Bölüm 19: Çekim

704 Words
İbrahim, odadan çıktığında içinde tarif edemediği bir utanç ve arzu vardı. Bu hislerini bastırmak için aşağı inerken ağır ağır yürüdü. Mutfağa vardığında kapının hemen yanında durup, hizmetçilere bakındı. Fatma, tezgâhın başında tencereyi karıştırıyordu. İbrahim’in varlığını fark edince hemen toparlandı ve yüzüne saygılı bir ifade yerleştirdi. “Fatma,” dedi İbrahim, derin ve otoriter bir sesle. “Simya’ya yukarı bir şeyler götür. Bugün kahvaltıyı yukarda yapacak.” Fatma, şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı ama hiçbir şey sormadı. “Hemen hazırlarım, ağam,” dedi ve harekete geçti. Ancak İbrahim’in bu talimatı, onun aklında konak için yeni bir dedikodu dalgası başlatmaya yeterli olmuştu. İbrahim, mutfaktan çıkıp salona geçti. Annesi Mihriban, sabah kahvaltısı için masanın hazırlanmasını izliyordu. Onu gördüğünde, yüzüne soğuk bir ifade takındı. Son olanlardan ötürü ona olan kızgınlığı hala geçmemişti. “Kahvaltıya kalmayacağım,” dedi İbrahim, kararlı bir tonla. “İşe erken gitmem gerekiyor.” Mihriban, oğlunun bu ani mesafeli tavrını fark etse de üzerine gitmedi. “Tamam oğlum,” dedi, zorlama bir gülümsemeyle. İbrahim evden ayrıldıktan sonra, konakta sabahın dedikodu saatleri başlamıştı. Fatma, tepsiye koyduğu kahvaltıyı taşırken, diğer hizmetçiler hemen onun yanına sokuldu. “Simya’nın kahvaltısını ayağına götürmek ha?” dedi biri, alaycı bir sesle. “Demek ki İbrahim Ağa’mız bir şeylere pişman olmuş.” “Daha geçen hafta suratına bile bakmıyordu, başka karılardan çocuk peydahlıyordu” dedi bir diğeri. “Şimdi ise ona özel yemekler hazırlatıyor.” Fatma, tepsiyi taşırken hafifçe omuz silkerek konuştu. “Vallahi, ne olduysa o odada oldu. Simya, İbrahim Ağaya gece neler yaptıysa birden değer görmeye başladı.” diyip göz kırptı. Ne demek istediğini anlayan kızlar gülüştü. Konağın her köşesinde bu ve buna benzer konuşmalar devam etti. Simya, odasında sessizce kahvaltısını yaparken, bu dedikoduların farkında değildi. İbrahim, gün boyunca işte olmasına rağmen kafası başka yerdeydi. Simya’nın kasılarak inlemesi, o küçük bedeni, kıpkırmızı kalçaları, o gece hissettiği her şey sürekli zihninde dönüp duruyordu. İş yerinde kimseyle konuşmak istememiş, toplantılara bile zoraki katılmıştı. Akşam konağa döndüğünde, yüzündeki yorgunluk her halinden belli oluyordu. Yemeğe oturmadan önce, elini yüzünü yıkamak için banyoya yöneldi. Kendini toparlamaya çalıştı, ama içinde giderek yükselen duyguların kontrol etmesi çok zordu. Yemek için salona indiğinde, masanın başında her zamanki yerini aldı. Simya, birkaç dakika sonra yavaşça salona geldi. İbrahim başını kaldırıp ona baktı. Simya, sade bir elbiseyle gelmişti, yüzünde masum bir ifade vardı ama yürürken belli belirsiz bir şekilde topallıyordu ve masadaki yerine otururken yüzünü acıyla buruşturdu. İbrahim bunu fark ettiğinde içindeki bir şey yeniden kıvılcımlandı. *O acı dolu yüz ifadesi, ona o geceyi hatırlatmıştı.* Bir an için, erkekliğinin istekle kasıldığını hissetti. Arzu ve suçluluk arasında gidip gelen bir duyguyla ona baktı. Simya ise ona bakmamaya çalışarak sessizce tabağındaki yemeği yerken, İbrahim arada bir göz ucuyla onu izliyordu. O küçük ve masum bedeni, ona o kadar savunmasız ama aynı zamanda o kadar çekici görünüyordu ki içindeki gerilim iyice artıyordu. Sofrada bir süre sessizlik hâkim oldu. İbrahim, çatalını tabağına bırakıp bir yudum su içti ve gözlerini ondan kaçırmaya çalıştı. Kendi içinde bir savaş veriyordu. “Kendine gel,” diye düşündü. “Bu kıza daha fazla zarar verme.” Yemekten sonra, Simya sessizce sofradan kalktı. Kalçalarındaki ağrıyı belli etmemeye çalışarak, yavaş adımlarla yukarı çıktı. İbrahim ise yerinde kalıp bir süre olduğu yerde oturdu. Onun peşinden hemen yukarı çıkarsa, kendine hâkim olamayacağını hissediyordu. Elleriyle saçlarını geriye itti ve kendini kontrol etmeye çalışarak derin bir nefes aldı. Salonda girip biraz vakit geçirdi, kendini oyalamaya çalıştı. Gözleri saate takıldığında, zamanın istediğinden daha yavaş aktığını fark etti. Eninde sonunda uyumak için yukarıya çıkmak zorundaydı. Ama Simya o odadayken bunun kendisi için zor bir sınav olacağını biliyordu. Hele ki son yaşadıklarından sonra... Kendi içindeki bu mücadele, onu daha da huzursuz etti. O geceyi tekrar yaşamak istemiyordu ama Simya’nın varlığı, onu her geçen an biraz daha kendine çekiyordu. İbrahim sonunda dayanamayıp ağır adımlarla merdivenlere yöneldi. Her basamak, kalbindeki çarpıntıyı artırıyordu. Kapının önüne geldiğinde bir süre durdu ve derin bir nefes aldı. “Kendimi kontrol edeceğim,” diye mırıldandı ama içindeki arzu, kontrolsüz bir şekilde büyüyordu. İbrahim odanın kapısını sessizce açtığında Simya’nın küçük, narin bedeni yatağın bir köşesinde huzur içinde uyuyordu. Ay ışığı ince perdelerden süzülerek onun beyaz tenine vuruyor, yüzünde dingin bir ifade yaratıyordu. İbrahim, bu sahne karşısında içinde hem bir huzur hem de derin bir arzu hissetti. Bu arzuya yavaş yavaş teslim olurken ayaklarının kendiliğinden yatağa yöneldiğini fark etti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD