Bu kanatların bir sebebi olmalı

5000 Words
Sonsuz gibi görünen güzelliğin, berrak akarsuyun etrafında on- larca çeşit ağaç boncuk gibi dizilmiş, tepelere doğru iki koldan uzanan patikalar ise ağaçlara muhalefet olma hevesi ile hızla uzanıyordu. beyaz papatyaların daha nice çeşit çeşit çiçeklerin olduğu, ilk bakışta tüm hayvanları cezbeden bir güzelliğe sa- hip olan, Arivanya ülkesinde yine güneş batmasına az bir süre kalmıştı. Tüm arılar nektar keselerini doldurmuş kolonilerine dönüyorlardı. Arılar nektarlarını boşalttıktan sonra milyonlar- ca arının sığabileceği toplanma alanına yürüdüler. Hepsi çok yorgundu bütün gün o çiçekten o çiçeğe tırmanmışlardı, çok yorulmuşlardı. Evet tırmanmışlardı çünkü onlar uçmayı bilmi- yordu, yaklaşık üç milyon arının başı kraliçe arı değil bir ayı idi. Evet şaşıracaksınız ama Arivanya ülkesinde yaşayan arıların hü- kümdarı bir ayı idi. Bu ayının adı Şamda idi Şamda; siyah tüyleri olan, çirkin yüzlü, şatafatı elbiseler giyen bir ayı idi. Şamda' nın yıllardır arılara anlattığı şaşırtıcı bir hikaye vardı. Bu hikayeye göre arılar uçabilen hayvanlar arasında değildi. Eğer uçmaya dahi çalışsalar, minnak kalplerinin durup öleceklerini anlatırdı. Tüm arılar bu yüzden uçmayı bilmiyordu hatta hiç denememiş- lerdi. O kadar sadakatle Şamda ya bağlıydılar ki hiçbir zaman kanatlarının neden olduğunu sorgulamadılar. Evet arılar top- landı demiştik elbette Şamda bir konuşma yapacaktı. Meydana gelen arılar Şamda' nın geldiğini görünce altı bacağını birbirle rine vurarak dans ettiler. Şamda eline mikrofonu alarak "değerli dostlarım daha çok bal yapmalısınız. Geçtiğimiz kışı hatırlarsı nız kışın ortasında bal bitti, zor günler yaşadık. Şuan İlkbahar' a girmiş bulunmaktayız. Çiçekler açtı, ne kadar çok bal depolar- sak o kadar iyi. O yüzden daha çok çalışın, daha çok bal yapın. Kısa süre sonra yeni bal politikamızı açıklayacağım. O zamana kadar bal yapmaya devam." diyerek konuşmasını bitirdi. En iyi arkadaşı Şaşa ile birlikte şatafatı evine gitti. Arılar yürüyerek tekrar evlerine döndüler. Şamda eve girince "şapşal arılar çalışsın, onlar ne kadar çok çalışırsa o kadar çok bal yeriz". Şaşa haklısın patron diyerek iğrenç bir kahkaha patlattı ve "pat- ron bu şapşallara ne dersen inanır, baksana arı oldukları halde uçmuyorlar, tin tin yürüyerek gidiyorlar hele o çiçeklere tırma- nışları, patron çok eğlenceli bir görsen "diyerek bir kahkaha tu- fanı daha patlattı. Patron tek anlamadığım şey neden onlardan uçabildikleri ger- çeğini saklıyorsun, onlar uçabilse daha hızlı bal yaparlardı oysa. Şamda aptal diyerek kozalağı şaşa' nın kafasına fırlattı. - Sakın bunu bir daha ağzına alma, eğer onlara uçabildiklerinisöylersek, onlar başka ülkelerdeki hayvanlar ile tanışırlar biz ayılar ile arıların düşman olduğunu öğrenirler. O zaman tüm foyamız ortaya çıkar. O zamanda biz bu Arivanya ülkesinde bir daha bal yiyemeyiz, hem de ulkenin hükümdarı olarak yaşadığı mız bu şatafatlı hayatı, bir daha yaşayamayız bunca arıyı hizmet- çımiz yaptım. Sen boş boğazlığın ile mahvedeceksin kuş beyinli Diyerek Şasa' nın sol gözünün üstüne bir yumruk indirdi, ani- den gelen bu yumruk ile yere düşen şaşa özür dilerim patron diyerek hemen ayağa kalktı. - Peki patron bu yaşlı arılar uçmayı biliyor, onları yıllardır Za- rıvanya zindanında tutuyoruz, ya onlar zindandan kurtulur ve bizim tüm arıları kandırdığımızı tüm balları birlikte yediğimizi onlara anlatırlarsa o zaman ne yapacağız? - Arıların yaşadıklarından bile haberleri yok o zindanın olduğu- nu bile bilmiyorlar, onların hepsini idam ettireceğim ve böylece kaçımalarına imkan tanımayacağım. Şaşa ayağa kalkarak bir sorun daha var patron dedi. Şamda sinir- lenerek senin sorunun bitmiyor. - Ama patron Tamam söyle hadi, -Patron arıların içinde Baltu, Balnaz ve Balyanak diye üç arı var ve gerçekten çok zekiler geçen gül bahçesinde akarsuyun ke- narında oturmuş konuşuyorlardı. Onlar kanadı olan hayvanlaruçabiliyor, ama neden biz arılar uçamıyoruz diye tartışıyorlardı. Patron bu arılar bu düşüncelerini yayarlarsa işte o zaman biteriz. Şamda kafasını kaşıyarak evet bu gerçekten sorun, buna bir çare düşüneceğim. - Patron... - Artık çeneni kapat Şaşa, yeterince canımı sıktın git bana bö- ğürtlen ve arı sütü getir. Şaşa kapıdaki nöbetçi arılardan hemen arı sütü ve böğürtlen getirin çabuk diyerek emir verdi. Nöbet- çi arılar hızla emirleri yerine getirmek için koştular. Bu arılar o kadar alışmışlar ki bu durumdan hiç şikayetçi görünmüyorlar dı. Yetersiz bal yemekten ötürü iğne iplik kalmışlardı. Bir kaç dakika sonra istenilen yiyecek ile alınlarında ki ter ile birlikte kapıyı titreten elleriyle çaldıktan sonra başı eğik bir şekilde içe ri girip hemen masanın üzerine bırakıp çıktılar. Öyle ki incecik bacakları bir birlerine dolaşıyordu. Şamda kıtlıktan çıkmış gibi afiyetle yemeye başladı. Öyle ki arada kaşığı da ısırıyordu. Karnı doyar doymaz da hemen çokta uzun olmayan uykuya daldı. Bu Şamda ve Şaşa' yı endişelendiren ve korkutan arılar Baltu, Balyanak ve Balnaz güneş doğar doğmaz dev kovanlarından çıkarak, her zaman geldikleri akarsuyun yanına geldiler. Baltu grubun aklı selim kişisi idi. Balnaz en süslüsü, yazarı ve titiz ola- nı idi. Balyanak ise grubun en oburu ve duygusal ismi idi. Bu üç arkadaş Arivanya ülkesinde gözlerini açtıkları andan beri arka- daşlardı. Öyle ki her zaman birlikte okula gidiyor, birlikte oyun oynuyor, birlikte bal yapıyorlar ve hatta bu ülkedeki adaletsizli-ge birlikte maruz kalıyorlar ve ülkeye adaleti birlikte getirecek- Jer gibi...Onlar diğer arılara hiç benzemiyorlardı. Araştırmaya meraklı, kitap okumayı seven ve hatta Balnaz şiir yazma becerisi ile mest ediyor. Diğer arıların tek yaptığı işçi olarak çalışmak ve Şamda ne derse onu yapmaktı. Ama bu üç arı Şamda ve Şaşa' yı hiç sevmiyorlardı. Baltu söze başladı. Şamda dün çıkıp yine arılara daha çok bal yapmalısınız diye emir verdi. Ama o kadar çok bal yapıyoruz ki tüm depolar doluyor ona rağmen kış ortasında bal o kadar az yiyoruz ki, çünkü balın bitmek üzere olduğunu söylüyorlar. Ama bu Şamda ve yanındaki şapşal arkadaşı Şaşa, o kadar çok bal yiyorlar ki bunu on metreden anlayabiliriz. Göbekleri ken- dilerinden önce gidiyor. Arı sütü içiyorlar bir de arılara o dev elma, armut, böğürtlen, kiraz gibi dev meyveleri toplattırıyor- lar. Geçenlerde kuzenim elmanın altında kalarak öldü, Balnaz ayağa fırlayarak evet Baltu, haklısın benim de abim ve babam Şamda için armut ve elma toplamaya gitmişlerdi, Babam ar- mut' un altında kalarak öldü, abim ise elma ağacına tırmanırken ağaçtan düşerek öldü. Bizim obur Balyanak elindeki nektarı bı- rakarak haklısınız arkadaşlar, bu Şamda ve Şaşa' yı hiç sevmiyo- rum. Benim dedemi önce yıllarca zindanda tutmuşlar, sonrada idam etmişler. Annemin söylediğine göre o gün dedem babama idam edilmeden önce bir şeyler anlatmış, ama idamdan sonra babamdan da, annem hiçbir iz ve haber alamamış. O gün sadece dedem değil, Arivanya ülkesindeki birçok yaşlı arı, öğretmen, doktor ve adaletle sorumlu insanlar idam edilmiş üstelik hiçbir sebep yokken tek anlamadığım şey, Arivanya ülkesindeki birçok arı hâlà neden Şamda ya güveniyor ve protesto etmiyor. Kafamalmıyor. Balyanak tekrar nektarını eline alarak bana obur diyor. sunuz, ama bu Şamda ve Şaşa benden katbekat büyükler ve be nim anca bir yılda yediğim balı onlar atıştırmalık olarak yiyor- lar. Uyumadan arı sütü içiyorlar ve tüm Arivanya ülkesini köle gibi çalıştırıyorlar. Haklısınız arkadaşlar dedi Baltu. Gökyüzun- de ki uçan karga' ya bakarak belki de onlar gibi uçabilseydik o koca meyveleri toplarken ölmezdi akrabalarımız. Çiçeklerden düşüp bir yerlerimizi kırmazdık ve daha çok bal yapardık. Bal- naz söze karışarak kanatlı hayvanlar uçabiliyor ama biz neden uçanuyoruz. Balyanak bu kadar çok kafaya takmayın bu uçma işini, bakın suda ki ördeklerinde kanadı var ama bak yüzüyorlar. Hiç uçtuğunu görmedim siz gördünüz mü? Baltu bu soru kar şısında belki de haklısın dedi. Hadi biraz oyun oynayalım diye- rek konuyu dağıttı. Sonra da bir karahindiba çiçeğinin ortasına kendini bıraktı. Polenler yukarı doğru usulca havalanmaya baş- lamışken Balyanak ve Balnaz da kendini çiçeğin üzerine bıraktı. Bir süre oynayan üç arkadaş havanın kararması üzerine hemen kovanlarına dönüp uyudular. Güneş pırıl pırıl Arıvanya ülkesinde doğmaya başlamıştı. Şamda ise çamdan yapılan yatağında yatıyordu, gözüne güneş düşünce "aptal arılar" diye bağırdı. Kapıdaki nöbetçi arılar hemen odaya gelerek, evet hükumdarım diyerek saygıyla beklemeye başladı. Şamda "aptal arı gözüme güneş düştüğü için uyandım, akıl et- mez misiniz? Şu perdeyi çekin" diye azarladı. Zavallı arıların altı bacakları birden birbirine çarparak, zangır zangır titriyordu. Tekrar çıkın dışarı diye gelen sesle, arkalarına bile bakmadan kapıya doğru koştular. O anda günaydın patron diyerek Şaşaiçeri girdi. Bu kadar sinir iyi değil hadi kalk unuttun mu Papatya bahçesine teftişe gideceğiz. Şamda ayağa fırlayarak hemen kah- valtıyı hazırlat sonra gideriz. Üzerine mavi bir şort ve beyaz bir tişört giymişti. Pembe şapkası ise ben burdayım diye haykırı- yordu. Sonra bir kavanoz bal'a elini daldırıp sanki elinden biri alacakmış gibi hızla yemeye başladı. Şamda' nın bu iştah açıcı şekilde yiyişini gören Şaşa masanın üzerinde bulunan kavanozu alıp Şamda gibı hızla yemeye başladı. Sonra da obur Şaşa elini üzerinde ki yeşil tulumuna bir güzel sildi. Bunu gören Şamda; ne kadar da pasaklı birisin seni obur bu halin ne? - Ama patron bu sabah ki bal bir ayrı lezzetli geldi. -Peki peki dediğin gibi olsun hadi gidelim. Şamda ve Şaşa papatya bahçesine doğru yola çıktılar. Papatya bahçesine girdiklerinde tüm arılar toplanmıştı. Şamda ve Şaşa kalabalığı yararak girdiklerinde bir arının papatyadan düşerek öldüğünü gördüler. Şamda sinirlenerek" ne yani bir arı için tüm işi durdurdunuz mu? hemen işinizin başına, dikkatsizliğinin be- delini ödedi o "diyerek, bağırıp çağırdı. - Şaşa patronun yanına gelerek bu kadar keşke tepki vermesey- din patron, biraz alttan alsaydın. - Şamda yine sinirlenerek şapşal herif, bir arı için mi üzüleceğim? -Patron üzül demiyorum, ama en azından tepkine dikkat et arıla- rın yüzünü görmedin mi? senin umursamazlığın onları kızdırdı.Şamda hiç umursamayarak ter su içinde papatyaya tırmanan bir arıyı azarladı. Bütün bu konuşulanları bir mantarın altında din leyen Balyanak duydu. Hemen bunu Baltu ve Balnaz a söyle meliyim diyerek maraton koşarcasına koşmaya başladı. Täkika- ranfil bahçesine kadar, Balyanak nefes nefese kalmıştı. Bahçeye geldiğinde Baltu ve Balnaz ne" oooo Balyanak, kilo vermeye mi karar verdin de bu kadar koştun?" Diyerek, gülmeye başladılar. Balyanak bırakın da şakalarınızı bir kenara beni dinleyin. Pa patya bahçesinde bir işçi arı papatyadan düşerek hayatını kay betti, o an diğer arılar da onun başına toplandı. Teftiş için bah- çeye Şamda geldi ve arıları çok kötü azarladı. Asıl şaşırdığın yer şu, Şamda arılara kızdıktan sonra, Şaşa patron dedi arılara neden böyle tepki gösterdin, arılar sana sinirlendi bu şekilde davranır san onlar bize karşı cephe alır dedi. Ama Şamda hiç umursama- yarak bir arı için üzülecek değilim gibisinden bir şeyler söyledi. - Balnaz eeee Balyanak dedi, Balnaz eeesi var mı, bu Şamda arı- ları hiç umursamıyor, hani arıların canı onun için çok önemli idi. Kendi söylemişti hayır o hiçbir arıyı umursamıyor. - Baltu ; bence biz bu Şamda ve o şapşal arkadaşını daha yakın- dan takip etmeliyiz bakalım akıllarında ne var. Balnaz eline bir çubuk alarak hemen görev dağılımına başladı. - Evet arkadaşlar Şamda ve Şaşa neden bu kadar birbirleri ile çelişiyorlar öğrenmeliyiz. Balyanak sen Şamda yı takibe al, Bal- tu sende Şaşa yı takip et. Bende Şamda ve Şaşa' nın yakınında çalışan her bir çalışa arı ile tek tek konuşacağım. Eminim bir şeyler öğreneceğiz. ARİVANYA ÜLKESİ bizim ülkemiz Şam- da ve Şaşa' nın bu ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda kullan- masına izin vermeyeceğiz. Ve bunun sonucunda ortada bizden gizlenen ne var ise öğreneceğiz. Şimdi bir söz verelim ülkemiz için geleceğimiz için tüm arılar için... Şamda ve Şasa' nın sırrını ortaya çıkaracağız. Bu görev için hazır mısınız? Baltu ve Balyanak heyecanla hazırız diye bağırmaya başladı. Ar- kadaşlarının heyacanını gören Balnaz" O zaman yarın başlıyo- ruz. Şimdi gidin güzelce dinlenin" diyerek dağıldılar. Ertesi gün hemen üç arkadaş göreve başladılar. Balyanak, Şam- da yı; Baltu, Şaşa yı ve Balnaz da onların en yakınında çalışan arıları takibe aldı. Ama tek öğrendikleri şey Şamda ve Şasa'nın aşırı derecede çok bal yedikleri idi. Diğer yandan Şamda için çalışan arılarda korkudan onun hakkında hiç bir bilgi vermiyor- lardı. Tek öğrendikleri şey akşama kadar bal yedikleri idi. Onu da zaten biliyorlardı. - Balnaz bu böyle olmayacak arkadaşlar bizim daha iyi bir göz lem yapmamız gerek. Onlar nerde ise biz onların enselerinde olacağız. Şimdi yeniden işe koyulalım." Üç arı iz sürerken Şamda ve Şasa planlarını uygulamaya başladı. Yıllardır Zarivanya zindanının en dibinde tuttukları arıları idam ettireceklerdi. Arıların tek suçu uçmayı biliyor olmalarıydı. Şamda bizzat kendisinin yaptırdığı yapay bir ağaç vardı, amacı sanat yapmak değil arılara zindan yapmaktı. Şamda, Zarivanya zindanına gelerek merdivenlerden aşağı doğru inmeye başladı, kapıda iki ayı nöbetçi vardı. Doğruca arıların yanına gitti. Arılar yıllardır bal yiyememiş, iğne iplik kalmışlardı. Arıların konuş maya mecali dahi yoktu. Şamda"hey ihtiyarlar nasılsınız ölümünüz yaklaştı, bol bol keyfini çıkartın zindanın, bu sizin en iyi anlarınız "diyerek, kah kaha atmaya başladı. Arıların en bilgin olanı Bilgiç dede " yap tıklarının hesabını soracağız. Bir gün Arivanya ülkesine adalet gelecek, tüm arılar uçabilecek, bol bol bal yiyecek ve bir kraliçe arı tarafından yönetileceğiz. Önce biz buradan kurtulalım kra- liçe arı ve mebusları da kurtaracağız, İşte o gün sen bu ülkeden defolup gideceksin" diyerek Şamda' nın yüzüne tükürdü. Bu aniden gelen hareket sonucunda Şamda öfkeyle ayağa kalk- tı." Seni aptal ihtiyar bugün bunu ayaklarından tavana asında aklı başına gelsin " diyerek hızla merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladı. Şamda gittikten sonra Bilgiç dede baş aşağı ayaklarından asıldı. Derin bir nefes aldıktan sonra;buradan ne pahasına olursa olsun çıkmalıyız, bizi hålå burada tuttuğuna göre bir arı dahi uçmayı bilmiyor. Adaletsiz bir hayatı yaşamak zorunda bırakılıyor ve geleceğimiz ellerimizden kayıp gidiyor. Eğer biz idam edilirsek bu ülkede ki adaletsizlik ebediyen sürer." Diyerek güçsüz kolları ile bir hışımla bacağına sarıldı, tüm gücü ile kendini aşağıya çekip düşürdü. Küçük ve güçsüz bacağı yu- karıda ipte asılı kalırken kendisi de yerde acıyla kıvranmaya baş- ladı. Bir anda acısını unutup duvardan tutunarak ayağa kalktı ve duvara yaslanarak üzgün gözleri ile tüm cesaretini toplayarak konuşmaya başladı. Kalkın ayağa evlatlarım kendinize gelin! Geçmişimiz ve gele- ceğimiz tehlikede, bedeli ne olursa olsun buradan çıkmalıyız. Yerin altında bir adalet kıvılcımı çakılmıştı. Yerin üstünde ise Arivanya ülkesinin küçük üç arısı dedektif gibi iş başında Şam- da'yı takip ettiler. Şamda 'yı takip ederken onun girdiği yeri gördüler, oranın Zarivanya zindanı olduğunu bilmiyorlardı ama en azından bu gizli yeri öğrenmişlerdi. - Baltu, meraklı bir şekilde biraz daha burada kalalım. Şamda gittikten sonra kontrol edelim" diye konuşurken içeriden Şam- da' nın çirkin bağırma sesleri geldi. Şamda 'nın çirkin bağırma seslerini duyan arılar hemen mantarın altına girdi. Bir süre son- ra Şamda sinirle dışarı çıktı. Ve Şaşa ile birlikte oradan ayrıldılar. - Balnaz, bir hışımla ayağa kalkarak "hemen gidip bakalım içeri- de ne var" dedi. Üç arı merakla ağaca yaklaştı. Balnaz ve Balyanak şaşkın bakış- larla etrafı süzerken, Baltu ağaca dokundu. Ve dokunur dokun- maz arkadaşlarına dönerek; "Bu yapay bir ağaç, bir çeşit kumdan yapılmış ve Arivanya kü- tüphanesinde bir kitaptan okumuştum." diye anlatırken Balnaz bir hışımla kapıdan içeriye girdi. Ve arkasından Baltu ve Balya- nak da onu takip etti. İçeri girdiklerinde kapıda Şaşa kadar akıl- sız duruşu olan, Şamda kadar kilolu olan iki ayı vardı. Biri siyah diğeri kahverengi renkte, ikisi de birbirinden çirkin ve korkutu- cu duruyordu. Muhafızları gören Balyanak duvardaki aydınlatıcıya çarpın ca yere düştü bunun üzerine iki ayı da kapıya kulak kestiler ve kapıya doğru gelmeye başladılar. Baltu ve Balnaz Muhafızların geldiğini görünce Balyanak'ın koluna girerek koşar adım ken- dilerini dışarı attılar. Muhafızlar dışarıda kimseyi göremeyince" rüzgardandır" deyip içeriye döndüler. Bizim üç arı muhafızları görünce ağacın yanındaki mantarın al- tına saklanmışlardı. Neyse ki o koca ayılar onları görmedi. Baltu ve arkadaşları gül bahçesine doğru yürümeye başladı. Hepsi de adeta avazı çıktığı kadar susuyorlardı, bahçeye geldiklerinde," Balnaz bu keskin sessizliği bozarak Şamda ve Şaşa bir şey saklı- yor ama bu sakladığı şey bizim tahminimizden daha büyük bir şey olabilir. Bunu öğrenmeliyiz arkadaşlar. " - Baltu bir anda saatine bakarak okula geç kaldıklarını hatırlattı ve hemen okula doğru koştular. Okula yaklaştıklarında profesör Aynaz'ı gördüler. Ama profesör Aynaz kaldırımda ağlıyordu. Balnaz Profesörün ağladığını görünce temkinli adımlarla yanı- na yaklaştı ve hafif bir ses tonuyla " neyiniz var profesör neden ağlıyorsunuz?" Profesör Aynaz titrek bir ses tonuyla Balnaz'a bakarak;" Sorma başımıza gelenleri Şamda denen o ayı bu yaz daha çok bal yapıl- sın diye okulları kapattı. Balnaz tam konuşacakken Baltu sözünü keserek" ama profesör anayasanın ikinci maddesine göre Arivanya ülkesindeki tüm bireyler eğitim hakkına sahiptir. Ve öğrenciler işçi arı olmaya zorlanamaz." Bunu duyan Profesör saşkın bakışlar ile "sen bunu nereden bili- yorsun" dedi. Bunun üzerine Baltu bizim evimizde dedemden kalan anayasa kitabında okumuştum. Ama haklısınız profesör bize okullar da hiç anayasa ve Arivanya ülkesinde ki arıların sa- hip olduğu haklar hakkında hiçbir şey öğretilmedi. Profesör bu kadar bilgili bir arı karşısında şaşırarak, haklısınız çocuğum, ma- alesef bu ülkede bunları derste anlatmak yasak. Ama eğer evime kadar gelirseniz sizlere çok gizli bilgi vermek isterim. Evim he- mem şurada kabul ederseniz gidelim. Bu davet karşısında şaşıran minik arılar" lütfen profesör "dedi- ler. Bayan Aynaz öyleyse hadi gidelim. Eve geldiklerinde Aynaz biraz nektar ve çay getirdi. Çocuklar sizi ilk gördüğüm andan iti- baren şaşkınım çünkü bu ülkede büyük bir adaletsizlik var, ama hiçbir arı bundan şikayetçi değil. Arivanya ülkesine tayinim çıkıp geldiğim ilk günden beri gerçekten bu durum beni çok üzüyor, arılar çok bilgisizler ayrıca Şamda ve Şaşa ne derse onu yapıyorlar. İlk geldiğimde o kadar çok arının idam edildiğini gördüm, bunların birçoğu; doktor, öğretmen, mebus, asker gibi birçok önemli arılar vardı. Onlarda öldü ama hiçbir arı Şamda' ya karşı çıkmadı. İdamdan sonra bir çok arı ortalıktan kayboldu, belli ki bunda da Şamda' nın izi var. Ama buna da herkes sustu. Ne olursa olsun Arivanya' yı bu zalim ayının pençelerinden kur- tarmamız gerek. Diye lafını bitirir iken iki elini birden göğsüne bastırdı, daha fazla konuşamadan bayıldı düştü. Baltu, terledi ve titriyor sanırım kalp krizi geçiriyor. Yan tarafta oturan doktor Bali' yi çağıralım. Bay Bali eve gelip ilk yardım da bulundu, bi- zim küçük arıları da dışarıya çıkarttı.Bunu duyan Profesör saşkın bakışlar ile "sen bunu nereden bili- yorsun" dedi. Bunun üzerine Baltu bizim evimizde dedemden kalan anayasa kitabında okumuştum. Ama haklısınız profesör bize okullar da hiç anayasa ve Arivanya ülkesinde ki arıların sa- hip olduğu haklar hakkında hiçbir şey öğretilmedi. Profesör bu kadar bilgili bir arı karşısında şaşırarak, haklısınız çocuğum, ma- alesef bu ülkede bunları derste anlatmak yasak. Ama eğer evime kadar gelirseniz sizlere çok gizli bilgi vermek isterim. Evim he- mem şurada kabul ederseniz gidelim. Bu davet karşısında şaşıran minik arılar" lütfen profesör "dedi- ler. Bayan Aynaz öyleyse hadi gidelim. Eve geldiklerinde Aynaz biraz nektar ve çay getirdi. Çocuklar sizi ilk gördüğüm andan iti- baren şaşkınım çünkü bu ülkede büyük bir adaletsizlik var, ama hiçbir arı bundan şikayetçi değil. Arivanya ülkesine tayinim çıkıp geldiğim ilk günden beri gerçekten bu durum beni çok üzüyor, arılar çok bilgisizler ayrıca Şamda ve Şaşa ne derse onu yapıyorlar. İlk geldiğimde o kadar çok arının idam edildiğini gördüm, bunların birçoğu; doktor, öğretmen, mebus, asker gibi birçok önemli arılar vardı. Onlarda öldü ama hiçbir arı Şamda' ya karşı çıkmadı. İdamdan sonra bir çok arı ortalıktan kayboldu, belli ki bunda da Şamda' nın izi var. Ama buna da herkes sustu. Ne olursa olsun Arivanya' yı bu zalim ayının pençelerinden kur- tarmamız gerek. Diye lafını bitirir iken iki elini birden göğsüne bastırdı, daha fazla konuşamadan bayıldı düştü. Baltu, terledi ve titriyor sanırım kalp krizi geçiriyor. Yan tarafta oturan doktor Bali' yi çağıralım. Bay Bali eve gelip ilk yardım da bulundu, bi- zim küçük arıları da dışarıya çıkarttı.Balnaz: profesör bir sır biliyor ama öğrenemedik. Baltu :öğrenemesek de şüphelerimizde haklıyız. Şamda ve Şaşa bir işler çeviriyor bunu öğrenmeliyiz bu yapay ağaçtan başlaya- lım araştırmaya, profesör iyileşince onunla konuşuruz. O ara okuldan arkadaşlarını gördüler oyun oynuyorlardı bizim üç arıyı da çağırdılar. Yeterince morali bozuk olan Baltu ve ar- kadaşları bu güzel daveti kabul edip oyuna başladılar. Oyuna göre en uzağa zıplayan kazanıyordu. Balyanak, Baltu ve Balnaz bu oyunda çok iyi idiler. Oyuna tam kendilerini kaptırmışken Şamda' yı karşılarında buldular. Ne yapıyorsunuz burada? Balyanak : görmüyor musun? Oyun oynuyoruz. Şamda :ben sırf bal yapın çalışın diye okulunuzu kapattım ama siz burada oyun oynuyorsunuz. Bu ülkede bir daha asla oyun oynanılmayacak, siz istediniz. Artık okul yok, oyun yok tek yap- manız gereken bal yapmak. Baltu ;önce eğitim hakkımızı elimizden aldın, şimdi de oyun oynamamızı yasaklıyorsun öylemi? Şamda ;sinirle Baltu ya doğru yürümeye başladı o anda Balya- nak taşı Şamda' nın kafasına doğru fırlattı. Balnaz da ona des- tek verdi, Şamda sinirle Balyanak ve Balnaz'a avazı çıktığı kadar kükredi. Aaaaaaaaaaaa... Baltu :bunun bedelini ödeyeceksin. Şamda :sen mi ödeteceksin? Baltu:evet beğenemedin mi? Bekle ve gör. Şamda kibirli bir gülüş ile "Elinden geleni ardına koyma " Şaşa patron sana söylediğim işte bu üç arı bunlar, pek bir me- raklılar her şeye burunlarını sokmayı çok seviyorlar. Şimdilik bizim için bir tehdit değiller hadi gidelim. Şaşa' nın bu sözü üzerine bahçeden ayrıldılar. Baltu arkadaşla- rına yardım etti ve yerden kaldırdı. " Siz gidip dinlenin bu gece tam on ikide artık bunların foyasını ortaya dökeceğiz. O yapay ağacın yanındaki mantarın altında buluşalım "dedi ve ayrıldılar. Ay çıkmış, geceyi tüm yıldızlarla birlikte aydınlatıyorlardı. Adeta gökyüzü bizim küçük arılara destek veriyor, geceyi daha bir ay- dınlık haline getirmek için seferberlik ilan etmişlerdi. Hava da son derece iyiydi. Gece yarısına çok az bir zaman kalmıştı ama bizim sabırsız arılar toplanma yerine gelmişlerdi. Etrafı bir süre kolaçan ederken iki ayının da dışarı çıktığını gördüler. Bunu fir- sat bilen üç arı hemen harekete geçtiler ve yapay ağacın içine gir- diler. Koşar adımlarla merdivenlerden indiler. Duvarda küçük ışıklandırmalar vardı. Merdivenin sonunda ise büyük siyah bir kapı karşılıyordu. Bizim üç arı vakit kaybetmeden içeri daldılar. kapıyı açarak içeriye daldılar. Onları uzun bir koridor bekliyor- du. Bu uzun ve ürpertici koridorda her bir yanı rutubet kokususarmıştı. Hız kaybetmeden cesaretlerini toplayıp ilerlemeye de- vam ettiler. Koridorda ilerlemeye devam ettikçe sesler duyma- ya başladılar. Bu koridorun sonunda ise demir çubuklar ardında bir çok arı olduğunu farkettiler. Bizim üç arı hapis olan diğer arıları görünce kanları çekildi. Baltu bir süre sonra cesaretini toplayarak ürkek bir ses ile arılara seslendi. ,arılar bir anda gözlerini açtıkları an karşısında küçük arıları gö- rünce, o ihtiyar arıların dertle kıvrım kıvrım olmuş yüzlerinde gülücükler açtı, gözlerinde mutluluk gözyaşları akmaya başla- dı. Bilgiç Dede, bir an acısını unutarak ayağa fırladı. Ve demir çubuklara yaslandı. Arkasında tüm Zarivanya zindanının arıları adeta karanlık bir mağarada bir ışık görmüş gibiydiler, çocuk gibi sevinçli idiler. Bilgiç dede, sulu gözleri ile "nasıl buldunuz bizi?" Baltu: Üzülme dede bu Şamda ve Şaşa' dan şüphelendik ve ta- kip ettik, sonra buraya gizlice geldiklerini gördük. Sonrada işte sizi bulduk. Ve sizi buradan kurtaracağız dede. Bir an ayağının yokluğunu unutarak Bilgiç dede sert bir ses tonu ile konuşmaya başladı. Biz yıllardır Zarivanya zindanında tutuluyoruz bir çok arı öldü burada, adaleti çok bekledik yav- rum çok. Balnaz :peki dede neden sizi burada tutuyorlar?Bilgiç Dede :çünkü biz onların büyük bir sırrını biliyoruz ve on- lar bu sırrı ortaya çıkarırız diye korkuyorlar. Yıllar önce Şamda ve Şaşa bu ülkeye geldiklerin de avcılar tarafından vurulmuşlar- dı. Şamda bacağından yaralı idi, Şaşa da karnının kenarından bir kurşun sıyırmıştı onlara ilk müdahaleyi bizzat ben yaptım. Ama onlar iyileşmeye başladıkça vefasızlık yaptılar, ballarımızı çaldı- lar oysa zaten onlara yetecek kadar bal veriyorduk. Daha son- raları öğrendik ki diğer ayılara ekmek karşılığı bizim balımızı satıyorlarmış. Tabi bu durum karşısında ülkede bir karar alındı. Şamda ve Şaşa sınır dışı edilecekti ama bir anda kraliçe arımız kaçırıldı, bizler tutuklandık, mebuslar, öğretmenler, doktorlar, hakimler, askerler daha niceleri bir bir tutuklandı, bir o kadar da kişi idam edildi. Balyanak ama neden sırf sınır dışı edilmemek için mi? Bilgiç Dede: Hayır elbette evlat, onlar resmen bizim genetik yapımız ile oynadılar. - Balyanak : Nasıl yani - Bilgiç Dede:Kızım biz uçabilen hayvanlarız ama onlar tüm ül- kedeki arıları ya idam etti ya da tutuklattı kalanları da susturdu, böylece ülkenin başına geçti. Arıları işçi gibi çalıştırdılar her kö- tülüğü yaptılar biz arılara her zaman ayılar düşmanlık etmişler- dir. Ama biz bunu umursamadan onlara yardım ettik ama onlar bize karşılığında bunu yaptı evlat kanatlarımızı aldı özgürlüğü- müzü aldı, ailemizi aldı ve tüm geleceğimizi çaldı.Baltu: Yani biz uçabilir miyiz dede? Bilgiç Dede: Elbette evlat - Baltu : dede eğitim hakkımızı aldı, oyun hakkımızı aldı, ailemizi aldı, her şeyden önce sırf o balı yapmak için kaç arı düşüp öldü dede tahmin dahi edemezsin. Balyanak babasız büyüdü, Balnaz abisiz ve babasız kaldı daha nice hikayeler var dede. O an Zari- vanya zindanının karanlığını, sert havasını yararak bir arı geldi. Balyanak oğlum.. Balyanak heyecanla o karanlıktan gelen sese doğru "baba "diye hahaykırdı. Demir parmaklıklara doğru koştu o küçük eller ile yıllardır, Zarivanya zindanında nasır tutmuş eller birleşti. Tüm Zarivanya zindanı onların mutluluğuna ortak oldu. Baritan: Balyanak sen benim oğlumsun evet annene çok benzi- yorsun. Yıllardır senin hayalin ile yaşıyorum. Seni ne kadar öz- ledim tahmin dahi edemezsin. Oğlum neden öyle bakıyorsun ben baban Baritan. Beni tanıyamadın mı? Balyanak: Baba sen gittiğinde ben çok küçüktüm. Yüzünü bile unutmuştum. Şimdi seni görünce o kadar mutlu oldum ki dilim tutuldu. Bizim buradan hemen çıkmamız gerekiyor baba he- men çıkmamız gerekiyor. Annem de seni çok özledi. Baltu: Artık buradan çıkmalıyız ve sizi kurtarmalıyız. Tekrar bu ülkeye adaleti yeniden getirmeliyiz. Bilgiç Dede: Ama nasıl, parmaklıkları nasıl aşacağız? Baltu: Merak etme dede, parmaklıkların anahtarlarını bulaca- ğız. O sırada içeriden bir gürültü koptu. Bizim üç arı hemen sak- landı. Şamda ve Şasa Zarivanya zindanına gelmişlerdi. İki ayıya emirler yağdırıp gittiler. Söylediklerine göre 2 gün sonra tüm Zarivanya zindanında ki tutuklular idam edilecekti. Bu korkunç kelimeler ile bizim üç arı korkudan titremeye başladı. - Balnaz: Şimdi ne yapacağız? diye rile üm - Baltu: Eminim şimdi kapıda önlemleri artırmışlardır. O yüz den şimdi biz üçümüz buradan çıkalım. 2 günümüz var, tam iki gün içinde tüm tutukluları kurtarmamız gerekiyor. Hem profe- sör Aynaz dan da yardım isteye biliriz. zi- - Balyanak: ben yıllar sonra babamı buldum tekrar bırakmak is- temiyorum. Lütfen ben de babamla kalayım. - Baltu: Balyanak eğer babanın kurtulmasını istiyor isen hemen bizimle birlikte gelmen gerekiyor. Biz çıkınca bir plan yapıp tek- rar geleceğiz. Tüm Zarivanya zindanında ki tutukluları kurtara- cağız. Senin de yardımına ihtiyacımız var. - Balyanak: Baba ben şimdi gidiyorum ama en kısa sürede sizi kurtarmak için geleceğiz. O zamana kadar sabredin. - Balnaz: Kendinize dikkat edin en kısa sürede döneceğiz.Üç arkadaş zor da olsa Zarivanya zindanından çıkmayı başar dılar. Çıkar çıkmaz saklandıkları mantarın altına döndüler. Ve Baltu kendinden emin bir şekilde; Baltu: Hemen yeni bir plan yapmalıyız. - Balnaz, arkadaşlar bitkiler dersinde işlediğimiz konuları hatır lıyor musunuz? Baltu, ne demek istiyorsun Balnaz? Orda zerine bitkisini görmüştük eğer hayvanlar ondan yer ise hızla deliksiz bir uykuya dalıyordu. Balyanak, yani bu bitkiyi onlara yedirelim diyorsun? Balnaz, evet arkadaşlar onlar uyuyunca biz hemen tutukluları kurtaracağız. Onlar uyandığında kendileri tutuklu olacak. Baltu, O zaman bir an önce bu bitkiyi bulalım. Niray nineye gi- delim eminim onda bu bitki vardır. Arılar hızla Niray ninenin evine gittiler oldukça yaşlı ve bilgili olan Niray nine onlara istedikleri Zerine bitkisini buldu. Nineye olanları anlatınca hemen bizim üç arıya bir ilaç hazırlayıp verdi. Şimdi yapmaları gereken şey bu ilacı Zarivanya zindanında ki ayılara yedirmekti. Onu da Baltu bir çırpıda halletti. Ayılara gi- decek olan yemek dolu tepsinin arkasından koşmaya başladı. O an Bilgiç dedenin arılar uçabilir sözü aklına geldi ve hemka- natlarını çırpmaya başladı defalarca denedi ve sonunda uçacağız. doğru uçup ilaç şişesini üzerine serpti. Sonra dengesini kaybe- derek yere düştü. Neyse ki bir çiçek yaprağı sayesinde kurtulma- yı başardı. Böylece ilk uçan arı Baltu oldu. Balnaz ve Balyanak hemen Baltu' nun yanına gelerek ona nasıl uçtuğunu sordular. - Baltu: İçimden şu sözleri tekrarladım. Biz uçabilen hayvanla- rız... Biz uçabilen hayvanlarız..... Bir süre sonra yemeklerden yiyen ayılar uykuya daldı. Hava da kararmaya başlamıştı. Bizim üç arı planlı bir şekilde Zarivanya zindanına yeniden girdiler. Baltu, hadi koşun buradan hemen çıkmalıyız. Acele edin bir o kadar da sessiz olun. Kapıda iki ayı var ama uyuyorlar. Tüm arılar özgürlüğe doğru birer birer merdivenden çıktılar son olarak çıkan Baltu, ayılar anlamasın diye kapıyı tekrar kapa- dı. Dışarıdakı mantarların altına saklanan arılara Bilgiç dede bir konuşma yaptı; - Bilgiç Dede: Evet buradan kurtulduk ama Şamda öğrenmeden hemen yeni bir plan yapmalıyız. Biz yeni bir plan oluştururken siz şimdi evlerinize gidin hasretlik giderin. Sakın dışarı çıkma- yın, aileniz asla bu konuyu başkasına anlatmasın. Yeni bir plan bulduğumuz gün size haber edeceğim. Önce birbirinizin kana- dında ki aletleri çıkarın eve gidip iyileşin ve ailenize, torunları- nıza uçmayı öğretin. Tüm arılar evlerine dağıldılar. Baltu: Balyanak sende babanla zaman geçir yarın buluşuruz. Sonunda herkes dağılmıştı Bilgiç dede, Baltu ve Balnaz kalmıştı - Balnaz: dede bunlar nerde olabilir? Bilgiç Dede: Bilmiyorum evlat bilmiyorum ama hemen öğ- renmeliyiz bizim kaçtığımızı öğrenirlerse arılara zarar verebilir- ler. O yüzden çabuk olmalıyız şimdi gidin dinlenin yarın gece burada buluşalım bunlar bize iki günde bir yemek getiriyorlardı bugün verdiler yarın vermezler. O yüzden içeri girip bakmazlar. Bir günlük süremiz var. Gidin hadi sabah ola hayrola yarın gece görüşürüz. Sabah olmuş, güneş doğmuştu. Sanki bugün daha bir aydınlık- tı, çiçekler daha bir canlı, sular daha bir berrak akıyordu. Bizim küçük üç arı güneşin doğuşu ile birlikte kendilerini dışarıya at- mıştı. Balyanak yine zıplayarak ; " arkadaşlar !Bugün çok mut- luyum, babama kavuştum, çok güzel bir uyku çektim keyfim gıcır yani. - Balnaz: Gülerek zaten gece 5 de eve gittik saat 6 gerçekten ba- yağı çok uyumuşsun, diyerek gülmeye başladı. - Baltu : Bu ülkeye ya bugün adalet gelecek ya da sonsuza denk bu adaletsizlik ile yaşayacağız. O yüzden hemen düşünelim Şamda' yı nasıl yeneriz ve kraliçe arıyı nasıl buluruz. Balnaz: Bence profesörün yanına gidelim hem onunla bu konu hakkında bilgi alabiliriz, hem de bize ne söylemek istemişti onu öğreniriz. Balyanak: Öyleyse gidelim diyerek zıplayarak gitmeye başladı. Profesörün evine geldiklerinde bayan Aynaz iyileşmişti duru- mu iyi görünüyordu. Önce dün gece tüm Zarivanya zindanında olan her şeyi bir bir anlattılar. - Profesör: Bende size yaşanan idamları kaçırılan kraliçe arıyı, mebusları ve beni tehdit ederek kaçırdıkları eşim ve oğlumu size anlatacaktım. Çocuklar biz arılar uçabilen hayvanlarız ama bu Şamda elimizden özgürlüğümüzü aldı diyerek ağlamaya başladı. - Balyanak: siz merak etmeyin profesör. Dün tüm Zarivanya zindanında ki arıları kurtardık, kraliçe arı ve ailenizi de bulaca- ğız ama siz nerede tutulduğunu biliyor musunuz? Profesör: Bu kurtardığınız arılar ile aynı yerde sanıyordum ben ama orda olsalar siz onları da kurtarırdınız. - Baltu: Ayağa fırlayarak tabi ya hatırlayın arkadaşlar Zarivanya zindanına girdiğimizde Koridorda ilerledikçe garip sesler duy- muştuk hatırladınız mı? Bence o koridorda gizli bir kapı var. Bu gece gidip tekrar bakmalıyız. - Balnaz: Evet bunu nasıl düşünemedik biz. - Profesor: Orada olabilirler bende sizinle geleceğim. Baltu: Bu gece saat on ikide sizi gelip alacağız profesör hazır olun, sonrada gidip bakarız.Bizim üç küçük arı kapıya doğru giderken, bayan Aynaz çocuk- lar bu yaptığınız ile Arivanya ülkesine adaleti tekrar getireceksi- niz, ve tarih sizi gerçekten altın harflerle yazacak, ömrüm olup yaşadığım sürece tüm öğrencilerime bu fedakarca davranışınızı anlatacağım. Bizim bu güzel sözler ile duygulanan arılar kendi- lerini sokağa attı.Gece olmuş ay ve yıldızlar yine tüm güçleri ile geceyi aydınlatı- yordu. Baltu ve arkadaşları profesörün evine geldiklerinde pro- fesör hazır bekliyordu dışarıda, hemen onu da alıp Zarivanya zindanına gittiler. Bilgiç dede gelmişti bile sonra hep birlikte zindana girdiler.Bilgiç dede gelmişti bile sonra hep ...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD