6

439 Kelimeler
♬ “Günaydın!” Mutlulukla şakıdıktan sonra her zamanki yerine, genç adamın yanına oturdu genç kadın. “Bu sabah nasılsın?” Adam eliyle 'şöyle böyle' der gibi bir harekette bulundu. Ardından başıyla onu işaret etti. Kavin de adamın yaptığı hareketin aynısını yaptı. “Ne olsun hacı? İşimiz de gücümüzdeyiz.” Onun bu tavrına biraz şaşırsa da gülmeden edemedi. Deli diye geçirdi içinden. Saf, güzel bir deli... “Ha şöyle ya gül biraz.” Bileğindeki saate kaydı bakışları. “Sabahın 7'sinde uyanmışız, binbir türlü insanın bindiği bir otobüsteyiz. İyi olmamamız için bir sebep yok, değil mi?” Kadının yaptığı tarizin farkındaydı, devam ettirip başını birkaç kere yukarı aşağı salladı. 'Tabii tabii' der gibi... Kısa bir sessizliğin ardından adam şarkı açmaya yöneldi. Kavin bunu önlemek için, “Ya şey,” diyerek araya girdi. “Ben sana bir şey sormak istiyorum aslında ama beni yanlış anlamandan korkuyorum. Sorabilir miyim?” Adam, kadının sorduğu soruyu es geçerek etrafa bakındı. Otobüstekilerin onlarla ilgilenmediğini gördüğünde Kavin'e döndü. Elleriyle, “Telefonunu verir misin?” diye sordu. Kavin başta kısa süreli bir şok yaşadı ellerine bakarken. Dün işaret dili kullanmaması biraz aklını kurcalamıştı ama şu an görüyordu ki o da biliyordu. Tahminleri doğruydu. Genç adamın konuşma engeli vardı. Sorgulamadan çıkardı telefonunu. Şifresini girdikten sonra uzattı. “Tabii, al.” Telefonun not kısmını açıp yanındaki kadının merak ettiğini düşündüğü ilk şeyi yazdı. Uzun uzadıya anlatmak isterdi bazı şeyleri ona ama işaret dilini kullanamazdı. Hem o yorulurdu, hem de karşısındaki kadın çoğunu anlamazdı. Konuşmadıkları bir ay içinde öğrenilmiş bir kaç şeydi onunkisi. Oysa adam yıllardır bununla yaşıyordu. Yazması bittiğinde telefonu Kavin'e uzattı. Kavin ne olduğuna anlam veremezken telefonunu aldı, cebine koyacağı sırada onu durduran bir şey oldu. Sıcak bir el bileğinin üstüne kapandı. Ceketine düşürdüğü gözlerini kaldırarak karşısında duran yüze baktı. Az önce adamın ileri atılması, şu an kadının ani dönüşüyle farkında olmadan fazla yakın durur hale gelmişlerdi. İkisi de anlam veremediği bu duruma kilitlenmiş gibiydiler. Adam, kadının mavi okyanuslarında boğuldu. Kadın, adamın siyah kuyularında aşağı çekildi. Yalnızca kısa bir müddet. Otobüsün aniden fren yapmasıyla öne savrulduklarında bakışmaları bölünmüş, ellerindeki temas kesilmişti. Kavin beklenmedik bu durum karşısında önündeki koltuğa çarpmıştı başını. Adamın refleksleri daha iyiydi, sabit durmayı başarabilmişti. Gülerek geri yaslandı. “Of çok sakarım ya!” Yanındaki adamın telaşına bakarken gülüşü arttı. “Ne? Bakma bana öyle, alışkınım ben. Kafam kalın benim, bir şey olmaz.” Bu söylemler üzerine başını iki yana salladı gülerek. Sahi bu, bugün kaçıncı gülüşüydü? Üstelik gülmeyi unutalı uzun yıllar olmuşken... Toparlandıklarında gözleriyle telefonu işaret etti. Kavin cebine koyduğu telefonu çıkarıp gösterdiği not kısmına girdi ve yazdığı cümleyi okudu. “Öncelikle en merak ettiğin şey ile başlayayım; adım Barış. Barış Gündoğdu.”  ♬
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE