Bölüm 7: İbrahim’in Otoritesi

503 Words
Akşam güneşi, konağın geniş taş duvarlarına son ışıklarını düşürürken, İbrahim, lüks arabasını konağın önüne park etti. Şoför kapıyı açmak için hamle yaptığında, İbrahim hafif bir el hareketiyle onu durdurdu. Çelik gibi sert bakışları ve karizmatik duruşuyla arabadan indi. Konağın kapısına doğru ağır adımlarla ilerlerken, geniş omuzları ve atletik yapısı herkesin dikkatini çekiyordu. Çalışanlar, sessizce kenara çekilerek ona yol açtılar. Konağın içine girdiğinde, güçlü adımları taş zeminde yankılanıyordu. Etrafına şöyle bir bakındı; evdeki herkes onun varlığını hissediyor, göz ucuyla onu izliyordu. Mihriban Hanım, büyük yemek masasının başında oturmuştu. Sofra, aşiretin gücünü ve zenginliğini gösterecek kadar özenliydi. Aile üyeleri, masanın etrafında toplanmış, İbrahim’in yerini almasını bekliyorlardı. İbrahim, ellerini yıkayıp yavaşça baş köşedeki yerine oturdu. Bakışları, masadaki yüzleri tek tek taradı. Ancak bir eksiklik vardı. Gözleri, yeni gelini, Simya’yı aradı ama onu bulamadı. Kaşlarını çatıp annesine döndü. “Kız nerede?” diye sordu, sesi otoriter ve sorgulayıcıydı. Mihriban Hanım, yüzünde hafif bir küçümseme ifadesiyle cevap verdi. “Onun yeri burası değil. Hizmetçilerle birlikte mutfakta yiyecek.” İbrahim’in yüzü bir anda karardı. Nefesi hızlanmış, çenesindeki kaslar gerilmişti. Sinirlerini kontrol etmeye çalışsa da bu sözlere tahammül edemedi. Gözlerini annesine dikti, ancak hiçbir şey söylemeden masadan kalktı. Sandalyeden kalkışında çıkan ses, odadaki sessizliği bozmuştu. İbrahim, uzun adımlarla mutfağa yöneldi. Kapıyı sertçe açtığında içerideki herkes bir anda irkildi. Hizmetçiler, masada oturmuş yemeklerini yerken onu görünce hemen ayağa kalktılar. İbrahim’in kararlı bakışları, bir ok gibi hepsinin üzerine saplanıyordu. Bakışlarını hızla masadakiler arasında gezdirdi. Nihayet, köşede duran Simya’yı gördü. Kızın başı önüne eğilmişti. İbrahim, bir an için duraksadı. Simya’nın bu kırılgan hali, içindeki öfkenin yerini başka bir duygunun almasına neden oldu. Ama bu, sadece bir an sürdü. Geniş omuzlarıyla masanın yanına ilerledi ve sert bir hareketle Simya’nın kolundan tuttu. “Yemeğini benim masamda yiyeceksin,” dedi, sesi emredici ve sertti. Simya, şaşkınlıkla başını kaldırdı. İbrahim’in sert tavrına rağmen, gözlerinde ona karşı bir saygı ve koruma hissi gördü. Gözleri dolmuştu ama gözyaşlarını göstermemek için hemen başını eğdi. Sessizce ayağa kalktı ve onun peşinden yürümeye başladı. Hizmetçiler, bu sahneyi sessizce izlerken birbirlerine bakıştılar. İbrahim’in bu tavrı, mutfaktaki herkes için bir uyarı gibiydi. İbrahim, büyük yemek masasına döndüğünde Simya yere bakarak arkasından geliyordu. Mihriban Hanım, oğlunun bu hareketine öfkeli ama sessizdi. Kin dolu bakışları Simya’ya yöneldi. İbrahim, küçük kız kardeşi Hatice’ye dönerek, “Kalk,” dedi. Hatice, bir şey söylemeden ve itiraz etmeden yerinden kalktı. İbrahim, boşalan sandalyeyi işaret ederek Simya’ya oturmasını işaret etti. Simya, herkesin bakışları arasında sessizce yerine oturdu. Ellerini kucağında birleştirirken, İbrahim’in kendisi için yaptığı bu hareketin anlamını düşündü. Onun yanında olmak, bir şekilde korunmak demekti. Mihriban Hanım’ın öfkeli bakışları altında bile, İbrahim’in yanında oturmak Simya’ya güç vermişti. Masada herkes sessizdi. Yemek boyunca yalnızca tabakların sesleri duyuldu. İbrahim, başını önündeki yemeğe eğmişti. Yemek gergin bir şekilde yenilip biterken kimseden çıt çıkmadı. İbrahim’in annesine ya da annesinin kararlarına karşı çıktığı pek sık rastlanır birşey değildi. Ortam bunun ağırlığıyla gerilmişti. O gece, Simya ilk kez bu konakta kendini tamamen yalnız hissetmedi. İbrahim’in ona sahip çıkışı, içindeki kırılganlığı ve üzüntüyü biraz olsun hafifletmişti. Ama kaynanası Mibriban'ın gözlerindeki bakış her şeyin bitmediğini henüz yeni başladığını gösteriyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD