bc

KAFKAS GELİNİ (+18)

book_age18+
85
TAKİP ET
1K
OKU
revenge
dark
forbidden
love-triangle
contract marriage
one-night stand
family
HE
age gap
fated
forced
opposites attract
second chance
friends to lovers
arranged marriage
stepfather
mafia
single mother
gangster
tragedy
sweet
serious
mystery
scary
bold
loser
mythology
small town
cheating
disappearance
enimies to lovers
lies
secrets
love at the first sight
surrender
addiction
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Zarina, Kafkas dağlarının sert rüzgârlarında büyümüş bir kızdı; özgürlüğüne düşkün, başı dik, kaderine meydan okumaya alışık. Ama kader onunla oyun oynamayı seviyordu. Yanlış zamanda edilen bir söz, bir ziyaret, bir tanışıklık…

Ve bir anda kendini Nevşehir’in köklü, kudretiyle bilinen Karadağ Ailesinin gelin adayı olarak bulmuştu.

Bu evliliği isteyen o değildi.

Onu zorlayan ailesi değildi.

Asıl zorlayan… geçmişten gelen bağlardı.

Kızın ninesiyle Karadağların büyük hanımı yıllar öncesinden tanışıktı. İki kadının arasında kimsenin bilmediği bir söz, bir borç, bir sır saklıydı. Büyük hanım, torunu için gelin ararken ninenin kapısını çaldığında, Zarina’nın kaderi çoktan mühürlenmişti.

Ve şimdi Zarina, istemeden de olsa, Nevşehir’in taş evlerinden, loş koridorlarından, soğuk bakışlı Karadağ ailesinin içine adım atmak zorundaydı.

Bu evlilik bir tercih değil, bir mahkûmiyet gibiydi.

Karadağların oğlu ise…

Sertti. Kuralcıydı. Gölgelerin içinde yaşayan bir adamdı.

Onu bekleyen gelinin itaatkâr olmasını bekliyordu; boyun eğmesini, sessiz kalmasını.

Ama Zarina, Kafkas’ın kızıydı. Eğilmeyi bilmezdi.

Başlangıç çarpışmayla olacaktı.

Tenle değil, kaderle.

İtaatle değil, gururla.

Aşkla değil, karanlıkla.

Zarina’nın adı nikah masasında söylenirken, o içinden fısıldadı:

“Ben seçmedim bu evliliği. Ama kaderimi değiştirecek olan yine benim.”

Ve hiçbiri bilmiyordu:

Bu evlilik iki aileyi birbirine bağlamayacak,

Önce kan,

Sonra öfke,

En sonunda tutku akacaktı.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
KAFKAS GELİNİ - 1
KAFKAS GELİNİ TANITIM Zarina, Kafkas dağlarının sert rüzgârlarında büyümüş bir kızdı; özgürlüğüne düşkün, başı dik, kaderine meydan okumaya alışık. Ama kader onunla oyun oynamayı seviyordu. Yanlış zamanda edilen bir söz, bir ziyaret, bir tanışıklık… Ve bir anda kendini Nevşehir’in köklü, kudretiyle bilinen Karadağ Ailesinin gelin adayı olarak bulmuştu. Bu evliliği isteyen o değildi. Onu zorlayan ailesi değildi. Asıl zorlayan… geçmişten gelen bağlardı. Kızın ninesiyle Karadağların büyük hanımı yıllar öncesinden tanışıktı. İki kadının arasında kimsenin bilmediği bir söz, bir borç, bir sır saklıydı. Büyük hanım, torunu için gelin ararken ninenin kapısını çaldığında, Zarina’nın kaderi çoktan mühürlenmişti. Ve şimdi Zarina, istemeden de olsa, Nevşehir’in taş evlerinden, loş koridorlarından, soğuk bakışlı Karadağ ailesinin içine adım atmak zorundaydı. Bu evlilik bir tercih değil, bir mahkûmiyet gibiydi. Karadağların oğlu ise… Sertti. Kuralcıydı. Gölgelerin içinde yaşayan bir adamdı. Onu bekleyen gelinin itaatkâr olmasını bekliyordu; boyun eğmesini, sessiz kalmasını. Ama Zarina, Kafkas’ın kızıydı. Eğilmeyi bilmezdi. Başlangıç çarpışmayla olacaktı. Tenle değil, kaderle. İtaatle değil, gururla. Aşkla değil, karanlıkla. Zarina’nın adı nikah masasında söylenirken, o içinden fısıldadı: “Ben seçmedim bu evliliği. Ama kaderimi değiştirecek olan yine benim.” Ve hiçbiri bilmiyordu: Bu evlilik iki aileyi birbirine bağlamayacak, Önce kan, Sonra öfke, En sonunda tutku akacaktı. ******** Nevşehir’in taş avlularında rüzgâr sert esiyordu. Zarina, ninesinin elini bırakmadan Karadağ Konağı’nın yüksek demirli kapısından içeri adım atarken ilk hissettiği şey, göğsüne çöken bir ağırlıktı. Bu ağırlık evin değil, kaderin ağırlığıydı. Başını kaldırdığında ise avlunun sonunda, basamakların üstünde biri duruyor ve onlara bakıyordu. Siyah pantolon, siyah gömleğinin kollarını dirseğine kadar sıvamış, omuzlarına düşen gün ışığıyla keskinleşen hatları gözler önüne seriliyordu. Adam, sanki bu konağın ruhunu taşıyordu. Gözleri yeşil; soğuk, ölçen, tehditkâr. Duruşu ise hükmetmeye alışık ve asla itaatsizliği kabul etmeyen cinstendi. Kuzey Karadağ. Onunla evlendirilmek istendiği adam. Zarina, istemsizce nefesini tutarken boğazı kurudu. Adam adım atmaya başladığında taş zeminin üzerinde oluşan ses içindeki huzursuzluğu katlıyordu. Kuzey yaklaştıkça, Zarina’nın kalbi hızlandı ama o bunu belli etmeyeceğine yeminliydi. Edemezdi. Şimdi değildi. Kuzey karşısında durduğunda hiçbir şey söylemedi. Yeşilleri ile sadece baktı. Bu öyle bir bakıştı ki büyük sağların tepelerinden kayalar düşüyor gibiydi. O yeşillerde ormanlar ateşe tutuluyordu da söndürmeye bir damla su yoktu. Kuzey sanki gözleriyle bir kez daha hüküm veriyordu. Ninesi hafif eğildi. Karşısındaki genç adama bakarken başını usulca aşağı yukarı salladı. Dalyan gibi bir adamdı. Torununu üzmez ona iyi bakardı. Üstelik bakışlarındaki bir şey içinin rahat etmesini ister gibiydi. Kim bilir belki de etmemeliydi. Sesini çıkardığında elini tutan Zarina biraz daha sıkılaştırdı tutuşunu. “Bu, torunum Zarina Aşba .” Kuzey’in bakışı hızla Zarina’nın yüzüne kaydı. Bir an durdu… sonra dudağının kenarı belli belirsiz, kibirli bir çizgiye dönüştü. Ona gösterilen resimde olduğu gibiydi. Üzerine giydiği elbise bedenine tam oturmuştu. Sıcak bir Nevşehir gününe uygundu. Çiçekleri ise baharı gösteriyor gibiydi. saçları, yüzü, duruşu ve gözlerindeki asi bakışlar tak kaşını kaldırmasına neden oldu. Ardından o sözleri söyledi. İlk çatışma tam da bu anda yaşanacaktı. “Bize uygun olup olmadığını göreceğiz,” dedi. Sesi sakindi ama altında demir gibi ağırlık vardı. Zarina’nın kaşları çatıldı. Gördüğü bu adam fazla kibirli gibiydi. Sanki küçük dağları kendi yaratmış gibi hareket ediyordu. İlk izlenim hep çok önemli derler ya Zarina Kuzey Karadağ’ı hiç ılımlı bir adam gibi görmemişti. Ha bir taşa laf anlatırdı ha bu adama. Aralarında fark yoktu. O yüzden başını dikleştirdi. Elalarını yeşillere dikip konuştu. “Beni görüp de uygunluğuma karar verecekseniz,” deyip soğukkanlı ama dikenli bir tonda “boşuna zahmet etmeyin. Ben kimsenin ölçüsüne göre şekil almam.” Dedi ve cümlesini tamamladı. Kendini ezdirmeye niyeti yoktu. Ninesi korkuyla kızın kolunu sıktı. Torununun huyunu bilirdi. Asi tavırlarıyla Karadağların arasında ayrık otu gibi dururdu. Uyaran bir ses tonu ile “Zarina” dese de genç kız bakışlarını adamdan çekmiyordu. Kuzey elini hafifçe kaldırdı. Yaşlı kadını hiçbir cümle kurmadan susturdu. Onun için bu hareket bile otoriteydi. Fazlasına lüzum yoktu. “Şekil almana gerek yok,” dedi, yeşil gözleri hiç kırpmadan. Sesindeki katılığı saklama gereği duymadan devam etti. “Ben şekil vermesini bilirim.” Zarina’nın nefesi boğazında düğümlendi. Boştaki eli yumruk olurken bir an için gerçekten de adama saldırmak istedi. Şöyle sağlamından birkaç tokat veya yumruk iş görürdü. Hatta tırnakları ile yüzünü haritaya çevirebilirdi. Lakin yapmadı. Ona yakışmazdı. Şimdilik ağırlığını koruyacaktı. Bunun için adamın bakışları altındayken ondan yüzünü çevirdi. Ninesinin kolundan kendi elini sıyırdı ve sert adımlarla avlunun içine yürüdü. Kanı çoktan sinirden kaynamaya başlamıştı. Arkasından Kuzey’in sesi geldi, alaycı bir karanlıkla: “Kaçmayı düşünüyorsan,” dedi. “Şimdiden söyleyeyim… Burada rüzgâr bile izinsiz esemez.” Zarina durdu. Gözlerini kapayıp açarken dişlerini sıktı. Elleri iki yanında yumruk olmuş parmak boğumları beyazlamıştı. Sırtı dönükken bile onun bakışlarını ensesinde hissediyordu. Bu çok rahatsız ve huzursuz ediciydi. Yine de asiliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Edemezdi. Zarina Aşba ’dı o. Ailenin tek kızı her zorluğun yuva bildiği evdi. Beyaz atı ile dağ eteklerinde uçarcasına koştururken bu kaba adamın sözlerini duysa gülerdi. Şimdi ise sakinliğiyle gizlediği dikenlerini kullanarak karşılık verecekti. Adama dönmedi. Dudaklarını araladığında çıkan cümleler tam da istediği gibiydi. “Ben rüzgâr değilim,” dedi dişlerinin arasından. “Fırtınayım. Tutabilirsen tut.” Adamın gözlerinde ilk kez bir kıvılcım çaktı. Öfke mi, hayranlık mı… belli değildi. Ama o anda ikisi de biliyordu: Bu karşılaşma sadece tanışma değildi. Bu, bir savaşın başlangıcıydı. Ve kazananı yalnızca biri olacaktı. Zarina avluda ilerlerken, uzun taş koridorun gölgesi yüzüne vurdu. Her adımda ayak sesleri yankılanıyor, konağın içindeki sessizlik ona meydan okur gibi kalınlaşıyordu. Omuzlarını dikleştirip yürüdü. Asla korktuğunu göstermek yoktu. Arkasından gelen bakışları hissetmemeye çalıştı. Ama hissediyordu. Kuzey’in bakışı keskin bir bıçak gibi sırtına saplanıyordu. Kuzey, merdiven başından adımlarını yavaşça geri attı. Zarina’nın uzaklaşan siluetine bakarken yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. İlk defa bir kadın ona bu deli meydan oluyordu. ilk defa bir kadından bu lafları işitmişti. Kendi rüzgar bile bensiz esemez derken Zarina fırtınayım diyordu. Yakıp yıkmak asi olduğunu anlatmak için en makul ve doğru cümleyi kurmuştu. Lakin bilmediği şey ne kadar asi olursa olsun elalarındaki korku kırıntılarını saklayamıyordu. Bunu görmüştü. Buna rağmen meydan okumasına ise küçük bir yani hayran olmuyor değildi. Neşeli, süslü gelin adaylarından bıktığı için kabul etmişti zaten bu görücü düzenini. Büyük hanımın seçtiği her kız önünde konuşurken titrerdi. Ama bu kız? Kafkas’ın dağlarından gelmiş bir ateş topuydu. Kuzey’in yüzü ciddileşti. Basamaklardan ağır ağır çıkmaya devam ederken kendi kendine fısıldadı: “Benimle savaşmak istiyorsan kendini iyi hazırla Zarina. Zira bende acıma denen duygu yok.” **** Konağın avlusundan geçip içine girdiklerinde, ağır yeni ahşap kapıların kokusu boğazlarına doldu. Tavan yüksekti. Duvarlarda siyah çerçeveli aile fotoğrafları, her köşeden onları izleyen soğuk bir tarih vardı. Ev resmen müze gibiydi. Ninesi kulağına eğildi. Az önce olanlardan sonra torununu yeniden uyarma gereksinimi duydu. Sorun yaşansın istemiyordu. “Sakın ters konuşma. Aile büyükleri o delikanlı gibi seni hoş görmez. Unutma onlar çok güçlü ve biz onlara söz verdik.” Zarina ninesine bakarken kaşları çatık sesi toktu. “Ben kimseye söz vermedim ama yine de sizin sözünüzle buradayım. Kaderimi bir söze bağladınız.” Ninesi sustu. Yaşlı kadın ne dese bilmiyordu. Torunu haklıydı. Sözü o vermemişti. Yine de mecburdu. İki tarafa açılan salonuna girdiklerinde, derin renkli halılar, avizeler ve ailenin ağır bakışları onları karşıladı. Ama Zarina’nın gözleri otomatik olarak karşı tarafta bulunan diğer kapıya döndü. Kuzey içeri giriyordu. Ayak sesleri salonu doldururken herkes saygıyla doğruldu. Lakin genç kız kıpırdamadı. Genç adam diğerlerinin arasından yürürken gömleğinin açıkta bıraktığı kolunda damarlar belirginleşmişti. Gözleri, doğrudan Zarina’ya kilitlendi. Sanki çevrede kimse yokmuş gibiydi. Yaklaştı. Çok yaklaşınca odadaki tüm hava değişti. Herkes pür dikkat onları izliyordu. Bir uğultu, bir basınç, bir tehdit. Zarina ise iç güdüsel bir refleksle nefesini tuttu. Yeşillere dik dik bakmaktan kendini alamıyordu. Kuzey’se sesini alçaltarak konuştu. Karanlık sanki dilinin ucundan dökülen her cümleye dokunuyordu. “Buraya geldiğine göre, benim gelinim olmaya hazırsın demektir.” O kadar katıydı ki taşa söylese tuzla buz olurdu. Zarina, onun sözlerine karşılık verirken omuzlarını dik tutuyordu. “Ben buraya size verilmiş bir söz olduğu için geldim. Kimse zannetmesin ki bu evliliğe hevesliyim. Beni başka kızlarla karıştırmayın.” Kuzey’in çenesi kasıldı. Yine karşı geliyordu. Korkmadan konuşuyordu. Üstelik evliliğe de rızası ile tamam demediğini açıkça dile getiriyordu. Burnundan soluyan adam öne doğru eğildi. Aradaki hava öyle bir titreşti ki elle tutulur cinstendi. Fısıltısı zehir gibi yumuşak ama tehdidi keskin bir tondaydı. “Bana meydan okuma, Zarina Aşba . Seninle savaşmam gerekirse asla geri durmam.” Genç kız da eğildi. Hiç geri çekilmeden tıpkı onun gibi konuştu. “Ben de bir erkekten korkmam Kuzey Karadağ.” O an Salonda bir uğultu koptu. Herkes duydu ve de şok oldu. Ama ikisinin bakışları kilitli kaldı. Sanki iki dağ birbirine çarpıyordu. Ve o an, büyük hanım bile anladı. Bu evlilik barış değildi. Bir savaşın başlangıcıydı. BÖLÜMLER 2026 DA OCAK SONUNDA GELMEYE BAŞLAYACAK

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

30 Days to Freedom: Abandoned Luna is Secret Shadow King

read
309.1K
bc

Too Late for Regret

read
280.8K
bc

Just One Kiss, before divorcing me

read
1.6M
bc

Alpha's Regret: the Luna is Secret Heiress!

read
1.2M
bc

The Warrior's Broken Mate

read
137.0K
bc

The Lost Pack

read
387.3K
bc

Revenge, served in a black dress

read
146.0K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook