3.bölüm

523 Kelimeler
İstanbul’un gri sabahlarından biri… Semra mutfakta kahvesini yudumlarken, telefonuna gelen bir mesajla irkildi. > “Asuman Mardin’de. Ömer’le görüşmüş. Havin konuşmuş. Bilgin olsun.” Gönderen: Bilinmeyen Numara. Parmakları soğudu, kahvesi elinden düştü. Bardak parçalandı ama Semra kıpırdamadı. Gözleri masanın bir köşesinde duran eski bir fotoğrafa kaydı. Bora, Ahmet, Tolga ve kendisi… Dört kişi, dört sır, dört vicdan. Ama en çok utanan hep o olmuştu. Çünkü her şeyin ortasındaydı. Ve en çok sessiz kalan da o. Kapının önünde çocukların sesleri yankılanıyordu. Oğulları okula gitmek için hazırlanıyordu. Ama Semra’nın aklı geçmişteydi. O gece Zeynep’in gözlerindeki korkuyu görmüştü. Görmezden gelmişti. Şimdi ise hiçbir şey görmezden gelinemez hâle gelmişti. Kocası Tolga’yla evlilikleri son yıllarda sadece görünürde vardı. Onun sadakatsizliğini öğrenmiş, ama sustuğu için kendine ceza kesmişti. Çünkü en büyük sadakatsizlik, Zeynep’e yapılanı örtbas etmekti. Telefonu aldı, Asuman’ı aramak için birkaç kez denedi, vazgeçti. Sonra aynaya baktı. Aynadaki kadın ne zaman bu kadar korkak olmuştu? "Yeter," dedi kendi kendine. "Ben de konuşacağım." --- O günün akşamı, Asuman Hatice Hoca’nın evinde dosyalarla uğraşıyordu. Zeynep’in eski günlüklerini, mektuplarını, okul karnelerini, hatta çocukluk resimlerini önüne serdi. Her belge, her not, bir ipucu gibiydi. Fakat bir şey eksikti: Tanıklık. Kapı çaldı. Açtığında karşısında Semra’yı gördü. Şaşkınlıkla karışık bir tedirginlik sardı içini. — Semra Hanım? Siz burada? Semra başını eğdi. — İçeri girebilir miyim? Artık susmak istemiyorum. --- Asuman çay demlemiş, sessizce kadını izliyordu. Semra gergindi ama konuşmaya kararlıydı. — Ben o gece evdeydim. Davetlilerden biriydim. Ahmet ile Bora aynı odada uzun süre konuştu. Zeynep salondan çıkarken Ahmet onun peşinden gitti. Kimse aldırmadı. Çünkü Bora sustu. Herkese “çocuk büyüyor, duygusaldır” dedi. Ama ben o gece Zeynep’in banyodan geldiğini, üstü başı dağınık halde ağladığını gördüm. Asuman yumruğunu sıktı. — Peki neden sustunuz? Semra gözyaşlarını tutamadı. — Çünkü çocuklarım vardı. Eşim Tolga, Ahmet’i koruyordu. Bora sustuğu için herkes sustu. Ben de annelik korkusuyla susanlardan oldum. Ama artık Zeynep’in hayaleti evime giriyor her gece. O kız bana hep bakıyor. Uyuyamıyorum. Asuman gözlerini kapattı. Kalbi ağır ağır çarpıyordu. — Tolga da biliyordu yani? Semra başını salladı. — Evet. Ama dostluğu, vicdanından önce geldi. Tolga için güç, imaj ve para her şeyin önündeydi. Bir sessizlik çöktü. Semra çantasından bir zarf çıkardı. — Bu, Zeynep’in bana gönderdiği mektup. Ama açamadım yıllarca. Çünkü korktum. Asuman zarfı aldı. Parmakları titreyerek açtı. Mektuptaki satırlar şöyleydi: > “Semra Abla, lütfen sesim ol. Herkesin sustuğu yerde bir kadın olarak senin konuşmanı istiyorum. Beni koruyamadınız ama belki başkalarını korursunuz. Ahmet o gece zorla girdi odama. Ben Bora’ya söyledim. Ama o sadece sustu. ‘İspat et’ dedi. Semra Abla, sen de sustun. Ne olur artık susma.” Asuman gözyaşlarına boğuldu. Zeynep, herkesi tek tek yazmıştı. Ölmeden önce bile mücadele etmeye çalışmıştı. Semra ayağa kalktı. — Bu mektubu savcıya vereceğim. Ve tanıklık edeceğim. Asuman derin bir nefes aldı. — Artık geri dönüş yok. Bu bir savaş olacak. — Biliyorum, dedi Semra. Ama içimdeki kadın, ilk kez anneden daha güçlü. --- O gece Asuman, Zeynep’in mezarına bir kez daha gitti. Elinde iki mektup vardı. Biri Zeynep’in mektubu, biri Semra’nın tanıklık ifadesi. Yıldızlar gökyüzüne dizilmişti. Toprağın üstüne eğildi. — Artık yalnız değilsin, Zeynep. Bu şehir sustu ama kadınlar konuşmaya başladı. Adaletin bedeli ağır olacak… Ama ödenecek.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE