1. Bölüm
Hye elindeki telefonu sert bir şekilde duvara çarparak sakinleşmeye çalıştı. Kuzey Kore’ye taşınalı tam on yıl olmuştu. Kendi memleketinden kaçar gibi ayrılmıştı. Üstelik bu ülkede ilk aylarda sürekli dışlanmış ve psikolojik eziyet görmüştü. Kim bilebilirdi ki ülkenin vatandaşlığına kendi isteği dışında vatandaşlık alacağını.
Başta buna çok sevinse de şimdi lanetler yağdırıyordu. İstemediği bir şeye zorlanmak hayatında en nefret ettiği şeylerden biriydi. Güney’den Kuzey’e kaçarken ardında sadece ilgisiz bir baba bırakmıştı. On yıl içinde oldukça zor şeyler atlatmış ama yılmayarak hayatını kazanmayı başarmıştı. Belki başta pes edip ülkesine Güney Kore’ye dönseydi bu dertler başına açılmayacaktı. Bu yıl çıkan kanuna göre kadınlar 27 yaşında erkekler de en geç 30 yaşında evlenmek zorundaydı. Ve bu kanuna uymayan kişi hapse atılabilecekti. Hye tekrar saçlarını sinirle karıştırmıştı. Bu lanet kanunda neyin nesiydi. 27 olmasına az kalmıştı. Birkaç ay içinde kanunen yaşını dolduracaktı. Henüz evlenmek gibi bir niyeti yoktu. Vatandaşlık aldığında başına bunun geleceğini bilseydi o kadar sevinmezdi.
Ofisinin penceresinden bakarken hayatına müdahale edebilecek bir adamı istemediğini düşünüyordu. Buna asla izin veremezdi. Üstelikte bir Kuzey Koreli adamın hayatına müdahale etmesine dayanamazdı. Devlet o kadar ileriye gitmişti ki herkesin bir listesini almış çöpçatan birimleri kurarak statüye uygun evlilik görüşmeleri ayarlıyordu. Hye iş stresi yüzünden kendisine bile zaman ayıramazken nasıl olurda bu işler ile uğraşabilirdi. Kısa kesilmiş saçları omzuna kadar inmiyordu. Uzun buyu ile sırtından bakıldığında erkeğe bile benzeten oluyordu.
Tüm randevularını iptal ettirmiş ve görüşme için kendisine sunulacak kişileri seçmeye gitmek için çöpçatan bürosuna gitmişti. Masa başında oturan adam Hey’ye şaşkınlık ile bakmıştı. Hye kısa saçları ile sırtından ne kadar erkek gibi görünmeye çalışsa da adam kısa saçın bir kadına bu kadar yakışmasını haksızlık olarak görmüştü. Hye oldukça kadınsı bir hava yayıyordu etrafına. Adam boğazını temizleyerek söze girdi.
“Evet sizi dinliyorum… “ Hye içinden homurdanarak adamın gözlerine gözlerini dikerek konuştu.
“Devletin saçmalıkları ile uğraşıyoruz işte.” Adam onun ne dediğini anlamamıştı.
“Anlayamadım… “ Hye hemen ifadesini değiştirerek gayet ciddi bir ses tonu ile ona cevap verdi.
“Ben evlilik görüşmesi için gelmiştim…”
“Onu anladık, buraya geldiğinize göre, isim ne?“ Adamın ters sözleri ile sinirlenmişti Hye ama belli etmemişti.
“Şu yaş sınırlamasını atlatmanın bir yolu yok mu?” Hey’nin ani sorusu adamı güldürmüştü.
“Neden, hep bekâr mı duracaksın. Bu güzel vücudundan birinin faydalanması güzel olmaz mı?” Hye adamın sözleri ile kıpkırmızı olmuştu. O an yapabilse utancından yerin dibine girebilirdi. Kendisini toparlamaya çalışarak.
“Ben çifte vatandaşım. Bu kanun neden bizi de etkiliyor anlamış değilim.”
“O zaman ülkene geri dön. Ama orada da bu kanun geçerli…”
“Ne? Ama bu nasıl olur?” Hye hayretle adamın yüzüne bakmıştı. Adamın ifadesinde şaka yaptığına dair hiç belirti yoktu.
“İstersen gidebilirsin?”
“Bu imkânsız… Bu nasıl olur?”
“Denemek ister misin? Elindeki dosyayı artık alabilir miyim?” Adam Hey’nin elindeki bilgileri almıştı. Acemice hazırlanan tanıtım yazısı Hey’nin farklı kişiliğini adama aksettiriyordu. Adam kaşını kaldırıp Hye ye bakınca Hye tedirgin olarak boğazını temizledi.
“Bir sorun mu var?”
“Burada yazanlar doğru mu?” Hye biraz gerilerek adama cevap verdi.
“Evet neden?”
“Sadece tipin bu kadar fakir olmadığını çağrıştırıyor…”
“Öyle mi işte bu büyük bir iltifat teşekkürler. En azından tipim fakirliğimi kurtarıyor. Umarım statüme uygun biri bulabilirim…
“Neden? Zengin bir koca ayarlayabilirim sana.” Hye şaşkınlık ile adamın açık sözlülüğüne tepki vermişti. Yutkunarak adama hemen itiraz etmişti.
“Ben… Ben istemem… Benim statümde olsun yeter.”
“Bu hayatının fırsatı olabilir.”
“İstemez dedik ya! “ Adam Hey’nin ani çıkışı ile gerilemişti. Birden kahkaha atarak genç kızı şaşkına uğratmıştı.
“Anlaşılan tok gözlüyüz? Bu iyi bir erdem eminim mutlu olacaksın.”
“Ne demezsin…”
”Evlenmek istemiyor gibi bir havan var?”
“Burada kaç kişi tanımadığı biri ile evlenmek ister ki?”
“O zaman kendine bir sevgili yapsaydın da buraya kadar gelmeseydin. “ Hye sinir ile dişlerini sıkmıştı. Nefesini salarak ”Bu kadar aşağıladığınız yeter. Siz burada insanları utandırmak için durmuyorsunuz. Şimdi işinizi yapın ve bana bir aday gösterin,” diye yerinde doğrulmuştu.
“Oho küçük hanım sakin ol bakalım. Şuanda benim elimde olduğunu unutma. İstersem sana çok adi birini bulabilirim. “ Hye gözlerini büyültmüştü.
“Ne? Bu çok saçma…”
“Neden olmasın. Bunu birkaç kez yapmıştım…” Hye iyice sinirlenmişti. Canı oldukça sıkılmıştı ve bu adamın şaka yapmadığını anlayacak kadar da insanları tanımıştı. Üstelik çifte vatandaş olması bu adamı yapmak istediğine körükleyebilirdi. Bunu kaldıramazdı. Kendi ülkesine dönse acaba ne olurdu. En azından ülkesinden biri ile evlenirdi ve bu saçmalıktan kurtulurdu. Sonra aklına gelen şey ile gülümsedi.
“Vatandaşlıktan çıkmak için ne yapmalıyım?” Adam kısılı gözleri ile Hey’ye bakarken Hye çıldırmamak için tüm çabasını gösteriyordu.
“Bunu yapamazsınız.”
“Neden? Ben girmek istemedim vatandaşlığa…”
“Ne?” Adam Hey’nin sözleri ile ilk kez şaşırmıştı.
“Neden şaşırıyorsunuz ki? Benim isteğim dışında vatandaşlığa alındım ve şimdi de bu şekilde evlenmek sinirimi bozuyor.”
“Vatandaşlık için sen başvurmadın mı?”
“Hayır vurmadım…”
“Ama bu imkansız. Yani şahsi olarak başvuru yapmanız gerekiyor. Ya da evli…” Adam aklında ki düşünce ile duraklamıştı.
“Neden bana öyle bakıyorsunuz?“ Adam sinsi bir şekilde gülümseyerek kıza cevap verdi.
“Siz evlisiniz değil mi? Beni denemek için buradasınız?”
“Ne? Bu çok saçma. Ben evli olsam burada işim ne?”
“Üzgünüm ama bunu araştırmamız gerek.”
“Araştıracak mısınız? Evli olsam bilmez miydim?”
“Bunu benim sormam gerekmez mi?” Hye kısa saçlarının dibine ellerini geçirerek çekiştirmeye başlamış bir yandan da adama itiraz ediyordu. Aslında neden vatandaşlığı aldığını biliyordu ama bundan emin değildi. Hey’nin annesi de Kuzey Koreli bir kadındı ve daha Hye dört yaşında iken ölmüştü. Annesinin ailesinden küçük bir ev kalmıştı Hye’ye. O eve güvenerek hiç bilemediği bu ülkeye taşınamaya cesaret edebilmişti. Ama sonucunun bu olacağını bilmiyordu.
Miras yolu ile kendisine kalan bu ev tabuda adının geçmesine ve dolayısı ile annesinin kökleri sayesinde çifte vatandaş olmuştu. Bu onun ülkede rahat hareket etmesini sağlasa da şuanda bu rahatlığın hiç önemi yoktu. Üstelik bu yöntem ile evlenmek… Evlenmek istemeyen Hye için işkence gibiydi. Adamın elindeki büyük ve kalabalık sayfalı defteri hızla çeken Hye adamın şaşkın bakışları arasında oradan uzaklaşırken adam arkasından bağırıyordu.
“Hey, O defteri götüremezsin.”
“Merak etme yarın sana geri getireceğim. Daha fazla senin saçmalıklarına katlanamam.”
“Sen kendinden büyüğün ile nasıl böyle saygısız konuşabilirsin?”
“Saygısız! Sizin yaptığınız saygısızlığın yanında benim ki çok basit kalır.” Hye arkasını dönüp giderken adam gülümseyen yüzü ardından bakıyordu. Bu gülüş hiçte hayra alamet değildi. Hye bir an ürperdiğini hissetmişti. Arkasına döndüğünde adamın hala kendisini izlediğini fark edince gerçekten korkmuştu. Bu adam her şeyi yapabilirdi.
Hye oradan uzaklaşırken dalgın bir şekilde arabasını geçtiğini bile fark etmemişti. Bir süre ilerledikten sonra yolun yarısına geldiğinde aklına arabası gelmişti. Sinirlenen Hye geri dönmek yerine iş yerine gitmiş ve adamın elinden zorla aldığı deftere göz atarken bir yandan da yardımcısına arabasını alması için birini göndermesini söylemişti. Genç kız Hey’nin ne yaptığını fark edince şaşkınlık ile sormuştu.
“Siz evlenmeye mi karar verdiniz?”
“Başka şansım var mı ki?”
“Anlamadım?”
“Yakında 27 olacağım ve kanunu biliyorsun.” Kız başını onaylar gibi Hey’ye sallamıştı. Onun için üzülmeye başlayan genç kız Hey’nin büyük dikkat ile seçim yapmasını izliyordu. Hye kendi kendine… ”Bu olmaz… Bu kel… Bu çok şapşal bakıyor… Bu hiç olmaz göbeği var… “ Hye son adamın göbeğinden bahsederken iğrenmiş gibi yüzünü buruşturunca yardımcısı ister istemez gülmüştü.
“Efendim siz bu şekilde seçemezsiniz.“ Yardımcısına bakan Hye gülümseyerek kıza bakmıştı.
“Haklısın.” Tekrar başını öndeki göbekli adamın boy fotoğrafına çevirince aklına yıllar sonra ilk kez babası gelmişti. Onun da göbeği vardı ve Hye onunla oynamaktan küçükken ne kadar hoşlandığını hatırlayınca midesine kramp girdiğini hissetti. Oysa çok sevimli duruyordu.
”Sen çıkabilirsin Soa…”
“Peki efendim.”
“Bana efendim deme, sana iki yıldır öğretemedim.”
“Peki efendim…”
“Soaa…” Hye uyaran bakışlar atarken yardımcısına kız kıkırdayarak odadan çıkmıştı. Hye ise devlet meselesi gibi fotoğraflara ve adayların özelliklerine bakmaya devam ediyordu. Liste oldukça kalabalıktı. İçlerinde bir hayli zengin olan adaylar bile vardı. Hatta bir tanesinin zenginliği ile dudağını ısırmıştı. Elinde olmadan ”Madem bu kadar zenginsin neden çöpçatan birimine gidiyorsun ki be geri zekâlı. Paran ile istediğini elde edebilirsin,“ diye söylendi. Hye sonradan sözlerine inanamayarak başını iki yana sallamıştı. Kendisini şu iki günde tanıyamıyordu. Bu kadarı ona fazla gelmişti. Bir an önce evine gidip köpeği ile oynamak istiyordu. Hava kararmak üzereydi. Ofisten çıkarken arabasını getiren görevliye bakmıştı. Genç adam Hye ye bakarak ”Arabanız efendim,” dediğinde genç kız anahtarı alarak kaşları çatılı bir şekilde adama bakmıştı.
“Bana efendim deme Hong Jun.”
“Peki Hye Hanım.“ Hye gülümsemişti. Onlara ne söylerse söylesin asla samimi olmuyorlar ve şımarmıyorlardı. Elini Hong’un omzuna koyarak hafifçe iki kez vurmuş ve az önce Hong’un indiği arabanın şoför koltuğuna geçmişti.
“Teşekkürler, sende gidebilirsin.”
“Peki,” Hye arabasını kalabalık caddeye sürerken yan koltuğa bıraktığı, hala yarısına bile gelemediği büyük deftere bakmıştı.
“Ne kadar çok bekâr adam var böyle…” Hye sonra aklına gelen şey ile gülmüştü. “Bu özellikler ile bekâr kalmamalarına şaşmamalı. Şuana kadar adam akıllı birini bulamamıştı listede. Zengin istemiyordu. Böylelikle istediği gibi kocasını yönlendirebilirdi. Hayatına karışılmasından nefret eden Hye, dalgın bir şekilde kırmızı ışıkta geçerken karşıdan geçen arabayı son anda fark ederek ani fren yapmıştı. Siyah çamlı lüks arabadan çıkan şoför sinirlenerek Hey’nin arabasına yaklaşmıştı.
“Seni çatlak kadın neden kurallara uymuyorsun ha?” Hye başını ani fren ile direksiyona saklamış ve kazayı görmek istememişti. Ama çarpma sesi de duymamıştı. Derin bir nefes alan Hye, son anda önündeki arabaya çarpmaktan kurtulmuştu. Adamın sesine karşılık kahkaha atan Hey ”Ucuz atlattın kızım. Ahh nerede ise arabanın pestili çıkıyordu.” Dedi. Adam iyice sinirlenerek gülen Hey’ye bakmıştı.
“Sen bir de gülüyor musun?” Hye adama başını çevirerek tek kaşını kaldırarak bakmıştı. Adamı duymayan Hye kısık bakışlar ile ona bakmıştı.
“Bir şey mi dediniz?” Hye’nin sert bakışları ve imalı sesi yüzünden adam yutkunmak zorunda kalmıştı. Koca adam bir kadının bakışları altında eziliyordu resmen. Kendisini toparlayan adam daha sakin bir ses ile Hye’ye cevap verdi.
“Kırmızıda geçtin ve nerede ise bizi eziyordun.”
“Hah şöyle biraz daha kibar olursan bende senden özür dileyebilirim…”
“Ne? “ Hye arabadan inerek adamın önünde eğilmişti.
“Gerçekten çok özür dilerim. Benim hatam. Bundan sonra daha dikkatli davranacağım.” Hye‘nin davranışı hem şoförü hem e arabanın arka koltuğunda oturan patronunu şaşırtmıştı. Hye tekrar başını kaldırarak utangaç bir gülümseme ile şoföre bakmıştı. Adam utanarak kızarırken Hye onu orada bırakarak arabaya yaklaşmış ve yüzünü siyah cam yüzünden göremediği adamdan da aynı şekilde gülümsemişti. Kendi arabasına dönerken arkadan gelen korna sesleri ile Hye zaten zor tuttuğu sinir katsayılarını zorlamaya başlamıştı. Tekrar şoföre dönerek konuştu.
”Gerçekten özür dilerim. Daha dikkatli davranacağım.” Adam büyülenmiş gibi Hye‘ye bakarken Hye adamın yılışık bakışına karşılık hemen arabasına yönlenmişti.
“İnandı aptal adam. Erkek değil misiniz hemen bir gülücüğe kanıyorsunuz. Ahh hala formadasın kızım.” Hye arabasına binmeden önce arkadan korna çalan arabanın sahibine tek elini kaldırarak bağırmıştı.
“Ne basıyorsun, patladın mı gidiyoruz işte.” Hye’nin bu sözleri siyah cam arkasında ki adamı gülümsetmişti. Şoför arabaya binince arkada oturan patronu gülerek…
“Garip bir kadın değil mi?”
“Evet efendim. Özür dilemesi gerçekten çok güzeldi.” Patronu gülerek şoförüne cevap vermişti.
“Evet, özür dilerken içtendi ama gülümsemesi sahteydi…”
“Hım… Anlamadım efendim.”
“Onun gibi kadınları tanırım. Gülümseyerek seni etkiledi değil mi?”
“Çok güzel bir gülümsemesi var. Siz de fark ettiniz mi efendim?”
“Neyi?”
“Kısa saçın bir kadına bu kadar yakışacağını düşünmemiştim.”
“Hayır ama eminin arkandan aptal demiştir.” Şoför utanarak arabayı sürmeye devam etmişti. Ama önünden hızla kornaya basarak geçen Hye adama el sallayınca arkada oturan adam daha da gülmüştü.
“Eve gidiyoruz değil mi?”
“Hayır, gece kulübüne…”
“Ama efendim… Siz…”
“Sana sorduğumu hatırlamıyorum.”
“Efendim babanıza söz vermiştiniz.” Adam elini alnına koyarak derin bir nefes vermişti.
“O zaman dayıma gidelim. İnan şuanda hiç eve gitmek istemiyorum.”
“Peki efendim.”
Hye arabası ile evin bahçesine girerken arabanın sesi ile koşan köpeği tayni arabanın etrafında dolanmaya başlamıştı. Hye arabadan iner inmez küçük köpek hemen ayaklarına tırmanmaya çalışmıştı.
“Beni özledin mi oğlum?” Köpeği kucağına alan Hye komşusuna seslenerek teşekkür etmişti. Hye yalnız yaşadığı için köpeğini komşusuna bırakarak işe gidebiliyordu. Sevimli kadın büyük evin balkonundan başını uzatarak Hye‘ye cevap vermişti.
“Önemli değil kızım. Sen ne yaptın?”
“Ben mi? Şey… “ Ne söyleyeceğini bilemedi bir an. Sonra kendisi ile dalga geçer gibi “Devletime faydam olsun diye koca aramaya gittim, dediğinde kadın Hye‘nin sözleri ile kahkahaya boğulmuştu. Aynı dalgacı sesle genç kıza sormuştu.
“Bari iyi bir koca bulabildin mi?” Hye bu oyun süreceğini düşünerek o da devam etmişti. Şuanda en iyi terapi bu olsa gerekti.
“Evet, buldum.”
“Öyle mi nasıl biri?” Hye gülerek cevap vermişti.
“Kel ve göbekli…” Kadın bu kez gülmekten balkondan düşeceğini hissederek el sallamıştı. Hye ona bakarak uyarmıştı.
“Bence kenara fazla yaklaşmayın.”
“Haklısın yoksa aşağıya düşeceğim gülmekten.”
“Evet. Seni hastanede alçılı görmek hoş olmaz.” Hye komşusu ile çok iyi anlaşıyordu. Kadın oldukça zengin olmasına rağmen sakin ve sade olan bu semtte yaşıyordu. Etrafta şehir içine göre daha fazla ağaç olduğu için küçük bir köye benziyordu. Hye burayı çok seviyordu. Sakin ve etrafında kalabalık olmadan dolaşabiliyordu. Köpeği içeriye götürürken telefonu çalmaya başlamıştı. Tanımadığı bir numara olduğu için önce açmak istememişti ama sonra ısrar ile çalan telefonu açınca hayatının değişeceğini düşünememişti.