4. BÖLÜM | Grup Ödevi

1485 Words
Yazarın anlatımından. Vize sınavı zamanı / Grup ödevi Fakültenin çalışma odasında sabahtan beri çizimler hakkında kafa patlatan üçlü bir yerlere dağılmış, kızarmış gözlerine rağmen hala ayakta kalmaya çaba sarfederek kendi hallerinde kafalarını toplamaya çalışıyor. Masanın üzerinde çizim kağıtları, cetveller ve farklı uçlarda kalemler, bir kenarıda sabahtan beri kaç kez içtikleri belli olmayan kahve bardakları.... Betül, akşama doğru daha da serinleyen havanın soğukluğunu bütün vücudunda hissetmesine rağmen açık camın önünde öylece dışarıyı izliyordu. Bir yandan da içinden ödevi bu şekilde nasıl bitirecekleri konusunda düşünüyordu. Alp, Duygu'nun inadıyla başa çıkamamanın vermiş olduğu biraz sinir, biraz uğraşmanın sonunda aldığı zevkle sandalyeye yayılmış bir şekilde düşüncelere dalmış. Duygu, içten içe ortaya sunduğu fikirlerini beğenmeyen Alp'e daha çok kurulup sinirden kızarmış bir halde ama dışarıya pek yansıtmamaya çalışarak telefonuyla ilgileniyormuş gibi bir izlenim veriyordu. " Hadi devam edelim artık yeter dinlendiğimiz " deyip camı kapadı Betül. Alp hızlıca toparlanıp tekrar masanın başına geldi. Duygu, elindeki telefonunu bırakıp kısaca Alp'e göz attı ve ardından masaya yaklaştı. Masadaki çizimleri gözleriyle tekrar tekrar taradılar. Masanın üzerine kocaman bir peyzaj-mimari krokisi vardı. Alp bir kalemi alıp az önceki belirledikleri çizimleri yapmaya başladı. Duygu dizüstü bilgisayarında konsept notlarını açmış, kaşları çatık bir şekilde Alp'e bakıyor. Bilgisayarın başından kalkıp Alpin çizimlerine göz gezdirdi. " Burası yürüyüş parkuru değil mi Alp ? Heykelin ne işi var burada? Savaşın ortasında mıyız? " Alp elindeki cetveli bırakıp biraz sinirli biraz bıkkın bir şekilde cevapladı; " O heykel konseptin merkezi. İnsanlar oradan geçerken durup düşünmeli. Sadece yürüyüp geçmekle olmaz. Hoca tarihi objeler kullanın demedi mi? " Ardından bıraktığı cetveli eline alıp tekrar çizime döndü. Duygu sabrının son demlerinde gibi bi yüzle, ellerini beline koyup; " Bak Alp, bunu bir kez daha söylüyorum. İnsanlar yürüyüş yolunun ortasında bir heykelle karşılaşmak istemez. İlla heykel koyacaksak başka bir yer belirleyelim. Hiç estetik durmuyor burada. " Alp, sırıtır bi halde içten içe duyguya sataşıp daha da sinir etmek istercesine ; " Senin estetik anlayışına kalacaksak, bütün projeyi çiçeklere boğalım gitsin. Heykel oranın odak noktası, bunu anlaman ne kadar zor olabilir? " Alp'in dediğine karşı yüzündeki sinirli hali bir kenarıya bırakıp alaycı bir ifede takındı Duygu. " O kadar zor ki anlatamam... Tıpkı senin özür dilemeyi öğrenmen kadar zor. Kahveyi döktüğün günkü gibi mesela. " Dudakları hafifçe yukarıya kıvrıldı Alp'in. " Hâlâ orada mı kaldık? Ya sen çarptın bana. Ben neden özür dileyecekmişim? " Duygu kollarını bağlayıp her zamanki ifadesini takındı ve burnu havalandı. " Çünkü sonuçta döküldü ve ben yandım? Hani mimarsın ya, biraz mantık? " Alp oturduğu sandalyeden kalkıp Duygu'nun karşına geçti ve gözlerini gözlerine dikti. " Peki sen neden özür dilemedin? Çarpan sensin. Hâlâ bekliyorum. O "üzgünüm Alp"i not alacağım bak tarihe geçeceksin katır inadı olduğu halde özür dileyen kız olarak. " Aynı şekilde Alp'e karşılık verdi Duygu. Burnunu dikip Alp'in gözlerine dikti gözlerini. " Ben mi? Senin dağdan inme gibi gelişine ne yapsaydım? Bayrak mı assaydım, ya da uyarı tabelası falan mı koyasaydım "Alp geliyor dikkat!" diye? " İçten içe Duygu'yu sinir etmekten daha da zevk alıyordu Alp. " En azından önüne bakıp yolu açsaydın, ne bileyim... Olan oldu deyip saygı gösterseydin falan? Duygu Alp'in dediğine biraz sinirli, biraz kırgın biraz da hayal kırıklığına uğramış gibi bir hisle doldu içi. Ama duruşundan ödün vermeden devam etti tartışmaya. " Saygı mı? Sen bana her gün "katır inatlı" dedin bir de saygıdan mı bahsediyorsun şimdi? " " Yalan mı? Katır gibi inadın var kızım. Hem sanki sen de bana dağdan inme demedin mi? " " Bu projeyi birlikte geçireceğimize değil, birbirimizi öldürmeden nasıl hayatta kalacağız onu düşünelim bence. " " Zaten sırf proje geçsin diye buradayım. Yoksa seninle aynı mekânda nefes almak bile zor. " Duygu sinirli bir şekilde Alp'e bakar ama içinde bir yerler kırılmış, duyduklarına içten içe içerlemiş olacak ki dilinden tek kelime dahi dökülmedi. " Yeter artık, çocuktan farkınız yok. Sabahtan beri tartışmak yerine projeye odaklanmış olsaydınız bitmişti zaten. Ya barışırsınız ya da hocayla konuşup başka gruba gireceğimi söylerim. Karar sizin. Şimdi toplayın bütün bunları herkes gitsin evine. Beyin bırakmadınız insanda ya " Betül haklı isyanıyla çantasını alıp çıktı çalışma odasından. Kalan ikili üzerlerindeki duygu değişimine rağmen sakin kalmaya çalışarak; " Kız haklı biraz abarttık sanki " " Biraz mı? Alp, lütfen artık ders dışında görüşmeyelim. Derste de görmezden gelelim. Şu ödev haricinde bir bağımız yok zaten. " Duygu, çoktan bilgisayarını ve masadaki çizimleri toplamaya başlamıştı. Alp Duygu'nun dediğine hafif bir yutkundu, biraz dediklerine üzüldü ama hiçbir şey demeden ona ayak uydurdu. ---------- Duygu Öztürk Sultan teyzenin aniden rahatsızlanması hiç iyi olmadı. Betül’ü her gördüğümde içim paramparça oldu. Anne bu sonuçta… Hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Candan bir parça... O an, kendimi onun yerine koymayı bile istemedim. İçim kaldırmazdı. Sadece yanında oldum. Ne deseydim ki zaten... Sözün bir faydası yoktu. Ona sadece sessizce destek verdim, endişe etmemesini annesinin iyi olacağını söyledim hep. Şükür ki... Annesinin durumu sandığımız kadar kritik çıkmadı. Doktor, ufak bir ameliyatla her şeyin yoluna gireceğini söylediğinde hepimiz derin bir nefes aldık. Arabada dönerken durmadan teşekkür etti Betül.... Zor anında yanında olmayacaksam, ne diye arkadaşı olurum ki? Tanışalı sadece birkaç ay olmuş olabilir ama... Ona kanım öyle bir kaynadı ki... Sanki yıllardır hayatımdaymış gibi. Canımdan can gibi… O gün... Annesi bizi davet ettiğinde gitmek istememiştim. "Kadın kadına oturuyorlar, benim ne işim var ki?" demiştim anneme. Ama "Senin yaşlarında bir kızı var," deyince kabul ettim gitmeyi. İyi ki de etmişim. İyi ki tanışmışız o gün. İki haftadır Betül evle ve annesiyle ilgileniyor. Ben ise okulda tek başımayım. Bugün yine bizim profesörün dersindeyim. Her zamanki yerimde... Sessizce hocayı bekliyorum. Ama aksilik işte... Ön sıralar yine boş. Ve her zamanki gibi Alp çıkıp geliyor ve bir öndeki sıraya oturuyor. Of, zaten sinir oluyorum ona... Betül de yok. İçimden, "Şunun ensesine bir tane yapıştırsam mı acaba?" diye geçiriyorum. Can sıkıntısından iyice zıvanadan çıkacağım. Arada bir gelen parfüm kokusu var bir de... Aklımı karıştırıyor. Sinir oluyorum ama içimden de sürekli geçiriyorum: "Ne kullanıyor acaba?" Bir de yakasız bir şey giydi mi... Gözüm hep o benine takılıyor, elimde değil. Kendine gel Duygu! Yelkenleri hemen suya indirme! Sonuçta çocuk dağdan inmişin teki... Ne işin olur? Betül yokken bari şu notları düzgün tut da... Zaten kalanlar dolu sınıfta, bir de sen eklenme o listeye. Ders bittiğinde toparlanmaya başladım. Başım zonkluyordu. Resmen kafam davul gibiydi. Tam çantamı toplarken o ses… "Hayırdır katır inatlı? Canın neye sıkkın?" Başımı kaldırdım. Alp, ardını dönüp sıraya yaslanmış karşımda bana bakıyordu. “Sana ne? Neye sıkkınmışım ya da sıkkın değilmişim, fark eder mi?” Sözüm ona sertti, belli ki sinirlenmişti söylediklerime. Kaşını kaldırdı hafifçe... "Yardım etmeye çalışıyoruz ama... Sana iyilik yaramaz. Cidden katır inatlısın sen. Ne halin varsa gör." Sonra arkasına bile bakmadan çekip gitti. --------- Onur Alp Aktaş Amfiye geldiğimde, katır inatlı yine her zamanki yerine geçmiş, hocanın gelmesini bekliyordu. Projeden sonra pek yüz yüze gelmiyorduk. Geçen hafta, bir ön sırasına oturanları kaldırıp kendim oturmuştum. Başka boş yer yoktu, şansıma gelip mecbur arkamdaki sıraya geçmişti. Betül'ün gelmeme sebebini biliyordum tabiki. Oğuz olanı biteni anlatmıştı. Sırf inat etmek için geçip oturdum aynı yere. Ama canı sıkkındı sanırım bugün katır inatlının. İnsanlık ettim, halini hatrını sordum. Ama yine aynı şekilde kendini beğenmiş burnu havada tavrıyla cevap verdi. Bu kıza iyilik yazmaz zaten. Katır inatlının teki sonuçta. Hiç Oğuz'a çekmemiş. Yüzleri benzemesw kardeş demeye bin şahit ister. Amfiden çıkınca telefonum çalmaya başladı. Sesine hasret kalmışım heyecanla açtım telefonu. " Anacığım " " Onurum, nasılsın oğlum? " Herkesin aksine annem bana hep Onurum derdi. Onur adını annem koymuş bana. Abime Umut, bana Onur Alp, sonradan olan kız kardeşime de Sevgi adını vermiş. " İyiyim ana aynı işte bildiğin gibi ne olsun " dedim iç geçirerek. Ne kadar heyecanla telefonu açsam da biraz Duygu'nun dediklerinin kırgınlığı biraz da sürekli hareketli olmanın verdiği yorgunluk vardı üzerimde. " Canın sıkkın gibi oğlum hayırdır? " " Kaldığım dersten çıktım ondandır. Yorgunum biraz da. Beni boşver siz nasılsınız? Sevgim nasıl? " " İyiyiz oğlum. Kardeşin sınava çalışıyor getirdiğin kitapları okuyup, çözüyor. Oğlum... " Bir derdi vardı, belliydi sesinden. " Söyle anacığım, derdin ne? Yoksa? " " Yok oğlum yok merak etme. Amcan biraz para göndermiş size. İçim el vermiyor oralarda kendi başına çabalamana inat etme de abin göndersin sana da biraz " Yutkundum, içimde bir kor gibi öfke büyüdü. " Ana kaç kere diyeceğim ben onalrdan nir iğne bile almam diye. Size de dedim de anlamıyorsunuz ki. " Küçükken doğru düzgün arayıp sormazlardı şimdi ne hikmetse ben mimarlık kazandığımdan beri para gönderir oldular. " Haklısın oğlum ama ana yüreğim işte dayanmıyor evlatlarıma. " " Senin için rahat olsun ana ben başımın çaresine bakıyorum. Abim de sizi idare ediyor az sabredin okul bitince düzgün bir işim olacak o zaman rahat edersiniz. " " Oğlum...." Her zamanki gibi ısrar edecekti annem. " Hadi ana kapatalım benim işim var şimdi. Sevgime, abimle yengeme selam söyle. " " Aleyküm selam oğlum. Dikkat et kendine aç kalma " " Tamam ana, ederim. Selametle. " Telefonu cebime attım sinirle. Zamanında kol kanat germediniz şimdi mi aklınız başınıza geldi? Sizden bir kuruş bile almayacağım. Ben daha çocuk başıma üstesinden gelmeyi öğrendim bazı şeylerin. Paranız da pulunuz da sizin olsun.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD