İKİNCİ BAHAR

3052 Kelimeler
Yazarın Anlatımından Bugün Sude ve Kemal Antalya'dan gideli tamı tamına 6 ay olmuştu. Gittikleri gün her şey öyle hızlı gelişmişti ki ertesi gün herkes kendini başka bir yerde bulmuştu. Emirhan, hakkında daha önceden tutuksuz yargılama kararı olduğu için bu kez çıkarıldığı ilk mahkemede polisin elindeki deliller de göz önüne alındığından tutuklanıp cezaevine gönderilmişti. Sinirden deliye de dönse elinden birşey gelmemişti. Hapishaneye girdiğinde bile Sude'yi ve hala onun karnında sandığı bebeğini düşünüyordu. Nerede ise bir ay kadar dışarıdan haber alamaması canını çok sıkmış ve deliye dönmesine sebep olmuştu. Sedat bey gereken yerleri devreye sokarak Emirhan'ın dışarıdan birileri ile görüşmesini bir ay kadar engelleyebilmişti; çünkü Gökçe aşireti ortalığı ayağa kaldırmıştı. Resmi ve gayriresmi yollardan Emirhan'ı oradan çıkarmanın yollarını arıyorlardı. Ellerinden geleni yapmalarına rağmen 1 ay sonra onu görebilmişlerdi. Emirhan ise görüş izni verilir verilmez ilk olarak ailesinden birinin isminin yerine Demir'in ismini vermişti. Demir, görüşe gelir gelmez de ilk sorduğu şey Sude oldu. Demir kısa bir an sıkıntı ile iç geçirip: "Ağam, Sude hanım hala akıl hastanesinde ama o gün hastaneye kaldırılmasının sebebi çocuğunu düşürmüş olmasıymış. Hastanedeki adamımız Salih söyledi. Ali o notu odasına koyduktan sonra sanırım, Sude hanım onu okuyup sinir krizi geçirmiş. O esnada da fenalaşmış. Hastaneye götürdüklerinde zaten oğlunuz yaşamıyormuş. Başın sağ olsun, ağam. Sude hanım şuan daha da kötüymüş. Dediklerine göre iyileşmesi imkansızmış." dedi Demir, üzgün bir şekilde. "Kahretsin! Benim yüzümden! Her şeyi mahvettim! O notu göndermeseydim böyle olmayacaktı. Oğlumun ölümüne ben neden oldum! Kahretsin! Sude'yi tamamen kaybettiğim yetmez gibi oğlumu da öldürdüm!" dedi Emirhan, duyduklarını sindiremeyip öfke ile konuşup kendini suçlarken. Başını ellerinin arasına alıp hırsla saçlarını çekti. Gözünden bir damla yaş düştü. Sude için mi oğlu için mi bilinmez ama belki de hayatında ilk defa canı yandığı için gözyaşı dökmüştü. İlk defa ağlamayı acizlik olarak görmedi. Ellerini yumruk yapıp masada birleştirdi. "Adamları her yerden çek! Takibi bıraksınlar. Sude bana yar olmaz artık! Yavrusu öldü. Beni sevmesi için son şansımdı oğlum. O da yok artık! Oğlumun cenazesini ne yapmışlar? " diye sordu Emirhan, çaresizlikle. "Salih alıp defnetmiş. Ağam gelirse yerini söylerim dedi. Başka bir isteğin var mı Ağam?" dedi Demir, umutsuzca. "Ne yapılırsa yapılsın en az 2-3 yıl yatarım var. Bu sürede ağalığım düşer zaten. Ben zaten bitmişim. Avukatlara söyle en az cezaya çeksinler. Gerekirse suçu üstlenecek birilerini bulun. Beni buradan çıkarın. Meydan Abdullah ile Miran'a kaldı. Gözün üzerlerinde olsun. Hapishane müdürüne sözü geçen birlerini bulun ya da para yedirin. Beni burada yaşatmaz; o Sedat şerefsizi! Önlem alın. Buraya her ay düzenli para akışını sağlayın. Burada paraya ihtiyacım olacak. Senin üzerindeki herşey dursun. Çıkınca seninle başka işler yapacağız. Sude'nin peşindeki adamları da çekin. Oğlum yoksa oda yok artık." dedi Emirhan, masadan kalkıp düşük omuzlarla hücresine giderken. Bunca şey bir kız içindi! Emirhan, Sude'yi elde etmek isterken itibarını, özgürlüğünü, ağalığını ve onun için ağalığı kadar önemli olan doğmamış oğlunu kaybetmişti. İçeride günler çabuk geçmiyordu ve bu yüzden günler hatta aylarca hayatını sorgulamıştı. Yaptığı hataları yeni yeni görüyor ama bir türlü o sarsılmaz sandığı egosu bunu kabul etmek istemiyordu. Sude'ye yaptığı bir çok şeye şimdiden pişman olmuştu. En önemlisi de onu kendine zorla aşık etmeye çalıştığı ve tecavüz ettiği için çok pişmandı. Şimdi ki aklı olsa asla bunları yapmazdı. İçeride kaldığı süre boyunca özel bir hücrede kalmıştı. Öldürülme korkusu ve takıntıları yüzünden onlarca ne üdüğü belirsiz herifle steril olmayan bir ortamda kalmak istememesi yüzünden üst makamlardan birilerine bir dünya para yedirip özel hücreye aldırmıştı, kendini. En son karar duruşmasında da deliler ortada olduğu için avukatları onu kurtaracak çözümü pekte bulamamış olmalılardı ki Emirhan, 5 yıl hüküm giymişti. İçeride yattığı süre ve iyi hal indirimi derken cezası 3 yıla düşürüldü. Bu Emirhan için de aşiret için de büyük bir şok etkisi yarattı. Mehmet Ağa, oğlunun cezası kesinleşince kapanan oteller beş paralık olan itibarlarına rağmen kendisi yaş itibariyle kalan diğer otelleri yönetecek durumda olmadığı için aşirette kendisinden sonra gelen büyük kardeşi Sadık'ın oğulları Miran ve Abdullah'ı işlerin başına getirdi. Ne kadar bunu istemese de Emirhan hapisten çıkana kadar şartlı bir şekilde Miran'dan daha akıllı ve cesur olduğunu düşündüğü Abdullah'ı Emirhan'ın yerine Ağa olarak ilan etmişti. Abdullah bu durumu öğrenir öğrenmez, kurbanlar kestirip sağa sola haber saldırıp yemekler düzenleyip aşiretin yönetimini ele aldı. Şartlı bir geçiş olduğu için yeterince sevinemese de en azından üç yıl kafası rahattı. Bu üç yıl onun istediği her şeyi yapabilmesi için yeterli bir süreydi. Abdullah'ın ağa olur olmaz ilk işi Sedat beyi ziyaret edip elini öpmek olmuştu. Sedat bey olmasa ağa olamayacağının o da farkındaydı. Abdullah, güçlü insanlarla yan yana durmanın karşısında durmaktan her zaman daha iyi olduğunu bilecek kadar akıllı bir adamdı. Sedat bey istemezse hiç birşey yapamayacağını da çok iyi biliyordu. Bu yüzden Sedat beyle bazı konularda ortaklık bile yapmak için hazırlıklara başlamıştı. Abdullah, başa geçer geçmez kapanmayan bütün otellerinin yönetiminde değişikliğe gitti. Güvendiği kişileri otellere yönetici atarken özellikle Emirhan'ın ayakçısı olduğunu bildiği Demir'i Antalya'dan uzaklaştırmak için Trabzon'daki otele yönetici olarak atadı. Demir gitmek istemese de Ağa'nın sözünü ikiletemedi. Abisi Miran'ı Erzurum'daki otele yönetici olarak gönderdi. Miran buna çok sevindi. Memlekete gitmeyi hep çok istemişti. Sedat bey, her şey planladığı gibi gitsin diye elinden gelenin fazlasını yapmıştı. Onca çaba onca emek boşa gitmemişti. Emirhan'ı sonunda parmaklıklar ardına tıkmıştı. Sude ve Kemal'i de Antalya'dan uzaklaştırmıştı. Bütün bunlar olup biterken durup dinlenmemişti. Sude'nin hastanede olduğunun sanılması için ara sıra Suzan, gençler ve Murat beyle hastaneye gidiyorlardı.Bu esnada Sude'nin durumunun çok kötü olduğu ve ailesinin bile onu görmesinin yasak olduğu dedikodusunu yaydı. Emirhan'ın adamları bunları duyup Demir'e anlatmıştı, bile. Sedat bey, sıkça gittiği hastanede Aylin hanımla sürekli bir araya geliyordu. Sude'nin durumu konusunda hastanede dedikoduları yayan Aylin hanım olmuştu. İş birlikleri sırasında Sedat bey, kendisine çok ilgili davranan Aylin hanımın neden böyle davrandığını anladığında ondan geride durmak istedi. Aylin hanım bunu farkeder etmez onunla konuşmak istedi. Odasına davet ettiği Sedat beyin karşısına geçip: "Sedat bey biliyorsunuz. Bugüne kadar size hiç yalan söylemedim. Hatırlar mısınız bilmem ama bana bir gün neden evlenmediğimi sormuştunuz. Bir tek o zaman yalan söyledim size. Çünkü ben sizi ilk gördüğüm gün size aşık olmuştum." dedi, Aylin hanım. Sedat bey duyduğu şeyle şaşkına uğradı. Öyle şaşırmıştı ki ne diyeceğini bilemedi. Onun durumunu anlayan Aylin hanım işini kolaylaştırdı. "Birşey demene gerek yok. Ben Defne'ye aşık olduğunu bilmiyordum. Ona acıdığını ve bu yüzden tedavi ettirmek istediğini sanmıştım. Senin ona olan aşkını onunda sana olan hayranlığını görünce senin mutlu olman için sadece Defne ile ilgilenip onu iyileştirmek için gecemi gündüzüme kattım. Senin mutlu olduğunu görmek bana yetti. Defne'nin yerinde olmak senin sevdiğin kadın olmak istedim ama yine de mutlu olmanız için sustum. Yıllarca Defne ile dostluğumuz hiç bitmedi. Senin sevginin onu nasıl iyileştirdiğini gördükçe senin tarafından sevilmenin ne kadar güzel birşey olduğunu düşünürken hiç kimseyi senin yerine koyup sevemedim. O yüzden de hiç evlenmedim." dedi Aylin hanım, Sedat beyin yüzüne bakmadan sıkıntılı bir nefes vererek. "Ben... Şey. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Ben özür dilerim. Çok üzgünüm." diyebildi, Sedat bey. " Neden özür diliyorsun? Sen birşey yapmadın ki! Ben sadece sevdim. İnan ki Defne ile evliliğinde Kemal doğduğunda çok mutlu olanlardan biri de bendim. Seni mutlu eden herşey beni de mutlu etti. Sana demek istediğim şey şu ki. Defne öldü ama sende onunla birlikte öldün. Sence de artık tuttuğun yasın bitmesi gerekmiyor mu? Bize bir şans veremez misin?" dedi Aylin hanım, bu kez Sedat beyin gözlerinin içine bakıp sevgi direnirken. Sedat bey, Aylin hanımın dedikleri ile yutkundu. Defne ölmüştü. Evet! Defne ölmüştü ama kalbindeki aşkı ilk gün ki gibi tazeydi. Sedat bey, Aylin hanıma karşılık vermenin Defne'ye ihanet olduğunu düşünüyordu. Aylin hanımın bunca yıl fark etmediği o saf aşkına saygı duyuyordu ama ona karşılık vermeyi düşünmüyordu. Onun düşünceli halini gören Aylin hanım söze girdi: "Biliyorum, şimdi içinden muhakeme yapıyorsun. Defne'ye ihanet etmek istemiyorsun. Bunu da biliyorum. Yine de bir düşün. Defne senin kendini herkes için bu kadar feda ederken kendine karşı çok duyarsız olmanı ister miydi? Benim tanıdığım Defne senin mutlu olman için gerekirse evlenmeni başka birini sevmeni bile isterdi. En azından bana öyle söylemişti, son konuşmamız da." dedi Aylin hanım, Defne ile aralarındaki konuşmayı ifşa ederken. Sedat bey duyduğu şeyle yerinden biraz doğrulup Aylin hanıma baktı merakla. "Defne... Defne sana ne dedi, ne zaman konuştunuz?" dedi, yutkunarak. "Ölmeden bir ay önceydi. Ankara'ya gelmiştim. Sanırım sen Ankara'da değildin. Defne, beni arayınca Ankara'da olduğumu öğrendi. Çok sevindi, davet etti. Bende kıramadım, malum hastalığı yüzünden ona birşey olmadan son kez görmek istedim. O son görüşüm oldu, zaten. " dedi Aylin, geçmişe dalmışken. "Benim haberim yok. Senin bize geldiğinden bana bahsetmedi. " dedi Sedat bey, sesi kısılmış bir şekilde. "Bilmiyorum ama o gelişim de bana çok yaşamam ben. Sedat ve Kemal'in mutlu olduğunu bileyim, bu bana yeter. Ben ölünce kendini cezalandırır gibi yalnız kalmasını istemiyorum. Benden sonra umarım birini sever hatta evlenir. Onun mutlu olacağını bilirsem benden sonra gözüm arkada kalmaz dedi. Bu dediklerine saşırsam da birşey diyemedim ama o bana bakıp daha da şaşıracağım şeyi söyledi. Senin Sedat'a aşık olduğunu biliyorum. İnkar etmek istedim ama beni susturdu. Bir kadın aşıksa eğer aşk ile bakan başka bir kadını farketmemesi imkansız. Sana kızmıyorum. Aksine ona olan aşkın benim işimi kolaylaştıracak. Sedat'ı bir tek sana emanet edebilirim. Senin onu çok sevip mutlu edeceğini biliyorum dedi." dedi Aylin hanım, arada Sedat beyin tepkisini ölçer gibi bakarken. Sedat bey duyduklarının şokunu yaşarken önce Defne'nin söylediklerine inanmak istemedi. Resmen onu kendini iyileştiren ve dostu olan kadına bırakmıştı. Onun görmediğini görüp Aylin'in ona bakışını yakalamış ama ne dostluğunu bitirmiş ne de Sedat'a bir gün bu konuyu açmıştı. Defne'ye olan aşkı biraz daha artarken aynı zamanda onu başka bir kadınla düşünmüş olmasına üzülmüştü. O olsa karısını asla bir erkekle yan yana düşünemezdi. "Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Nasıl olur?" diye bildi Sedat bey. "Ben de senin gibi itiraz ettim ama bana kızdı. Senden başka kimseye güvenemem dedi. Ben onun yaşayacağını böyle konuşmamasını söyledim ama beni dinlemedi bile. Ben o sıralar Ankara'ya da seni görmeden daha kolay devam ederim düşüncesi ile yurtdışında görev almak için bakanlığa gelmiştim. Onlar da kabul ettiler. Defne'nin vurulduğunu öğrendiğimde seni aramıştım zaten. O zamanlar İngiltere'deydim ve senin nasıl acı çektiğini hissetsem de işimden dolayı gelemedim. O süreçte yanında olmayı çok isterdim ama olamadım. Özür dilerim. " dedi Aylin hanım, gözleri dolu dolu. "Sen ne zaman ihtiyacım olsa yok demedin. Hem karımı iyileştirdin hem de Sude'ye yardım ettin. Özür dileyecek biri varsa o da benim. Senin sevgini farketmedim. Ben gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum. " dedi Sedat bey, kafa karışıklığı ile. " Senden hemen birşey beklemiyorum. Kendini bu kadar kasma lütfen. Bana aşık olmanı bekliyorum zaten. Tek istediğim ömrümün bundan sonrasını seninle geçirmek. Lütfen, izin ver." dedi, Aylin hanım. "Ben bu konuyu biraz düşünsem olur mu? Defne'ye ya da sana haksızlık yapmak istemiyorum. " dedi, Sedat bey, kendini köşeye sıkışmış hissederken. "Tabi ki. Karar senin. Ben, hep burada seni bekliyor olacağım." dedi Aylin hanım, ayağa kalkıp onun yanına gelmişken. Sedat bey de ayağa kalkıp onun ile odadan dışarı çıktı. Odadan çıkar çıkmaz kalbine saplanan ağrı ile sendeledi. Derin nefes almaya ihtiyacı vardı. Defne'nin böyle birşeyi nasıl düşündüğünü hala aklı almıyordu. Sedat bey, gömleğinin en üst düğmesini açtı, titreyen elleri ile. Çok fazla uzaklaşamadan olduğu yere yığıldı. Etrafta bunu gören hemşire ve diğer insanlar hep bir ağızdan konuşmaya başlayıp Sedat beye yardım etmek için koşunca Aylin hanım dışarıda ne olduğuna bakmak için odasından çıkar çıkmaz yer de yatan Sedat beyi gördü. O an bütün sakinliği gitti. " Ambulans çağırın! Kalp krizi geçiriyor olmalı!" diye bağırıp yanına koşup dizinin üzerine yanı başına çöktü. "Sedat! Lütfen! Gözlerini aç! Özür dilerim!" deyip üzgün bir şekilde nabzını kontrol etti. Kalp krizi geçirdiğini anlayınca kalp masajı yaptı. Sedat kendine gelene kadar ambulans geldi. Hayati tehlikesi devam eden Sedat beyi ambulansa aldılar. Aylin hanım da hemen yanına bindi. Elini tutup gözyaşı dökerken Sedat beyin daha önce kalp krizi geçirdiğini ve anjiyo olması gerektiği halde olmadığını söyledi. Hastaneye yetiştiğinde daha önceden durumu ile ilgili bilgi verilen Sedat bey, doktorlar tarafından acilen ameliyathaneye alınmıştı. Sedat bey anjiyo olup yoğun bakıma alındı. Bu süreçte Aylin hanım yoğun bakımın önünden ayrılmadı. Onun için o kadar çok endişelenmişti ki kendini suçlu hissediyordu. Onu bu nedenden dolayı zorlamanın böyle bir sonuç doğuracağını akıl edememişti. Sedat beyi arayan Ali Fırat'ın telefonunu açıp uygun bir dille durumu anlattığı gibi kısa bir sürede herkes hastaneye gelmişti. Sedat beyi babası gibi seven Ali Fırat'ı sakinleştirmek Selda ve Hülya'ya kalmıştı. Kürşat ve Uğur'da endişeliydi. Kemal'de yokken Sedat beye birşey olsa Kemal'e bunu nasıl açıklayacağız? Kemal'in yerini bile bir tek o biliyor diye düşünüyorlardı. Suzan ve Altan'da duyar duymaz hastaneye gelmişti. Onu sevenler yoğun bakım önünde onun iyileşmesi için dua ederken Sedat bey, rüyasında Defne'yi görüyordu. Defne onun elini tutup: "Daha kavuşmamıza çok var, aşkım. Lütfen, dediğimi yap ve geri dön! Kendi yoluna bak! Oğlumu kurtardığın gibi kendini de kurtar! Benimle birlikte öldüğünü sanıyorsun. Yaşaman lazım. Yeniden sev; yeniden tutun hayata! Bunu senden ben istiyorum. Seni mutlu görmek istiyorum, aşkım. Hadi git! Seni azad ediyorum, sevgilim!" deyip gülümseyerek ondan uzaklaştı. Sedat bey, gözünü açıp etrafa bakınca hastanede olduğunu anladı. Bu duruma nasıl geldiğini hatırlamaya çalıştı. Defne'nin yüzünü görmüş ve onun elini tutmuş olmanın verdiği heyecan söylediklerini hatırlayınca yerini üzüntüye bırakmıştı. Vücuduna bakıp kalple ilgili bir operasyon geçirdiğini anlayınca yerinden kımıldamadan ona birşey olsa Kemal'in kimsesiz kalacağını düşündü. Bu onu daha da üzmüştü. Ardından Aylin'in o tam olarak kendini kaybetmemişken yanı başına çöküp onun için nasıl endişelendiğini hatırladı. Bunun için düşünmenin şuan uygun zaman olmadığını bilse de yine de düşünmekten kendini alamadı. Defne öleli üç yıldan fazla olmuştu ve o öldüğünden beri kendisini dünyevi zevklerden uzak tutmuştu. Hayatının yegane sebebi oğlu Kemal olmuştu. Kemal ona kızgın ve kırgınken bile gözünü üzerinden ayırmamıştı. Defne'nin Aylin'e söylediklerinin yalan olmasını dilemişti. Rüyasında bile kendine yeniden sev diyen kadını anlamaya çalıştı. O da kendisine birşey olsa sevdikleri mutlu olsun isterdi ama böyle birşey söyler miydi bilemiyordu. Aylin, başarılı, güçlü, alımlı, ağırbaşlı, kendini bilen, gerçekçi bir kadındı. Onun yanında dursa belki de kendisini daha güçlü hissederdi. Kaç yıldır yalnız olmak ona bu kadar kötü gelmemişti. Aylin ondan kendisine aşık olmasını da beklemiyordu, ayrıca. Bu şekilde Defne'ye de ihanet etmemiş olurdu. Yine de onca yıl sessiz sedasız kendisini sevmiş ve bu sebepten evlenmemiş, anne olma şansını bile kaybetmiş bir kadına seni sevemem istiyorsan böyle birlikte olabiliriz demenin de haksızlık olduğunu düşündü. Daha fazla bunu düşünmek istemedi. Çünkü her düşünmek istediğinde kalbine ağrılar saplanıyordu. Onun uyandığını anlayan hemşire doktoru çağırdı. Doktor kontrolünden sonra sorun olmadığını ama dinlenmesi gerektiğini söyleyen doktor ona normal odaya aldırdı. Yoğun bakımdan çıkarken çok fazla kişinin kendini orada beklediğini gören Sedat bey yalnız olmadığını anlayıp içten içe buna sevindi. Onun gözüne hep güçlü sarsılmaz gördüğü Aylin çarptı. Ona pişmanlık belirten bir bakış atan kahrolmuş halini görünce Aylin'in sevgisinden bir kez daha emin oldu. Ona iyiyim bakışı atıp odaya alındığında kendini üzerinde yılların yorgunluğu varmış gibi hissediyordu. İlaçların da etkisi ile uyuyakaldı. Doktordan Sedat beyin gayet iyi olduğunu duyunca herkes rahat bir nefes almıştı. Geç saatlerde herkes bir bir evlere giderken Aylin hanım ben buradayım merak etme sen git dediği Ali Fırat'ı da eve gönderip Sedat'ın odasına girdi. Uyuduğunu görüp sessiz olmaya çalışarak hemen sol tarafına çektiği sandalyeye oturdu. Onun bu halsiz halini görmek hiç ona göre değildi. Sedat'ı hep güçlü ve ayakta görmüş olduğu için bu hali ona çok zor gelmişti. Uyandırmadan elinden tutmak istedi. Çünkü uyanık olsa bunu asla yapamazdı. Sol elini incitmeden tutup büyük eli nispeten küçük olan ellerin içine bıraktı ve okşadı. Bu temasla kendine gelen Sedat bey yanındakinin kokusundan Aylin olduğunu anlayıp gözlerini açmadı. Ona ne demesi gerekiyordu bilmediği için sadece uyuyormuş gibi yattı. "Seni böyle göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Böyle olacağını bilsem Defne'nin ricasina rağmen aşkımı kalbime gömer yine susardım. Çok özür dilerim, Sedat. Sana birşey olmasına katlanamam. Çok şükür Rabbim seni bana ve Kemal'e bağışladı. Lütfen, çabuk iyileş. " dedi Aylin, gözlerinden bir damla yaş düşerken. "Bana iyi bakarsan neden iyileşmeyeyim ki?" dedi Sedat bey, dayanamayıp gözlerini açarken. Aylin hanım uyandığını farketmediği için irkilip elini çekmek istedi. Sedat bey elinin içinde yerini almış olan küçük eli bırakmadı. Muzip bir şekilde Aylin'e baktı. "Ağlama, lütfen! Benim için yeterince üzüldün. Bundan sonra üzülmeni istemiyorum. Ben düşündüm. Denemekten zarar gelmez, bence. " dedi Sedat bey, onun tepkisini ölçmek için bakarken. "Haa! Yani, bu... Evet mi demek?" diye kekeleyerek şaşkınlığını üzerine atamadan bir Sedat'ın gözlerine bir de ellini tutan ele baktı. Sedat, onun bu şaşkın ve sevimli hallerine gülümsedi. Aylin hanımı ilk kez böyle hastanedeki hallerinden farklı görüyordu. "Evet. Teklifinizi kabul ediyorum hanımefendi. Vazgeçtiyseniz bileyim." dedi sorgularcısına Aylin'e bakarken. Durumun heyecanını atlatan Aylin hanım o eşsiz gülümsemesini bahsetti. Sedat, ilk defa onun bu kadar güzel güldüğünü farketti. O da gülümsedi. Aylin, Sedat'ın elini daha sıkı tuttu. "Tabi ki geçerli. Seni sonsuza kadar beklerim ama sen yine de o kadar uzun bekletme. Seni çok seviyorum. " dedi Aylin, mutlulukla. Bu itirafı beklemeyen Sedat, ne diyeceğini bilemedi. Onun elini okşayıp gülümsedi. Aylin hanım bu kadarını bile beklemiyorken ondan Seni seviyorum lafına karşılık beklemenin doğru olmadığını düşünüp gülümsedi: "Merak etme. Kendini kasma benim yanında. Bu kadarını bile beklemiyordum. O yüzden böyle birşey söylesen de ben inanmam. İçinden geldiği gibi davran benim yanımda. Sen bile isteye beni üzmezsin. Mecbur bir süre benim sevgimle yetineceğiz. " deyip sesli güldü, Aylin hanım. "Çok teşekkür ederim. Senin en çok bu anlayışlı ve ılımlı yanlarını seviyorum. Bu duruma alışmak için bana biraz zaman ver." dedi Sedat bey, mahcup bir şekilde gülümseyip. "En azından sevdiğin yanlarım var. Buna da şükür." dedi Aylin, Sedat'a muzip bir gülüş bahşederken. İkisi birden gülüp bir süre sohbet ettiler. Birbirlerini tanımak adına kısa bir süre sohbet ettikten sonra Aylin hanım Sedat beyin dinlenmesi gerektiğinin bilincinde odanın ışığını kapatıp onun yanındaki boş yatağa geçip uzandı. Sedat bey ise Aylin hanımın sandalyede rahatsız bir şekilde başını beklemeyeceğinden emin olduktan sonra iyi geceler dileyip gözlerini kapattı. Sedat bey ertesi gün hastaneden taburcu oldu. Aylin, Sedat beyin her ihtiyacı ile birebir ilgilendi. Onu beş dakika yalnız bırakmadı. Ona sağlıklı yiyecekler pişirdi. Sedat bey kendisinin etrafında pervane olan bunun için ondan sadece sevgi bekleyen kadının yanında huzur bulduğunu hissediyordu. Defne ile ilgili gördüğü rüyayı Aylin'e hiç söylemedi. Söylemeye de niyeti yoktu. Bu 4 ay zarfında birbirlerine öyle alışmış öyle benimsemişlerdi ki birbirlerini ikisi de en küçük bir boşlukta hemen diğerini arayıp ne yaptığını merak eder olmuştu. Sedat bey yeniden sevmeyi deniyor, Aylin hanımsa yıllarca içinde sakladığı sevginin karşılık bulması ile mutlu mesut kendine daha bir özen gösteriyordu. Sedat bey bu ilişkinin ciddiyete binmesini istiyordu fakat Defne'den sonra başka birini yatağına, kalbine ve aklına aldığında buna pişman olmayacağından emin olmak istiyordu. Aylin hanım da onun yaşadığı bu zor sürecin farkında olup onun kendisinden emin olmasını bekliyordu. Belki Kemal gitmişti ama Sedat bey yalnızlığına eşlik edecek en güzel ve en değerli şeyi bulmuştu. Sedat bey resmen ikinci baharını yaşıyordu. Belki evlenirlerdi, kim bilir?
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE