Sonat’ın yalvaran sesiydi bu. Merdivenlerden telaşla iniyordu, korku dolu yüz ifadesiyle bize bakıyordu. Oğlumun o masum, endişeli yüzünü görünce bir an duraksadım. Zarife’yi yavaşça yere bıraktım, ama gözlerim hâlâ ondan ayrılmamıştı. “Seni boşuyorum,” dedim, sesim buz gibi. “Allah vere boşanma kâğıdını imzalama. Bak, ben sana ne yapıyorum.” Sonat’ın gelişinden cesaret almış olacak ki, Zarife gözlerini bana dikti ve cüretkâr bir şekilde, “Asla! Boşanmam senden,” dedi. Oğlumun bana yalvarır gibi bakan gözlerine baktım; onun bu sahneye tanık olması içimi parçalıyordu. Çocuğun duymaması için Zarife’nin kulağına eğildim, sesimi alçaltarak, sadece onun duyabileceği bir tonda fısıldadım: “Hele bir zorluk çıkart, yemin olsun seni yerin yedi kat altına gömerim, ölünü bile bulamazlar.” Elimde

