Alice beni çağırdığında hiç düşünmeden yola çıkmıştım. Lanet olsun her zaman en olmadık zamanlarda işlerin ters gitmesinden nefret ediyordum. Bu akşamı sonunda Cherry ile birlikte olacağımız akşam olarak seçmiştim ve bu lanet telefon gelmişti. Şimdi yola çıkmış en aşağı bir gün sürecek bir yola gidiyordum. İki gün sonra ise o gidiyordu. En kısa sürede dönmenin bir yolunu bulmalıydım.
Yolcu koltuğunda duran telefonum çalmaya başladığında ekranda Alice’in adı yanıp sönüyordu. Telefonu alıp “Efendim” diyerek cevapladığımda “Geliyor musun?” diye fısıltıyla konuştu. “Evet yoldayım, akşama orada olurum” diye cevap verdiğimde rahatlamış bir sesle “Teşekkür ederim Tyler, kriz geçirince başka kimi arayacağımı bilemedim. Charlie de telefonunu açmadı” dedi.
Sıkıntıyla iç çektim. Charlie en son konuşmasından sonra tavrını koymuş ve artık kenara çekilmişti. Lanet olsun bu işte beni sik gibi ortada bırakmıştı. İkimizde yaptığımız hataların bedelini ödüyorduk ve bu kaçıp kurtulacağımız bir şey değildi.
“Gelince konuşuruz Alice” diyerek telefonu kapattıktan sonra Charlie’yi aradım. Telefon uzun süre çaldıktan sonra açtığında “Neredesin?” diye sordum. “Alice mi aradı?” diye homurdandığında derini bir nefes alıp “Evet, Camella kriz geçirmiş. Oraya gidiyorum” dedim.
“Lanet olsun! Bıktım artık Tyler. Onun sorunlarıyla uğraşmaktan sıkıldım artık. İkimizin de hayatınız sikti attı”
Kaşlarım çatıldı. Charlie sarhoş olmalıydı. O bu kadar çabuk kendini kaybedecek biri değildi. En kötü zamanlarda bile buz gibi duruşunu korurdu ancak şimdi öfkeden deliye dönmüş gibiydi.
“Sadece o bizim hayatımızı sikmedi dostum. Biz de onun hayatını siktik. Birbirimizin hayatını siktik. Camella hiçbir şeyi tek başına yapmadı. İkimiz de sıçtık ve sonunda o aklını kaçırıp intihar etti. Şuan yaşıyor olması bile bir mucize, evet yıllardır bu deli haliyle uğraşmaktan bıktım ama buna sebep olan benim. Biziz. Kendine gel Charlie o kıza bu kadarını borçluyuz.”
“Ona hiçbir şey borçlu değiliz! İkimizle de oynadı ve sonunda hak ettiğini buldu. Onu ne kadar sevdiğimi biliyordu. Ona hayır demeyeceğimi biliyordu. Senin arkadaşlığını kaybetmeyi göze alarak evlendim ben onunla. Ama o sonra yine bacaklarını sana açtı. Benimle evliyken senden hamile kaldı. Biz dosttuk! Ona hiçbir bok borçlu değilim. Sende değilsin. Hayatınız daha fazla sikmesine izin verme dostum. Çünkü sonunda yapacağı bu olacak.”
Charlie sözlerini bitirir bitirmez telefonu kapattı. Telefonu koltuğa atıp direksiyonu sıkıca kavradım. Charlie’nin sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Biz dosttuk!
Evet ikimizde bir zamanlar dosttuk. Hala birbirimize saygı duymamızı sağlayan şey buydu. her şeye rağmen Charlie’yi anlayabiliyordum. Camella’nın onu nasıl kullandığını çok iyi biliyordum. Ben ise saçma öfkenin beni ele geçirmesine izin vermiş ve iğrenç bir şekilde onlardan intikam almıştım. Belki de tek hatalı olan bendim.
Camella okula gittiğim an hayatıma giren ilk kızdı. Neşeli, umursamaz ve hayat dolu halleriyle beni büyülemişti. O zamanlar ona aşık olduğumu sanıyordum. Sonra bir gün onları birlikte gördüm. Benim yatağımda en yakın arkadaşım ve aşık olduğum kız çırçıplak yatıyordu. Aklımı kaçırdım sözleri hafif kalırdı ama o an sakinliğimi korumayı başardım. Hiçbir şey diyecek halde değildim. Oradan çıkıp bir daha yüzlerine bakmadım. Camella’nın günlerce yalvarmasına aldırmadım. Hayatımda hiç olmamış gibi onları söküp attım. Ve evlendiler. Bana ihanet etmelerinin üstünden iki ay geçmeden evlendiler. Hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmelerini hazmedemedim. Öfkem beni içten içe bitiriyordu. Her şeyi sessizce kabullenmiş olmak beni öldürüyordu. Daha sonra Camella ile bir partide karşılaştığımızda Charlie yanında yoktu. Bana yaklaşmasını beklemiyordum ama o yanıma gelerek hala beni sevdiğini söyledi. Charlie ile evlenmişti ama hala beni sevdiğini söylüyordu. Onunla yattım. Charlie’nin bana ihanet ettiği gibi ona ihanet ettim. İntikamımı aldığım için öfkem azalıyordu. Kendimi daha iyi hissediyordum. Camella’ya olan duygularım artık yoktu. Tek istediğim Charlie’den intikam almaktı. Aylarca bu devam etti ve Camella hamile kaldı. Bebeğin Charlie’den olma ihtimali yoktu çünkü benimle birlikte olmaya başladıktan sonra Charlie’den uzak durduğunu söylüyordu. Ona bebeğin umurumda olmadığını, onunla ne isterse yapacağını isterse Charlie’ye kendi çocuğu diye yutturabileceğini söyledim. Camella da tam olarak dediğimi yaptı. Charlie’ye çocuklarının olacağını söyledi ve ben de ayağıma gelen fırsatı değerlendirdim. Gözlerinin içine bakarak karısının benden hamile kaldığını söyledim. Arkamda nasıl bir enkaz bıraktığımı umursamadan oradan ayrıldığımda olacakların hiçbirini düşünmemiştim.
Camella intihar etti. Aşırı dozdan hastaneye kaldırıldığında günlerce yoğun bakımda yattı. Uyandığında ise aklını tamamen kaybetmişti. O günden beri akıl hastanesinde tedavi oluyordu. Bu zamana kadar hiçbir gelişme göstermedi. Sadece geçirdiği sinir krizleri azalmıştı. Gün geliyor benimle sevgili olduğunu sanıyor, gün geliyor Charlie ile evli olduğunu düşünüyordu. Alice’in bizi yönlendirmesine göre Charlie ile ziyaretine gidiyorduk. Şimdi Charlie pes etmiş ve geri çekilmişti. Bu işte tek başıma nereye kadar idare edebileceğimi bilmiyordum.
Akşam olduğunda Alice’in evine varmıştım. Kapıyı açarken memnun bir şekilde gülümsedi. “Seni gördüğüne sevinecek” diyerek kenara çekildiğinde içeri girdim. Oturma odasına geçtiğimde Camella karanlıkta televizyon izliyordu. Televizyonun ışığı yüzüne yansıdıkça soluk tenini aydınlatıyor, incelmiş yüzünü ortaya çıkartıyordu.
Beni görünce gülümseyerek ayağa kalkmaya çalıştı. Kalkmamasını işaret ederken yanına gittim. “Tyler sevgilim” diyerek boynuma sarıldığında elimi sırtına yerleştirip sıvazladım. Bana sıkıca sarılıp iç çekerken “Biran gelmeyeceksin sandım. Neredeydin? Tamirhanede işin geç mi bitti?” diye sordu.
“Evet Cami, işim uzun sürdü” diyerek geri çekildiğimde benden uzaklaşmayarak kafasını göğsüme yasladı. Koltukta arkama yaslanırken kafamı kaldırıp kapıdan bizi izleyen Alice’e baktım. Ağzını oynatarak “Mutfaktayım” deyip gözden kayboldu. İç çekerek daha rahat oturmak için cebimdeki telefonu çıkartıp sehpaya bıraktıktan sonra göğsümde yatan kıza baktım. Gözlerini kapatmış sanki huzur bulmuş gibi gülümsüyordu. Gözlerinin altındaki morluklar artmıştı. Eskiden sağlıkla parlayan teni artık solgundu. Bağımlılık onu yiyip bitiriyordu. Hastaneye yattığından beri uyuşturucu kullanmasa da artık kullandığı haplara bağımlı olmuştu. Onları almadığı zaman sinir krizi geçiriyordu.
Neyse ki kısa sürede uykuya daldı. O uyuduktan sonra koltuğa uzanmasını sağlayıp mutfağa gittim. Alice küçük mutfaktaki taburelerden birine oturmuş kahve içiyordu. “Kahve sıcak” dediğinde bir kupa alıp kendime de kahve doldurdum. Yanındaki tabureye oturduğumda “Hastaneden neden çıkardın?” diye sorarak direk konuya girdim.
Derin bir nefes alıp “Mecburdum. Son zamanlarda Charlie de sen de ziyaretine gelmediniz. Git gide hırçınlaşmaya başladı. Bende hava değişikliğinin ona iyi geleceğini düşündüm. Eski günlerdeki gibi birlikte aynı evde bir şeyler paylaşırken daha iyi olur sandım. Doktorlarda bana hak verdi. Onu eve getirdiğimde bana Charlie’yi sormaya başladı. Sonra evlerine gitmek istedi. Onunla evli olduğu zamanlara dönmüştü. Charlie’yi aradım ama ulaşamadım. Daha da hırçınlaştı. Kendine vurmaya başladı. Doktorun verdiği sakinleştiriciyi yapana kadar kendine zarar vermek için uğraştı. Uykuya daldığında seni aradım. Az önce uyandı ve bu sefer seni sordu. Neyse ki sende yakındaydın” diyerek bana bakıp gülümsedi.
Gülümsemeye çalıştım. Gelirken çok düşünmüştüm. Charlie haklıydı. Bu şekilde daha fazla devam edemezdik. Yakında ben tamamen dönecektim. Buraya gelmem mümkün değildi. Üstelik Cherry’in de hayatımın bu kısmını öğrenmesini istemiyordum. Ah kahretsin boktan hayatımın hiçbir kısmını öğrenmesini istemiyorum.
“Sende artık gelmeyeceksin değil mi?” diye sorduğunda iç çekip “Bunu daha fazla devam ettiremeyiz Alice” dedim. Alice onaylarcasına kafasını salladı. Bir süre sessizliği paylaşırken içeriden acı dolu bir çığlık yükselince ikimizde ayağa kalkıp içeri koştuk. Camella koltuğun üstünde top gibi kıvrılmış çığlık atıyordu. Hemen yanına gidip onu kucağıma aldım. “Camella” derken saçını okşayarak “Buradayım” diye mırıldandım. Kafasını kaldırdı. Öfke dolu bakışlarını gözlerime dikerken “Hepsi senin yüzünden” diye bağırarak yüzüme tokat attı. Daha fazla saldıracağı sırada ellerini tutup kendimden uzaklaştırdım. Çırpınmaya başladığında koltuğa yatırıp bedenini sabitlerken “Camella sakin ol” dedim. Bir süre hıçkırarak ağladı. Daha sonra inleyerek “Tyler lütfen beni yine sev” diye mırıldandı. Tutuşumu gevşetip onu kucağıma aldığımda bu sefer göğsüme usulca sokuldu. Alice ile şaşkınca birbirimize baktık. Alice mutfağa gidip ilaçlarıyla geri geldiğinde ben ilaçları alıp içmesine yardımcı oldum. Kısa süre sonra ilaçların etkisiyle tekrar uykuya daldı.
“Onu hastaneye götürmeliyiz” dediğimde Alice karşı çıkmadı. Sehpada duran telefonumu alıp Camella’yı kucaklayarak arabaya taşıdım. Alice ile birlikte hastaneye giderken ikimizde sessizdik. Camella’yı hastaneye bırakıp onu eve bırakmak için yola çıktığımızda “O kız yüzünden mi?” diye sordu.
Sorusunu anlamayarak ona baktım. Kollarını göğsünde bağlamış ifadesiz bir yüzle dışarı bakıyordu. “Anlamadım” dediğimde “O kız yüzünden mi artık gelmek istemiyorsun?” diye sorusunu tekrarladı.
“Hayır onunla alakası yok” diye hızla cevap verdiğimde güldü. “Dikkat et Tyler ikinci bir Camella olayı daha yaşama” dediğinde ona baktım. Gözlerime dikkatle bakarken “Charlie’nin de o kızla ilgilendiğini duydum” dedi.
Dişlerimi sıkıp önüme dönerken “Lena, Camella değil” diye homurdandım. Sinirlerimi bozan bir kahkaha attı. Dişlerimi sıkıp yola devam ettim. Onu eve bırakıp tekrar yola çıktım. Sabah olmak üzereydi ve Cherry yarın gidecekti kaybedecek zamanım yoktu.
Eve geldikten sonra telefonumu kapatıp biraz olsun dinlenmek için uykuya daldım. Akşama mümkün olduğunca dinç olmak istiyordum.
Gözlerimi açtığımda hava kararmak üzereydi. Hızla yataktan çıktım. Üstümü giyinip daha önceden hazırladığım eşyaları alarak aşağı indim. Ben apartmandan çıkarken Addy içeri giriyordu. Arkamdan “Nereye?” diye bağırsa da dönüp cevap vermedim. Eşyaları pikabın arkasına atıp direksiyona geçtiğimde hızla yola çıktım. Okula ulaştığımda park yerindeki pikabını görünce rahatladım. Hala okuldaydı. İçeri girdiğimde onu nerede bulacağımı bilemeyerek etrafta dolandım. Giriş koridorunda öylece gezerken “Tyler!” diyen sesle arkama döndüğümde seksenlerden fırlamış gibi giyinmiş spor hocamız karşımdaydı.
“Bende seni arıyordum” dediğinde elimle kendimi işaret ederek “Beni? Neden?” dedim.
“Videonuzu izledim” dediğinde anlamıştım. Cherry ile okula damga vuran dansımızdan söz ediyordu. Okulun her yıl düzenlenen yarışmalarından haberim vardı ve Nicole’ün bunları düzenleyen kişi olduğunu biliyordum.
“Sana bir teklifim var” diyerek devam ettiğinde ilgiyle ona baktım. “Lena ile bu seneki dans yarışmasına katılmanızı istiyorum” dediğinde sırıttım. Cherry’e daha fazla dokunma ve okşama olayı işin içine girdiğinde hayır diyebileceğim hiçbir şey yoktu. Omuz silkerek “Lena kabul ederse neden olmasın?” dediğimde o da sırıttı.
Ellerini birbirine vururken “Süper” diye bağırdı. “Bu arada onu gördün mü?” diye sormamla sakinleşirken “Ah yok o biraz önce gitmişti” diye cevap verdi.
“Ama pikabı burada” dediğimde “Sanırım yürüyecekti, biraz kilo almış artık yürüyeceğim filan diyordu” diyen Nicole’ün sözleriyle arkama döndüm. Ona teşekkür ederek koşmaya başladım. Yolda giderken onu yakalayabilirdim. Pikaba binip otoparktan çıktıktan sonra tüm yolu dikkatle kontrol ederek yurda ulaşmıştım ama Cherry ortada yoktu. Ne kadar hızlı koşabildiğini düşünüp çoktan yurda girdiğini düşünerek resepsiyona sorduğumda hala gelmediğini söyleyince endişelenmeye başlamıştım.
Pikabıma binip onu beklemeye başladım. Tekrar okula dönersem onu gözden kaçıracağımdan korkuyordum. Uzun bir bekleyişin ardından Cherry’in pikabı görüldü. Hava kararmıştı. Pikabını hemen arkama park ettiğinde aşağı inip kapısını açtım. Şaşkınca yüzüme bakıyordu.
“Hadi gidelim” diyerek elini tutup dışarı çektiğimde aşağı takılarak az kalsın düşüyordu. Belini kavrayıp yere sağlam bir şekilde basmasını sağladığımda kafasını kaldırıp “Nereye?” diye sordu. Gülümseyerek şaşkın yüz ifadesine bakarken “Unuttun mu seks için sözleşmiştik” dediğimde gözleri irileşmiş dudakları ayrılırken şaşkınca “Bu gece mi?” demişti. Bu şaşkın halleri daha fazla gülmeme neden olurken “Evet” diye cevapladım.
“İyi de bu böyle birden mi yapılır? Hazır bile değilim” dediğinde kahkahalara boğulmuştum. “Ne hazırsızlığından bahsediyorsun Cherry, ağda mı yapmadın?” diye dalga geçtiğimde utançla kızarıp koluma vurarak “Hayır öyle bir hazırlık değil yani” diyerek sustu.
Yine düşüncelere dalarken yanaklarını kavrayıp saçlarını öperek “Fazla düşünüyorsun Cherry, inan bana günlerce düşünsen de fark eden bir şey olmayacaktı. Hem yarın gece gidiyorsun. Eğer sen gitmeden o işi halletmek istiyorsak bu akşamdan başka seçeneğimiz yok” dedim. Benim de daha fazla beklemeye sabrım yok demek istiyordum.
Göğsüme vurarak “Kaç gündür neredeydin o zaman? İnsan önceden bu akşam için düşündüğünü söylemez mi?” diye sitem ettiğinde elini tutup avucunu öptüm. Aslında dün akşam gelecekken bu akşama kalmak zorunda olduğumu ona açıklayamayacağım için “İşim başımdan aşkındı. Günlerin bu kadar çabuk geçtiğini bile fark etmedim. Bu akşam seni düşünürken tarihi fark ettim ve buraya geldim” dedim. Onu okulda da arayıp bulamadığımı atladım. Yine de nereye kaybolmuş olacağını merak ediyordum. Kaşlarımı çatarken “Ama yoktun. Neredeydin?” diye sordum.
Omuz silkip “Spor hocası Nicole beni ders çıkışında yakaladı. Dans yarışmasına katılmamızı istiyor” diye cevap verdiğinde aklım şüpheyle karıştı. Nicole ile konuşurken arabası otoparktaydı. Niicole bana onun yürüyerek gittiğini söylemişti ama sonra Cherry pikabıyla gelmişti. Yani ben Nicole ile konuşurken o okulda mıydı? Öyleyse Nicole bana niye yalan söylemişti.
Ona bir şey belli etmemeye çalışarak gülümserken “Evet bana da söyledi. Eğer sen katılırsan kabul edeceğimi söyledim” dedim. Kaşları şaşkınlıkla kalkarken “Gerçekten katılmayı düşünüyor musun?” diye sordu.
Ona doğru eğilip parmağımla yanağını okşarken “Sen istiyorsan ben her zaman varım Cherry” dedim. Parmağımı alt dudağının çevresine kaydırıp biraz daha eğildim. Dudaklarını öpmek üzereyken durarak gözlerinin içine baktım. Mavi gözleri içimi ısıtırken nefesini içime çektim. Ben bu kızı fena halde istiyordum. Cherry ilk atağı yaparak beni öpmeye başladığında onu yavaşça öptüm. Cherry tam tersi bir şekilde dudaklarıma tutkuyla saldırırken ben onu yavaşlatıp acele etmeden öpüyordum. Dudaklarında yaşıyor, dudaklarında ölüyordum. Cherry hırsla dudaklarıma saldırdığında onu yine yavaşlatınca ağzından bir homurtu yükseldi. Çıkan ses beni güldürürken geri çekilip alnımı alnına yaslayarak “Beni öldürmeye mi niyetlisin Cherry” diye sordum.
“Öyle bir niyetim olsaydı çoktan ölmüştün” dediğinde kıkırdayıp iki elimi boynuna yerleştirdim. Başparmaklarımla kulağının arkasındaki hassas teni okşarken dudaklarını tekrar öpüp geri çekilerek “Hadi gidelim artık” dedim.
“Tamam” diye fısıldadığında rahatlayarak derin bir nefes aldım. Beni son anda reddetmediği için kendimi şanslı hissediyordum. Bu geceyi onun için unutulmaz kılacaktım.