2- Direk Dansı

1208 Words
Ben Rojda… Gökyüzü kızıl ışıklarıyla Mardin’i boyarken akşam oluyordu ve ben yine kim olduğumu sorgularken bulmuştum kendimi. Doğduğu yerle bu kadar uyumsuz olan Rojda gerçekten kimdi? Mardin’de büyük bir konakta, tehlikeli bir babayla büyümüştüm. Celal Şerhanoğlu… Nam-ı diğer Celal Mirdaş. Mirdaşların başı. Urfa ve Mardin başta olmak üzere Doğuda tüm önemli ağalarla iş birliği yapan ve onlara kirli işlerini yaptıran adam… Kimse gerçek kimliğini, ailesini, bizi bilmezdi. Konağımızda lüks içinde büyümüştük ama tek bir şey eksikti. Sevgi. Babam beni hiç sevmedi. Çünkü ben diğerlerinden çok farklıydım. Gurur duyduğu kızlarından, oğlundan… Ben evin en küçüğüydüm. Abim Delil en büyük çocuktu. Zaten babam tüm işlerini ona devredeceği için ve tabii ki “erkek” olduğu için konakta ayrı bir özen gösterilirdi ona. Annem bile bizden kayırırdı onu; “o oğlan, siz kızsınız,” derdi. Küçükken bile bir erkeğin bir kadından neden daha değerli olduğunu anlayamazdım. Hoş, bugünde anlamıyordum. Sonra ablalarım doğmuştu, önce Hevi… Sonra Zelal. En sonda ben…. Annem bana hamileyken onun kanını zehirlediğim için uzun bir müddet hastanede yatmak zorunda kalmış, beni doğurması da epey zor olmuştu. Sanki ben onun canını almak için uğraşan bir Azrail’mişim ve o da yakasını benden kıl payı kurtarmış gibi davranırdı. Annem de beni hiç sevmzdi. Ablalarım değer görürken ben hor görülürdüm konakta. Ablalarımla aramda epey bir yaş farkı olduğundan, o ikisi hep arkadaş gibiydi ve dışlanmıştım. Onlar Mardin gelenek göreneklerine bağlı yaşayan, elleri iş tutan, hamarat, becerikli kadınlardı. Benimse kime çektiğim belli değildi… Ben ceza olarak gönderilmiştim konağa. Bir şekilde “evin asi kızı” olmuştum. Evet, ben onlar gibi hamur açmak, yemek yapmak, nakış işlemekle ilgilenmiyordum. Onları giydiklerini de beğenmiyordum. Ailemin bana aldığı her elbiseyi kesip kırpmış, kendi tarzıma uygun hale getirmiştim. Kime çektiğimi gerçekten bilmesem de her zaman farklı biri olmuştum. Daha açık giyinen, daha açık fikirleri olan, yaşadığı hapis hayatından zerre hoşlanmayan… Dansı hayatının merkezine koyan ve her türlü dansı çok iyi bilen, hatta kareografileri olan… Özellikle oryantal dans ve direk dansı konusunda epey uzmanlaşmıştım. Hatta ailemin asla gelmeyeceğini bildiğimden şimdiki evime bir direk bile yaptırmıştım. Ailem bir süre sonra bana katlanamaz olmuş ve beni görmezden gelmeyi tercih etmişlerdi. Hiçbir isteğim yapılmaz, hiçbir söylediğime cevap verilmezdi. Sonunda dayanamayıp ayrı eve çıkacağımı söylediğimde bile tepki almamıştım. Hatta benden kurtulduklarına sevinir gibilerdi. Annem bana eski beyaz eşyaları ayarlayıp, evden kovarcasına bavulumu hazır etmişlerdi. Ve bende bu evi tutmuştum işte. Babamın önceden husumetli olduğunu bildiğim birinin asla gelmemizi söylediği Mardin’in bu bölgesinde… Ne bir kez evimi görmeye gelmişler, ne de bir kez arayıp sormuşlardı. Sadece bolca para göndererek vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlardı. Her nedense namus ve sahip çıkma kavramı bile bende işlememişti. Orospu olup kötü yola düşsem umurlarında bile olmayacaklarına dair bahse girebilirdim. Ama onlarda benim umrumda değildi. Sadece yaralıydım. Asla görülmediğim, önemsenmediğim ve sevilmediğim için… Hayatım boyunca bir hayalet gibiydim ben. Düşüncelerimden sıyrıldım ve dün geceyi düşündüm. Aslında güzel olduğumu düşünüyordum… Ailem her zaman, soluk benizli, çırpı gibi lakaplar taksa bile… Bal köpüğü renginde saçlarım, iri ela gözlerim vardı… Sürekli dans ettiğim için fiziğim epey iyiydi hatta karın kaslarım vardı. Taktığım sallantı piercingi çok yakıştırıyordum kendime. Ve dün gece o adam beni görmüştü… Belki biraz fazla çabalamıştım beni görmesi için ama aslında çaba da değildi yaptığım şey… Dans etmiş, kendim olmuş, ailemin asla beğenmediği fiziğimi ve dansımı sergilemiştim. Kimdi bu adam? Aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Hatırlıyordum… Onu görmediğimi sanıyordu ama çok net görmüştüm. Baştan aşağı simsiyah giyinmişti. Uzun boylu ve esmerdi. Gecenin siyahı kadar siyah saçları olsa da, masmavi gözleri gece karanlığında bile belli oluyordu. Ve beni izlemişti. Hayatımda ilk kez bir yabancının ilgisini çekmiştim. Gerçi babamın adamlarından birkaçı gizlice bana aşık olduğunu itiraf etmişti ama dönüp bir kez bile bakmamıştım onlara. Belki de onlar Celal Mirdaşa damat olup, güç kazanmak isteyen tiplerdi ama bu adam… Kim olduğumu bilmeden, gücün peşinde koşmadan izlemişti beni. Hem de büyük bir açlıkla… Ve ben Mardin de doğup büyümüş olmama rağmen utanmamıştım bundan. Hatta zevk almıştım. Ayrıca bu adam güç peşinde koşacak birine benzemiyor aksine “güç” ün tam kendisi gibi, kendinden emin bir şekilde dikiliyordu dün gece. Onu düşününce bir an nefesim sıklaştı ve aklımda tek bir soru belirdi. Bu gece de gelecek mi? İçimde tekrar gelmesini ve dansımı izlemesini isteyen bir yer canlandı. Onun tekrar beni izlemesini isteyen delice bir arzu duydum birden. Ama dün gece çekip gitmesi hevesimi kırıyordu. Belki de o da tahammül edememişti bana. Bu gizemli yabancıyı aklımdan atmaya çalışırken, makyaj aynamın önüne geçtim. Farkında olmadan onun için hazırlandığımı fark ettim. Belli belirsiz bir makyaj yapıp saçlarımı düzleştirdim. Belime kadar inen ve yumuşacık saçlarım ipek gibi döküldü bedenime. Sonra hızla gidip dolabımı karıştırdım. O gelmese bile, ben her gece yaptığım gibi dans etmek istiyordum. Dolabı karıştırırken elime siyah bir tül geçti. İç çamaşırı giymekten nefret ettiğim için evde iç çamaşırsız dolaşırdım. Belki çok ince ve beni rahatsız etmeyen bir ip g-string… Tülü iki parçaya kestim ve birini göğüslerime sütyen gibi sarıp boynumda sabitledim. Altıma ip bir tanga giyip, diğer tülü ise kalçalarıma doladım. Özel bölgemin gözükmesini istemiyordum çünkü adama yanlış bir mesaj vermek istemiyordum ama… Loş ışık altında göğüs uçlarım belli oluyordu. Müzik listemi çalıştırdım gergince beklemeye başladığımı fark ettim. Dakikalar hızla ilerlerken kendime “Rojda sadece pratik yapacaksın,” diyordum. “Adam gelmeyecek, kendine gel. Bu kadar edepsiz olamazsın…” Kahvemi içtim hatta kendime bir salata hazırlayarak onu yedim. Aradan saatler geçmesine rağmen kimse gelmemişti. Ara ara gidip pencereyi kontrol ediyor ve sokakta kimseyi göremeyince sinir oluyordum. Öfkeyle müzik listeme yöneldim ve sevdiğim parçayı açtım. Elbette, o adam bir daha gelmeyecekti. Kendi ailem bile beni görmezden gelirken başkasının beni tekrar görmek isteyeceğini de nereden çıkarmıştım ki? Öfkeyle kaşlarımı çattım ve direğe hızla yürüdüm. Rüzgarda perde havalanırken, arka planda “Your Kind of Love” çalıyordu. Gözlerimi kapattım ve kendimi müziğe bıraktım. Belli belirsiz bir araba sesi işittim ama umrumda değildi. Yabancının gelmediği kesindi…. Kendime ait bir törendeydim sanki. Bir adam için değil…Kendi varlığım için yapılan bir ritüel gibi… Ritim yavaşça odaya yayıldı. Davulun her tokatı, kalbime vuruyordu. Sanki göğsümde atıyordu o ses. Sanki benim içimden doğuyordu. Tül geceliğim, vücuduma yapışırken gözlerimi kapayıp kendimi dansa kaptırdım. Ayaklarım çıplaktı. Elimi yukarı direğe doğru uzattım. Parmaklarım direğe değdi. Soğuk bir metal… Ama tenime değdiği anda içimde yangınlar çıktı. Yavaşça direğe sarıldım. Gövdemi çevirdim. Kalçam, ritmin içine gömülmüştü. Adeta direği bir ağaç gibi sardım. Bacaklarımı yavaşça doladım. Yerden koptum. Ters döndüm. Tüm ağırlığımı bacaklarımla taşıyordum. Kollarımı açtım. Sırtımda bir ter damlası yuvarlandı. Direğe doğru ağır bir şekilde sanki direkle seks yapıyormuşum gibi kalçamı yakınlaştırıp çektim ve tam tur dönüp yukarı tırmandım. Bedenim alev alev yanıyordu sanki…. Tenim ürperdi birden. Sanki biri beni izliyormuş gibi… Burnuma belli belirsiz bir sigara kokusu geldi. Ama zihnim bana oyun oynuyordu. Sırf böyle olmasını istiyorum diye… Birden kendimi serbest düşüşe bırakıp direğin altından tutundum ve direğin etrafında birkaç kez döndüm. Göğsümü yere doğru indirirken kalçam havada kalmıştı. Tül, tenimden ayrılıyor gibi süzülüyordu. Her hareketim, sessiz bir baş kaldırıydı sanki. İçinde bulunduğum töreye, dünyama… Bir isyandı. Direğe tekrar yaslandım. Omzumu dayadım. Kalçamı döndürdüm, tıpkı bir davet gibi… Yavaşça doğruldum. Bir elimle saçımı boynumdan arkaya savurdum. Bedenimle bir kıvrım çizdim. Ve müzik biterken bacaklarımla direği sıkıca sarıp kendimi geriye doğru baş aşağı bıraktım. Cam tam arkamda kalıyordu ve şimdi yüzüm ters bir şekilde cama dönüktü. Gözlerimi açtım. Yabancı tam karşımdaydı…. Sigarasından bir nefes daha aldı ve tam gözlerimin içine baktı. Bu ilk bakıştığımız andı. Beni izliyordu. Tüm sessizliğiyle ve tüm açlığıyla….
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD