2. bölüm

667 Kelimeler
Asuman konağın ağır ahşap kapısından çıkarken yüzüne sert bir rüzgâr vurdu. O an anladı; bu şehir hâlâ ona karşıydı. Taş duvarlar konuşmuyordu, insanlar hâlâ susuyordu. Ama içinde, yıllardır bastırdığı o ses yankılanıyordu: "Zeynep sana emanet." Bir taksi çağırdı. Arabaya binmeden önce konaktan son bir kez geriye baktı. Duvarlar ne kadar eskiyse, içindeki sırlar da o kadar derindi. Ve bu sırların içinde bir tanesi vardı ki, Zeynep’in hayatına mal olmuştu. Şimdi o sırrı açığa çıkarmak Asuman’ın tek amacıydı. Ne pahasına olursa olsun. Araba Mardin sokaklarında ilerlerken gözleri camdan dışarıya takıldı. Her taş sokak, her ev, her cami, geçmişin yankılarını fısıldıyordu. İçinden geçen cümleleri susturamadı: “O gece kim oradaydı?” “Bora neyi örtbas etti?” “Zeynep neden konuşamadı?” --- Gün dönmeye başlamıştı. Güneş, taş duvarlara yorgun gölgeler bırakırken Asuman eski bir öğretmeninin evine vardı. Hatice Hoca, emekli edebiyat öğretmeni, yıllar önce ona ilk defa kitap hediye eden kadındı. Sığınacak bir limandı şimdi. Kapıyı çaldığında Hatice Hoca hemen tanıdı onu. Yıllar geçmesine rağmen o gözleri unutmak mümkün değildi. — Asuman… Güzel kızım, hoş geldin. — Hoş bulduk hocam. İçeri girdiklerinde eski kitap kokusu, duvarda asılı kahverengi çerçeveler ve ütülü bir huzur karşıladı onu. Hatice Hoca her şeyi hissetmişti zaten. Bir kadın, bir kadının içinde kopan fırtınayı yüzüne bakınca anlardı. — Zeynep’i rüyamda gördüm geçen gece, dedi Hatice. — Elbisesi beyazdı. Gülümsüyordu ama bir türlü konuşamıyordu. Asuman’ın gözleri doldu. — O gece konuşsaydı, belki yaşıyor olurdu. Ama korkuyordu hocam. O evde bir şey oldu. Büyük bir şey. Ve herkes sustu. Hatice Hoca derin bir iç çekti. — Bazı sırlar, insanların değil, toplumun utancıdır. Mardin’de, hele böyle ailelerde, kız çocuğu ağlarsa "naz yapıyor" sanılır. Erkekse hata yaparsa "gençtir geçer" denir. Ama Zeynep sustuğunda, herkes bakıp geçti. Asuman çantasını açtı. Zeynep’in mektubunu çıkardı. Hatice Hoca dikkatle satırları okudu. Kısa ama anlam dolu cümlelerdi: > “Ablacığım, her şey karanlık. Kalbim sıkışıyor. O gece camdan yıldızlara bakarken bir şey kırıldı içimde. Bana inanmayacaklarını biliyorum. Ama sen bil… O el bana ait değildi. O ses ben değildim. Sustular, sen susma.” Hatice’nin elleri titredi. — Bu kız sana yardım istiyor hâlâ… Sadece mezarından değil, kalbinden de. Asuman gözlerini kapattı. O geceyi düşündü. Zeynep’in sesiyle, korkusuyla, yarım kalan cümleleriyle doluydu. Yalnızca o mektup değil, Asuman’ın içi de bir tanıklık taşıyordu. O gece Bora’yı aradığında telefonu açmamıştı. Ertesi sabah Zeynep hastaneye kaldırılmış, "ilaç almış" denmişti. Ama Asuman, kardeşinin gözlerine baktığında bambaşka bir şey görmüştü: Korku ve ihanet. — O gece, evde başka biri vardı, dedi Asuman. — Ve ben artık kimin olduğunu biliyorum. --- Ertesi gün Asuman, sabah erkenden Lune Bar’a gitti. Burası Mardin’in modernleşen yüzünü temsil eden nadir yerlerden biriydi. Sahibi Ömer’di. Kendisini çok iyi tanımazdı ama Havin’i tanıyordu. Çocukluk arkadaşıydı. Aynı sokakta büyümüşler, sonra yolları ayrılmıştı. İçeri girdiğinde Havin onu görünce donakaldı. — Asuman? Sen… sen burada mı? — Kısa bir süreliğine geldim. Ama sana bir şey sormam gerek. Ömer yanlarına yaklaşmıştı. Asuman doğrudan konuya girdi: — Zeynep’in öldüğü gün, Bora dışında kim vardı o evde? Gerçekleri bilen biri varsa, o sensin Havin. Lütfen… Artık susma. Havin’in yüzü bembeyaz oldu. Gözlerini kaçırdı. Ömer ona baktı, eliyle destek oldu. — O gece ben de oradaydım. Ama sadece mutfakta, hizmetlilerle birlikteydim. Kimseye karışmamam söylendi. Zeynep, salondan çıkarken yüzü bembeyazdı. Arkasından biri geldi. Gördüm… Ama adını söyleyemem. O çok güçlü biri. Asuman bir adım ileri attı. — Güçlü olanlar sustukça, Zeynep gibi masumlar ölüyor. Söyle Havin… O adam kimdi? Havin gözlerini kapadı. Dudaklarından zorla bir isim döküldü: — Ahmet... Bora’nın en yakın dostuydu. Aynı sofraya oturmuşlardı. Aynı sırları paylaşmışlardı. Asuman başını eğdi. Bir taş daha düştü kalbine. Şimdi her şey daha ağırdı. Bora sadece susmamıştı. Aynı zamanda korumuştu. Kardeşinin hayatını elinden alan adamı. --- Gece olduğunda Asuman tek başına Zeynep’in mezarına gitti. Yıldızlar parlaktı. Mezartaşının üzerinde tek bir kelime yazıyordu: “Sessizliğiyle yaşadı, suskunluğuyla gitti.” Eğildi. Ellerini toprağa koydu. — Artık susmayacağım, Zeynep. Sana bunu yapanların adını tek tek söyleyeceğim. Ve o zaman… belki ikimiz de özgür olacağız. Gökyüzünden bir yıldız kaydı. Ve Asuman yemin etti. Bu şehir susacaksa bile, o susmayacaktı artık.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE