bc

TUTKUN BESTE +22

book_age18+
3.0K
TAKİP ET
40.7K
OKU
revenge
dark
one-night stand
family
opposites attract
dominant
badboy
kickass heroine
brave
heir/heiress
drama
tragedy
sweet
bxg
kicking
scary
city
office/work place
cheating
lies
secrets
musclebear
love at the first sight
friends with benefits
seductive
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Biz birbirine tutkun bir besteydik. Birbiri ardına ulanan ezgiler gibi dökülmüştü notalar hayatımızdan. Biz kendimizin bestekarıydık. Peki ya güfte?

“S*kim senin için sızlıyor,” dedi kadının öpüşleri arasına. Atiye’nin vanijası alev almıştı.

“İçime gir,” dedi hunharca bir istekle. Bütün kasları istekle kasılıyor, kadınlığı nabız gibi atıyordu. Adam parmağına taktığı ağı çekerek tek güçlü hamlede yırttı. Atiye’nin vanijası tekrar nabız gibi attı ama bu en fenasıydı sanki.

“İçin benim.” dedi adam hükmeden bir sesle. “*mcığın benim.” Parmağını içine itince Atiye şifonyerden destek aldı. Sanırım bu gece en fena geceleri olacaktı.

“Senin de s*kin benim!” diye karşılık verdi kadın bedeninin yükselişine rağmen. Demek Bora yükseleceğiz derken bundan bahsediyordu. Deniz seviyesinin altındalardı ama kendini Everest’in tepesinde gibi hissediyordu.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1. Bölüm: Aşk ve İntikam
1.Bölüm İçimde gidip gelen penisten hiç zevk almıyordu. İnleyerek ya da bazen bedenimin zevk aldığına dair birtakım hareketlerle zevk alıyormuş gibi yapsa da, numaradan öteye geçmeyecek başarılı eylemlerdi. Aslında iş arkadaşlarıyla seks yapmasının etik olmadığının farkındaydı ama en son seks yapmasının üzerinden bir yıl geçmiş, arkadaşları artık onunla dalga geçmeye başlamıştı. Atina’da yaşadığı günah dolu yedi gecenin ardından bir daha p***s yüzü görmek nasip olmamıştı. E ihtiyaçları giderilmeliydi sonuçta ve Juan uygun adaydı. Peşinde koşuyor, talebini belli etmekten çekinmiyordu. Bir akşam yemeğe çıkmışlardı ve bu akşam, Atiye, içinde bir yangın başladığını hissetmiş, telefona sarılmıştı. Juan İspanyol’du. Onun ateşini söndürürdü elbet. İşin kötü yanıysa Juan hiçbir şekilde kendisini etkilememiş, sevişirken de içine girdikten sonra da bir gram zevk kırıntısı içinde oluşmamıştı. Bacakları adamın omuzundayken ve kollarını başının üzerine bırakmış adamın işini bitirmesini beklerken bunları düşünüyordu. İşin garibi kendisinin aksine Juan kendini kaptırmıştı. Yüzüne bakmasa da hırıltılı nefesleri ve kıpkırmızı olmuş yüzünden ve yaklaşık 7 dakikadır içinde gidip gelmesinden anladığı kadarıyla aslında Juan baya kondisyonluydu. Atiye’yi etkilemeyi başaramamıştı. Sonra adam boşaldı, bir süre sarsıntısının geçmesini bekledi ve içinden çıktı. Aletine taktığı prezervatifi çıkartan adam ayağa kalktı ve çöpe atmaya gitti. Juan dönene kadar Atiye de kalkmış, sabahlığını giymiş ve adamın kıyafetlerini toparlamıştı. Yatak odasına çıkan merdivenleri bitirdiği anda adamın burnuna uzattı kıyafetlerini. Şaşıran adam düşme tehlikesi geçirdi ve toparladı. “Ne oldu?” diye sordu şaşkınca. İlişkileri olan insanlar seviştikten sonra beraber uyurdu. “Gideceksin ya, işini kolaylaştırmak istedim.” Dedi tatlı bir gülümsemeyle Atiye. Bir ilişkileri olmadığı ve bu gecenin devamı gelmeyeceği ya da bir benzeri olmayacağı için gece kalmasına gerek yoktu. Gitmesi daha iyiydi hatta. “Gidecek miyim? Ama canım,” dedi adam birlikteliklerini vurgulamak isteyen bir sevgi sözcüğü kullanarak. “Yok,” diye reddetti Atiye. “Biz aynı iş yerinde çalışıyoruz ve ilişkimiz tek gecelikti. Yaşandı ve bitti saygı çerçevesi içinde.” “Ama,” dedi adam bozum olarak. “Birlikte ikinci buluşmamız.” “Sekse giden yolda atılmış ikinci adım. Varacağımız yere ulaştığımıza göre başka adımlara gerek yok.” Juan kabul etmekten başka ne yapabilirdi ki? “Üzerimi giyineyim,” diyerek asma kata çıktı ve Atiye’ye kindar bir bakış attı. Kendisini kullanılmış ve sonrasında kenara atılmış hissediyordu. Sonra beraber alt kata indiler. Alt katta tuvalet ve banyonun bulunduğu kısım dışında başka oda yoktu. Mutfak ve salon birlikte bir stüdyo daireyi oluşturuyordu ve evin iki duvarını kaplayan bir sürü camdan da muhteşem bir Bremen manzarası görünüyordu. Pahalı ama âşık olduğu bir daireydi. Evini çok seviyordu. Weser Ronensansı mimarisiyle inşa edilmiş ev çalışırken kendisine ruh veriyordu sanki. “Aramızda kalırsa sevinirim,” dedi Juan’ın suratına kapıyı kapatmadan önce. Juan daha binadan çıkmadan ofisteki herkese Atiye’yle seks yaptıklarını yaydı. İntikam almak hakkıydı sonuçta. Ertesi gün işe geldiğinde patronları Edward Hoffman tarafından çağırılan Atiye henüz hiçbir şey öğrenmemişti. Güzel bir ahlak dersinden sonra tekrar ofisine döndüğünde ise Juan’ın hayatını sikme planı yapıyordu. Bütün gün adamı görmedi. Aslında ofiste takılan tek kişiler ikisi değildi, Atiye de Juan da ofisten başkalarıyla yatmışlardı. Kimse bu haberi takmamış ve Atiye’de yediği azar dışında hiçbir şeyle muhatap olmak zorunda kalmamıştı. “Nasıldı?” diye sormuştu en yakın arkadaşı Felicia. “Ne nasıldı?” “Juan.” “Berbattı. Orgazm taklidi yapmama bile gerek kalmadı, fark etmedi bile zevk almadığımı.” “Yapma! Biz geçen yıl birkaç kez takıldık onunla. İyiydi eskide.” Atiye baş parmağını aşağı tutarak yumruk yaptığı eliyle olumsuz hareketi yaptı. Sonra da konu bir daha açılmadı. Bay Hoffman’la öğleden sonra yapılan toplantıda yeni bir iş aldıkları bildirildi. “Bu iş Türkiye’de. Teklifi veren firma İstanbul’da, kendi arsalarının üzerine bir cadde inşa etmek istiyorlar. Weser Ronesansı mimarisiyle Gotik mimarinin harmanlandığı, içinde AVM, kafe, restoran, market, sanat okulu ve daha bir sürü yaşam kompleksinin bulunduğu bir cadde. İnsanların merak ederek görmeye geleceği, kendine has bir aurası olan bir cadde. Daha önce yaptığımız işleri baz alarak bize teklif getirdiler. Bir hayli uzun sürecek bir iş ve iş süresince Türkiye’de olmamız gerekiyor. Ekip olarak ihtiyacımız olan her şey bize sağlanacak. Bir ofis, konaklama yerleri, araç ve Almanya’ya gidip gelmek istediğimiz zamanlarda şirketin ödeyeceği uçak biletleri.” “Peki bütün ekip mi gideceğiz?” diye sordu Auberta. “Senin gideceğin kesin,” diye yanıtladı hemen Edward. “Sen projeden sorumlu baş mimar olacaksın. Beraber çalışacağız ama ben Almanya’dan uzak kalmak istemiyorum. Ekibi sen kur Auberta.” Sonra Atiye’ye döndü gözleri. “Atiye de Türk bildiğim kadarıyla. O da bu projede bizimle olacak. Ekibinde olduğundan emin ol.” “Ama efendim,” dedi Atiye. Türk olabilirdi ama Türkiye’ye gitmeyeli seneler olmuştu. “İtiraz etme lütfen. Bir düşün. Bu projede başarılı olursan adının methini düşün. Bu iş Türkiye’de yapılacak olabilir ama dünyaya adını duyurması planlanan bir iş.” “Düşünmek istiyorum.” Dedi Atiye. “Pekâlâ. Auberta ekibi kurana kadar sana müddet. Son karar verilmeden önce kararını bildir. Bildir ki Auberta yerine Juan’ı götürebilsin.” Bilerek mi Juan demişti? Bilmiyordu ama daha o an da karar verilmişti aslında. Dünyaya adını duyuracak bir işte Juan’ın adının anılmasını mı tercih ederdi? Kendi adının anılmasını mı? 10 gün sonra toparladığı valizleriyle hava alanı yolundaydı. Doğmadığı, vatandaşı olmadığı memleketine dönüyordu. Kendisini bekleyen kaderden habersiz, umut ve hırs doluydu. Mesleğinde başarıya ulaşacak, adını dünyaya duyuracaktı. Oysa onu bekleyen kaderde çok farklı şeyler vardı. Aşk ve intikam...

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

İKİNCİ ŞANSIM

read
3.1K
bc

GÜL SARMALI (+18)

read
35.9K
bc

Dönüm Noktası Aşka Tutsak

read
5.6K
bc

KISIR AĞA

read
110.6K
bc

FIRTINAŞK (+18)

read
51.6K
bc

İNCİ TOZU (+18)

read
22.5K
bc

KONAĞIN ZORAKİ DAMADI (+18)

read
70.4K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook