Dört duvar arasında dönüp durmaktan yorulmuştum. Saraya geleli saatler olmuştu ama kimse beni görmeye yada bilgi vermeye gelmemişti. Ben yarı safkan olduğum için gücüm tam safkan kurt adamlar kadar değildi ama prensesin öyleydi. Yani onu ele geçirmek çok daha zordu.
Bunun bana tek getirisi başımın büyük belada olduğuydu. Kurt adamlar vampirler den nefret ediyordu, tıpkı vampirlerin kurt adamlardan nefret ettiği gibi. Sinirli bir soluk bırakıp yatağın kenarına oturdum. Kapının kilit sesi kulağıma dolunca hızla oturduğum yerden kalktım. Kapı açılınca iki vampir kadın içeriye girdi. Bana tedirginlikle bakıp
"Krakımızın emriyle yemeğinizi getirdik"
"Kral ile konuşmak istiyorum. Beni burda zorla tutamaz" dedim sinirle.
"Kralımız sizi görmek istediği zaman huzuruna çağırtır. Bizim kral ile konuşma yetkimiz yok" bıkkın bir nefes verdim. Benimle ne zaman konuşacağı belli bile değildi. Yemeğimi yan tarafta ki masanın üstüne koyup odadan ayrıldılar. Onlar da haklıydı emir kulu oldukları için Kralı her zaman göremezlerdi.
Karnım açtı ama getirdikleri yemekler nasıl bir şeydi? Ya beni zehirlemek istiyorlarsa?
"Ah salak kafam! Beni öldürmek isteseler yemeğe gerek olmazdı ki"
Tepsiye yaklaşıp yiyeceklerin üzerini açtım. Şu an stresten yiyecek halde olmadığım için üstlerini kapatıp tekrar yatağa döndüm.
2 gün sonra
2 günü aşkın bir süredir buradaydım. Delirmeme ramak kalmıştı. Oda küçük olduğu için dönüşmek bile dönüşemiyordum. Kurdum içimi sıkıntıyla tırmalarken yapabileceğim hiç bir şey yoktu.
Kralın kokusu burnuma dolarken burnumu havaya diktim. Umarım benim için geliyordu. Kokusu yoğunlaştıkça kalbimin hızı artmaya başladı. Kapının kilidi açılınca beyaza yakın teni, uzun boyu, siyah gözleriyle Kral içeriye girdi. Bakışları beni bulunca tüylerim ürperdi. Bu ürpertinin anlamını anlamamıştım ama hayra alamet olmadığını biliyordum.
Kral yavaşça önüme gelince yutkundum. Bakışlarım başka yöne dönmek istese de direnip yüzüne baktım. Bir süre sessizlik oluştu.
"Bana ne yapmayı düşünüyorsunuz majesteleri?" diye sordum kalbim korkuyla hızlanırken.
"Kurt adam ve vampirler arasında ki geçit 1 seneliğine kapandı. Yani ablanı ele geçiremedim" dedi kendinden ödün vermeyen bir ifade ile. Kaşlarım şaşkınlıkla çatılırken
"Bir sene burda mı kalacağım?"
"Burda kalacak benden bir bebek yapacaksın" dedi sanki evliyiz de normal bir istekte bulunuyormuş gibi.
"Şu saçmalığa bir son verin majesteleri. Ben daha 18'imi yeni doldurdum ne bebeği?" diye sordum sinirle. Kral beni şöyle bir süzüp
"Normal bir insan değilsin Perla. 18 yaşına giren dişi kurtların çiftleşip yavruladığını biliyorum." dedi bilmiş bilmiş.
"Ya ben çiftleşmek istemiyorum. Yavru istemiyorum zorla mı arkadaş?" diye bağırınca sinirli bir soluk bıraktı.
"Bana sesini yükseltme küçük kurt. Dilin ilerde lazım olur sana" dedi.
Elini bana uzatınca geriye doğru adımladım. Büyük bir adımla elimi tutunca soğuk eliyle bedenim ürperdi. Sanki buzdolabından yeni çıkmıştı buzlar Kralı.
"Duvarlara temas etmemen gerektiğini ne zaman kavrayacaksın?" diye sordu sinirle. Elimi kurtarmaya çalışıp
"Bırak beni" dedim. O bırakmak yerine daha sıkı kavradı.
"Benimle geleceksin" dedi. Kalbim korkuyla hızlanırken
"Bana tecavüz mü edeceksin?" diye sordum. Sert solukları kulağıma dolarken beni sürüklemeye başladı. Kurt kadın olduğum için bende ufak tefek bir kız değildim ama bu adam iri yarıydı. Bir kaç kez dönüşmeye çalışsam da başaramadım. Neden dönüşemiyordum? Bu saray da kesinlikle çok savunmasızdım. Bana ne yaptılar bilmiyorum ama dönüşmek bile dönüşemiyordum.
Beni büyük bir kapının önüne getirince dolu gözlerim akmaya başladı. Kapıyı açınca benimle içeriye girip kapıyı kapattı. Ben hala ondan kurtulmaya çalışırken
"Yeter dur artık sana bir şey yapmayacağım" dedi kızgın bir ifade ile. Elimi bırakınca ondan uzaklaştım. Kral ileriye doğru giderken bakışlarım onu takip etti.
"Benimle gel" dedi.
Biraz tereddüt etsem de onu takip etmeye başladım. Koskoca bir yatağın içinde küçük bir bebek görünce kaşlarım çatıldı. Bebek uyuyor gibiydi. Kalbi atıyordu ama başka bir yaşam belirtisi yoktu.
"Annesi onu doğururken öldü" dedi. Kalbinin ritmi değişmişti bunu söylerken. Derin bir nefes alıp verdikten sonra
"Bebeğimiz uzun zamandır uyuyor. Onu hayata döndürmek için çok uğraştım ama başaramadım" dedi bakışları bana dönerken.
"Sana tecavüz etmek gibi bir planım yok. Yani kendi isteğinle beni kabul etmeni istiyorum. Eğer zorunda kalırsam" diyerek sustu. Çektiği acı kalbinin ritmini değiştirirken bakışları başka yöne döndü. Cümlenin sonu yine tecavüz olacaktı ama söyleyememişti.
"Bu nasıl mümkün olabilir? O bebek neden uyanmıyor " diye sordum saf bir merakla.
"Gelişimini tamamlamadan doğdu. O yüzden uyanamıyor. Ona safkan bir kan gerekli" dedi.
Ben duyduğum bilgileri sindirmeye çalışırken
"Ona kan verebilirim" dedim. Kanımı bir kaba boşaltıp bebeği kurtarabilirdim.
"Senin kanın onu kurtarmaz" dedi. Ve
"Hem vampir hem safkan kanı lazım uyanabilmesi için" diye ekledi. O yüzden benden bir bebek istiyordu. Orta yerden dur bir kurttan bebek yapayım dememişti yani.
"Be-ben... Yani ben yarı safkanım, ya işe yaramazsa?" diye sordum kabul etmiş gibi görünerek.
"Denemek zorundayız, zaman yok. Ne kadar süre minik bedeni dayanacak bilmiyorum" dedi yorgun bir ifade ile.
"Peki diğer bebeğe ne olacak? Ölecek mi kanını verince" diye sordum.
"Hayır sadece bir damla kanı bile oğlumu hayata döndürmeye yetecek" dedi güzel bir açıklama yaparak.
Ben sessiz kalınca
"Bana yardım et, kendi isteğinle benden bir bebek yap. Daha sonra seni azat edeceğim" dedi samimiyetle.
"Ben bilmiyorum. Kafam karışık" dedim aynı şekilde karşılık vererek.
"Sana bir kaç gün süre tanıyacağım." dedi. Oğluna bir bakış daha attıktan sonra eliyle önünü işaret etti. Ben yürümeye başlayınca adım sesleri beni takip etti. Odanın dışına çıkınca önümde yürümeye başladı. O kadar tuhaf olayın ortasında acaba vampirler duvardan geçebiliyor mu diye düşünmeye başladım. Beni kaldığım odanın önüne getirip kapıyı açınca içeriye girdim.
"2 gün sonra tam bu saatte kararını öğrenmek için geleceğim" dedi ve ardından kapıyı kilitledi. Ben yoğun duygular ve düşüncelerle yatağın kenarına oturup düşüncelere daldım. Gerçekten ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum...