"Çok dikkatli ol Perla. Çıkacağın yolculuk senin için çok tehlikeli olacak"
Perla sert bir soluk bırakıp
"Yine babam olacak pislik, sevgili prenses kızını korumak için beni feda ediyor. Anlamadığım şey çocuğu olduğumuzu kabul etmesi için illa kraliçenin şeyinden mi çıkmamız lazımdı? Gerçekten bunu merak ediyorum"
Yanımda ki arkadaşım eliyle ağzımı kapatıp, bana sus işareti yaptı. Annem bu durumu bilse eminim buna izin vermezdi ama mecburduk. Sevgili prenses ablamı korumak için iki özel at arabası ayrılacaktı saraydan. Prenses mecbur olmadıkça saraydan çıkmazdı. Çünkü safkan bir kurt kadın olduğu için riske atılamazdı. Ama ben melez olduğum için ve birazda ele avuca sığmaz bir kız olduğum için beni her zaman bu tarz işler için kullanıyorlardı.
"Biri duyacak sus Perla"
"Duyarsa duysunlar bana ne ya"
"Bende sana eşlik edeceğim canım lütfen sakin ol"
Boş geçen bir konuşmanın ardından annemin yanına giderek ona sarıldım. Durumdan biraz şüphe duysa da bir şey söylememişti. Benim haylazlıklarıma alışmış olduğu için şaşırmıyordu kadıncağız. Annemin yanağını öptükten sonra
"Seni seviyorum anneciğim. Benim kraliçem" diyince kıkırdadı.
"Bende seni seviyorum melez prensesim" Bu diyoloğu neredeyse her gün yaşıyorduk. Anneme burukça tebessüm ederek kaldığımız saray konağın dan ayrıldım. Arkadaşım Diana beni bahçede bekliyordu. Birlikte bineceğimiz at arabasının önüne gelince derin bir nefes aldım. Üzerimde sade sıradan bir elbise vardı.
Kralın kızı mıydım? Yoksa sıradan bir köylü mü belli değildi. Ama beni evlendirmeye çalışırsa prenses gibi giydireceğine emindim. Ablama öyle yapmıştı çünkü. Ablam soylu bir adamla evlenmiş, saraya güç kazandırmıştı. Babam denen Kral bozuntusu herkesi en iyi şekilde kullanıyordu.
At arabasına bindikten sonra yeniden derin bir nefes alıp yolu izlemeye başladım. Yaklaşık bir saat sonra
"Saldırı altındayız" diyen adamla bizim at arabasının içine giren vampir aynı hızda olmuştu. Biz şaşkınlığı atlatamadan hızla bayıltılıp ne olacağımız belli olmayan bir karanlığa gömülmüştüm.
***
Uyandığım zaman farklı bir dünyada, büyük bir krallığın önündeydim. Ben şaşkınlıkla oturur pozisyona gelince kırmızı gözlü bir adamla göz göze geldim. Geriye doğru çekilirken
"Si-siz kimsiniz?" diye sordum. Benim burda ne işim vardı?
"Kralımız seni görmek istiyor. İtiraz etmeden bizimle gel" diyen vampirle afalladım. O saraya girersem bir daha çıkamayacağımı biliyordum. Ama kaçma gibi bir ihtimalim yoktu. Dışarısı içeriden daha tehlikeliydi. Beni öldürmek isteseler şimdiye ölmüş olurdum. O yüzden itiraz etmeden yaslandığım yerden kalkıp yürümeye başladım.
****
Perla görkemli Şato'ya girerken soğukluğu karşısında tüyleri ürperdi. Onu zorla alıkoymuş, ellerine bağladıkları gümüş kelepçe yüzünden elleri tahriş oluyor ve onlardan kurtulmasını imkansız hale getiriyordu. Perla'yı büyük bir kapının önüne getirdikleri zaman içeriye seslenen vampirle sert bir soluk bıraktı. İçerden yükselen ses tüylerini ürpertirken, burdan kurtulmak için çarelerinin tükendiğini hissetti.
Büyük kapı açılınca Perla'yı iterek içeriye soktular. Kırmızı bir halının üzerinde yürürken bakışları sadece yerdeydi. Adamlar durunca oda durdu. Bakışları hiç istemese bile yukarıya doğru çıkıp tahtta oturmuş kendisini süzen sert bakışlı adama kaydı. Kaşları çatılırken
"Benden ne istiyorsunuz majesteleri?" diye sordu karşısında ki vampir kralına.
Kral bir süre sessiz kalıp kızı izledi. Aradığı kan o muydu gerçekten?Perla sorusuna cevap vermeyen adamla iyice sinirlendi ve
"Beni buraya getirmeniz de ki sebep nedir?" diye sordu sert sesiyle.
Perla'nın sert sesiyle kralın yüz hatları daha da sertleşti.
"Bana sesini yükseltme küçük kurt" dedi tıslayarak. Sonuçta bir kraldı ve böyle şeylere tahammül edemezdi.
"O zaman beni buraya neden getirttiğinizi açıklayın?" Perla sesini alçaltmıştı korkarak.
Vampir kralına karşı hiç bir şansı yoktu çünkü. İsterse onu şu an öldürebilirdi.
"Safkan kanından mı geliyorsun?" diye sordu.
Perla'nın kokusunu içine çekerek.Perla'nın kaşları çatıldı. Bunu neden soruyordu bu adam?
"Neden soruyorsunuz?"
Kral sinirle soluyup
"Soruma cevap ver" diye emretti otoriter sesiyle.
"Hayır, yani evet." Perla bıkkın bir nefes verip.
"Babam saf kan kurt kralı olsa da annem sıradan bir kurt. Yani melezim, halk dilinde piç prenses"
Vampir kral sinirle Safkan prenses'i kaçırmaları için yolladığı askerlerine baktı.
"Bu ne demek oluyor?" diye bağırınca sesi tüm duvarda yankılanıp geriye döndü. Perla ve yanında ki adamlar bir bir titrerken
"Biz onu kokusundan saf kan zannettik majesteleri. Zaten gezintiye çıktığını haber alıp onu kaçırdık. Saraya girmemiz imkansızdı. Saray vampirlerin giremeyeceği bir büyü ile kaplı." diye cevap verdi korku dolu sesiyle.
Kral sinirle tahtın kenarına vurup
"Bunun bedelini ödeyeceksiniz. Şimdi çekilin gözümün önünden" diye tısladı.
Adamlar korkuyla tek tek çekilirken Kral'ın bakışları altında titreyen Perla düştüğü duruma lanetler ediyordu. Prenses'in takip edildiği duyulmuş onun yerine Perla geçmiş ve sonuç olarak kaçırılmıştı. Kurt adam ve vampirler arasında olan düşmanlık bilinen bir gerçekti ve Perla'nın bu sarayda hayatta kalmak için hiç bir şansı yoktu. Derince yutkunup kral'a baktı. Kral boğazına bakıp bakışlarını yukarıya kızın gözlerine çıkardı.
"Ba-bana ne yapacaksınız?" diye sordu bulduğu sesiyle.
"Eğer Safkan kurt prenses'ini kaçıramazsak bana bir bebek yapacaksın"
Perla'nın tek kaşı ilgiyle havalandı. Yok canım yanlış duyuyordu o. Bu kesinlikle mümkün olamazdı. Dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrıldı ve sonunda sesli şekilde gülmeye başladı.
"Şaka yapıyorsunuz herhalde?" diyerek gülmeye devam edince vampir kral tahtın kenarına vurarak onu korkuttu. Perla gülmeyi bırakıp
"Siz ciddisiniz" dedi yutkunarak.
İyi de bu nasıl mümkün olabilirdi. Kendisi ona nasıl bir bebek verebilirdi? Henüz 18 yaşına aylar önce girmişti. Tamam eşini kendi seçecekti normal kurtlar gibi ruh eşi sorunu yoktu ama hayalinde bir vampir Kralı ile çiftleşmekte yoktu...
"Son derece ciddiyim"
"Bu-bu mümkün..."
Kralın bağırmasıyla kapının açılması aynı zamanda oldu. Gözlerini benden çekmeden
"Bu kızı bir odaya kapatın ve kaçmadığına emin olun. Eğer kaçarsa hepinizi öldürürüm" dedi ve
"Sen küçük kurt kaçmaya kalkarsan bedeli çok ağır olur. Umarım beni anlamışsındır?" diye ekledi nezaketten uzak bir uslupla.
İki vampir kolumu kavrayınca kurtulmaya çalıştım ama bu mümkün değildi. Elimde ki kelepçe yüzünden dönüşmem mümkün görünmüyordu. Beni sürükleyip küçük bir odaya hapsettiler. Neyse ki elimde ki kelepçeyi çözmüşlerdi. Bir süre sinirli soluk bırakıp kapıya yöneldim ama dokunmamla elim yandı ve acıyla geri çekildim. Kelepçeyi çıkarmışlardı ama bu odadan çıkmamı imkansız hale getirdikten sonra. Sinirli bir soluk bırakıp yatağın yanına yaklaşıp elimle yatağa dokundum. Neyse ki elim yanmamıştı. Yatağın kenarına oturup başımı ellerimin arasına aldım. Şimdi ben ne halt yiyecektim?...