Bölüm 35: İlk Deneyim

1539 Words
Simya, sabah yükselen güneşin ışıklarıyla uyanırken yanındaki adamın varlığını hissetti. İbrahim’in derin nefes alışları odadaki sessizliği dolduruyordu. Bir an için sabaha karşı yaşadığı yoğun hazzı hatırladı ve yanaklarının kızardığını hissetti. Bu yeni başlangıcın, onun için ne anlama geldiğini henüz tam olarak kavrayamasa da, içten içe bir mutluluk dalgası tüm bedenini sarmıştı. İbrahim, gözlerini yavaşça açtı. Ela gözleri doğrudan Simya’ya odaklandı. O güçlü bakışlarıyla, sanki Simya’nın içini okuyordu. Hafifçe gülümsedi. “Hadi aşağıda kahvaltı yapalım,” dedi. Simya başını sallayarak yataktan kalktı. Hâlâ biraz utangaçtı ama İbrahim’in yanında kendini güvende hissediyordu. Birlikte aşağıya inerken, Simya attığı her adımda sabah yaşadığı yoğun hisleri düşündü. İbrahim’in dokunuşları, sözleri ve gözlerindeki o derinlik, aklından bir an olsun çıkmıyordu. Otelin kahvaltı salonu, sıcak ve huzurlu bir atmosferle doluydu. Simya, kendini konağın karmaşasından uzakta, adeta başka bir dünyadaymış gibi hissetti. İlk kez bu kadar özgür ve sakin bir ortamda bulunuyordu. Masaya oturduklarında, garsonlar kahvaltı için her şeyi masalarına getiriyordu. Simya, huzurla çayını alıp yavaşça içti. İbrahim, sessizce kahvaltısını yaparken bakışları sık sık Simya’ya kayıyordu. Onun masum duruşu ve yüzündeki huzurlu ifade, sabrını zorluyordu. Simya’nın ilk kez bu kadar mutlu olduğunu görebiliyordu ama bu mutluluğun içinde barındırdığı saflık; İbrahim’in içindeki arzuyu giderek daha da büyütüyor ve sabrını her geçen saniye biraz daha tüketiyordu. Simya, kahvaltı sırasında yavaş yavaş düşünüyordu. İlk kez, konağın ağır havasından uzakta ve sürekli laf işitmek zorunda kalmadan böylesini güzel bir yerde kahvaltı yapmak kendini iyi hissettirmişti. İbrahim’in yanında olmanın tuhaf bir şekilde güven verici olduğunu fark etti. Kendini ilk kez bu kadar özgür ve huzurlu hissediyordu. Tam o sırada, İbrahim’in eli masanın altından onun bacağına dokundu. Simya, şaşkın bir şekilde irkildi ve ona baktı. İbrahim’in yüzünde hafif ve yaramaz bir sırıtış vardı. Simya’nın yanakları kızarmıştı, ne yapacağını bilemiyordu. İbrahim, alaycı bir bakışla ona doğru eğildi ve kısık bir sesle, “Biraz daha böyle masum masum bakınmaya devam edersen, sana burada sahip olmak zorunda kalacağım,” dedi. Sesi, hem şaka yapıyor hem de ciddi gibiydi. Simya’nın yüzü daha da kızardı. Çatalına uzanırken elleri titriyordu. İbrahim’in bu kadar açık ve arzu dolu tavırları, onu hem utandırıyor hem de içindeki heyecanı ve gerilimi artırıyordu. Kahvaltı bittikten sonra, İbrahim yavaşça ayağa kalktı ve Simya’ya doğru uzandı. “Hadi,” dedi. “Odamıza çıkalım.” Simya, sessizce başını salladı ve onun peşinden odalarına doğru yürümeye başladı. Otelin koridorlarından geçerken, İbrahim’in sert ve güçlü duruşu, onu her geçen an daha fazla etkiliyordu. Odaya girdiklerinde, İbrahim kapıyı kapattı ve arkasından kilitledi. Simya, bir an korkuyla duraksadı. İbrahim ona doğru döndü ve gözlerinde yine o derin ve keskin bakışı vardı. “Artık kaçacak yerin yok,” dedi İbrahim, şakacı ama çekici bir şekilde. Sesindeki otorite ve arzu, odayı doldurmuştu. Simya, onun bu sözleri karşısında sadece başını eğdi. Ama içinde yükselen heyecanı ve İbrahim’e duyduğu güçlü çekimi bastıramıyordu. İbrahim ona doğru yaklaşıp saçlarını yavaşça kavrayıp eğilerek dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Sıcacık nefesiyle kulağına fısıldadı "Eğer beni istemiyorsan bunu şimdi söyle" Simya gözlerinde titreşen ince korkuya ona doğru baktı. Evet, birçok kötü şey yaşamıştı ama İbrahim kötü bir insan değildi, bunu hissediyordu. Onun sert bakışlarının çerçevelediği ela gözlerine bakarken yüzünde sessiz bir onayın masumiyeti vardı. İbrahim onun itiraz etmediğini görünce eğilip onu daha büyük bir tutkuyla öpmeye başladı. Dudakları onun küçük dudakları üzerinde hakimiyet kurarken dili, onun dilini keşfe çıktı. Simya bu sefer hiç itiraz etmeden dudaklarını araladı. İbrahim’in dili ağzında gezinirken ona tecrübesizce karşılık vermeye başladı. İbrahim onu belinden tutarak kavradı. Güçlü kolları onu sararken elleri o küçük ama narin vücudu keşfe çıkmıştı. Simya ne yapması, ne tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. İbrahim’in dudakları onu sarhoş etmişti. Sabaha karşı İbrahim’in yaptığı şey hala aklındaydı. O zevki hatırlayınca içi tekrardan titredi. İbrahim kollarında titreyen bu genç kızın ilk kez bir erkeğe bu kadar yakın olduğunun bilincindeydi. Kendisinin belki sayısız deneyimininden biri olsa da bu Simya'nın ilk seferi olacaktı. Bu onu daha da tahrik etti. Onu kucaklayıp yatağa götürdü. Simya ürkse de ona karşı koymadı. İbrahim aç bir şekilde boynunu ve dekoltesini öperken onun vahşi tarafı kendisini de etkiledi ve ağzından küçük bir inleme çıkıverdi. İbrahim ona kısılmış şehvetli gözlerle bakarak "Böyle tatlı tatlı inlersen, sana istemediğim şeyler yapabilirim" dedi sesi tehditkar ve arzuluydu. Simya "Ö-özür di-lerim" diye fısıldadı. İbrahim onun itaatkar tavrından ve üzerinde kurduğu hakimiyetten zevk alarak, kulak memesini yavaşça ısırmaya başladı. Bilerek Simya’nın canını yakıyordu ama kulağı kıpkırmızı olsa da Simya’nın sesi çıkmıyordu. Onu daha çok zorlamaya karar vererek Simya’nın bluzunu çıkardı. Sütyenini tek hamleyle yırtarken, Simya utançla göğüslerini kapatmaya çalıştı. İbrahim onun kollarını tutup iki yanına sabitledi. Simya’nın bu demir gibi kollara karşı koyma imkanı yoktu. İbrahim bunun farkında olarak arsızca sırıttı. Eğilip yumuşak, küçük ve pembe göğüslerini yavaşça öpmeye başladı. Öpücükleri göğüsünün o pembe kısmına yaklaşırken göğüs uçlarının sertleştiğini görerek şehvetle onlara yaklaştı. Sonra aniden, tam da Simya göğüs uçlarını da öpeceğini düşünürken, minik sertliklerini acımasızca ısırdı. Simya bu beklenmedik hamleyle ve acıyla istemsizce küçük bir çığlık attı. İbrahim ona kaşlarını çatarak "Ben sana ne demiştim?" dedi. Simya'nın ona cevap vermesine fırsat tanımadan hırsla pantolonundan kemerini çıkardı. Simya korkarak gerildi. İbrahim onun karşısına dikilip kemeri eline zevkle doladı. "Arkanı dön" diye emir verdi sert bir ses tonuyla. Simya içinde titreşen korkuya rağmen arkasını döndü çünkü onu dinlemezse daha da kötü şeyler olacağından korkuyordu. İbrahim eteğini sıyırıp, iç çamaşırını acımasızca yırttı. Onun güzel ve pürüzsüz kalçalarına bakarken içinde arzunun bir volkan gibi parladığını hissetti. Simya'ya doğru eğilip "Bugün insaflı günümdeyim, 5'e kadar say" diye fısıldadı. Simya tam ne demek istediğini soracakken çok sert bir kemer darbesi kalçalarında patladı. Kendini tutamayıp çığlık atarken, İbrahim ona hatırlatma yapmak adına uyaran bir ses tonuyla "Biiir" dedi. Simya titreyen bir sesle "B-Biir" diye tekrar etti. İkinci darbe en az ilki kadar sert ve acımasızdı. Simya sayarken İbrahim tüm gücüyle vurmaya devam ediyordu. Simya nihayet "B-Beş" diye çığlık atarken kalçaları kıpkırmızı olmuştu ve yol yol zonkluyordu. İbrahim ise zevkin doruklarında, onun kalçalarında bıraktığı kıpkırmızı izleri gözleriyle takip ediyordu. Simya yatakta perişan haldeyken,İbrahim kendini daha fazla tutamayacağına karar verdi. Pantolonunun üzerinden sertleşmiş erkekliğini sıvazlarken ona dönüp sert bir sesle emir verdi; "Bacaklarını aç." Simya korkarak "B-Ben... ben korkuyorum."dedi titreyen cılız bir sesle. İbrahim arzunun etkisine girmiş, kararan gözlerle ona baktı. "Beni dinlemediğinde, benden korkmalısın" dedi. Sesindeki sabırsız ton ve ince öfke fark ediliyordu. Simya neredeyse çıplak olan bacaklarını titreyerek araladı. Kemerle ona vurmasından sonra yine canını yakmasından korkuyordu. İbrahim sadece fermuarını açıp, pantolonunu çıkarmadan erkekliğini çıkardı ve onu birkaç kez eliyle sıvazladı. Simya'nın gözlerinin içine bakarak "Benim karımsan; bana itaat etmeyi bileceksin, istesen de istemesen de..." Sonra onun baldırlarını kavrayıp bacaklarını iyice ayırdı. Simya onun güçlü kollarında inlemekten ve bağırmaktan başka bir şey yapamıyordu. "Y-Yapma...Lütfen....B-ben istemiyorum" İbrahim onun karşı koymasını ve çırpınmasını umursamadı. İlk sefer hiçbir zaman kolay olmazdı. Zamanla alışırdı. Zaten bu kadar tahrik olmuşken artık durması da mümkün değildi. Erkekliğini onun kadınlığının dokunulmamış girişine dayarken sıcak nefesiyle kulağına eğildi. "Sadece birkaç dakika sürecek, sabret." Sonra onun kalçalarını kavradı ve tüm gücüyle içine girmek için ona yüklendi. Erkekliği onun dar girişinde zonklarken Simya acıyla bağırıyordu. Ama bu ona daha fazla zevk vermekten başka bir şey sağlamıyordu. Nihayet erkekliğinin başı onun kasılmış darlığına yavaşça girerken İbrahim hırsla inledi. Çok dardı ve bu onu çok tahrik ediyordu. Eğer kendini tutamazsa hemen patlayacaktı. Bunu istemiyordu. Kendini biraz geri çekip, aniden tekrar yüklendi. Simya onun tam vazgeçtiğini sanarken onun tekrar yüklenmesiyle acıyla haykırdı. İbrahim elleriyle onun kadınlığını iki yana ayırıp, içine girmeye çalışıyordu. İçinde zonklayan erkekliği her hücresiyle hissederken acıyla dudaklarına ısırdı. Ne kadar bağırırsa bağırsın İbrahim’in durmayacağını artık anlamıştı. İbrahim alnında biriken terleri elinin tersiyle silerek, kendini bir kez daha Simya'nın derinliklerine ittirdi. Erkekliğinin etrafında acıyla kasılan küçük kadınlığı onu deli ediyordu. Onu parçalarcasına sikmek istemesine sebep oluyordu. Öfkeli bir sesle hırlayarak "Kendini kasma" diye söylendi. Onun küçük ve biçimli kalçalarını sıkıca kavrayıp, bir kez daha tüm vücuduyla ona doğru yüklendi. Simya'nın odada yankılanan acı dolu çığlığıyla onun içine girdi. Daracacık kadınlığı erkekliğini sıkıyordu ama bu ona delicesine zevk veriyordu. Simya çığlık çığlığa haykırmaya ve güçsüz elleriyle onun sert gövdesini üzerinden ittirmeye çalışsa başarılı olamadı. İbrahim hem çok güçlü hem de çok büyüktü. İbrahim onun altında huzursuzca kıpırdanmasını engellemek ve boşalabilmek için bir eliyle onun ince boynunu kavradı. Bir yandan onun boynumu sıkıp nefesini keserken bir yandan da kulağına fısıldadı. "Çok az kaldı, sadece bir kaç kez daha girip çıkacağım." Bunu dedikten sonra eskisinden de daha sert ve can yakıcı bir şekilde içine girip çıkmaya başladı. Simya boğazını sıkan el yüzünden çığlık atamıyor, hatta nefes alamıyordu. Ona karşı koymayı bırakmış sadece nefes alabilmek için çırpınıyordu. Bir yandan da içine girip çıkan devasa erkeklik yüzünden vücudu ikiye bölünüyormuş gibi hissediyordu. İbrahim, Simya nefessiz kalıp ona karşı koymayı bırakınca daha rahat bir şekilde ona sonuna kadar girip çıkmaya başlamıştı. Artık dayanamayacağını hissederek tüm gücüyle erkekliğini onun en derinine kadar soktu ve sert bir inlemeyle dalga dalga onun içine boşalmaya başladı. Dar kadınlığını dolduran spermleri onun vajinasından taşarken yavaşça içinden çıktı ve boynunu sıkan elini gevşetti. Simya, boynunu tutarak öksürüp nefes almaya çalışırken İbrahim’in öfkeyle çatılan kaşlarını görerek korktu. İbrahim, bir şey arıyor gibi kadınlığına bakıyordu. Fakat aradığı şeyi bulamamış olacak ki çatılmış kaşlarla ve öfkeyle Simya’ya dönerek; "Ulan oruspu, kız değil miydin? Bunca zaman beni kandırdın mı?" diye hiddetle bağırdı. Simya ne olduğunu ya da ne olmadığını anlamış değildi. Sadece orası çok fena acıyordu ve İbrahim deliye dönmüş şekilde ona bağırıyordu. İbrahim'in güçlü tokadı yüzünde patlayıp onu yatağın öbür ucuna savururken gözleri kapandı. Tokadın şiddetinden ve yaşadıklarından ötürü bayılmıştı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD