Sonun Başlangıcı
Her şeyin sonuna gelinmişti. Beyaz bedeninden süzülen kan gölünün içinde yaşamak için direnirken, ona yakın bulunan renklerde soluklaşmaya başlıyordu. Çünkü biliyordu, eğer yok olursa renklerde onunla birlikte ölürdü. Onun ardından hayatta kalacak tek renk ise siyahtı.
Renklerden zorla çaldığı enerji sayesinde gücü zirveye ulaşmıştı. Bu haliyle, istediği her şeyi kolayca elde edebilecek durumdaydı. Beyazı tek bir hareketle iyileştirebilir ya da sadece düşünceleriyle acısına son vererek sonsuz uykusuna dalmasını sağlayabilirdi. Ama şu an düşündüğü şey kesinlikle beyaz değildi.
Zihninin içinde ona fısıldayan her ses farklı bir istekte bulunuyordu. Biri gezegeni tamamen yok etmesini söylüyor, bir diğeri güç için herkesi köle yapmasını, bir başkası ise halkı tamamen yok ederek gezegeni ele geçirmesini... Seslerin içinde iyi bir istekte bulunan tek bir fısıltı bile yoktu. Asıl sorun ise elbette bu değildi. Sorun bunları yerine getirdiğinde hiç bir pişmanlık duymayacağını hissediyor olmasıydı. Duyguları körelmiş, adı gibi kapkara bir zihne sahip olmuştu.
Siyah, tüm sesleri bastıran ve onu adeta düşüncelerinden uzaklaştıran kalın sesi duyduğunda başını hafifçe o yöne çevirdi. Ona adı ile seslenen kralın yanına adımlar atmaya başladığında gülümsüyordu. Kralına aşıktı. Onun kraliçesi olmak için her şeyi yapardı, buna içindeki sesleri umursamamak da dahildi.
Kalp atışları krala bakarken bile hızlanırken sırf onun için yarattığı bu manzaradan memnun olduğunu gözleri ile görmeyi denedi. Kısa sürede odaklandığı bakışlar ise ona istediği şeyi vermişti. Kralı memnundu, kralı memnunsa ona memnundu. Şu an olması gereken tek şey, beyazın ve kalan renklerin yok olmasıydı.
Bu düşünce bakışlarını kanlar içinde kalmış beyaza çevirirken, onunla göz göze geldi. Beyaz gözünü açık tutmakta bile zorlanacak haldeydi. Ölümüne muhtemelen sadece dakikalar vardı. Ama buna rağmen gereksiz direnişine devam ediyordu. Aslında düşündüğü zaman pekte gereksiz sayılmazdı. Çünkü bu çaresiz manzara tamda kralın istediği şey olduğu için siyah bu görüntüden oldukça haz alıyordu. Beyazın titreyen sesiyle söylediği cümleler ona odaklanmasına sebep oldu.
"Kendine gel... Lütfen bunu yapma..."
Siyah, beyazı dinlerken sesindeki bir ton, gülümseyen yüzüne perde indirdi. Yüzündeki gülümseyen ifadeye hüzün bulutu çökse de, kulaklarını dolduran yeni ses hüzün bulutunu dağıtmakta gecikmedi.
"Artık çok geç... Ölümün seni almasına izin ver... Geriş dönüş olmayacak..."
Kralın bu konuşmasını, Siyah, kendi içinde bir emir gibi düşündü. Ölümü hızlandırması gerekiyordu. Başını hafifçe önüne eğdiğinde renklerin kanları ile kaplı ellerini gördü. İçine dolmaya başlayan haz, zevke dönüşerek bedenine dalga dalga yayıldı. Acı vermekten hiç düşünmediği kadar zevk almıştı. Bu zevke sonuna kadar devam edebilirdi. Önünde bu kadar çok kurban varken neden devam etmiyordu?
Zihninin derinliklerinde yatan bir çok işkence şekline ev sahipliği yapan düşünceleri, gözlerinin önünde görsel bir manzara yaratırken dikkatini yanı başındaki hareketlilik dağıttı. Beyaz sürünerek ona ulaşmaya çalışıyordu. Kaplumbağa hızında da olsa ilerliyordu. Siyah, ondaki bu direnişi başını hafif yana eğerek izledi. Gücünü nereden aldığını anlamıyordu. Ölmek üzere olsa bile hala pes etmeden bir şeyleri düzeltmeye çalışıyordu. Tabi bu görüntüye bakarak ona hayran olacak değildi.
Beyazın sürünerek yanına gelmesini beklemeden, adımlarını atarak aralarında bulunan mesafeyi kapattı. Gözlerinin içine bakarken bedenini ayaklarının altına aldı. Beyazın dudaklarından dökülen acı dolu inleyiş kulağa oldukça güzel geliyordu. Kralı yanına gelirken ellerinin arasında olan Hypate taşına baktı. Bu taş kralının ona verdiği ilk hediyeydi. Son olmayacağını ise çok iyi biliyordu. Şimdi konsantre olmuşken içinde var olan tüm gücü taşa aktarıyordu. Özü dışında her şeyi...
Kral gülümseyerek ona baktığında elini yanağına koydu. Eli bir süre yanağına ufak dokunuşlar uygularken dudakları dudaklarına yaklaştı. Sadece dokundurmadan ibaret olan öpücük kısa sürede ateşli bir hal aldı. Nefes nefese bir halde birbirlerinden ayrıldıklarında kral bakışlarını yerdeki beyaza sabitledi. Beyazın gözleri kapanmış, nefesi ise yok denecek kadar azdı. Renklerinde beyazla hemen hemen aynı görüntüde olduğunu görerek siyahtan bir adım uzaklaştı.
Kral, yüzündeki gülümsemeyi şeytani bir ifadeye dönüştürürken, öncesinde beyazın hakim olduğu ama şu an üzerinde oldukça fazla kişinin kanının bulunduğu tahta doğru ilerledi. Hak ettiği yere oturduğunda artık zaferini kutlayacağı o anın geldiğini biliyordu. Artık önünde hiç kimse kalmamıştı. Hükmederek elde edeceklerini düşünürken, gözleri siyaha takıldı. Tüm alacaklarının yanında kız sadece ufak bir hediyeydi. Aurasından yayılan enerji Hypate taşına akmaya devam ederken, taş limiti olan göz alıcı renklere boyandı.