5

494 Kelimeler
♬ O günün üstünden bir ay geçmişti. Bu süre zarfında Kavin işe giderken her zamanki yolunu kullanmış, otobüste denk geldiği adamla hiçbir diyaloğa girmemişti. Kulaklığını unuttuğu zamanlar bakışları adama kaysa da daha öncesinde yaptığı şeyi tekrarlamamıştı. Müziksiz gitmeyi tercih etmişti tüm yolu. O broşürde gördüğü numarayı aramış ve işaret dili kursuna gitmeye başlamıştı. İşten arta kalan vakitlerinde gidiyordu kursa. Öğrendiği her yeni kelimede heyecanlanıyor ve mutlu oluyordu. Adamın konuşamıyor olabileceğini düşünüyordu ki otobüsteki kır saçlı teyzeden duydukları da bu düşüncesini destekler nitelikteydi. Teyze, çok kez çocukla diyaloğa girdiğini ama onun beden diliyle onaylamak dışında hiçbir söz etmediğini söylemişti. Bu da Kavin'in bu teorisini daha çok arttırır hale getirmişti. Başta onunla iletişime geçmek için başladığı kursa sonrasında büyük bir mutlulukla gider olmuştu. Küçüklüğünden beri bir şeyler öğrenmek onu mutlu ederdi zaten. Bir yandan kursa gidiyor, bir yandan da engelli insanlara nasıl yardımcı olabileceği konusunda makaleler okuyordu. Şimdiden anlaştığı bir kurum vardı bile. Maaşının bir kısmını oraya bağış yapıyordu. Birilerinin dermanı olmadan, kendi dertleri çözülmezdi insanın. O bunu en güzel şekilde yapıyordu. Otobüse bindiğinde mutluydu. Erkenden kalkmıştı. Güzelce kahvaltısını yapmış, koşmak zorunda kalmamış, hiçbir şeyini unutmadan sağ salim otobüse binebilmişti. Birazdan yapacağı hareketin heyecanını taşıyordu içinde. Kartını okutup otobüsün içinde tanıdık yere oturmak için yöneldiğinde dolu olduğunu gördü. Adamın yanındaki boşlukta şu neredeyse her zaman denk geldiği kır saçlı teyze oturuyordu. Omuzları çökerken mutluluğu uçup gitmişti. Ve bu durum teyzenin gözünden kaçmamıştı. Bu yüzden oturduğu yerden kalkıp kızın omzuna dokundu. Ona dönen kıza içten bir tebessüm bahşetti. "Geç otur kızım." Kendisi hemen çaprazda bulunan boş yeri kapmak için hızla hareket ederken ardında ona gülerek bakan bir Kavin bıraktı. Yanında olanlardan bir haber müziğini dinliyor, dışarıyı seyrediyordu genç adam. Kavin, teyzenin kalktığı yere oturduktan sonra çantasını kucağına koyup sağ tarafına doğru döndü. Otobüstekilerin yaptığı şeyi görmesini istemedi. Kendi için değil, yanındaki için. Omzunu dürttü. Dürtülmesiyle irkilerek ona dönen adama gülümsedi. Adam ise uzun zaman sonra gördüğü bu yüzle sevinmiş fakat bu sevincini dışarıya yansıtmamıştı. Kavin ellerini kaldırarak ona işaret diliyle, "Özür dilerim," dedi ardından ellerini indirdi. Genç adam şaşırmıştı. Kaşlarını çatarak ne yaptığını anlamaya çalıştı. Kadının yüzüne baktığı için ellerini takip etmemişti. Anlamadığını düşünerek aynı hareketi tekrarladı Kavin. Bu kez anlamıştı. Yanındaki kadın işaret dili ile konuşuyordu onunla. Bunu nereden bildiğini ya da kendisinin konuşma engeli olduğunu nereden anladığını sorgulamadı. Yüzünde oluşan büyük gülümsemesiyle baktı ona. Gülüşüyle teşekkür etti, gözleriyle minnettar oldu. Böylesi ufak bir hareket, onu fazlasıyla mutlu etmişti. Kendinde ellerini kaldırıp bir şeyler söyleyecek cesareti bulamadı. Bulsaydı da bu mutluluğun üzerine kelimeleri birbirine karıştırmaktan başka bir şey yapamazdı. Sözlerden daha etkili olan bir şey biliyordu... Sol kulağındaki kulaklığı çıkarıp ona uzattı. Kavin kendi kulaklığının çantasında olduğunu biliyordu, nedense o an kendisine uzatılan kulaklığı almak daha cazip geldi. Kulaklığı alıp kulağına taktı ve adamın açtığı şarkıya kulak kesildi. Şarkının ilk cümlesi bitene kadar gözlerini, kadının gözlerinden çekmedi adam. Oysa o, şarkıyı açtığı an dışarıyı seyretmeye başlardı. Bugün bir şeyler farklıydı. Bugün gözleri bir şeyler anlatmak ister gibi bakıyordu. Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin...  ♬
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE