BÖLÜM 6

1529 Kelimeler
   ANDAÇ    ''...Yeniden evlenmeye karar verirsen o zamana kadar her ay belirli bir miktar nafakada öderim. Böylelikle sen geleceğini garanti altına alıp Can'ı alabilirsin bende babama verdiğim sözü yerine getirip ona bir torun verebilirim. Hatta bu koşullarda iki torun vermiş olurum ki bu daha çok işime gelir. Can'a soyadımı da verir, öz evladımdan da ayırmam.'' dedim.     Ben ne demiştim böyle? Yeniden evlenmek mi? Benim çocuğum benden başka kimseyle aynı evde büyüyemez. Hayır buna asla izin vermem. Şu an, tabi ki bunu söyleyemem. Kabul etmeyebilir. Ve ben kabul etmesini kendime bile itiraf edemesem de o kadar çok istiyorum ki..    Yüz ifadesinden zamana ihtiyacı varmış gibi duruyor ama o zamanı ona veremem. Bu bir çılgınlık. Ben teklifi eden olduğum halde ne kadar büyük bir adım olduğunu idrak edemiyorum. Bir gündür tanıdığı bir adamla zaman verirsem asla evlenmez. Ve ben şimdi fark ediyorum ki etmezse gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığı yaşayacağım. Düşünmesi için zaman veremem. Hayır, olmaz!!    ''Eee Ne diyorsun?'' diye sordum.     ''Ne mi diyorum?'' diye geri cevap verdi. Tamamen şokta görünüyordu.     Kısa sürede kendini toparladı. Bu kızın önemli olaylar karşısında kendini bu kadar çabuk toparlayabilmesini hala anlayamıyordum. İnanılmaz bir şey. Asla yıkılmıyor. Her durumda sapasağlam kalabiliyor. Hayranlığım her an daha çok artıyor. Zaten çocuğumun annesi olacak kadın ancak bu kadar güçlü bir kadın olabilirdi.    Uzun süren bir sessizlikten sonra ''Tamam'' dedi.     Önce anlayamadım. Kabul etmiş olamazdı değil mi? Tam bir delilikti.    ''Anlamadım''    Sanki teklifi ben yapmamışımda ilk defa duyuyormuşum gibi baktım.    ''Tamam. Kabul ediyorum. Evlenelim.'' dedi.     İşte şimdi tamamen afallamıştım. Bu kız beni her an şaşırtıyordu. Kafasından geçenleri bilmek için neler vermezdim.    Bugün sabah uyandığımda onu bu kadar seksi ve güzel görmeyi asla ama asla beklemiyordum. Muhtemelen dağılmış, ağlamaktan gözleri balon gibi şişmiş kırmızı bir suratla beklerken, onu bir su damlası gibi duru ve güzel bir halde buldum.     Sabah onu gördüğümde asistanım ile telefonda görüşüyordum ve ne konuştuğumuzu unuttum. Mevzu iş olunca bu daha önce başıma gelmiş bir şey değildi. Kendimi toparlayıp, telefonu nasıl kapattım bilmiyorum bile. Bu durum canımı sıkmıştı. Asistanım delirdiğimi düşünüyor olmalı. Ama şu an bu güçlü kıza saygı duyup hayran kalmaktan başka bir şey elimden gelmiyordu. İş konusunda ise asla şakam olmaz. Zamanla bu kızın güzelliğine alışacağıma eminim. Ne de olsa daha önce çok fazla güzel kadınla beraber oldum. Bir kaç ay sonra bu heyecanımın da geçeceğinden eminim. Evet, eminim!    Düşüncelerimin arasından güzel ince sesi ile ayrıldım.    ''Yalnız bir şartım var, evliyken başka biri olmayacak. Bir daha böylesi bir aşağılanmaya katlanamam.''    Bu kız beni sürekli şaşırtıyordu.     ''Merak etme zaten hayatımda birisi varken asla başka birisi olmaz, prensip meselesi. Benimde bir şartım var, evliliğimiz süresince gerçek bir evlilik yaşayacağız.'' dedi.     Büyük bir şaşkınlıkla gözlerini gözlerime dikti! Bu gözlere alışmak çok zor olacaktı. Sanki, her baktığında bin parçaya bölünüyordum. Bir sürü soru sorar diye bekledim ama yapmadı. Sadece bana baktı. Bir süre sonra da başıyla kabul etti.     Olmuştu! İnanamıyorum! İki gün içinde hayatım böyle nasıl değişti? Ciddi ciddi evlenecektim. Karım ve çocuklarım olacak, yeni bir sürü sorumluluk eklenecekti. Peki bu durum beni neden rahatsız etmiyordu? Anlaşmalı olduğu için mi?    ''Tamam o zaman anlaştık. Detayları konuşalım. Annen ve baban ile tanışmalıyım. Apart da kaldığına göre ailen şehir dışında mı? Tanışmak için nereye gideceğiz?''    Gözlerini birden hüzün kapladı. O değişimi gördüğüm anda içim sıkıldı. Onu üzdüğüm için kendime çok kızdım.     ''Özür dilerim seni üzecek bir şey mi söyledim.'' dedim hemen.     Başını olumsuz anlamda sallayarak ''Hayır. Özür dilemenize gerek yok, sizin hatanız değil. Annem ve babam ben yedi yaşındayken trafik kazasında vefat ettiler.'' dedi.    Büyük bir dikkatle onu izliyor olmasaydım ne dediğini anlamamın imkanı yoktu. Sesi belli belirsiz çıkmıştı.    ''Ben çok üzgünüm. Ne diyeceğimi bilemiyorum.''    Gerçekten de başka ne diyebilirdim bilemiyordum. Kafasını kaldırdı, kendini yine çok hızlı bir şekilde toparlamıştı. Sanki aklına yeni bir şey gelmiş gibi gözlerinden ateş saçarak bana baktı. Bu duygu geçişlerine asla alışabileceğimi zannetmiyordum. Her seferinde şaşırmam artık desem de yine şaşırdım.     ''Siz-''    ''Bana 'siz' demeyi ne zaman bırakacaksın? Sonuçta nişanlıyız artık.''     Bu sefer bunu demekten kendimi alıkoyamamıştım. O bana her siz, bey dediğinde aramıza çektiği set beni inanılmaz derecede rahatsız ediyordu. Bu yüzden dayanamadım ve sonunda dedim.    Julia evleneceğimizi sanki yeni idrak etmiş gibi anlık bir şokla yüzüme baktı. Sonrasında endişeli ve zoraki bir gülümseme ile konuşmaya başladı.    ''Affedersiniz. Henüz çok yeni olduğu için-''    ''Siniz?'' derken gülümsedim.     Biraz rahatlamasını istiyordum. Aramızda ki uzaklık ne kadar çabuk kapanırsa o kadar rahat olurduk. İki yabancı gibi olmaktansa en yakın zamanda önce arkadaş olmalıydık. Sonuçta aldığımız karar çok önemliydi. Ömür boyu birbirimizin yüzüne bakacak ve çocuklarımız için görüşmek zorunda kalacaktık.    ''Affedersin.''    O da gülümsedi.     ''Sözünü kestiğim için kusura bakma, sadece sürekli 'siz' yada 'Andaç Bey' dediğin için daha fazla dayanamadım. Ben sözünü kesmeden önce ne diyecektin?'' dedim.    Haha!! İnanamıyorum unutmuştu. Hahaha.. Böyle şaşkın bir şekilde bana bakmasının başka bir açıklaması olamazdı. Panikle ne diyeceğini hatırlamaya çalışması o kadar tatlıydı ki.. Sesli bir kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.    ''Si-'' yaptığı hatayı fark edip dudağını ısırıp güldü.     O dudakları öpmemek için kendimi çok zor tutuyordum en azından ısırma şöyle be güzelim dedim. Tabi ki içimden.    ''Yani sen'' tekrar gülümsedi.     ''Benim evimi ve okulumu nereden biliyorsun?''    Soruyu o kadar sevimli sormuştu ki kendimi tutamadım güldüm. Bu kız beni böyle ne çok güldürüyordu?    ''Bizim şirkete her sene belirli üniversiteler en iyi öğrencilerinin özgeçmiş ve portfolyolarının olduğu dosyaları gönderir. Biz de içlerinden yetenekli ve gelecek vaat edenleri işe alırız. Dosya da sende vardın.''    Beni pür dikkat dinliyordu.    ''Hmm..'' dedi.    ''Neyse biz konumuza dönelim. Peki seni kim büyüttü? Yanlış anlama acını deşmek istediğim için sormuyorum. Bir an önce evlenebilmemiz için sadece tanışmam gerek. Hem de Can'ı olabildiğince hızlı almamız için evlilik gerekli.''    Gözlerinden belli belirsiz bir acı geçti. Ama bunu çok iyi sakladı. Bu kadar dikkatli ona bakıyor olmasam görmem imkansızdı.    ''Benim hayatımda iki tane dostum var. Birinin adı Elif ilkokuldan beri arkadaşım kardeşim gibidir. O da zaten bugün buraya gelecek. Eyvah!'' deyip birden ayağa fırladı sonra tekrar oturdu.    Şaşkınlıkla onu izledim. Çok komikti.    ''Saat kaç?'' diye sordu.    ''Bir sakin olur musun? Ne oldu?'' saate baktım.     ''on iki''     Tekrar kalktı.     ''Benim gitmem lazım. On dakika sonra uçağa binecek. Bir saate burada olur, gidip onu karşılamam lazım.''    ''Tamam, dur. Sakin ol. Nerden geliyor?''    ''Antalya'dan geliyor.''    ''E bu çok güzel bir haber, birlikte gider alırız, hem de tanışmış oluruz. Zaten daha konuşup halletmemiz gereken bir sürü detay var.''    Bana baktı, sanki evlenecek olmamıza hala inanamıyordu, kısa bir an sonra kabullenişini yüzünde gördüm. Bu kadar tatlı olmayı nasıl beceriyor, anlamak imkansız.    ''Şey, tamam o zaman öyle yapalım.'' deyip tekrar oturdu.    Hemen hesabı ödeyip kalktık, arabayı Ali getirdi. Hızla bahşiş verip, anahtarı aldım. Arabaya binmesi için Julia'nın kapısını açtım. Kapıyı açtığımı görünce hafifçe kızardı. Utanmıştı sanırım. Hala bir kapı açtım diye utanabilen kızlar var mıydı?     ''Teşekkür ederim.'' deyip bindi. Kapısını kapatıp şoför koltuğuna geçtim.     ''Sabiha Gökçen mi?''    Beni doğrulamak için kafasını salladı. Onun hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyordum.     ''Yola çıkmadan önce dostlarından bahsediyordun.'' kaldığı yeri hatırlattım.     ''Benim Elif, Müjgan Annem ve Kemal'den başka kimsem yok. Müjgan annem Elif'in annesi benim üzerimde de hakkı çoktur. Kemal'de benim üniversiteden arkadaşım. Kaldığım apart onun ailesine ait. Benim ailem bu kadar.'' deyip sustu.     Doğrusu Kemal konusu biraz canımı sıkmıştı. Kadın erkek arasında ki dostluk çok az örneği görülebilecek bir şeydi, her zaman iki taraf içinde aynı şekilde olmuyordu. Özellikle Kemal ile tanışmak için sabırsızlandım.     ''Peki nerde doğdun, büyüdün?''    ''Antalya'' dedi sadece. Bu konu hakkında daha fazla onu zorlamama kararı aldım. Rahatsız olduğu bir şeyler olduğunu anladım. Kendini hazır hissedince anlatacağını düşünüp konuyu kapattım.    ''Bende doğma büyüme İstanbul'luyum. Geçen gün geldiğiniz çiftlikte yaşıyorum. İki kardeşim var Ege'yi tanıyorsun. Bir de Ece'miz var. Ege ve Ece ikizler. Ece de sizin üniversitede resim bölümünde okuyor, sizinle beraber bu sene mezun olacak. Antalya'dan yeni bir otel aldım. Evlendikten sonra bir süre orada yaşamamız gerekecek. Sezon bittikten sonra otelin dekorasyonunu baştan düzenlemek istiyorum. Tasarımlarını inceledim ve çok beğendim. Hatta otel içinde kullanabileceğimiz çıkış noktaları gördüm. Önce bunun üzerinde çalışabiliriz diye düşünüyorum. Taze fikirlere her zaman ihtiyacımız oluyor.'' dedim.     Dikkatlice söylediklerimi dinledi. Başını sallayarak beni onayladı.     ''Tabi ki oteli gördükten sonra daha detaylı konuşabiliriz.''     İşi dediği gibi sonra daha detaylı konuşurduk.    ''Türk vatandaşı mısın? Pasaport ve vize işlemleri için soruyorum. Senin için bir sakıncası yoksa Londra'da konsoloslukta evlenmek istiyorum. Böylelikle annem ve babamda nikahımızda bulunabilir.'' ne düşündüğünü anlamak için bir an ona baktım.    ''Annem İngiliz. Çifte vatandaşlığım var yurt dışına çıkışlarda problem yaşamayız. İngiltere de evlenebiliriz. Yalnız Elif, Müjgan Annem ve Kemal'inde ben evlenirken yanımda olmalarını istiyorum. Ne de olsa iki çocuklu bir anne olacağım için tekrar evlenemem. Sonuçta bir kere evleneceksem evlenirken ailem yanımda olsun istiyorum.''     Bu kadın kendi güzelliğini hiç mi görmüyordu? Eminim ki iki değil on iki çocuğu da olsa evlenmek için adamlar sıraya gireceklerdi. Bunun düşüncesi ile dişlerimi sıktım.     ''Elif'in vize sorunu yaşayacağını zannetmiyorum üniversitedeyken yurt dışına çıkmıştı. Kemal ve Müjgan Annem'e sormam lazım ama sorun olacağını zannetmiyorum.''    Başımı salladım. Aman Kemal eksik kalmasın zaten. İşte bu yeni bir şeydi. Kıskanıyordum resmen. Kesin karım olacağı için kıskanıyorum. Sonuçta soyadımı taşıyacak beni temsil edecek, çocuklarımın annesi olacak. Tabi tabi o yüzdendir. Başka ne olacaktı.    ''Senin bunları düşünmene gerek yok kimlerin gelmesini istiyorsan isimlerini vermen yeterli, özel izinlerle eksikleri tamamlayıp en yakın zamanda avukatlarım halleder. Sadece evlilik belgelerinin bir an önce hazırlanabilmesi için senin ki önemliydi. Onda da problem yokmuş. Bu bize zaman kazandırır.''    Ve havaalanına gelmiştik, kapıdan girerken Julia'nın da telefonu çalmaya başladı.     Mükemmel zamanlama..
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE