzerime tam olarak çıkıp elleri ile saçımı yüzümden çekmeye başladı. " Sakın gözünü kapatma!" dedi ,tamam, diye kafa salladım "bana inanılmaz güzel anlar yaşattın..." dediğinde tüm vücudumun irkildiğini hissettim. Her bir tüy dibim karıncalanmış, dikelmişti. Koluma baktığında tenimin ürperdiğini fark etti. Göz temasından kaçtığımı fark edince kafasını boynuma gömdü "senle yaşadığım herşey çok eşsiz çok özel... Sen o kadar özelsin ki, benimsin. Bende seninim. Bana ne isriyorsan yap ama bırak bende sana yapayım. Kendini benden uzaklaştırma. Yanlış anlama bu hallerin ayrı tahrik ediyor beni" deyip gözüme baktı "senle herşeyi yaşamak istiyorum Vera, seni yaşamak istiyorum sende herşeyin ilkini sonunu benle yaşa istiyorum" dedi boynumu birdaha öperek. "Bu gece çok özel bir gece olsun istiyorum. Akşam yemeğe çıkalım mı" dedi bende "olur" dedim aynı titrek sesin devamı ile. İnsanın sesi horon teper mi, tepti! "tamam o zaman, seni 6 da alırım, hadi şimdi gidip kahvaltımızı yapalım. Yarın da okuluna gidip kayıt işlemlerini halledelim artık dedi. "Ha siktir okul!" diyerek doğrulduğumda yatağımdan kalkıp çıkmak üzre olan Mete bana dönüp baktı, kaşını çatıp gülüyordu. "Benleyken herşeyi unutuyorsun bakıyorum da" deyip yatağa doğru eğilip önce burnuma sonra dudağıma öpücük kondurdu ve gitti. Serra gözleri kapalı şekilde laf yetiştirdi "adam doğru söylüyor mala bağlıyorsun. Kayıt zamanı kızım, okumaya geldik ya buraya, gerçi Mete canımızı okudu ama neyse... ona diploma vermiyorlar en iyisi diploma alalım" dedi. Serra'yı görmezden gelerek mutfağa gittim. Çay demliyordu. "Sen çay içer miydin?" dünyanın en aptalca sorusu dudaklarımdan kaçmıştı işte. Şaşkınlıkla baktı bana "ben çayı çok severim güzelim" dedi "sahiden mi?" dedim " hıhı " belimden tutup tezgaha oturtup elime salatalık ve soyacağı verdi " başla " dedi... Bir de tabak uzattı. Soymaya başladım. " Yumurtanı rafadan mı yiyorsun halen?" dedi "evet" dedim şaşırmıştım "neye şaşırdın?" " hatırlıyorsun" dedim... güldü yanıma geldi "bir rafadan bir kayısı 2 yumurta yerdin, akşam süt içmeden yatmazdın, saçların sürekli mısır örgüsü olsun isterdin, annem güzel yapıyor diye etrafında dolanırdın ... Ecem seni kıskanırdı biliyor musun?"dediğinde şaşırdım "neden?" dedim "saçları çok ince cansızdı, seninki gibi olmazdı ördüklerinde. Dipleri o kadar azdı ki derisi görünürdü, o da seni kıskanırdı. Bir defasına ayakkabı boyası ile saç diplerini boyamıştı derisi görünmesin diye" deyince ikimizde gülmüştük. "Haberim yoktu" dedim "bende onu kıskandığımı hatırlıyorum" dedim " öyle mi?" dedi "Halbuki seninki gibi saçı da yoktu" deyip göz kırptı. "Bende anne babası vardı, abileri,ailesi, evi" deyince sessizleşti ve bana baktı... " Biliyorum siz bana da aynı şekilde yaklaşırdınız..." deyince Mete'nin yüzünde anlamadığım bir sinirle karanlık oluştu "...ama işte..." dedim devam ettim. "Ailemin yeri başka... sizi gördükçe acaba ailem olsa nasıl olurdu derdim hep... bizde dedeme sizin gibi tatilden tatile gelsek..." Döndü bana elindeki işleri bıraktı saçımı boynumdan omzumun arkasına çekti ve boynuma gömüldü "özür dilerim Vera" dedi "Allah kahretsin beni, çok özür dilerim..." Şaşırmıştım. Sesi o kadar tuhaftı ki, birşeyin acısını çekiyor... hayır hayır bu acı çekmek değildi. bu pişmanlıktı... Sanki bir şeyden pişmanlık duyuyordu. Boynumdaki nefesi kesik sık ve düzensizdi. Heycan ile tedirgin olduğu durumlarda böyle nefes alırdı hep. "anlamadım neden özür diliyorsun, bana birşey yapmadın ki!" dedim boynumdan gözleri gözlerime kaydı. Yüzümdeki saçları tek tek kulağımın arkasına itti, bakışı o kadar derindi ki,o kadar tanıdık o kadar yabancı... Tam bir tezatlık içinde. "Mete" dedim bir cevap bekler gibi... yüzünde gördüğüm bu şey neydi... Bu karanlık,bu esrar... " Mete!" dedim tekrar... " geçmişe dail ne hatırlıyorsun başka?" dedi. "Nasıl yani?" dedim " Çocukken seni üzen tek şey anne babanın yokluğu muydu?" dedi. Birşey sormak istiyordu ama soramıyor, benim birşey söylememi istiyordu ama sanki istemiyordu da... Bu ikilem neydi gözlerinde gördüğüm. "Tatile geldiğimizde ..." dedi yutkundu, "son geldiğimizde ailecek, bir ay kalmıştık..." dedi gözlerini gözlerime dikerek... "evet" dedim "hatırlıyorum." "Hatırlıyorsun?" dedi kaşının birisini kaldırıp dikkat kesilerek "evet Mete en keyif aldığım bir aydı nasıl unuturum!" deyince gözlerime donuk şekilde bakmaya devam etti. "Sorun ne?" dedim "Yok birşey güzelim ben çok sıkılmıştım... o bir ay senin için nasıl geçmişti diye merak ettim " dediğinde "normal, sen o zaman 18 yaşındaydın ,kız arkadaşın vardı gelmek istememiştin, annenler zorla getirmişti" deyince bana baktı tekrar "sende 13 yaşındaydın" dedi ve sustu. "Evet" dedim gülerek... "Doğum günümü kutlamıştık birlikte, bir ay önce sen 18 olmuştun bir ay sonra ben 13 e girmiştim" dedim. Bana baktı tekrar ve "hadi kahvaltıya geçelim" dedi. İkiletmeden soyduğum salatalığı doğrayıp masaya geçtik. Birşeyler yedik, konuştuk, zaman geçirdik ama nedense Mete'nin yüzünde çok farklı bir ifade vardı... Bu ifadenin aynısını daha önce aynada birçok defa gördüm ben. Bu ifade... gizli kalmış bir geçmişin ifadesi... Bir sırrın. 'Saçmalama ne sırrı olacak' diyerek kendime kızdım. 13 yaşım benim için birçok anlamda ilklerim olmuştu, Serra ile mesela Doğum günümden 3 gün sonra odamda karşılanmıştım, kimse onu görmüyor, duymuyordu... o ise susmak bilmiyordu " hadi çok sıkıldım eğlenceli bir şeyler yapalım.... şu gözlüklü tip kim, ben bu malın gözlüğünü kırarım, bu mu dahiymiş, şu kız neden burnumuzun dibinde, dedeme söyle de paraya kıysın bize bisiklet alsın ne pinti dede çıktı bu da!" O zamanlar Serra'yı hayalet sanırdım, halen de öyle sanıyorum... Bir film izlemiştik birlikte. hayalet kızın bedenine giriyordu, kore filmiydi... ikimizde pür dikkat izlerken bir yandan da patlamış mısır yiyorduk. Hayaletin kızın bedenini eline geçirip aşık olduğu şefe arsızca davranması öyle hoşuna gitmişti ki... o an anlamıştım aslında Serra'nın hayatımın sınavı olacağını. Mete'yi izliyordum dikkatle, sabahki neşesi yerini yüzünde anlamlandıramadığım bir ifadeye bırakmıştı ki mutfak tezgahına kalçasını dayayıp su içip gözlerini kısarak Mete'yi takip eden bir adet Serra gördüm. "Neden uyumadın sen?" " uyku mu bıraktın, o kadar çok düşündün ki uyutmadın, nesi var bunun sabah postası istedi başım ağrıyor mu dedin?" deyince öfke ile " ama sen iyice saçmaladın artık!" diye bağırdığımda salondan bana elinde bir düzine dosya ile şaşkınlıkla bakan Mete'yi gördüm " naptım ki yavrum?" dedi. Kalçamın tezgaha dayalı elimde su bardağı dudağıma basıyor ve Mete'ye kısık gözle bir bakış atıyorken buldum kendimi... Serra ise benim az önceki yerimde oturuyordu. sanırım yerlerimizi değişmiştik. " Al işte beğendin mi adam bize bakıyor anlayacak bizi? dedim Serra ise " erkek beynini çok abartıyorsun, izin verde sana dahi bile olsa bir erkeğin beyninin yüzde 99 unun mallık olduğunu kanıtlayayım" deyip yerime geçti. Ellerini yaramaz bir çocuk gibi arkasında birleştirmiş, parmak uçlarında dans eder gibi nazlanarak yanına gidip " yok yok sen çok değiştin" dedi Mete'ye iyice yaklaşarak. Mete'nin gözündeki gözlüğü çıkartıp " bir sarılayım, öpeyim yok..." deyip boynuna gömdü kafasını ve öpmeye başladı. Koltuğun minderine kafamı saklayıp kaybolmaya çalıştığım ise bilimsel bir doğruluk. Bir gün gerçekten kafamı saklayıp görünmez olacağım. O kadar deve kuşu yanılıyor olamaz! " salak daha sabah adamdan deli gibi utandım ben !" dedim.. ama Serra tabi ki devam etti. Serra Gırtlağından gelen sert yutkunma sesi, zaferin işareti. Gerçekten erkek beyni mi hormonu mu bilmem ama dahilerin bile ortalama bir beyin ve güzel bir vücutla üstesinden gelebilirsiniz. Mete beni kendinden uzaklaştırıp " özür dilerim yavrum, ben sabah çekindiğin için... üstüne çok gidip ısrarcı olmak seni baskılamak istemedim" deyince aramızdaki mesafeyi iyice kapatıp " halen saçmalıyorsun" dedim Vera ise yüzünü sakladığı koltuk minderinden çıkartmış " lan tamam adamın dikkatini dağıttın işte daha ne olsun istiyorsun?" deyince aklıma gelen ilk kurnazlığı yaptım ve Mete'ye göğsünden adonisine doğru dokunarak inmeye başladığımda " siktir" dediğini duydum. Öyle bir tını ile söylemişti ki, bir an göz göze geldik " seni anlayamıyorum" dedi ve bir eli ile ensemden tutup başımı bastırarak dudağına diğer eli ile belimden tutup kendine bastırdı çekerek. Dudağı dudağımda konuşuyordu. " sabahki utangaç kıza ne yaptın?" dedi. gülerek " kafasını kanepe minderine gömdüm" dedim dudağımız bitişikti ama halen öpmüyordu, bu beni daha da ateşlemişti. Belimden kendine çekti. Kendini hissetmemi istiyordu eminim, uyarıldığını hissediyordum, sertliğini... Gözünü açıp gözüme baktı dudağı halen dudağımdaydı " beni bu hale getirdikten sonra aklında benim için bir güzellik vardır diye umuyorum" dedi... Kurnazca gülümsedim kendimi geri çekip " duş alabilirsin..." giderken omzumun üstünden bakıp " ... en soğuğundan" diye ekledim. Tam tezgaha dönmüş bir bardak almak için uzanırken arkamda onu hissettim. Beni tezgah ile kendine sıkıştırmış, kafasını başıma gömmüştü. Öyle derin soluyordu ki, üzerimdeki tişörtünü yukarı doğru sıyırdı.. tişörtünden omzumun yarısı açık kalıyordu, öptü. Elini kadınlığıma götürüp diğer elini boğazıma geçipir çenemden iterek göğsüne dayadı kafamı, saçlarım göğsüne dökülüyordu sırtım sırtında, nefes alıp verişi ile onla birlikte inip kalkıyordu, sırtımda atan kalbini, kulaklarımda arzu dolu nefes alışını, hırıltısını hissediyordum, diğer yandan kadınlığıma öyle bir baskı yapıyor,ovuyordu ki gözlerim arzu ile kayıyordu... Kontrolü kaybettim ve hızla ona dönüp Kemerini çözmek istediğimde elimi tuttu... Gülümsüyordu. Anlamamış bir ifade ile nefes nefese baktığımı görünce kendisinin de düzelmemiş nefesi ile kulağıma eğildi " duş alabilirsin, en soğuğundan!" deyip alnıma öpücük kondurup odasına doğru ilerledi... Vera oturduğu koltukta katılarak gülüp bana bakıyordu " ırkek bıynını fızlı ıbartıyırsın... bınların biynının %99 u moallık ıle çılışır" Masadaki çatalı kanepede alay eden Vera'ya fırlatıp " bilmem farkında mısın az önce reddedildik" dedim. Vera ise ukalaca " aslında teknik olarak sen reddedildin" dedi. Haklılık payı vardı, beden ikimize ait olsa da az önce Mete beni reddetmişti. " hale bak amına koyayım, ama o filmde bu sahne böyle bitmiyordu..." dedim " hangi filmde" deyince elimle kel işareti yaptım... Vera yine bildiğiniz gibi utançtan dağlara taşlara kaçmaya başladı. Arkasından bağırdım " çık çabuk ordan ,sığık bır dış ılıcığım!!!" diyerek onu taklit ederek girdim. gerçekten de soğuk duş almam lazımdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD