Bölüm 37: Zalimin Kararı

929 Words
Simya huzursuz bir uykudan kalçalarına değen soğuk bir ıslaklığın rahatsızlığıyla uyandı. İbrahim onun arkasına o soğuk jelden sıkıyordu. Onun ne yapacağını anlayınca korkuyla "L-Lütfen yapma" diye yalvardı. Ağzındaki bandın olmadığını fark ederek, devam etti. "Gerçekten ben kimseyle yatmadım." İbrahim onu belinden sertçe yatağa bastırıp umursamazca "Eğer susmazsan, ağzını tekrar bantlarım"dedi. Bu sırada onun yer yer kızarmış kalçalarına bakıyordu. Kemerle ona vurduğu zamandan kalan izler, halen tazeydi. Bu İbrahim’i yeniden tahrik ediyordu. İki eliyle kalçasını tutup ayırdı ve kayganlaştırıcıyı onun o küçük deliğine sıkmaya başladı. Konakta onun kalçalarına ilk kez dokunduğunda, onu arkasından sikmek için delice bir istek duymuştu. Ama Simya’nın hem deneyimsiz bir bakire oluşu hem de arka deliğinin darlığı onu durdurmuştu. Şimdi ise onu durduracak hiçbir sebep yoktu. İki parmağını birden arka deliğine sokarken Simya acıyla inledi. Arkası, kadınlığından da daha dardı. Onu sikmek çok zevkli olacaktı. Erkekliğini onun arka deliğine dayadı. Simya durmaksızın yalvarıyordu. "L-Lütfen yapma. Lütfen. Bu canımı çok yakıyor." İbrahim onun kulağına eğilip sıcak nefesiyle fısıldadı "Bu yalvarmaların beni durdurmak yerine daha da azdırıyor" Erkekliği tüm kayganlaştırıcıya rağmen onun arkasına girmekte zorlanıyordu. Kindar bir gülümsemeyle "Anlaşılan arkanı hiç siktirmemişsin" diyip daha sert yüklendi. Simya artık ona yalvarmaktan vazgeçmişti. Sessizce dudaklarını ısırıp onun işini bitirmesini beklemekten başka çaresi yoktu. Yine de İbrahim erkekliğinin başını onun arka deliğine soktuğunda elinde olmadan acı dolu bir çığlık attı. Sanki arkası yırtılıyor gibiydi. Bu önden olandan en az 2 kat daha acı vericiydi. İbrahim erkekliğini eliyle destekleyip onun arkasına zorla girdi. Bir doluluk hissi ve inanılmaz bir acı Simya'nın tüm bedenini sardı ve acıyla titremeye başladı. İbrahim onun acısına karşı duyarsız bu darlığın içinde gidip gelmeye çalışıyordu. Deliği penisini sımsıkı sardığı için daha derine girmeye çalıştı fakat Simya'nın dokunulmamış dar arka deligi buna imkan vermiyordu. Tüm gücüyle onu zorlayıp gidip gelmeye başladı. Simya arkasında bir yerlerin şiddetle yırtıldığını ve acıdığını hissederek acıyla haykırdı. İbrahim içinde birkaç kez daha rahatsız edici bir şekilde gidip geldikten sonra onun çığlıklarının ve dar arka deliğinin de etkisiyle kendini tutamayarak patlayarak boşaldı. Arkasına dolan sıcak meni, akan kanıyla karışırken Simya gözünden süzülen yaşlarla sessizce ağlıyordu... ... Simya, yüz üstü uzandığı yatakta kıpırdayamayacak haldeydi. Vücudu sızlayan yaraların, çiziklerin ve yırtıkların ağırlığı altında eziliyordu. Gözleri yarı açık bir şekilde, tavandaki avizeye odaklanmıştı. Zihni boşalmış gibiydi; ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Ancak bedenindeki her ağrı, ona yaşadığı gecenin acımasız gerçekliğini hatırlatıyordu. Kapının sert bir şekilde açıldığını duydu. Ses, onun düşüncelerini delip geçti. Eşiğin hemen önünde, İbrahim duruyordu. Ela bakışları odanın loş ışığında daha da sertleşmişti. Bir an için suskun kaldı, sonra elindeki kıyafetleri Simya’nın üzerine fırlattı. “Kalk,” diye sertçe emretti. Sesi soğuktu, ama içinde bastırdığı bir öfke titreşiyordu. “Giyin. Gidiyoruz.” Simya, bu sözler karşısında kısa bir an hareketsiz kaldı. Gözlerini güçlükle kırpıştırdı ve dudaklarından hafif bir inilti döküldü. Ancak İbrahim’in gözlerinde bir merhamet belirtisi görmeyi ummak nafileydi. Mecburdu. Yavaşça doğrulmaya çalıştı. Her hareketi, vücudunun başka bir noktasında acı hissi yaratıyordu. Vücudu, ona bir savaş alanı gibi geliyordu. Yatağın kenarına tutunarak oturdu ve İbrahim’in ona fırlattığı kıyafetleri elleri titreyerek toparladı. İbrahim, kapının kenarına yaslanmıştı. Gözleri Simya’nın her hareketini izliyordu. Genç kızın acıyla kıvrandığını, kıyafetlerini giymek için savaş verdiğini görüyordu. Ancak o, bu görüntüden rahatsız olmak yerine içinde arzunun yeniden kıpırdanmaya başladığını fark etti. Erkekliği yeniden sertleşmişti. Her şeye rağmen, onun bu zayıflığının ve teslimiyetinin içinde kendisini güç sahibi hissettiren ve zevk almasını sağlayan bir şey vardı. Simya’nın zorlanarak bedenini hareket ettirmesi, onun üstünlüğünü ve gücünü ona bir kez daha hatırlatıyordu. Simya, sonunda kollarını bir hırkanın içine sokmayı başardı ve ayağa kalkmaya çalıştı. Dengesini bulmak için duvara tutundu. İbrahim’in bakışlarının üzerinde olduğunu hissedebiliyordu, ama konuşmaya cesaret edemedi. “Yeterince oyalandık,” diye İbrahim mırıldandı. Ardından, kapıyı göstererek “Yürü,” dedi. Simya, adımlarını atmak için bütün cesaretini topladı. Ancak her hareketinde dizleri titriyor, kalçası ve kadınlığı acı içerisinde zonkluyordu. Kapıya kadar yürümeyi başardı, ama İbrahim’in hızlı ayak sesleriyle ürperdi. İkili, koridoru geçip dışarıya çıktıklarında gece gökyüzü tamamen kararmıştı. Rüzgar soğuk ve keskin bir şekilde yüzlerini kesiyordu. İbrahim siyah arabasına yönelirken, Simya onun peşinden yürümeye çalıştı. Ancak hareketleri ağır ve kısıtlıydı; canı çok yanıyordu. İbrahim, genç kızın yavaşlığını fark etti ve bir an duraksadı. Onun bu hali, İbrahim’e kendi gücünü bir kez daha hatırlattı. Simya’nın zayıflığı, onun kudretinin bir kanıtı gibiydi. Bu baskınlık hissi, zihninde karanlık bir zevke dönüştü. Ama bu duygu onu bir yandan da rahatsız ediyordu. Duygularını kontrol etmek için dişlerini sıktı. Arabaya vardıklarında, İbrahim direksiyona geçti. Simya ise arka kapıyı açarak kendini neredeyse bir düşüşle koltuğa bıraktı. Otururken yüzü acıyla gerildi; bedenindeki yaralar, en ufak bir harekete bile karşı çıkıyordu. Arabada keskin bir sessizlik hakimdi. Motorun sesi dışında hiçbir şey duyulmuyordu. İbrahim’in gözleri ileriye, yolun karanlığına sabitlenmişti. Simya ise arka koltukta, bu sessizlikte kendi korkularıyla baş başa kalmıştı. İçindeki huzursuzluk, her geçen saniye daha da büyüyordu. “Nereye gidiyoruz?” diye sormak istedi. Ancak sesi o kadar zayıf ve kısık çıktı ki, İbrahim onu duymazdan geldi. Simya, bu sessizliği delmeye çalışarak bir kez daha denedi: “Ne yapacaksın bana?” Bu soru, İbrahim’i irkiltti. Gözlerini bir an dikiz aynasında Simya’nın yüzüne çevirdi. Genç kızın yüzündeki korkuyu açıkça görebiliyordu. Ancak bu, onun içinde bir yumuşama yaratmadı. Aksine, genç kızın korkusu ona daha fazla güç veriyordu. “Zamanı gelince öğreneceksin,” dedi soğuk bir sesle. Simya’nın gözleri, bu yanıt karşısında bir an daha büyüdü. Belirsizlik onu boğuyordu. İçinde biriken endişe, daha önce hiç hissetmediği bir çaresizlikle birleşiyordu. Aynı anda, vücudundaki ağrılar da zihninden kopmasına izin vermiyordu. Koltukta oturduğu haliyle bile, İbrahim’in bıraktığı izlerin acısını hissediyordu. Gece ilerledikçe, araba karanlık yollarda süzülmeye devam etti. Simya, dışarıdaki manzaraya bakarak kendisini bu gerçeklikten uzaklaştırmaya çalıştı. Ancak bu mümkün değildi. Çünkü her yanına kazınan acı ve yaralar, geçmişi unutturmayacak kadar derindi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD