Bölüm5

3239 Kelimeler
Sabah saat on da uyandım. Dün kü olayın aklıma gelmesiyle yüzümü buruşturup yataktan çıktım. Banyoya ilerledim ve elimi yüzümü yıkadım. Aynaya bakınca gözlerimin şişmiş olduğunu görmemle çıktım banyodan. Saçlarımı topuz yaptım ve göz altlarıma biraz kapatıcı sürdüm. Odadan çıktım. Abim ve Selim' in uyanmış olduklarını görünce şaşırdım. Normal de abimin gelip beni uyandırması gerekirdi. Aman boşver. Kendilerini affettirmeye çalışacaklar kesin ama tabi ki de hemen kanmayacaktım. Beni nasıl kırdıklarının bilmem farkındalar mı? Dün öldüm korkudan be! Ah Selim ah. Yüzlerine bile bakmadan mutfağa girdim. Kahvaltıyı hazırlayıp "gelin yapın kahvaltınızı" dedim mutfaktan soğuk olmasına özen gösterdiğim sesimle. Tekrar odama girdim. Onlar gidince yerdim ben de. Odama geldim ve telefonumu alıp yatağıma girdim. Kulaklığımı kulağıma takıp Pera' nın Her Şeyim adlı şarkısını dinlemeye başladım. Gözlerimi yumarak şarkının sözlerini mırıldandım. Yorgundu adımlarım sanki giderken. Sonbahardı bu gidiş ,yazın ardından gelen. İçimden koparmaya çalıştım seni. Olmadı yapamadım, kökün çok derinden. Kapının tıklatılması ile kapıya döndüm, içeri abim geldi. Gözlerimi ondan çektim "yalnız kalmak istiyorum" dedim. Yatağımın ucuna geçip oturdu "kahvaltı yapsaydın bari." "Sonra yaparım" dedim soğuk bir sesle. "Yağmur, abiciğim gerçekten özür dileriz. Affet bizi" dedi elleri ile yüzümü kapatan saçları geriye iterken. "Konuşmak istemiyorum." "Peki, sen nasıl istersen" dedi ve yatağımdan kalkıp kapıya ilerledi, açıp odadan çıktı. On beş dakika sonra "biz dükkana gidiyoruz" diye seslendi abim daha sonra da dış kapının kapanma sesi geldi. Biraz rahatlamıştım doğrusu. Dün gecenin tek güzel yanı Selim' e sarıldığım andı. Yoğun çikolata kokusu o kadar güzeldi ki. Sonsuza kadar ona sarılarak yaşayabilirdim. Yataktan kalkıp odadan çıktım. Mutfağa girdim ve masaya oturup kahvaltımı yaptım. Doyduktan sonra masayı topladım ve kirli bulaşıkları makinaya dizdim. Canım ıslak kek çekmişti. Dolaba malzeme var mı diye baktım. Olduğunu görünce çıkarıp tezgaha koydum ve yapmaya başladım. On dakika içinde yapıp fırına verdim. Piştiğin de çıkardım ve dilimleyerek soğumasını bekledim. Salona geçtim ve kendimi koltuğa attım. Acaba ablamlara mı gitsem?Hem ne zamandır da gitmiyordum. Evet evet ablamlara gideyim hem biraz kafa da dağıtmış olurdum. Odama girdim ve dolabı açıp siyah tişört ile gri bir pantolon çıkardım. Banyoya girip üzerimi giyindim. Saçlarımı taradım ve açık bıraktım. Siyah kol çantamı ve telefonumu da alıp odamdan çıktım. Ocağı falan kontrol ettikten sonra ayakkabımı giyip anahtarı da alıp evden çıktım. Apartmandan da çıktım ve yürümeye başladım. Selim beni sevmiyordu işte. Onun gözün de bir kardeşten farklı değildim. Bu düşünce ile gözlerim doldu. Fakat mahallenin ortasın da ağlayamazdım. Ayşe teyzeyi tuhafiyenin önün de görünce "Nasılsın Ayşe teyze?" diye sordum. "İyiyim kızım sağ olasın sen nasılsın?" "Ben de iyiyim. Ablamlara gidiyorum şimdi." "Ben seni tutmayayım kızım. Selam söyle." "Söylerim. Kolay gelsin" dedim ve yeniden yürümeye devam ettim. Hava bozacak gibiydi. Hırka da almamıştım. Yarım saate ablamların evine gelmiştim. Evleri fazla uzak değildi fakat ben yürüyerek ve yavaş yavaş geldiğim için biraz fazla sürmüştü. Kapıyı çaldım. Ablam kapıyı açınca "Hoş geldin canım" dedi. Ayakkabımı çıkarıp eve girdim ve ablama sarıldım. "Hoş bulduk. Annemler evde mi?" "Evde," dedi. Ben salona doğru giderken ablam da kapıyı kapatıp peşimden geldi. "Hoş geldin kızım" dedi annem beni görünce. "Hoş bulduk anne" dedim ve annemi öptüm. Ceren oyuncaklarını bıraktı ve ayağa kalkıp koşup kucağıma atladı. Ceren' i öptüm. Ne çok özlemişim biricik yeğenimi. "Naber cimcime?" "İyi teyze şen naşılşın" Ceren gayet güzel konuşuyordu fakat bazı harflere dili dönmüyordu. Dönmeyince de çok tatlı oluyordu. "Seni öpünce daha iyi oldum." Güldü. Çocuklar en ufak şeyde bile ne kadar mutlu oluyorlardı öyle. Büyüyünce dertlerimiz de büyüyordu maalesef. "Çay yapayım mı?" diye sordu ablam. "Yok abla ben içmeyeceğim. Siz içecekseniz yapabilirsin." "Yok canım biz yeni içtik, senin için sormuştum" dedi. Gülümsedim. Bir saattir ablamlarla oturuyordum. "Anne, babamla bugün de mi burada kalacaksınız?" "Evet kızım" dedi annem. "Tamam. Ben eve gideyim o zaman" dedim ve ayağa kalktım. "Otursaydın canım" dedi ablam. "Yok abla ya gideyim ben. Hem yarın okul var, dinleneyim biraz." "Teyze hemen gitmeşeydin ya" diye belime sarıldı cimcimem. "Hımm, bi düşüneyim bakalım." Dedim ve ellerimi çeneme koyup düşünüyormuş gibi yaptım. "Benimle daha fazla mı vakit geçirmek istiyorsun?" "Eveet" dedi uzatarak. "Tamam o zaman bugün benimle gel ve biz de kal" dedim. "Olur mu abla?" diyerek sordum. Ceren umutla bakıyordu. "İyi bari gelsin seninle. Fakat sen yarın okula gideceksen Ceren' i ne yapacaksın?" "Abim Ceren' i getirir buraya" dedim. "Tamam" dedi ablam. Ceren mutlulukla zıplayarak "oleyy"diyordu. "Abla cimcimenin montunu getir de giysin hava bozacak gibi. Ha bir de geceliklerini getiriver." "Anne bebeğimi de getirir misin?" Ablam elin de cimcimenin küçük sırt çantasını ve montu ile şapkasını getirdi. Ceren' e montunu giydirirken "gecelikleri ve bebeği çantasın da " diyerek şapkasını da başına geçirdi. Annemi ve ablamı öpüp, "Hadi gidelim cimcime" dedim ve elimi uzattım. Ellerimi o küçücük elleriyle tuttu. Ablam kapıya kadar geçirdi bizi. "Görüşürüz" dedim ve el salladım. Cimcime de el salladı annesine. "Görüşürüz canım. Kendinize iyi bakın." Evden çıktık ve yürümeye başladık. "Teyze Rüyayla oynayabilir miyim orda?" Dedi o kahverengi gözleriyle bakarken. "Tabi oynayabilirsin" dedim ve yanağını öptüm. Yağmur yağmaya başlamıştı. Keşke üstüme bir şeyler alsaydım. Tişörtüm sırılsıklam olmuştu bile. Hava soğuk değildi fakat benim üstüm ıslandığı için üşümeye başlamıştım. Hasta olmasam iyidir. Mahalleye geldik. Eve gitmeden önce bakkala girdik. "Oo hoş geldin Ceren" dedi Hüseyin abi. "Hoş bulduk Hüşeyin amca" dedi cimcime. "Nasılsın yağmur?" "İyiyim Hüseyin abi seni sormalı." "İş güç işte " Ekmek, meyve suyu ve iki karam aldım. "Cimcime sen de al bakalım bir şeyler" dedim aldıklarımı kasaya bırakırken. "Ben cipşi iştiyorum teyze." "Koş al gel" dedim. Ceren iki büyük cips alıp yanımıza geldi. Kasaya bıraktım ve parayı ödeyip "kolay gelsin Hüseyin abi" dedim ardından bakkaldan çıktık. Apartmana girip bizim kata geldik. Kapıyı açıp içeri girdik. Ceren montunu ve şapkasını çıkarıp hemen salona koştu. Elimde ki poşeti mutfağa koydum. Ben de odama gittim ve pijamalarımı alıp banyoya girdim. Üzerimi değişip ıslak kıyafetleri kirli sepetine koydum. Saçlarımı kurutma zahmetine bile girmeden topuz yaptım ve odadan çıktım. Ceren salon da koltuğa oturmuş çizgi film izliyordu. Duvarda ki saate kaydı gözlerim. Saat üçü kırk beş geçiyordu. Mutfağa girdim. Acaba ne yemeği yapsam diye düşünürken, pilav, salata ve fırın da et yapabilirdim. Hemen yapmaya başladım yaklaşık bir saate yemekler hazırdı. Masayı hazırladım ve cimcimeyi çağırıp masaya oturduk. "Eline şağlık teyze" dedi cimcime yemeğini yerken. "Afiyet olsun aşkım." Yemeğimizi yedikten sonra ocağa çay koydum. Daha sonra kirli bulaşıkları makinaya dizdim. Makina tam dolmadığı için çalıştırmadım. Su kaynayınca çayı demledim. Sabah yaptığım keki tabaklara koydum. Kendime çay cimcimeye de meyve suyu doldurdum. Bakkaldan aldığım cipsi de tabaklara koyup çikolataları da alıp hepsini tepsiye koyduktan sonra salona girdim. Cimcimenin tabağını ve meyve suyunu önüne koydum. Kendi tabağım ile bardağımı da alıp koltuğa oturdum. "Teyze bu çizgi filmi izlesek olur mu?" "Olur cimcime" dedim ve kanalı değiştirmeden tom ve jerryi izledik. Bitince ben de tepsiyi alıp mutfağa götürdüm. Bulaşıkları makinaya koyup tekrar salona gittim. "Teyze parka gidelim mi? Hem bak yağmur da dinmiş." Saat beş buçuktu. "Olur aşkım. Hadi giy montunu ben de üstümü değiştirip geleyim tamam mı?" "Tamam"dedi. Odama çıktım ve dizime kadar gelen siyah eteğim ile sarı kazağımı giydim. Kazağı eteğın içine sokup saçımı da at kuyruğu yapıp çantamı da alıp odadan çıktım. Ceren' in elini tuttum ve anahtarı alıp evden çıktık. Güneş açmıştı. Fatma ninenin elinde ki poşetleri görünce "yardım edeyim fatma nine" dedim ve poşetleri aldım. Marketten gelmiş olmalıydı. "Sağ ol kızım benim." Gülümsemeyle karşılık verdim. "Hoş geldin Ceren' im" dedi Fatma nine ve Ceren' e sarıldı. Bizim mahalle de ki herkes Ceren ve Rüya' yı çok seviyordu. Fatma ninenin poşetlerini evine bıraktıktan sonra Elif' lerin apartmanına girdim ve kapıyı çaldım. Zeliha teyze açınca kapıyı "hoş geldin kızım İçeri gel" dedi. "Yok Zeliha teyze Elif evde mi?" "Yusuf' la çıktılar onlar. Hayırdır?" "Rüyayı da alıp parka gidecektik Ceren Rüyay' la oynamak istiyormuş da." "Ceren sen nasılsın bakalım?" "İyiyim Zeliha teyze. Rüya da bizimle gelebilir mi?" "Gelsin tabi" dedi ve Ceren' in başını okşadı. "Rüya. Bak kim gelmiş" dedi içeri doğru bağırarak. Rüya koşarak geldi ve "hoş geydin Ceyen" diyerek cimcimeye sarıldı. "Hoş buldum Rüya" dedi Ceren de sarılırken. Çok tatlı görünüyorlardı. "Hadi montunu giy de gel. Yağmur ablan sizi parka götürücekmiş." "Oleyy" dedi ve hemen içeri doğru koştu. İki dakika sonra montunu giyerek geldi. "Görüşürüz Zeliha teyze" "Görüşürüz kızım" dedi ve kapıyı kapattı. Ben Ceren' in ve Rüya' nın elini tutup apartmandan çıktım. On dakikaya parka gelmiştik. Ceren ve Rüya hemen salıncaklara doğru koştular. "Teyze salıncaklar biraz ıslanmış" dedi Ceren dudağını bükerek. Çocukların yanlarına geldim ve salıncağa baktım. Yağmur yağdığı için ıslanmıştı. Güneşin sayesin de biraz kurumuştu fakat hala ıslaktı. Çantamdan peçete çıkarıp iki salıncağı da sildim. "Hadi bakalım binin sizi sallıyayım" dememle ikisi de salıncağa bindi. İlk önce Rüya' yı daha sonra da Ceren' i salladım. Onlar sallanırken kuru olan banka geçip oturdum. Selimden Yağmur odasına çıkınca Mert "hadi oğlum planı devreye sokalım" dedi ve ayağa kalktı. "Ben bu işte yokum Mert. Sence de ileri gitmiyor musun?" "Hatasını anlamalı şimdi geliyor musun? Gelmiyor musun?" "İyi, ama ben bir şeye karışmıyorum." "Tamam hadi kalk." Ben de kalktım ve Mert' i takip ettim. Mert ilk önce Yağmur' un odasına girdi elinde ki oyuncak yılanla. Onu yere atıcakmış. Yağmur görünce daha fazla korksunmuş. Kardeşim diye söylemiyorum ama gerçekten çok deli. Odadan çıkıp elektrik şartelini indirdi. Yanıma gelip önceden telefonuna kaydetmiş olduğu korkunç kadın çığlığı videosunu son ses açtı ve Yağmur' un odasının duvarına dayadı. Kulaklarım bu sese daha fazla dayanamazdı herhalde. O kadar yüksek sesliydi ki Yağmur' un duymaması imkansızdı. Mert Yağmur' un odasının kapısına geldi ve önünden bir kere geçti. Yeniden yanıma gelmek için eğilerek gelmişti. Amacı Yağmur' un kapının önünden geçen bir gölge görmesiyle daha fazla korkmasını sağlamaktı. Yağmur' un çığlığını duyunca "Mert yeter be oğlum baksana nasıl korkudan bağırıyor?" Demiştim. Ama Mert "bi dur be kardeşim" diyerek devam etmişti. Daha fazla dayanamadım. O sırada tekrar Yağmur' un çığlığını duydum. Tam Yağmur' un yanına gidecekken Yağmur odadan çıkıp bana çarpmıştı. Mert elektrik şartelini kaldırdı ve tekrar her yer aydınlanınca Yağmur beni görüp direk sarıldı. O kadar masumdu ki. O ağlarken kalbime hançer saplanıyor gibiydi. Mert yanımıza gelince ondan ayrıldım. Omuzlarından tutup salona götürdüm ve koltuğa oturttum. Mert yanına ben de karşı koltuğa geçtim. Bakışlarına bakılırsa Mert bey pişman olmuştu kardeşini o halde görünce. Mert her şeyi anlatınca "tebrik ederim" deyip Yağmur odasına gitmişti. Benim de bu oyunun için de olduğumu sanmıştı. Mert' e "sana demiştim. Neyse,hadi git yat. Yarın gönlünü alırız" deyip misafir odasına gitmiştim. Huzursuzdum. Saat üçe kadar gözüme uyku girmemişti. Yağmur' u düşünüp durmuştum. Neden böyle hissediyorum, bilmiyordum. Mert' in kardeşi olduğu için miydi acaba? Yağmur' u düşünürken uyumuştum. Sabah ise ondan önce kalkıp salona gitmiştik Mert' le. Yağmur da uyanınca yüzümüze bile bakmadan mutfağa gidip bize kahvaltı hazırlamıştı. Mutfaktan bize seslenip yeniden odasına gitmişti. Kahvaltı bile yapmamıştı. Mertle pek bir şey yememiştik. Mert masadan kalkınca "nereye" diye sormuştum. "Yağmur' la konuşacağım" dedi ve Yağmur' un odasına gitti. Onunla konuşacaktım fakat Mert varken olmazdı. Tek gördüğüm zaman ona açıklayacaktım suçsuz olduğumu. Mert tekrar dönünce "ne oldu?" diye sordum merakla. "Konuşmak istemediğini söyledi" dedi. Masadan kalktık. "Hadi kalk da dükkanı açalım." "Olur" deyip kalktım. Bir kaç dakika sonra evden çıktık. Dükkana doğru Mert' in arabasıyla gittik. Ben genel de arabayı babama bırakırım. Mert kendi dükkanına girdi. Ben de mobilyacı dükkanıma girdim. Kemal açmıştı dükkanı. Kemal bizim aşağı mahalleden. Bu işe başladığım günden beri yanım da çalışıyor. Çok efendi, iyi biridir kendisi. "Günaydın abi." "Günaydın Kemal." "Abi malları kamyonete yükledik. İki güne adrese gider" dedi Kemal. "Tamam. Yalnız söyle eşyalara bir şey olmasın. Dikkatli olsunlar." "Tamam abi" dedi ve Kemal telefonla Ekrem ile Taner' i aradı. Teslimatı yine onlara yaptırmıştım. Kamyonet Taner' indi. Taner ile Ekrem de yanım da çalışarak eşyaların teslimatını yapıyorlar. Kemal tekrar yanıma geldi ve "haber verdim Selim abi" dedi. Başımı sallayıp kahvehaneye gittim. Rüstem abi, Mustafa abi, babam ve Hayri amca oturmuş çay içiyorlardı. Yanlarına gittim "selamün aleyküm" diyerek içeriden kendime çay aldım ve yanlarına oturdum. "Aleyküm selam" dediler hepsi de. Onlar kendi araların da konuşurken ben onları dinlemiyordum. Sadece Yağmur' a suçsuz olduğumu nasıl anlatacağımı düşünüyordum. "Oğlum daldın gittin. İyi misin?" dedi Rüstem abi. "İyiyim Rüstem abi. Biraz uykusuzum sadece ondandır" dedim. Gerçekten de gece uyuyamadığım için uykusuzdum. "Ben dükkana gideyim" deyip kalktım. Dükkana girdim ve sandalyeme oturdum. On dakika sonra bir adam ile yanın da eşi olduğunu düşündüğüm bir kadın dükkana girdi. "Hoş geldiniz" dedim ve adama elimi uzattım. Adam da elimi sıkınca kadına da uzattım. Kadın da sıktı "buyrun şöyle oturun" deyip karşılıklı sandalyeleri gösterdim. "Biz evimizi yenileyeceğiz. Uygun mobilya bakmaya geldik" dedi adam. Çekmeceden dergileri çıkarıp önlerine koydum. Mobilyalara karar verince en yakın bir zaman da teslim edileceğini söyledim. Adam ile karısı kredi kartı ile ödemeyi yapıp sözleşmeyi de izmalayıp çıktılar. Saat altıydı. "Kemal ben çıkıyorum dükkanı kapatırsın" dedim ve dükkandan çıktım. Eve gidecektim. Yürüyerek giderken aşağı mahalle de ki parkta salıncakta sallanan Ceren ve Rüya' yı görmemle durdum. Etrafa bakınca Yağmur' u bankta çocukları izlerken görünce yanlarına gittim. "Merhaba" dediğim de Ceren ve Rüya bana doğru koşup sarıldılar. "Nasılsınız prensesler?" Dedim ikisini de öperken. "İyiyiş Şelim abi" dedi Rüya. "Evet Şelim abi iyiyiz. Şen naşılşın" dedi Ceren de. "Ben de iyiyim. Hadi siz oynamaya devam edin" dedim. İkisi de koşarak oynamaya devam etti. Ben de Yağmur' un yanına oturdum. "Nasılsın Yağmur?" "İyi" dedi sadece. Bana bakmıyordu, çocuklara bakıyordu. "Hadi kızlar gidiyoruz" dedi ve ayağa kalktı. Aniden kolunu tutup "lütfen beni bi dinle" dedim. Gözleri kolunu tuttuğum elime kayınca elimi çektim. "Lütfen" dedim tekrardan. "Peki, dinliyorum. Anlat bakalım." Deyip banka oturdu. Güldüm. Yanına oturdum tekrardan. "Beş dakika daha oynayabilirsiniz" dedi kızlara hitaben. "Ben yoktum o oyunun içinde" dedim direk. "Nasıl?" Dedi anlamazken. "Ben yapmadım işte. Sadece izledim. Ama Mert' in de yapmasını istememiştim en başından beri." "Gerçekten mi?" diye sordu. Sanki gerçek olmasını istiyormuş gibi. "Gerçekten. Hem bana çarptığın zaman da, daha fazla dayanamayıp senin yanına geleceğim de oldu." Dedim gözlerine bakarken. "İyi ama neden özür diledin dün gece." "Mert' i durdurmadığım için pişmanlık duydum kendi içim de" dedim hala aynı pişmanlıkla. "Tamam affettim seni" dedi. "Sahiden mi?" Dedim inanamayarak. "Sahiden" dedi gülerek. "Mert, o da çok pişman yaptığından. Onu da affedemez misin?" "Bilmiyorum. Biraz süründürmekte zarar görmüyorum" dedi dudağının kenarı kıvrılırken. Bakışlarım dudağına kaydı. Hayır, saçmalama dedim kendi kendime ve hemen bakışlarımı gözlerine çektim. "Kalkalım o zaman" dedim. "Hı hı" dedi başını sallayıp. "Kızlar, hadi gidiyoruz" dedi. Ceren ve Rüya yanımıza gelince Ceren benim elimi Rüya da Yağmur' un elini tuttu. Parktan çıktık ve on beş dakikaya mahalleye geldik. Annemi cam da gördüm. O sırada o da bizi görünce "Yağmur nerden böyle kızım?" dedi. "Ceren ve Rüya' yı parka götürmüştüm Zehra teyze. Selim' i de yol da gördük beraber geldik" dedi. "İyi iyi. Hadi gelin bize de bi çay içelim" dedi annem. "Zahmet olmasın Zehra teyze. Biz eve gidelim" dedi. "Yok canım kızım ne zahmeti?" "Tamam Zehra teyze geliyoruz," dedi ve bana baktı. Gülümsedim. Beraber bizim eve geldik. Kapıyı çaldım. Annem açınca "gelin çocuklar gelin" dedi. Çocuklar önde Yağmur arkasın da içeri girdiler. Annem de Yağmur' un arkasından gitmişti. Yağmur' u görünce beni unuttu tabi. Ah be anneciğim. Senin çocuğun benim. Ben. Ben de içeri girip salona geçtim. Annem mutfakta olmalıydı. Yanına gittim. "Yağmur' u görünce papucum dama atıldı." "İnsanın böyle güzel bir gelini olunca. Ne yaparsın?" Dedi. E oha yani. Gelin mi? Hayır yani bir abim veya erkek kardeşim olsa anlardım da. "Anne. Başlama yine saçmalıklarına!" "Ne saçmalığı ayol. Nasıl baktığını görmedim sanki kıza!" "Off off. Yok öyle bir şey. Ben üstümü değiştirmeye gidiyorum." "Her zaman ki gibi kaç zaten." Hay Allah' ım yaa. Odama girip eşofmanlarımı giydim. Nasıl bakıyordum acaba? Amaan nasıl olacak normal insana bakar gibi bakıyorumdur. Annem abartıyor işte. Acaba... Hayır, hayır düşünme oğlum düşünme. Düşünmemek için hemen odadan çıktım. Salona girdim. Ceren ve Rüya çizgi film izliyorlardı. Yağmur da telefonla uğraşıyordu. Parmakları bir o yana bir bu yana gittiğine göre biriyle mesajlaşıyordu. Sevgilisi mi vardı? Yok canım daha neler. Yağmur ve sevgili haa. Güleyim de boşa gitmesin bari. Koltuğa geçip oturdum. Yağmur da geldiğimi görünce telefonu bıraktı. "Hayırdır? Kimle mesajlaşıyordun?" Dedim de demez olaydım. Hayır yani banane ki. BANANE! "Aaa yok Elif' le konuşuyordum" dedi şaşırmış bir yüz ifadesiyle. Şaşırınca ne de tatlı oluyordu öyle. Titre ve kendine gel Selim. Ne yapıyorsun, kafayı mı yedin? Yağmur lan o. Mert' in kardeşi. "Pardon, yani ben öyle görünce meraktan sordum bir anda." "Önemli değil" dedi ve gülümsedi. Kalkıp mutfağa gitti. İki dakika sonra elinde tepsiyle Yağmur ardından bisküvi tabaklarıyla annem girdi. Yağmur bardakları önlerimize koydu. Annem de bisküvi tabaklarını. Çaylarımız bitince Yağmur tepsiyi ve tabakları götürüp makinaya dizdi. Annem ne kadar 'kızım uğraşma ben yaparım' dediyse de Yağmur dinlememişti. "Ben kalkayım artık. Geç oldu." Dedi Yağmur. "Otur kızım ne acelen var?" "Abim gelir birazdan Zehra teyze" dedi. "Tamam kızım" dedi annem. "Hadi çocuklar gidiyoruz" dedi Yağmur. Annem ile Yağmurları kapıya kadar geçirdik. Sonra salona geçip oturdum. Biraz kanalları gezindikten sonra odama girdim. Yağmurdan Rüya' yı evine bırakıp Ceren ile bizim eve geçtik. Ceren' in montunu çıkardım ve partmantoya astım. Odama girdim ayıcıklı pijamalarımı giydim. Saçımı yukarıdan toplayıp çıktım. "Cimcime ben ders çalışacağım sen de resim yapmak ister misin?" "Olur." "Hadi gel o zaman benim odama gidelim." Ceren oturduğu koltuktan kalktı ve beraber odama girdik. Yarın cumaydı. Yani dersim vardı. Ceren' i sandalyeye oturttum ve eline bir kalem ile kağıt verdim. O resim yaparken ben de ders çalışmaya başladım. Bir saat ders çalıştıktan sonra kapı çaldı. Abim gelmiş olmalıydı. Ceren kapıya doğru koşturdu."Hoş geldin dayı" diyen sesini duydum. Odadan çıktım. Abim elin de bir hediye paketiyle Ceren' i kucağına almış oturuyordu. Beni görünce "Gelsene Yağmur" dedi. "Ben masayı hazırlayayım" dedim. Biraz burnu sürtsündü abimin. Gözlerin de ki pişmanlığı apaçık görüyorum ama hemen de affetmek gelmiyor içimden. "Abinin sözünü dinle ve yanıma gel" dedi. Başımı salladım ve abimin eliyle gösterdiği yere yani yanına oturdum. Acaba şimdi affetsemiydim?Biraz özür dilesin affederim ya ne olacak ki? "Yağmur, canım kardeşim. Gerçekten özür dilerim. Aptallık ettim, seni üzdüm biliyorum ama lütfen affet." Beklenti ile gözlerimin içine bakıyordu. Daha fazla dayanamadım, başımı sallayarak "tamam, özrün kabul edildi." dedim. Beni de kolunun altına aldı ve sarıldı. Yanağımı öpüp geri çekildi. "Bak bunu sana aldım" dedi hediye paketini bana vererek. "Teşekkür ederim abi" diyerek bu sefer ben öptüm onu. Sakalı biraz batmıştı ama belli etmedim. "E hadi aç bakalım." "Dayı, bana niye hediye almadın?" Dedi Ceren kollarını göğsün de birleştirerek. "Sana da yarın alayım olur mu?" "Olur" dedi Ceren abimi öpücüklere boğarak. Paketi açtım ve geçenler de Elif' le alışverişe çıktığım da çok beğendiğim fakat pahalı olduğu için alamadığım elbiseyi almıştı. Boyu normal uzunluktaydı. "Bu benim beğendiğim elbise" dedim şaşkınlıkla. "Evet o" dedi abim. "Peki ama sen nerden biliyorsun bunu beğendiğimi?" "Elif sağ olsun" dedi gülerek. "Teyze bu çok güzel" dedi Ceren hayranlıkla. "Evet canım öyle" dedim ve Ceren' in burnunu sıktım. "Çok teşekkür ederim abi" deyip sarıldım abime. "Elif 'bunu al bu kıyafeti çok beğenmişti' diyerek zorla aldırdı bu kısa elbiseyi. Yoksa bu kadar mini bir elbiseyi almazdım." "Kısa değil ki abi." "Neyse ne. Bir defa giyer Ceren' e verirsin. Ceren büyüyünce giyer" dedi gülerek. "Ama bu bana olmaz ki" dedi Ceren. "Şaka yapıyorum dayıcığım. Ben sana bundan daha güzel bir elbise alacağım" dedi. Sonra bana dönerek; "Yemek var mı?" diye sordu. "Var, bekle masayı kurayım" deyip mutfağa gittim. Abime masayı hazırlayıp çağırdım. Cerenle beraber oturup yediler yemeklerini. "Abi yarın Ceren' i ablamlara sen bırakır mısın? Okula gideceğim ben." "Tamam bırakırım." Yemek yiyip bulaşıkları makinaya koydum ve makinayı çalıştırdım. Abime çay yapıp Ceren ile yatmak için odama gittik. Erken yatmalıydım. Yani en azından bugün. Dün uyuyamadığım için fazlaca uykum vardı. Abimin aldığı elbiseyi dolaba koydum. Ceren' in çantasın da ki geceliklerini giydirdim. Saçlarını da topladım. Beraber yatağa girdik. Selim aklıma girdi yine. Her akşam onu düşünerek uyumak alışkanlık haline geldi ben de. Ceren on dakika sonra uyumuştu. Bugün çok fazla yorulmuş olmalıydı oyun oynamaktan. Ben de daha fazla dayanamadım ve kendimi uykuya bıraktım. ***
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE