DEMİR Dicle, elinde tuttuğu fotoğrafları, sanki ben onları hiç görmemişim gibi panikle sırtının ardına sakladı. Yüzünde beliren telaşlı ifade, suçüstü yakalanmış bir çocuğunkini andırıyordu. Kekeleyerek, “Be-be-ben sadece buradan geçiyordum…” diye mırıldandı, ama sözünü tamamlamasına izin vermedim. Alaycı bir gülümsemeyle, “Merakıma yenik düştüm diyeceksin, değil mi?” dedim. Başını önüne eğdi. Yüzü, utancından kıpkırmızı kesilmişti. Ağır adımlarla ona doğru ilerledim, her adımımda odadaki gerginlik biraz daha artıyordu. En sert ses tonumu takınarak, “Hazır, Demir dışarıdayken odayı şöyle bir karıştırayım mı dedin?” dedim, gözlerimi onun üzerinde sabitleyerek. Başını kaldırıp bana baktı, gözlerinde bir anlık korku ve savunma içgüdüsü belirdi. Elleri hâlâ sırtının ardında, fotoğrafları sı

