Yönetim kurulu toplantısı sorunsuz geçmişti. Yetki devirleri yapılırken çalışanlar yeni dönem için endişeli Bora karısıyla çıkacağı uzun tatil için heyecanlıydı. Gençler ise aldıkları büyük sorumluluğun farkında olarak omuzlarındaki yükün altında ezildiklerini hissediyorlardı.
Toplantıdan sonra Bora’nın odasının bulunduğu kata çıktılar. Kata çıktıkları an yapılan değişikliği görmüşlerdi. Eskiden tüm kat babasına aitti ama artık kar cam duvarlarla ikiye ayılmıştı. İlk odanın isimliğinde Tamer Kaya yazarken ikinci de Toprak Balkan yazıyordu. Tamer ile Toprak derin bir nefes alarak birbirlerine baktı. Bu işin şakası yoktu.
Bora gülümseyerek onlara dönerken “Nasıl buldunuz?” dediğinde ikisi de “Çok iyi” diye mırıldandı. Arkalarından gelen Mete ikilinin sırtına vurup kollarını omuzlarına atarken “İşte be sonunda genç ve yakışıklı adamlarla çalışacağım” dedi.
Onun arkasından gelen Koray “Sen çalışırken biz dünyayı geziyor olacağız” diyerek ona gıcık verdi.
“Koray beni sinir etme. Su’ya izne çıkıyorum dersem neler olacağını düşün” diyen Mete’nin sözleri istediği etkiyi yaparak Koray’ın çenesini kapatmıştı. Öyle bir şey dediğinde Su’nun hiçbir yere gitmeyeceğini ikisi de çok iyi biliyordu.
Efe, Toprak ile Tamer’in odalarına bakarken “Vay be afili odalarmış. Baba benim odamı da mı buraya taşısak?” dedi.
Toprak ile Tamer hala üstlendikleri sorumluluğu sindirmeye çalışırken diğerlerinin arasında geçen sohbete çok fazla odaklanamıyorlardı.
“Çocuklar kutlamak için hanginizin odasına geçiyoruz” diye soran Bora’ya ikisi de şaşkınca bakıyordu. Mete kolunun altındaki ikiliye bakıp kafalarını tutarak birbirine tokalaştırıp “Kendinize gelin oğlum. Daha ilk günden su kaynatmayın lan” dedi.
İki genç aynı Mete’nin tutuşundan kurtulup kafalarını ovarken “Mete amca” diye bağırdı. Bora onlara gülerken “Büyük patronun odasına geçelim” diyerek Tamer’in odasına yönelmişti. İçeri girerlerken Tamer “Lütfen enişte ben küçük patronum” dedi.
Toprak elini onun omzuna koyarken “Hiç heveslenme Tamer bütün yükü benim üstüme atamazsın” dedi.
İçeri girdiklerinde hemen arkalarından asistanlardan biri Bora’nın siparişini verdiği şampanyayı getirmişti. Bora şampanyayı aldığında Mete “Yemin ederim adam uzun zamandır bu günü bekliyormuş, bir parti vermediği kaldı” dedi.
“Sorma amca ya resmen bizi yaktığı için zevk alıyor” diyen Toprak’ın laflarıyla hepsi güldü. Bora şampanya şişesini sallarken “Sonunda karımla baş başa kalacak. Sizden kurtulacağım daha ne olsun” dedi.
Şampanya patladığında köpükler etrafa saçıldı. Her biri birer bardak alıp Bora’ya doğru uzatırken Bora bardakları doldurdu. Koltuklara geçip içkilerini yudumlarlarken Toprak “Baba ben eski evimizde kalmak istiyorum” dedi.
Toprak’ın ani isteğiyle Bora ona bakarken Efe de “Baba aslında bende aynı şeyi isteyecektim” dedi. Koray oğluna dönerken “Toprak ile mi yaşayacaksın yani?” dediğinde Efe gözlerini devirip “Hayır baba, bizim eski evimizde yaşamak istiyorum” dedi.
“Bu mümkün değil. Biz gelene kadar Ege ile ilgilenmen gerektiğini biliyorsun.”
Efe oflarken Bora da “Senin içinde aynı şey geçerli, biz gelene kadar kardeşinle ilgilenmelisin” dedi. Toprak itiraz ederek “Duru yeterince büyüdü. Benim onunla ilgilenmeme gerek yok. Uzaktan da ne yaptığını kontrol edebilirim” dedi. Bu konuda haklıydı. Zaten evden kaçmasının en büyük nedeni Duruydu. Anne babası evde yokken onunla evde yalnız yaşamak istemiyordu.
Bora bir süre düşündü. “Tamam bu konuyu annenle konuşacağım” dediğinde Toprak neşeyle gülümsedi. Efe ise “Bu resmen haksızlık” diye homurdanıyordu.
Mete ona sırıtıp “Efe belli ki eve rahatça kız atamayacaksın” dedi. Koray “Biz gelene kadar idare edeceğine eminim” dediğinde Efe “Çapkınlık filan yaptığım yok. Sadece ayrı yaşamak istiyorum” dedi.
“Hadi oradan, her akşam başka bir kadınla birlikte olan sen değil miydin?” diyen Toprak’ın sözleriyle Efe ona sinirle bakıp “O yurtdışındaydı dostum” diye homurdandı.
Mete “Hiç amcana çekmemişsin oğlum. Çapkınlık her yerde yapılır” dediğinde Koray ile Bora “Ecem gelsene hoş geldin” dediler kapıya bakarak.
Mete “Ne Ecem mi?” diyerek ayağa fırladığında elindeki kadehten içkisi dökülmüştü. Kapalı kapıya bakarken oyuna getirildiğini anlayarak arkadaşlarına baktı. İkisi sırıtarak ona bakıyorlardı. “Çapkınlık senin için eskide kaldı Mete amca” diyen Tamer’in sözleriyle hepsi kahkaha attı.
“Bizde yerimizi gençlere bıraktık işte. Yüzümü kara çıkarmayın” diyen Mete onlara göz kırptı.
Akşam yemeğinde de evde verilen büyük yemekle şirketteki değişiklik kutlandı. Bir hafta sonra Bora ile Eva ve Koray ile Su yola çıkacaklardı. Bora bu kadar çabuk yola çıkmak istemese de Eva’nın kalbini kırmak istemediği için onu reddedemiyordu.
Yemekten sonra Toprak, Helin’in ertesi gün gideceğini bahane ederek onu dışarı çıkarttı. Duru ise onlar gittikten sonra odasına çıktı. Saatlerce boş bakışlarını duvarda gezdirmiş, hiçbir şey düşünmeden öylece durmuştu. Eli kolyesine gitti. Üç su damlasını yavaşça okşarken Toprak’ın artık burada yaşamayacağını düşündü. Yemekte babası annesine söylerken duymuştu. Toprak o doğmadan önce yaşadıkları evde yaşamak istiyordu. Yani ondan mümkün olduğunca uzağa kaçıyordu. İtalya’ya gidememişti ama yine gidecek başka bir yer bulmuştu.
Gözlerindeki yaşları sildi. Artık bu kadar aciz olmak istemiyordu. Telefonunu alıp Demir’i aradı. Bir iki çalıştan sonra Demir telefonu cevapladı. Kalabalık bir mekânda gibiydi. “Efendim Duru” dediğinde Duru “Müsait değilsin sanırım” dedi.
“Okuldan arkadaşlarla dışarı çıkmıştık. Dün seni de davet etmiştim unuttun mu?”
Duru “Doğru ya” diye mırıldanırken nasıl bu kadar aptal olabilirim diye düşünüyordu. “Her neyse sen neden aradın?” diyen Demir’in sesi artık daha yalındı. Arkasındaki kalabalıktan uzaklaşmış gibiydi. Hafif bir rüzgâr sesi duyduğunda onun dışarı çıktığını anladı.
“Demir sana bir şey sormuştum. Hatırlıyor musun?”
Duru nefesini tutup Demir’in cevap vermesini bekledi. Demir “Evet” dediğinde sesini zor duymuştu. “O zaman öfkeyle karar verdiğimi söyleyerek beni reddetmiştin” diyen Duru’nun sözlerinden sonra hattın diğer ucundan ses gelmedi. Duru onun beklediğini biliyordu. Dudaklarını yalayıp derin bir nefes alırken “Eğer şimdi sorarsam kabul eder misin?” dedi.
Demir’den hala ses gelmiyordu. Duru “Demir?” dediğinde Demir “Bunu yüz yüze konuşmalıyız. Geliyorum” diyerek telefonu kapattı.
Duru hemen yataktan kalktı. Demir’in motorla geleceğini düşünerek dolabına gidip ceketini aldı. sırt çantasını da alıp koşar adım aşağıya indiğinde annesi ile babası koltukta birbirlerine sarılmış halde oturuyorlardı. Merdivenden indiğini duyunca ona doğru baktılar.
Babası hemen “Nereye?” diye sorarken annesi “Dışarı mı çıkıyorsun?” demişti. “Evet, Demir beni almaya geliyor” diyerek ikisini de cevapladığında babası “Geç oldu bu saatte çıkma” dedi. Duru omuzlarını düşürürken “Baba arkadaşlarımız bizi bekliyor” dedi.
“Hayır dedim Duru. Benimde sesinle konuşacaklarım var” diyen babasına daha fazla itiraz edemeyeceğini anladı. Elindeki telefon çalmaya başladı. Telefonu açınca Demir otoparkta beklediğini söyledi. Duru babasına son kez istekle baktı ama karşılığını alamadı. Oflayarak ceketini ve çantasını çıkartıp merdivenin en alt basamağına bırakırken “Demir otoparktaymış, gidip gelemeyeceğimi söyleyeyim” dedi.
O gider gitmez Eva kocasına baktı. “Üstüne çok fazla gidiyorsun” dediğinde Bora “O çocukla görüşmesini istemediğimi biliyorsun” dedi.
“Bora, Demir iyi bir çocuk, onu babasının yaptıklarıyla yargılayamazsın.”
“İyi bir çocuk olduğu umurumda değil. Kızımın sürekli o adamla bir araya gelmesine sebep oluyor. İstemiyorum Eva. Emin ol ne ben onun yaptıklarını unuttum ne de o adam ona yaptıklarımı unuttu.”
Onun sözleriyle Eva da endişelenmişti. Kaan’ın Bora’dan nefret ettiğine emindi ama geçmişin kiniyle kızına zarar vereceğini düşünmek istemiyordu. Bora onun ne düşündüğünü bilerek “Merak etme sen. Kızımızı korumak için her şeyi yapıyorum” dedi.
Eva onun gözlerine bakarken “Biz gittiğimizde ne olacak?” diye sordu. Bora onu alnından öpüp “Endişelenme güzelim. Korumaları onu yalnız bırakmayacak. Toprak’a da söyledim, sürekli kardeşini kontrol edecek” dedi.
Eva biraz rahatlarken “Toprak ile Helin konusunda ne düşünüyorsun?” diye sordu. Bora bunun üzerine omuz silkti. “Kararlarını vermiş görünüyorlar” dediğinde Eva “Evet ama sana da garip gelmiyor mu? Acele verilmiş bir karar gibi geliyor” dedi.
“Güzelim onlar genç. Her şeyi kendi istedikleri gibi yapıyorlar bize de onaylamak düşüyor”
“Bora evet ama bu iş benim aklımı kurcalıyor. Yıllardır aynı evde yaşıyorlar ama oraya gittiğimizde aralarında bir ilişki var gibi değildi. Üstelik bir gün Helin’in sevgilisiyle de tanışmıştık hatırlasana.”
“Artık birlikte olmaya karar vermişler demek ki. Çok fazla sorgulama güzelim. Helin iyi ve başarılı bir kız.”
Duru otoparka girdiğinde Demir motorunun yanında onu bekliyordu. Duru hızlı adımlarla onun yanına gitti. “Babam çıkmama izin vermedi” dediğinde Demir gözlerini ondan ayırmadan gülümsedi. “Önemli değil. Söylediklerini dinlerken yüzünü görmek istedim sadece”
Duru yutkundu. Kalbi hem korku hem heyecanla atıyordu. Telefonda söylediği gibi “Şimdi sorarsam kabul eder misin?” dedi. Demir gülümserken “Bir dene” dediğinde Duru da biraz rahatlayarak gülümsedi.
“Bana ikinci bir şans verir misin?” dediğinde Demir geriye bir adım atıp elini kalbine götürerek “Sanırım oturmam lazım” dedi. Motorun üstüne otururken kalbinin üstündeki elini çekip Duru’ya uzattı. Duru bir adım atıp onun elini tuttuğunda Demir onu kendine çekti. Şimdi Duru ona biraz yukarıdan bakıyordu. Demir iki eliyle onun belini kavrarken “Bunu gerçekten istiyor musun?” diye sordu.
Duru “Evet” diye fısıldadığında Demir’in gözleri parladı. “Seni öpmek istediğimi söylesem çok mu acele etmiş olurum”
Demir’in sözleriyle Duru yutkundu. Kalbi hızla çarparken onu öpmeliyim diye düşündü. Bunu gerçekten istiyorsam onu öpmeliyim diye tekrar etti. Demir’in dudaklarına doğru eğildi. Dudakları değdiği an “DURU!” diye haykıran sesle sıçrayarak geri çekildi.
Otoparkta çarpan kapının sesi yankılanırken Duru arkasına dönüp onlara doğru gelen Toprak’ı gördü. Arkasındaki Demir de ayağa fırladı. Toprak “Ne yapıyorsun lan sen?” diye bağırırken iki elini de yumruk yapmış Demir’e saldıracakmış gibi görünüyordu. Demir de ona doğru atıldığında Duru önüne geçip ona engel olmaya çalıştı. Helin de Toprak’ın arkasından yetişip kolunu tutarken “Toprak sakin ol” diye bağırıyordu.
Toprak onun elinden kurtulmaya çalıştı. Demir, Duru’yu önünden çekmeye çalıştı. İki erkekte son derece öfkeliydi. Korumalar müdahale edecek bir durum olabilir diye düşünerek onlara doğru yaklaştı. Duru etrafına utançla bakıp “Toprak kes şunu” dedi. Yaşadığı birçok duyguyla gözleri dolmuştu.
Toprak ona bakıp sert bir sesle “Eve git” dedi. Duru kafasını iki yana salladı. “Bununla konuşacağım eve git” diye bağırdığında Duru tekrar kafasını iki yana salladıktan sonra Demir’e dönüp “Sen git Demir” dedi.
Demir onun dolan gözlerine titreyen dudaklarına baktı. Elini kaldırmış onu teselli etmek için yanağını okşayacağı sırada “Ona dokunma!” diye bağırdı Toprak. Demir ona öfkeyle baktı. Duru’yu daha fazla zor duruma sokmamak için elini indirdi. “Seni yarın arayacağım” dedikten sonra motoruna bindi. Duru onun gidişini izledikten sonra öfkeyle Toprak’a döndü. Aynı öfkeli bakışlarla karşılık verdi Toprak. Duru içindeki tüm öfkeyi haykırmak istese de onun yüzüne daha fazla bakmak istemeyerek yanından geçip içeri ilerlemeye başladı. Helin onu takip ederken, korumalar olay büyümediği için rahatlayarak dağıldı. Toprak hiç beklemeden aynı hızda ikiliyi takip etti.
Akşamlarının iyi geçtiğini düşünen Bora ile Eva kapının hızla çarpılmasıyla irkilmişlerdi. Duru öfkeli bir halde içeri girdikten sonra kapı tekrar sertçe çarpılmış ve önce Helin ardından Toprak içeri girmişti. Helin mahcup Toprak öfkeden çıldırmış halde görünüyordu.
Duru basamakta bıraktığı çantasıyla ceketini alıp yukarı çıkacakken Toprak “Buraya gel Duru! Bu akşam gördüklerim de neydi ha?” diye bağırdı.
Duru hızla arkasını dönüp çantasını yere atarken Toprak’ın üstüne yürüyerek “Ne varmış gördüklerinde ha!” diye bağırdı.
Eva ile Bora onları hayretle izlerken Bora onlardan daha yüksek bir sesle “Çocuklar!” diye bağırdı. Onun sesiyle ikili birbirlerine attıkları öfkeli bakışlara son verip ona döndüler.
Eva sakin bir sesle “Neler oluyor?” dediğinde Toprak parmağıyla Duru’yu işaret edip “Otoparkta sevgilisiyle öpüşüyordu” dedi. Helin ona hayretle bakarken Eva’nın gözleri irileşti. Bora ise Toprak gibi öfkelenmeye başlamıştı.
Duru utançla kızarırken derin derin soludu. Babasının öfkeli bakışları onu bulduğunda daha da utandı. Babası “Bir daha Demir ile görüşmeyeceksin!” diye bağırdığında Duru “Baba saçmalama!” diye haykırdı.
Eva “Bence de Bora. Biraz sakin olur musunuz? Demir onun sevgilisi” dediğinde şimdi hem oğlunun hem kocasının öfkesini üstüne çekmişti.
Toprak “Anne ne diyorsun sen? Onca korumanın ortasında…” diyerek sustu. Aklını kaçırmak üzereydi. Duru’yu o çocuğun kollarında gördüğü an gözlerinin önünü kırmızı bir sis perdesi kaplamıştı. Duru’nun dudaklarını başka bir erkeğin dudaklarına değdiğin görmek aklını başından almıştı. O dudakların sahibini öldürmek istedi.
Bora “Biz yokken o çocuk bu eve gelmeyecek. Bir daha onun kulübesine gitmeyeceksin. Eğer görüşecekseniz halka açık yerlerde korumaların gözü önünde görüşeceksiniz” diyerek direktiflerini verirken Duru “Yeter artık baba!” diye bağırdı.
“Yirmi iki yaşındayım. Sürekli bana küçük bir çocukmuşum gibi davranmaktan vazgeçin. Toprak benim yaşımdayken yatmadığı kız kalmamıştı. Sevgilimi öptüğüm için utanmayacağım. Ne sanıyordunuz ömrümüzün sonuna kadar evcilik oynayacağımızı mı?” son sözleriyle salonun köşesinden bir kıkırtı yükseldi. Helin içeri girdikten sonra aile çarpışmasının arasında kaynamamak için köşeye çekilmişti. Onun gülüşüyle bakışlar kısa süreli onu bulunca gülüşü yarım kaldı.
Toprak “Bak ne diyor bir de ya” diye bağırırken Eva “Kes sesini Toprak” dedikten sonra konuşacak olan Bora’yı da susturup kızında dönerek “Sen odana çık kızım” dedi.
Duru yere attığı çantasıyla ceketini alıp annesinin sözünü dinledi. Bora ise koltuğa çökmüş, yüzünün rengi atmıştı. Yıllar önce kızının sözlerinin benzerini Tamer Bey’e kendisi söylemişti. Ah boşuna demiyorlardı etme bulma dünyası diye. Yaptıklarının bedeli ödemeye devam ediyor olmalıydı.
“Toprak kardeşinin özel hayatına biraz saygılı olmalısın”
“Anne!”
“Sözümü kesme! Duru büyüdü artık kendinize gelin. Hayatına bu kadar karışamazsınız”
“Baba bir şey söyle” diyen Toprak annesine karşı babasının desteğini almak istedi ama babası cevap vermedi. Düşüncelere dalmış gibi görünüyordu. Eva onun halini fark ederek “Siz de odanıza çıkın” dedi. Toprak babasına son kez baktıktan sonra Helin’e gel işareti yaparak yukarı çıktı.
Eva, Bora’nın önünde eğilirken “Bora” dediğinde Bora sinirli bir gülüşle kafasını iki yana salladı. Gözlerini kırpıştırıp karısının gözlerine bakarken “Baban zamanında beni çekip vurmadığı için şanslıyım” dedi. Eva bir şey anlamayarak kaşlarını çatarken “Yıllar önce onun ne hissettiğini çok iyi anlıyorum. Şuan o Demir denen çocuğu elime bir geçirsem” diyen Bora derin bir nefes aldı.
Eva onun dizlerini sıkarken “Eminim Toprak’ın abarttığı gibi bir öpücük değildir. O henüz Demir’e alışamadığı için böyle tepki veriyor. Yıllardır bu çocuklar birlikte. Ne zaman yanlış bir davranışta bulunduklarını gördük” dedi.
Bora sertçe yüzünü sıvazladı. “Bilmiyorum bebeğim, o çocukla görüşmesini istemediğimi biliyorsun. Babasının genlerini taşıyor” derken dişlerini sıktı. Eva iç çekip “Bora bunu az önce konuştuk. Demir iyi bir çocuk, kızımıza zarar vermez” dedikten sonra ayağa kalktı. Eğilip kocasını saçlarından öptükten sonra “Yine de kızımızla konuşacağım” dedi. Bora kafasını kaldırıp ona minnetle bakarken “Teşekkür ederim” dedi. Eva yukarı çıkmadan önce onun dudaklarına ufak bir buse kondurdu.
Annesi geldiğinde Duru sinirli gözyaşlarıyla boğuşuyordu. Kapı çalındıktan sonra annesinin yüzü kapıda belirdi. “Gelebilir miyim?” dediğinde Duru kafasını sallayarak onayladı.
Annesi içeri girip karşısına oturdu. Duru kucağındaki tavşanına sarılırken annesi uzanarak onu ellerinden tutup göğsüne çekti. Kızının kızarmış burnu ve yanakları ağlamak üzere olduğunu belli etmişti. Eva onu kendine çekip rahatlatmak istedi.
Kızının sırtını okşayıp saçlarını öperken “Her şey yoluna girecek” dedi. Duru burnunu çekerken “Yaptıkları haksızlık” dedi.
Eva geri çekilip kızının yüzüne baktı. Duru da biraz geri çekilirken annesi “Seninle bu konuşmayı daha önce yapmıştık” dedi. Duru o konuşmayı hatırlayınca yanakları kızardı. Ergenlik dönemindeyken özellikle Hira ve Deniz’in ardı ardına yaşadıklarından sonra annesi onunla cinsellikle ilgili uzun bir konuşma yapmıştı.
“Anne Demir ile birlikte olmadık” diyerek savunmaya geçti hemen. Annesi gülümseyerek onun saçını okşarken “Biliyorum bebeğim ama bu birlikte olmayacağınız anlamına gelmiyor” dedi.
Duru utançla yüzünü eğerken Eva onun çenesini tutup kafasını kaldırdı. “Babanla tanıştığımda senin yaşlarındaydım” dediğinde Duru irice açılmış gözleriyle “Anne lütfen bu ayrıntıya girme” dedi. Eva kahkaha atarken “Hayır demek istediğim eğer Demir senin kalbine girdiyse bunu onunla yaşamak isteyeceksin” dedi. Duru gözlerin kaçırdı.
“Cinsellik biz kadınlar için erkeklerde olduğu kadar basit değil kızım. Biz kadınlar bedenimizi açmadan önce kalbimizi açarız. Kalp kabul etmişse beden kabul eder. Özellikle ilki bir kadın için önemlidir. Elbet kalp bazen yanıltır ama bu da bize tecrübe olur. Yani kısaca sana baban ve Toprak’ın dediği gibi Demir’den uzak dur filan demeyeceğim. Sadece karar vermeden önce kalbinin bunu istediğinden emin ol”
Annesi sustuğunda Duru’nun gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Kalbimi açtığım beni hiçbir zaman istemeyecek anne dedi içinden. Annesi onu tekrar göğsüne çekip sarıldığında Duru hıçkırdı. Demir ile olmaya çalışarak hata yaptığını anlamıştı.