Saatlerdir uyumamıştı. Uykusuzluğun getirisi olan gözlerindeki yangın her bir noktasını sinsice kendine çekip sızlatıyordu. Teni kavruluyordu. Derisi dökülüyordu. Aras, hastaneden çıkıp evine giderken her senenin belirli bir gününde yaşadığı işkencenin haddini aştığı kısımdaydı yine. Yaz'ı son kez gördüğü morg kapısının önünde durmuş, o kapıya yaşların uğramadığı gözleriyle bakmış ve hastaneyi arkasında bırakmıştı. Kalbinin zayıf bir ritimle ellerinin altında attığı kızı kaybettiği hastaneyi... Duvarlarına her baktığında aynı gölgeyi görüp de hem acıdan hem de öfkeden kanının çekildiği hastaneye tekrar bakacak dermanı onu terk etmişti. Yaz, böyle bir kış gününde ölüp onun bağrına sonsuz bir kışı dolayıp da gitmişti. Genç kızın ipekten saçlarını gecelerce, onun ömrüne uğramayan gündüzlerce

