Darcy'ye sorarcasına bakınca yanındaki yaratıkları göstererek "Işte açıklama."dedi. Kafam iyice karışmıştı.
Son yarım saattir kafamın içinde dönen olayları durdurmaya çalışıyordum. O kadar karmaşık ki herşey sanki düşünmekten konuşmaya vaktim kalmayacakmış gibi hissediyorum. Ağzımı açıp konuşacakken vazgeçip yeniden sessizliğe gömüldüm. İçimdeki umut ışığının ve şaşkınlığımın gözlerime yansıdığını tahmin edebiliyordum. Sonunda Darcy dayanamayıp konuşmaya başladı.
"Ursula sana herşeyi anlattık. Lütfen konuş. Dök içini. Bak artık bir umudun var."
Bir umudum mu var? Evet gerçekten ülkeme geri dönebilirim sanırım. Böyle düşündükçe içim daha çok heyecanla kaplandı. Ahh! Neler olduğunu bilmiyorsunuz değil mi? Hemen size anlatayım.
Darcy'nin dostları yani adlarını yeni öğrendiğim yaratıklarda Ulrika'yı tanıyormuş. Ondan intikam almak istemişler. Yani Darcy'nin benden sakladığı çok çok çok gizli sırrı buymuş. Eğer gidip element krallarıyla konuşursak ve Ulrika'nın suçlu olduğunu söylersek hem ben God Land'e geri dönermişim hem de Ulrika kraliçelikten alınırmış. Açıkçası bu yaratıkları görünce Ulrika'dan daha çok nefret ettim. İnsanları satın alamayınca sinirlenip yaratığa çevirmek ne tür bir fantezi çok merak ediyordum. Tabii Darcy'nin benden neden bu sırrı sakladığını da. Yani bi olay bana pek sır gibi gelmedi. Bu olayı derinlemesine öğrenmeyi aklımın bir köşesine not alarak sonunda konuşmaya başladım.
"Tamam. Bu benim için çok güzel birşey ama biz bunu nasıl ispat edeceğiz? Elimizde bir delil yok sonuçta. Öyle değil mi?"
Minotorlar birbirlerine bakınca gerçekten bir delilimizin olmadığını anladım.
"Malesef elimizde bulunan bir delil yok. Sadece söylesek bize inanmazlar mı?" Carl'a umutsuzca baktım. "Pek sanmıyorum ama denemeye değer."
"Peki o zaman God Land'e gitmemiz gerektiğine göre...! İyi de biz oraya nasıl gideceğiz?" Darcy'nin surat ifadesine gülerek bakarken gerçekten de nasıl gideceğimizi düşündüm. Aklıma tılsımım geldi ama sonra onun dileklerimi gerçekleştiremediğini hatırladım ve hayal kırıklığına uğradım. Düşüncelere dalmışken minotor David'in konuşmasıyla umutla ona baktım. "Aslında benim aklımda bir fikir var."
***
Darcy
David ben ve Carl sonunda bir kasaba bulduğumuzda yavaşça yere indim. David ve Carl üzerimden inip sessizce evlerin arasında ilerlemeye başladılar. Havanın karamasına az kaldığını fark ettim. Umarım çabuk gelirlerdi. Havalandım ve kasabanın çıkışına uçtum. Yaklaşık on dakika sonra kasabanın çıkışına ulaştım ve insana dönüşüp beklemeye başladım. Kasabanın içlerinden uğultular yükselmeye başladı ve Carl ile David bir at arabasıyla bana doğru hızla gelmeye başladılar. At arabası durduğunda hemen bindim ve arkamızda bizi kovalayan kasaba halkını geride bırakarak mağaraya gitmeye başladık.
Hala yoldaydık. Gerçekten çok yorulmuş ve acıkmıştık.
"Ejderhaya dönüşüp bizi mağaraya uçarak götüremez misin?"
Carl'ın sorusuyla ona ters bir bakış attım. "Şu an ejderhaya dönüşürsem bu atları yerim. Yani o kadar açım ki kendimi kontrol edemem."
"Peki neden şu an bu atları yemiyorsun? Canın çekmiyor mu?"
"Çekmiyor çünkü ben gerçek bir ejderha değilim. Bende sizin gibi insandım."
"Sen daha şanslısın. İnsan haline gelebiliyorsun. Ama biz hep böyleyiz."
Carl üzülmüşe benziyordu.
"Merak etme eski halinize geri döneceksiniz."
Konuştuklarımızı sessizce dinleyen David at arabasını durdurdu ve dikkatle etrafı dinlemeye başladı.
"Dostum ne oldu?"dedim fısıltıyla.
"Şşşş! Sessiz ol ucube."
Harika ben ona dostum diyorum o ise ucube!
"Bak David bana ucube demeyi bıraksan iyi olur. Sende bir ucubesin hatırlatırım."
"Kes sesini ucube! Hiç birşey duyamıyorum." dedi David. Bende oflayarak arkama yaslandım ve sesleri duymaya çalıştım. Derinlerden çok tanıdık sesler geliyordu.
"David çabuk sür arabayı!"
"Hey ne oldu?"diyen Carl'ı umursamadan deli gibi kişneyen atları sakinleştirmeye çalıştım. David hızla atlara vurdu ve ağaçların arasından adeta uçarak geçmeye başladık. Dalların çarpmasıyla her yerim çizikler içinde kalmıştı. Tehlikeyi atlattığımızı düşününce at arabasını yavaşlattık. Oturduğumuz yerde soluklanmaya başladık. Carl nefeslerinin arasından
"O da neydi öyle?"diye sordu.
"Ejderhalar vardı. Atların kokusunu almış olmalılar. Ama sanırım şimdi kurtulduk."dedim. "Henüz değil!"diyen David'in baktığı yere bakınca bu sefer kıçımızı kurtaramayacağımızı anlamıştım.