İbrahim, gece boyunca Simya’nın yanına uzanmıştı, ancak içindeki yoğun arzuya rağmen ona dokunmamakta kararlıydı. Onun kalçalarındaki acıyı ve iyileşmesinin zaman alacağını düşündükçe, kendini tutmaya devam etti. Simya’nın nefes alışverişi yavaş yavaş düzene girdiğinde, İbrahim gözlerini tavana dikti. Gecenin karanlığında bile onun masumiyetini ve çekiciliğini hissedebiliyordu ve bu, İbrahim’in içinde tarif edilemez bir çelişki yaratıyordu.
Sabah olduğunda, İbrahim sessizce uyanıp yataktan kalktı. Simya’nın hala uyuduğunu görünce, onu rahatsız etmemek için dikkatli hareket etti. Giysi dolabını açarak bir çanta hazırlamaya başladı. Gömleklerini, kravatını ve birkaç parça kıyafetini yerleştirdi. Ardından banyoya gidip kişisel eşyalarını toparladı. İbrahim aynaya baktığında, yüzündeki sert ifadeye rağmen kararlılıkla dolu bir yüz gördü. Ceketi eline aldı ve aynadaki yansımasına baktı, aynada güçlü ve karizmatik bir adamın kendine güvenen duruşu vardı.
Simya’nın uyanıp yatakta doğrulduğunu fark ettiğinde, bakışlarını ona çevirdi. Yüzünde hala uykunun verdiği hafif bir şaşkınlık vardı. İbrahim, masasından aldığı bir eczane poşetini eline alıp ona doğru yaklaştı. Poşeti ona uzatarak, “Ben bir iş için İstanbul’a gidiyorum. 3-4 güne dönerim.O zamana kadar iyileşmiş ol” dedi, sesi hem sert hem de gizli bir arzu taşıyordu. Simya şaşkınlıkla poşeti aldı, ancak gözlerini ondan kaçırmadan bakmaya devam etti.
İbrahim çantasını yerden alıp kapıya yöneldi. Tam çıkmadan önce arkasını döndü ve gözleri Simya’nın üzerine dikildi. Ona bir anlık arzuyla ve sessiz bir takdirle baktı. Sonra eline çantasını alıp çıktı.
Simya, onun ardında bıraktığı sessizlikte bir süre duraksadı. Poşeti açıp içine baktığında, İbrahim’in aldığı kremleri ve ağrı kesicileri gördü. Gözleri istemsizce doldu. Onun bu sert tavrının altındaki koruyucu ve sahiplenici tarafını hissetmek, içinde bir karmaşa yaratıyordu.
İbrahim, çantasıyla konaktan çıkarken hizmetçiler onun yakışıklılığına ve kararlılığına hayranlıkla baktılar. Ceketinin omuzlarına oturmuş sert hatları, yürüyüşündeki kendine güven ve karizmatik tavrı herkesin dikkatini çekiyordu. Kapıyı sertçe kapatıp arabasına binerken, içinde hala Simya’nın yüzündeki masumiyet vardı. İstanbul’a gitmek ve oradaki işlerini halletmek, belki de ona Simya'dan bir süre uzak durma fırsatı verecekti.
Konağın sessizliğinde, Simya onun yokluğunda neler hissedeceğini bilmeden yatağında oturuyordu. İbrahim’in “iyileş” derken sadece fiziksel değil, duygusal olarak da bir mesaj verdiğini hissediyordu. O yokken hem bedenini hem de duygularını toparlamaya çalışacaktı. Ancak içindeki karışık duygular, İbrahim’in varlığı kadar yokluğunun da onun için ne kadar ağır olacağını gösteriyordu.
Odadan çıkıp pencereye yaklaştı. İbrahim’in arabasının konaktan uzaklaşmasını izlerken, onun dönüşüne kadar günlerin nasıl geçeceğini düşündü. İçinde hem korku hem de merak vardı. Ama bir şey kesindi: İbrahim onun hayatında yer etmişti ve o geri dönene kadar, Simya onunla ilgili düşüncelerinden kaçaması mümkün değildi.