İSTANBUL / Güneş Kralının Şirketi🔥
Kağan , odasında dosyalara gömülmüş halde çalışıyordu . Kapı tıklatıldı . Elinde bilgisayarla Taylan içeri girdi .
“Efendim . . . Buzlar Kraliçesi'nin Türkiye’ye gelmek için bilet aldığı söyleniyor ,” dedi .
Kağan aniden yerinden kalktı, yumruklarını sıktı. Çenesi gerilmişti .
“Türkiye ’ ye indiği an haber verin . Her adımını takip edin,” diye emretti sert bir sesle.
Taylan başını hafifçe eğdi.
“Efendim. . . Kimse Buzlar Kraliçesi ’ nin yüzünü görmedi . Onu nasıl takip edeceğiz ?”
Kağan içinden bir "Off. . ." çekti.
“Kuzeni Arya Karan . . . Mutlaka bir fotoğrafı vardır. Onu izleyin. O bizi Buzlar Kraliçesi ’ ne götürür . Ama sakın izinizi belli etmeyin,” dedi .
Eli boğazındaki eski yara izine gitmişti . Gözleri dalgındı .
Bu geliş hayra alamet değildi . Neden geldiği belliydi: Kuzeni Alya için . Ve İstanbul . . . artık savaşa açılan ilk cepheydi .
NORVEÇ / Alina’nın Karargâhı❄️
Alina ve Arya , Türkiye ' den gelen sinyallere hızla yanıt vermek zorundaydı . Alya ’ yı alıp dönmeliydiler . Orası onların toprağı değildi .
Kapı çaldı . Alina başını dosyadan kaldırdı .
“Evet ?”
Jonas tedirgin adımlarla içeri girdi .
“Efendim . . . Güneş Kralı , Türkiye ’ ye gideceğinizi öğrenmiş .”
Alina başını hafifçe salladı . Yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi .
“Yüksek ihtimal , takip ettirecek . . . Bırak etsinler .”
Hazırlıklar tamamlanmıştı . İstanbul ’ daki konaklama ayarlanmış , planlar şekillenmişti . Alina yanına fazla adam almayacaktı — en fazla elli kişi .
Kış Norveç ’ i çoktan teslim almıştı .
İstanbul’un havası ise hâlâ bir muammaydı .
1 HAFTA SONRA / İSTANBUL HAVALİMANI
Soğuk bir yabancının ayak izleri , sıcak bir ülkenin kalbine indi .
Valizlerin döndüğü bantta, siyah gözlüklerinin ardındaki mavi gözler etrafı tarıyordu .
Alina . . . Buzlar Kraliçesi .
Norveç ’ ten Türkiye’ye ilk kez inmişti. Ama bir turist değildi.
Oyun başlamıştı .
Arya dikkat çekmemeye çalışarak gerideydi . Gözleri güvenlik kameralarındaydı . Şimdilik yaklaşan yoktu .
Alina valizini aldı . Ayakkabılarının sesi bile kalabalığın içinde duyulmuyordu . Sanki etrafındaki dünya sessize alınmıştı .
Kontrol noktasında sadece bir bakışıyla görevliyi durdurdu ; kimlik bile istenmeden geçti .
Arya birkaç adım geriden geliyordu . Sade ama keskin kesimli siyah elbisesiyle dikkat çekmeden ilerliyordu . Başındaki dağınık topuz , planlı bir kamuflajdı .
Alina terminal kapısından çıkarken güneş gözlüğünü çıkardı . Bakışlarını gören biri donakalabilirdi . Ama Türkler dikkatliydi.
Fazla dikkat çekmemeliydi .
Ama belki biraz iz bırakmak istiyordu .
“Arabayı getiriyorlar ,” dedi Arya alçak bir sesle .
Alina başını salladı.
“Takip var mı ?”
“Şimdilik yok . Ama Kağan Tanırhan öğrenmiş. Eminim biri çoktan peşimize düşmüştür ,” dedi Arya .
Alina cebinden bir kart çıkardı . Üzerinde yazı yoktu, sadece bir Maça Ası .
Gülümsedi .
“O zaman biraz ipucu bırakalım .”
O sırada uzaktan bir adam onları izliyordu.
Alina hiç fark etmemiş gibi davranarak önüne yanaşan araca bindi .
“Arya, takip var. Plaka: 34 GK 2318.”
Arya çantasından bilgisayarını çıkardı , sunuculara bağlandı .
Birkaç saniye sonra konuştu:
“Güneş Kralı’nın adamlarından biri.”
Alina gülümsedi.
“Güzel. Takip etsin.”
Zihninde şekillenen o hoş geldin hediyesi, her şeyin başlangıcı olacaktı.
🔥🔥🔥
Kağan , Buzlar Kraliçesi ' nin her hareketini bir haftadır izliyordu .
İstanbul ' da , şehrin en soğuk noktasında bir ev alınmış , uzaktan talimatlarla hazırlanmıştı .
Ama olan bitene rağmen Kağan , hâlâ elini uzatamıyor gibi hissediyordu .
Hem kendi adamı hem de Buzlar Kraliçesi ’ nin gölgesi kaybolmuştu .
Bu bir oyunun başlangıcıydı .
Geç fark etmişti .
Oysa Alina , ilk andan beri bu oyunun bir parçasıydı. Hem de ustaca . Kağan öyle düşünüyordu ama ikisi de tam olarak oyunun içinde olduklarının farkında değildi .
Bir haftanın sonunda , Atlas , Alina ’ nın havalimanındaki konumunu almıştı .
Gölge gibi izliyordu .
Ve . . . Arya Karan ' ı fark ettiğinde, elindeki tabletten onu kontrol etti .
Doğrulama tamamlandı . Takip başladı .
❄️❄️❄️❄️
Alina takibin farkındaydı .
Ama hiç bozuntuya vermedi .
İstanbul ’ un havası başkaydı . Soğuk değildi henüz.
Ama şehrin üzerinde bir pus , bir gizem vardı .
Norveç çoktan kara teslim olmuşken , burada hâlâ sonbahar hüküm sürüyordu .
Hayatında ilk kez geldiği bu ülke , kendi kökenlerine aitti .
Yine de kendini buralı gibi hissetmiyordu.
Bir yabancıydı . . . Ama güçlü bir yabancı .
“Kontinapolis”. . . Tarih kitaplarında geçen o büyülü isim .
İstanbul , henüz adımladığı birkaç sokaktan bile göz kamaştırıyordu .
Etrafına baktı . İnsanlar montlarına gömülmüş , atkılarını burunlarına kadar çekmişti .
Ne kadar naiftiler . . .
Deniz kenarına yürüdü . Arya birkaç adım gerideydi .
Karşıya baktığında , ufukta ilerleyen gemiler , köprüler ve . . . Kız Kulesi .
Sanki eski bir masalın başkahramanı gibiydi .
Alina elini uzattı, gözleri kıpırtısızdı .
“Şu meşhur Kız Kulesi sanırım . . . ” dedi buz gibi ama hayranlıkla .
Arya yanına geldi , birlikte kuleye baktılar.
“Evet Alina ,” dedi sade bir sesle .
“Masallar kadar eski .”
🔥🔥🔥
Atlas, saatlerdir Buzlar Kraliçesi ’ ni izliyordu .
Ekibi çevresine dağılmıştı .
Ama gözleri başka birine takılmıştı : Arya .
Kestane rengi saçları , omzuna düşen bir tutam rüzgârla hafifçe oynamıştı .
Atlas , kendini toparlayana kadar birkaç saniye geçmişti bile .
Bir anlık zaaf . . .
Ama bu onun işi değildi .
O saç telini gözleriyle yakalayamadı ama elindeki telefonu kaldırıp fotoğrafları çekti .
Yanındaki adama döndü, hızlıca dosyaları gönderdi .
“Güneş Kralı ’ na ulaştır . Hemen .”
Gözleri tekrar Arya ’ ya kaydı .
Buzlar Kraliçesi’nin Veliahtı ' na . . .
Kağan, fotoğrafa bir kez daha baktı .
Sarıya çalan saçlar, simsiyah gözlükler ve gölge gibi duran beden dili . . .
Alina .
Bir sonraki karede Kız Kulesi'ni işaret ettiğini görünce, içinden bir şey kıpırdadı .
Bu bir tehdit değil . . . bir meydan okumaydı .
❄️❄️❄️
Simsiyah elbisesi, arabanın içindeki loş ışıkta daha da derinleşiyor , karanlığın bir uzantısı gibi üzerinde akıyordu .
Kulaklığını taktı .
“Takip edilen aracı en kısa sürede etkisiz hale
getirin . İçindekini istiyorum . Canlı .”
Camdan dışarı bakarken fısıldadı :
“Kontinapolis . . . Seni ezberleyeceğim .”
❄️Buzlar Kraliçesi’nden❄️
“Kağan Tanırhan beni izliyor.
Ama izlediği kişi ben değilim.
O hâlâ benim gölgemi tanıyor.
Karanlığın kendisini değil.”
Takipçi aracı gözümün ucuyla fark ettim . Sinyal bile vermedim .
Jonas’a bir bakış attım , o ne yapması gerektiğini biliyordu .
Bir dağ yoluna girdiğimizde emir verdim :
“Temas kur . Etkisiz hâle getir . İçindekini al .”
Takibe izin vermek zayıflık değildi .
Bu, onların ne kadar cesur olduğunu görmekti .
Atlas Soyer .
Güneş Kralı ’ nın sadık köpeği.
Şimdi elimizdeydi .
Elleri kelepçeli , gözleri bağlı .
Onu ben getirtmedim .
O zaten gelmişti .
Atlas ’ ın gözlerindeki bandajı açtıklarında göz göze geldik .
Sadece birkaç saniye . . . ama yetti.
Titriyordu .
Soğuktan mı , yoksa benden mi . . . bilmiyorum .
Ama hangisiydi , çok da umurumda değildi.
Yavaşça adımlarımı yaklaştırdım .
Omuzlarımda siyah elbisemin ağırlığı vardı ama beni yavaşlatmıyordu .
Ona baktım. Başımı hafif yana eğdim .
Ve dudaklarımdan sessizce şu döküldü :
"O piti piti, kremalı sepeti . . . Ya ondadır, ya bunda . . . ”
Dondu .
Gözleri büyüdü .
Sesimde hiçbir eğlence yoktu .
Bu bir şaka değil , bir tehditti .
Sonra gülümsedim .
Elimdeki silahı ona doğrulttum .
Sakince konuştum :
“Güneş Kralı’na söyle . . .
Buzlar Kraliçesi geri döndü .”
Kafamla işaret ettim .
Adamlarım onu soğuk depodan çıkardılar .
Koltuğuma oturdum .
Beni izleyen herkes sustu .
Ve ben , İstanbul ’ un karanlığında sessizce fısıldadım :
“Yeni gelmedik .
Geri geldik .”
Ve Buzlar Kraliçesi’nin Türkiye’ye gelmesiyle oyun resmen başlamıştı . . .