DİCLE Ömür’le birlikte çiftlik evinin geniş, ahşap kapısından içeri adım attığımızda Ömür, etrafına bakındı, gözleri odanın her köşesinde gezindi. “Uzun zamandır çiftliğe gelmiyordum,” dedi, “Burası hiç değişmemiş, hatırladığım gibi.” Sanki çocukluğundan bir anıyı yeniden yaşıyormuş gibiydi; yüzünde hem bir tebessüm hem de hafif bir hüzün vardı. Onun bu yorumuna gülümseyerek, “Burayı sevmiyorsun galiba,” dedim Ömür, elindeki telefona bakarak, “Seviyorum da…” dedi, sonra bir an duraksadı, “biraz sıkıcı. Okula gidip gelmek zor olacak.” Sesi, genç bir kızın hem şikâyet eden hem de durumu kabullenen tonunu taşıyordu. Telefonun ekranına dalmış, parmakları dokunmatik ekranda gezinirken, birden yüz ifadesi değişti. Gözleri doldu, dudakları titremeye başladı. Neredeyse ağlayacaktı. Kalbim sıkış

