Yavaşça yatağın kenarına oturdu ve örtüyü kaldırıp içine girdi. Simya ritmik nefeslerle uyumaya devam ediyordu. Elini onun çıplak bacaklarına götürdü. Elbisenin açıkta bıraktığı bacaklarını iştahla okşadı. Elleri onun ince beline ve göğüslerine geldiğinde Simya'nın nefes alışverişinin değiştiğini ve uyandığını fark etti.
Onu belinden tutup sertçe kendine çekti. Sertleşmiş erkekliğini onun küçük kalçalarına dayarken ona sahip olma arzusuyla iyice sertleşti. Ama kendine hakim olacaktı. Bu düşünceyle iri vücudu, Simya’yı çevrelerken kulağına sıcacık fısıldadı. "Umarım bu şekilde uyuyabilirsin."
Bu cümleyle Simya’nın kalbi deli gibi atmaya başladı. Kalçalarına dayanan sertliğin, İbrahim’in erkekliği olduğunu ve onun kendisini arzulayarak ona sarıldığını bilmek içinde arzu dolu bir çekim yaratıyordu. Güçlü elleri, ince belini kavramış; onun hareket etmesine izin vermeyecek şekilde kendine çekmişti.
Simya derinleşen nefesini düzenlemeye çalışarak arkasındaki erkeğin güçlü bedenini hissetti. Canını yakabilecegini söylereken yalan söylemiyordu. İbrahim çok güçlü, iri yarı ve kaslı bir erkekti. Simya ise yaşının küçük olması bir yana, ona göre oldukça minyon ve küçüktü. Buna bir de İbrahim’in şiddet dolu ve şehvetli tarafı eklenince bu iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.
İbrahim ise kendi kendini sakinleştirmeye çalışarak, kendini uyumaya zorladı. Aylardır yerde yatan bedeni nihayet bir yatağın rahatlığına kavuşmuştu. Fakat bu sefer de Simya’ya karşı hissettiği delice çekim ve vahşi arzu, uyumasına izin vermiyordu.
İbrahim genelde kadınlarla yanyana uyumaya alışkın değildi. Bir kadınla yanyanaysa onunla işini görür ve giderdi. Uzun uzadıya sarılıp uyumak ya da romantizm ona göre değildi. Bugün ise tam tersiydi. Simya’nın küçük kalçaları onu deli ederken uyumak zorundaydı.
Gece ilerlerken Simya dayanamayarak kendini uykunun tatlı kollarına bıraktı. Bir süre sonra Simya vücudunda farklı bir hisle uyandı. Gözlerini açmadı ama yaşadığı şeyi anlayınca şokla kasıldı. İbrahim elini onun iç çamaşırının içine sokmuş, onun kadınlığını okşuyordu. Eli giderek cesurlaşırken ne tepki vermesi gerektiğini bilemeyerek dona kaldı.
İbrahim ise elini onun kadınlığının kıvrımlarında gezdiriyor, onun ıslak girişini parmağıyla yoklayarak daha da sertleşiyordu. Bir süre sonra Simya’nın uyandığını fark etti. Onun uyanmasına rağmen kendisine bir tepki vermediğini görünce "Uyanık olduğunu biliyorum." diye fısıldadı kulağına.
Simya onun bu sözüne nasıl karşılık vermesi gerektiğini bilemiyordu. Arzudan nefes nefese ve aklı karışmış bir haldeydi. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı. Bu yüzden hem delicesine utanıyor hem de onun kendisine dokunmaya devam etmesini istiyordu.
"Ben... ben..." diyebildi sadece. Sesi arzudan düzensiz ve kesik kesikti. İbrahim onun sesini duyunca istediğini elde etmiş bir tavırla, " Tahrik oldun" diye tamamladı cümlesini. Parmakları cüretkar bir biçimde vajinasının girişini yoklamak istese de Simya’nın pozisyonu buna izin vermiyordu.
Kulağına iyice eğilip "Bacaklarını aç" dedi. İstese bunu kendi de çok kolay bir biçimde yapabilirdi. Ama Simya’nın bunu kendi isteğiyle yapmasını istiyordu. Simya korkuyla titreyen bacaklarını açarken, İbrahim onu cesaretlendirmek için "Bugün bekaretini almayacağım" dedi. Simya'nın sırt üstü yatıp bacaklarını iyice ayırmasını sağladı.
Elini tekrar onun iç çamaşırının içine sokarken Simya gerginlik ve beklentiyle kasıldı. İbrahim ona şu anda tecavüz etmemek için kendini zor tutuyordu. İşaret parmağını onun dar girişine yaklaştırırken Simya korkuyla bacaklarını kapatmak istedi. İbrahim sinirlenerek "Bunu bir daha yaparsan, sana çok kötü şeyler yapmak zorunda kalırım" dedi arzudan ve öfkeden kısılmış sesiyle.
Simya korkunun da etkisiyle bacaklarını açık tutmak için kendini zorladı. İbrahim parmağını yavaşça vajinasından içeri soktu. Parmağını biraz daha ilerletince Simya’nın acıyla kasılmaya başladığını fark etti. Bu onu fazlasıyla tahrik etti. Parmağı onun bekaretinin sınırına gelmiş olmalıydı. Dar kadınlığını genişletmeye çalışarak parmağını içinden çıkarıp tekrar soktu. O tatlı sınırı zorlamak ve Simya’ya acı çektirmek fazlasıyla hoşuna gidiyordu.
Simya ise acıyla zevkin sınırında bir biri bir diğeri ağır basarak nefes nefese geziniyordu. İbrahim’in parmağının onu her zorlayışında tarifsiz bir acıyla katılıyor, parmağını çıkarıp kadınlığını okşamaya başlayınca aldığı zevkle kasılıyordu.
İbrahim bu acımasız oyunu sevmişti. Uzun zamandır bakire biriyle olmamıştı ve şimdi Simya kollarında acıyla ve zevkle kıvranırken bunun ne kadar zevkli olduğunu düşünüyordu. Parmağını bir kez daha onun içine sokup bekaretini ve dar kadınlığını zorlarken erkekliği zevkle zonkladı. Daha fazla dayanamayacaktı. Aniden hızla yataktan kalktı ve kendini banyoya attı. Bunu yapmasa kendini onun içine girmekten alıkoyamayacağını biliyordu.
Banyoya girer girmez sesin duyulmaması için suyu açtı. Elini erkekliğine götürüp onu baksırından çıkardı. Şimdiden erkekliği kaya gibi sertti. Başparmağı ve işaret parmağını üzerinde hızlıca hareket ettirmeye başladı. Bu sefer gelmeye çok yakındı. Erkekliği zonkluyordu. Onu sıkıca ovup çekelerken Simya’nın acı dolu inleyişleri ve elinde kasılışı aklından gitmiyordu. Nefesi hızlanırken eliyle erkekliğini sertçe sıktı. Zevkle patlarken gözlerini kapattı. Menisi etrafa fışkırırken öylece kaldı. Boşalması bitince aldığı peçeteyle kabaca etrafı sildi. Kısaca bir duş alıp banyodan çıktı.
Simya ise dışarıda, suyun sesine rağmen İbrahim’in ne yaptığını duymuştu. Bu onu hem tahrik etmiş hem de utandırmıştı. Bu hislerle uyuyamadan yatakta yatıyordu.
Duştan çıkan İbrahim boşalmanın verdiği rahatlamayla yeniden yatağa girip onun yanına uzandı. Onu yeniden ince belinden tutup kendine çekti. Saçlarının arasına sıcak nefesiyle "Aferin" diye fısıldadı.
Simya onun bu sözüyle garip bir şekilde gururlandı. İbrahim’in güçlü kollarında tekrar uykuya dalarken hiç tatmadığı duyguların sarhoşluğu içerisindeydi.