Şafak vakti, güneş ışınlarının odayı henüz yeni yeni aydınlatmaya başlarken Simya’nın gözleri ağır ağır açıldı. Göz bebekleri, önce alaca karanlığa alışamadı. Başını çevirmeye çalıştığında, ellerinde ve ayaklarında gergin bir sızı hissetti. Dört bir yanından; elleri ve ayakları geniş bir açıyla yatağın dört tarafına bağlamıştı. Vücudu, çırılçıplaktı. Savunmasızlığı ve çıplaklığı onu dehşete düşürdü. Çığlık atmak istedi ama ağzındaki top benzeri birşey, ağzını tamamıyle dolduruyor, çığlık atmasını engelliyordu. Yalnızca boğuk, kesik nefesler alabiliyordu.
Gözleri, odanın karanlığında dolaştı. Sonra, yatağın ayak ucunda, yalnızca baksırıyla oturan İbrahim’i gördü. İbrahim’in bakışları, Simya’nın üzerindeydi. Gözlerinde, o bilinen sertlik vardı. Ama aynı zamanda, derin bir arzu ve gizli bir memnuniyet de barındırıyordu.
İbrahim, yavaşça ayaklandı. Uzun boyu, odanın karanlığında bir gölge gibi uzunlaşıyordu. Yürüdüğü her adım, Simya’nın içinde yeni bir korku dalgası yaratıyordu. İbrahim, yatağın yanına geldiğinde, eliyle ince, deri bir kırbaç aldı. Kırbaç, karanlıkta parıldıyordu. Ürkütücü ve güçlü bir biçimde...
İbrahim, kırbacı Simya’nın çırılçıplak teninin üzerinde yavaşça gezdirmeye başladı. Ona vurmadığı halde her dokunuşu, Simya’nın vücudunda küçük bir şok ve gerilim yaratıyordu. Simya’nın gözleri, fal taşı gibi açılmış, onun ne yapacağını bekliyordu. Korku, bütün benliğini sarmıştı.
İbrahim, bunu fark ederek Simya’nın yüzüne yaklaştı. Sesi, daha öncekinden daha yumuşak ve ikna ediciydi. "Korkma, küçüğüm," diye fısıldadı. "Sadece… bazı şeyleri öğrenmeni ve beni daha iyi tanımanı istiyorum. Seni cezalandırmak istemiyorum…" Sözlerinin ardından, Simya'nın boynuna bir öpücük kondurdu.
İbrahim’in öpücüğü, Simya’nın vücudunda bir sıcaklık hissi uyandırdı. İbrahim'in ılık nefesinin ısısı, Simya'nın teninde arzu dolu bir titreşim yarattı. İbrahim'in öpücükleri, Simya'nın boynundan göğsüne doğru indi. İbrahim, yavaşça ve istekle Simya'nın göğüs uçlarını emmeye başladı. Simya'nın vücudunu arzunun ateşi yavaş yavaş sarıyordu.
İbrahim bunu fark ederek öpücükleriyle, Simya’nın göğüs uçlarından karnına doğru indi. Her dokunuş, her emme, Simya’nın vücudunda yeni bir titreme yaratıyordu. İbrahim’in dili, Simya’nın göbeğinin üzerinde geziniyordu. Yumuşak ve ısrarlı dokunuşları, Simya’nın zevkle nefesini tutmasına sebep oluyordu. Simya'nın içinde korkunun, yerini giderek yükselen bir arzu alıyordu.
Simya, İbrahim’in dokunuşlarına karşı koyamıyordu. Vücudu, onun ellerinin altında eğilip, bükülüyordu. Nefesleri, derin ve hızlıydı. Gözleri kapalıydı, ama İbrahim’in her hareketini hissedebiliyordu.
İbrahim, diliyle Simya’nın kasıklarına doğru indi. Simya’nın içinde, korku yeniden yoğunlaştı. Ama aynı zamanda, bir de büyük bir merak vardı. İbrahim’in dili, Simya’nın cinsel organının etrafında geziniyordu. Yavaş ve dikkatli dokunuşlar, Simya’nın kadınlığında da daha önce hiç bilmediği bir ateş yakıyordu. Dili tam kadınlığına geldiğinde kollarını çekiştirip bir çığlık atmak istedi ama bunu başaramadı. İbrahim’in bunu yapıyor olduğuna inanamıyordu. O güçlü ve otoriter adam, karşısında iştahla onun kadınlığını öpüp, yalıyordu. Bunun düşüncesi bile çılgıncayken bunu yaşıyor olmak deliceydi.
Simya’nın dokunulmamış kadınlığı, İbrahim’in dilinin dokunuşlarına tepki olarak kasılıyordu ve kendini istemsizce ona doğru kaldırıyordu. Aynı zamanda, bir zevk dalgası giderek yükselerek bedenini sarmalıyordu. İbrahim’in dili, Simya’nın o tatlı ve dar girişini yavaşça yoklamaya başladığında Simya kendini tutamayarak inledi ve bacaklarını kapatmaya çalıştı. Ama bağlı olduğu ipler buna izin vermiyordu. Ağzındaki top ise şiddetli inlemelerini ve çığlıklarını engelliyordu, ama yine ağzından çıkan minik inlemeler, yaşadığı şehvetin yoğunluğunu ortaya. koyuyordu.
İbrahim’in dili, Simya’nın içine girip çıktıkça, genç kızın vücudu bir tutku kasırgasıyla sarsıldı. Korku, yerini tamamen şehvete bırakmıştı. Gözleri kapalıydı, bedeni ise İbrahim’in güçlü ve sert ellerine teslim olmuştu. İbrahim'in dili, Simya'nın en hassas noktasına ulastığında, Simya artık dayanamayarak ard arda inlemeye başladı. Vücudu yoğun bir titremeyle sarsıldı, ve sonra, ard arda gelen istemsizce kasılmalarla boşalmaya başladı. Boşalması, inlemeleriyle birleşerek, karanlık odada bir fırtına yaratmıştı.
İbrahim, ise onun zevkten kasılan ve titreyen vücudunu izliyordu. Simya’nın bedeni, yorgunluktan ve hazdan titremeye devam ediyordu. Gözleri hâlâ kapalıydı. İbrahim’in dokunduğu her yer, hiç tatmadığı bir hazzın ateşiyle yanıyordu.
İbrahim karanlık ve şehvetli gözlerle ona bakarak derin bir sesle "Aferin" dedi. İstediğini elde etmiş, bekaretini bozmadan onu tatmin etmiş ve nasıl zevk alınacağını ona göstermişti. Çok yakında, daha fazlasını da öğrenecekti. Uzanıp onun ellerini ve ayaklarını çözdü. Simya kendini yatağa bırakırken, bu bir haftanın her anlamda dolu dolu geçeceğini fark ederek derin bir nefes aldı.