Kelime sınırı yüzünden ikinci bölümün ikinci kısmı buradan devam ediyor..
...Onu pek fazla tanımasam da Demir Beyin ciddi düşmanı olduğunu anlamam fazla uzun sürmemişti. İhanetin bedelini ona yaşatmak istiyordu. Ancak neden bunu benimle yaptığını bir türlü anlayamıyordum. Yine de bu işi yapmaktan başka bir şey gelmiyordu. Göreve sadık kalacak ve başıma gelenleri izleyecektim. Bu saye de içimde Demir Beye güvenmeyen kısmım bazı parçaları birleştirmeye başlayacaktı.
Araba durduğu zaman göz bandını çıkartmışlardı. Bir süre ışığa alıştıktan sonra adamlara baktım. "Teşekkürler.."
Cevap vermelerini beklemeden arabadan indim. Bugün kütüphane yerine mekan değişikliğine gitmek zorundaydım. Bu yüzden cadde üzerindeki butik dükkanlarına göz attım. Nereye gideceğim hakkında hiçbir bilgi verilmediği için abartılı olmayan siyah bir elbise almayı düşündüm. Ancak siyah ve uzun bir tulum gördüğüm zaman fikrim değişti. Tulumu aldığım zaman telefona baktım. Şu an eve gitsem bir saçma sapan olaylarla ilgilenecektim. Onca olaydan sonra evdeki işlerle uğraşmak düşüneceğim en son konuydu. Bu yüzden en hızlı adımlar atarak otele giriş yaptım.
Resepsiyondaki genç kız bana başıyla selam verdiği zaman gülümsedim. "Aleyna kuaförü odama yollar mısın ve sana da selam!" Seri adımlarla asansöre yöneldim. Korkudan ziyade içimde adını adlandıramadığım bir his vardı ve bu muhtemelen Sarp'ı görünceye dek geçmeyecekti.
Odanın anahtarını çantamdan çıkarttım. Kapıyı açtığım zaman üzerimdeki yorgunluğu es geçerek ayakkabılarımı odanın ortasına attım. Duvarda duran aynada yansımamı gördüğüm zaman duraksadım. Saçım dağılmış, pantolonum lekelenmişti. Yaşadığım olaylara şu ana kadar dayanmış olmam takdir edilesi bir olaydı. Gülümsedim.
"İyi dayandın." Diyerek gülümsedim. "Daha zor günler yakındır."
Aldığım tulumu yatağıma dikkatli bir şekilde yerleştirdiğim zaman saçlarımı açtım. Masa duran mendil ile yüzümü silerken kapı çaldı. Masanın yanında duran kapı butonuna tıkladım. Kapı otomatik bir şekilde açıldı. Kuaförüm geldiği zaman bir süre aynanın başından kalkmadım. Saçlarıma dalga biçimini vermelerini istemiştim. Çok şık olmasam da kendime gerekli özeni göstermek istiyordum. Arkadaşlarımla buluşacaktım. Daha eğlenceye gidecektik ne eğlence ama!
Gözlerimi yumdum. O his bedenimi ele geçirdiği zaman düşünmemek adına kendimi başka alanlara yönlendirmek istedim. Ancak dün gece aklımdan geçmiyordu. Sarpla buluşmama az kalmıştı. Aslında bu bir buluşma da değildi. Demir beyin dediği gibi bir tesadüftü. Saçlarıma baktım. Kuaför yaklaşık on dakika önce odamdan ayrılmış ve beni düşüncelerimle tek başıma bırakmıştı. Tulumu giydiğim zaman aynaya doğru birkaç adım attım. İşler tahmin ettiğim gibi gitmişti. Şık olmasa da oldukça güzel duruyordu tulum. Uzun zaman sonra kütüphane dışında bir yere gidiyordum. İnsanların arasına karışmak beni korkutuyordu. Ne ile karışılacağımı bilmiyordum. Ancak yapabilirdim. Kalabalık beni gerse de kendime güveniyordum.
Gülümsedim.
"Bunu yapabilirsin. Sen çok güçlüsün. Ondan kaçabilirsin." Bir süre sussam da devam ettim. "Ben ne yapıyorum? Günümü Batu'yla geçirmem gerekirken ben ne yapıyorum? Neden bu işe bulaştım? Herkesi tehlikeye attım. Ben bunu nasıl beceriyorum?"
"Küçüklüğünü kurtaramayan bir kızdan ne beklersin.."
Aynadaki görüntüm değişmişti. Yüzünde bir gülümseme vardı ve bakışlarını kıpırdamadan bana bakıyordu. Ellerini birbirine bağladı. Olduğum yerde kaldım. "Ne oldu beni beklemiyordun sanırım. Çok fazla sessiz kaldım. Merak etme seni yönlendirmeyeceğim. Zorlamayacağım. Ancak cidden ne bekliyorsun kendinden? Sen zavallısın. Aileni de, küçüklüğünü de karanlığa teslim ettin. Sıra Batu'da mı?"
"Ailemi, küçüklüğümü ona kaptırmış olmam Batu'yu da ona kaptıracağım anlamına gelmez. O benim şu dünya da sahip olduğum tek insan. O olmasa belki de sen zaferini ilan edecektin. Ona büyük bir teşekkür borçluyken onu tehlikeye atamam. Bu yüzden savaşmayacağım."
Konuşmasına izin vermeden gülümsedim. "Sana zafer yok. Bu hikayenin sonunda herkes yaşayacak."
Kendimden emin bir şekilde söylediğim cümle beni yıksa da bu gerçekten kaçarak odamdan hızla çıktım ve asansöre yöneldim. Telefonuma gideceğim yerin adresi gelmişti. Kütüphane önünden geçen taksilerden birine bindim. Doğal olmam gerektiğini düşünerek telefonum baktım. Arkadaşlarını bekleyen biri olarak görünmem gerekiyordu bu yüzden bu role olabildiğince girmeye çalıştım. Taksiciye adresi verip arkama yaslandım. İçimdeki his giderek artarken ne yapabileceğimi düşünüyordum. Durmadan telefonuma bakabilirdim veya etrafa bakıp arkadaşlarımın gelmesini gözlemleyebilirdim. Anlayabileceğini düşünmüyordum. Yani umarım anlamaz.
Sahi.. Yanıma gelen o gençten hiç bahsetmemişti Demir Bey. Nasıl biri olduğunu asla bilmiyordum. Onu tanımıyordum ancak o beni Demir Bey sayesinde mutlaka tanıyor olacaktır. Bu konu da zorlanmayacağımı bilmek beni oldukça rahatlatıyordu. Taksiden dışarı baktığım zaman dar sokaklara girmiştik. Bu sokaklar da gençler vardı ve bazıları belli yöne doğru gidiyordu. Sanırım onların gittiği yer benim gideceğim yerdi. Bu yüzden taksiciye durmasını söyledim. Ücreti ödeyip yavaş bir şekilde yürümeye başladım. Böylece takip edilip edilmediğim, anlamaya çalışabilirdim. Telefonuma bakarak yürümeye devam ettim. Arkama bakmak saçma bir seçenek olacağı için yürümeye devam ettim. Nasıl anlayacaktım takip edildiğimi bilmiyordum. Yine de yürümeye devam ettim. Takip edilip edilmediğimi anlamaktan vazgeçerek gençlerin girdiği alana yöneldim.
Bulduğum alanda teneke kutularında yanan ateşler ve gençler dans ediyordu. Bazıları mutluydu diğerleri de dansın etkisine kapılmıştı. Etrafı kısa bir süre inceledikten sonra köşede boş bir masa gördüm. Sessiz bir şekilde oraya oturdum. Ortamda çok sesli olmasa da bir müzik vardı. Etraftaki kişilerin konuşmasına rağmen neredeyse hiç gürültü yoktu. Onları izlerken diğer yandan telefonuma bakmaya devam ediyordum. Kalabalığın arasında insanlar arkadaşlarına el sallarken içlerinden birinin ismimi söylediğini duydum. Bakışlarım kalabalığı bulduğu zaman siyah takım elbiseli bir genç gördüm. Bakışları beni bulduğu zaman gülümsedi. O an Demir Beyin bahsettiği kişinin geldiğini anladım.
"Bade!"
Gülümseyerek el salladım. Tanımadığım bir kişiye nasıl samimi el sallanırsa en iyisini yapmaya çalıştım. Yanıma geldiği zaman bana sarıldığında bir süre olduğum yerde kaldım. Daha sonra bende ona sarıldım. Kısa bir süre sonra ayrıldık ve birbirimize baktık.
"Merhaba. Sana yardım etmek için geldim. Bu arada başından beri takip ediliyorsun."
Bakışlarımı sahnedeki çiftlere yeniden çevirdiğim zaman devam etti. "Demir Bey ona bu işi verdiği zaman yüzündeki şaşkınlığı görmen gerekirdi. Onu tanımayan biri bile oldukça eğlenirdi. Şahsen başına gelecek her şeyi hak ediyor." Gülümsemesi cümlesinin sonuna doğru silindiği zaman bir kişinin daha Sarptan nefret ettiğini anladım. Ne çok düşmanı vardı sahiden.
"İsmim Alp." Bana baktı. "Burada genellikle gençler eğlenmek adına toplanırlar. Müzik dinlerler, dans ederler. Burası onların özgürlük merkezi de sayılabilir."
"İlk kez insanlar içine çıkan ben için oldukça garip bir deneyim oldu."
"Böyle bir olaya bulaşman da garip bir deneyim olmuş senin için ama merak etme senin adına her şeyi basit yapacağız." Alp'e baktım.
Bir an için kendimi gülmemek adına zor tuttum. Benim gibi bir insan için tanımlanan hayat ne kadar da çakışıyordu bana? Kütüphane de kitaplara sığınan bir genç kızdan arkadaş çevresi olan ve dans okuluna giden bir kız.. Yine de bu konu hakkında konuşmak istemedim.
"Anlıyorum."
İlk müziğin aksine şimdi çalan şarkının sesi biraz daha artmıştı. Ortamdaki konuşmaları müzikten duymamak iyi gelmişti. Gülümsedim. Telefonuma bakarken Alp elini bana uzatırken gördüm. Bakışlarımı ona çevirdim.
Gülümseyerek "Dans edebilir miyiz?" diye bir soru sordu. Bakışlarımı yere çevirdim.
"Ama.. Ben dans etmeyi bilmiyorum."
Alp bana bakıyordu. Şaşırmıştı. Yine de kendinden taviz vermeden konuşmasına devam etti.
"Kendini bana bırak."
Ona baktım. Güvenmesem de dans etmek kulağa oldukça güzel geliyordu. Bu yüzden gülümsedim. Müzik bulunduğumuz ortamı ele geçirdiği zaman Alp elini belime yerleştirdi. Ardından bana baktı.
"Elini omzuma koy bakalım." Dediğini yaptım. Devam etti.
"Şimdi senden tek istediğim şey gözlerini kapatman."
Bir an için telaşlandım. "Hayır! Öyle nasıl dans ederim ya ayağına basarsam?"
"İki ayağınla ayaklarıma bas ve daha sonra gözlerini kapat. Dans eden bir kuş olacaksın." Hemen ekledi. "Güven bana." Dediğini yaparak iki ayağına bastım ve bir adım yükseldim. Güldü. "Ne kadar ağırsın böyle."
"Hey!"
"Şimdi gözlerini kapat bakalım." Dediği gibi yapıp gözlerimi kapattım. Müziğin sesi arttığı zaman dans etmeye başladık. Karnımdaki kelebekler heyecandan kanat çırpıyorlardı. Ne kadar garip bir şey yaşıyordum. Çocukluğumdan beri ilk kez dans ediyordum. Gerçekten kendimi uçuyor gibi hissediyordum. Ama dans eden ben değildim. Kendimi nasıl oluyor da bu kadar hızlı ana bırakabiliyordum? Yine de dans etmek içimdeki küçük kızı mutlu etmişti, hissediyordum.
Yavaş yavaş gözlerimi açtığım zaman bana bakan Alp'le karşılaştım. Ardından müzik dışında gelen bir sesin çiftlere seslendiğini duydum. Sesin geldiği yönü bulamamıştım. "Çift değiştirme zamanı!"
İşte şimdi dünyam şaşmıştı. Alp, beni döndürdüğü zaman tanımadığım bir adamın kolları arasına düşmüştüm. Birkaç adım yalpalasam da kendimi hızla toparladım. Bakışlarımı karşımdaki kişiye çevirmekte zorlansam da sonunda ona bakıyordum. Karşımda Sarp'ı görmeyi bekliyordum. Ancak yine de şaşırmıştım. Sarp tam karşımda duruyordu ve biz dans ediyorduk. Bakışları benim üzerimdeydi. Demir Beyin dediği gibi ne hissettiğini anlamak pek mümkün değildi. Sadece dans ediyorduk. Müzik hızlanıyordu ancak biz müziğe ihanet ederek daha yavaş dans ediyorduk. Birden hiç beklemediğim bir şekilde geriye doğru yattım. Hala onun kolları arasındaydım. Bakışlarını benden ayırmadan bana yaklaşıyordu. Kalbim oldukça hızlı atarken ne yapmalıydım bilmiyordum. Arkama bakmadan kaçmak istiyordum ancak bunu yapmak oldukça tehlikeli bir hamle olurdu. Bu yüzden sakin bir şekilde kalmaya özen gösterdim.
Yüzü bana o kadar yakın duruyordu ki hızla gözlerimi yumdum. Ne yapmam gerektiğine karar vermeden hareket ediyordum. Bunun sonucu nasıl biteceğini bilmesem de bir yola girmiştim artık. Gözlerimi açtığım zaman bana baktığını gördüm. Müzik durmuş yerini başka müziğe bırakmıştı. Yavaş bir şekilde beni ayağa kaldırdı. Bir adım geri gitti ancak hala karşımda duruyordu.
"Dans için teşekkürler."
Bir şeyler söylemek adına dudaklarım aralandı ancak hiçbir şey söyleyemedim. Arkasına bakmadan masasına geri döndüğü zaman bende Alp'in yanına döndüm.
"Nasıldı?" diye sorabildim. Konuşmak bulunduğum zamanda oldukça zordu.
"Çok güzel bir sahneydi. Tebrikler!" Birden aklıma bir soru geldi. Alp'e döndüm. Sorup sormamakla kararsız olsam da soracaktım.
"Sarp seni tanıyor mu?"
Alp sorduğum soru karşısında duraksadı. Bir süre müziği dinledim daha sonra Alp bana döndü. Dikkatle ona bakıyordum. "Aslında ben onu tanıyorum ama o beni tanımıyor diyebiliriz. Demir Bey, bizi hep ayrı yetiştirdi. Küçükken bizi neden ayrı yetiştirmesine anlam veremezdim aslında bakarsam bu sorunun hala benim adıma bir cevabı yok. Yine de her gün Sarptan bahsetti bana. Onu fotoğraflardan ve Demir Beyin anlattıklarından tanıdım. Dolasıyla onu tanıyorum evet ama o beni tanımıyor."
Alp'ten bakışlarımı çevirip kalabalık girişe yöneldim. Demir Beyin anlattıkları ne kadar doğru olabilirdi gerçekten Alp'e gerçekleri mi anlatıyordu yoksa anlattıkları her şey koskoca bir yalandan mı ibaretti? Demir Beyi gördüğüm andan itibaren ona inanmayan tarafımın sesi sürekli zihnimde yankılanıyordu. Ona güvenmeme adına sebep yoktu ancak inanmak adına da anlattıkları gerçekten yeterli miydi?
Girişte Demir Beyin yolladığı genç topluluğu bana el salladıkları zaman gülümsedim. Sanırım arkadaş ekibim tamamlanmıştı. Kızlar koşarak bana sarıldığı zaman erkekler de Alp'le konuşmaya başlamışlardı. Mutlu gibi gözükmek adına elimden geldiğince role uymaya çalışıyordum ancak aklıma yapılacak bir şey gelmiyordu. Acemiliğimin benim sonum olmasından korkuyordum.
"Sarp bizi izliyor. O yüzden doğal davranalım. On dakika sonra kovalamaca başlayacak. Ben senin peşinden geleceğim."
Başımı salladım ve gülümsedim. Kızlarla havadan sudan konuşuyordum ancak aklım pek burada değildi. Demir Beyin Sarpı tanıttığı zaman canlandı aklımda. Duygularını pek yansıtmaz dediği gerçekten buymuş. Onu dans ettiğimiz zaman gördüğümde bakışlarını çözememiştim. Sanki bir uçurum gizliydi. Bunu dans ederken anlamıştım. Yine de o yaptığına pek bir anlam veremiyordum. Neden beni öpecekmiş gibi bir izlenime kapılmıştım yoksa... Ondan etkilenen ben miydim?
Kızlara ve Alp'e baktım. Bir süre anlamsız konular hakkında konuştuk. Telefonuma baktım. Saat gecenin on ikisine geliyordu. Yavaştan Sarp'la yüzleşmem gerektiğine inanıyordum. Acemiliğim yüzünden korkuya kapılsam da kendime oldukça güveniyordum. Çantamı alarak Alp'in yanına gittim. Bana bakıyordu.
"Ben ayrılıyorum."
Başını salladı. Ekibe benim ayrıldığımı söylerken kızlara baktım. Gülümseyerek ayrıldığım hakkında birkaç bilgi verdikten sonra mekandan ayrıldım. Sokak ışıkları caddeye vuruyordu. Bu yüzden her yeri net bir şekilde görebiliyordum. Yavaş adımlarla yürümeye başladım. Arkamda beni takip ettiğini biliyordum. Bu yüzden şüphelenmemesi adına yavaş yavaş yürümeye devam ettim. Kısa bir süre sonra duraksadım. Arkamı dönmek istedim ancak bunun yerine adımlarımı hızlandırdım. Adım seslerini duyuyordum. Seri bir biçimde beni takip ediyordu. Telaşlandım ve daha hızlı yürümeye başladım.
"Kimsin sen?"
Soruma cevap vermemeyi seçti. Hala arkamdaydı. Sorumu yeniledim ve adımlarımı hızlandırdım. Daha sonra emin olduktan sonra koşmaya başladım. Dudaklarımdan bir çığlık savruldu. Korkuyordum. Arkama bakmadan koşuyordum. Onun da benimle beraber koştuğunu biliyordum. Demir Beyin adamları sayesinde nereye doğru kaçabileceğimi biliyordum. Sağ tarafa dönerek koşmaya devam ettim hala peşimdeydi. Şimdi kendimi nasıl kaybettirebilirdim? Alp'in arkamdan koşması ve beni takip etmesi gerekiyordu Yoksa her şey başarısız olacaktı. Sarp beni yakalayacaktı. İşin böyle olmaması adına kendimi zorlayarak koştum.
"Nereye kadar kaçabileceğini sanıyorsun?"
Yanıt vermedim. Koşmaya devam ettim. Sola döndüğüm zaman arkamdan geldiğini duyuyordum bu yüzden etrafa bakındım. Tahtaların olduğu köşe benim için en uygun yer olduğunu düşündüğüm için saklanmayı tercih ettim. Daha sonra arkamdan gelen adım seslerini duydum. Yavaşladı ve daha sonra durdu. Bir süre sessizlik oldu.
"Ciddi olamazsın."
Nefes almamaya dikkat ederek onu dinledim. Bir süre caddenin sonuna kadar koştu. Daha sonra eski yerine geldi ve sert bir şekilde küfür ettiğini duydum. Bu beni korkuttu. "Ben.. İlk kez birini elimden kaçırdım." Bağırdı.
"Bunu ona nasıl izah ederim!"
Elinde ne olduğunu bilmediğim bir şeyi duvara fırlattı. "O kızı bulmam gerekiyordu. Kahretsin!"
Telefon melodisi cadde de yankılanırken ikimizde kimin aradığını biliyorduk. Kısa bir süre sonra telefon sustu. "Efendim.." dediğini duydum. Bir süre sessizlik ortama hakim olsa da konuşmasına devam etti.
"Onu buldum ama kaçtı. Peki. Sen nasıl istersen öyle olsun. Bilgilerini bana at merakla bekliyorum ve merak etme böyle bir şey bir daha söz konusu bile olmayacak." Telefon kapandığı zaman bir süre olduğu yerde durdu. Daha sonra bulunduğu alanı terk ettiğini duydum. Olayın şoku ve heyecanı beni olduğum yere kilitlemişti. Az daha yakalanıyordum. Olduğum yerden çıktığım zaman dikkatle sokağın ortasına geçtim. Kimsenin olmadığından emin olarak birkaç adım ileri attım. Alpin gelmesini beklerken hesaba katmadığım bir şey oldu ve telefonum çalmaya başladı.
"Kahretsin!"
Korku, bütün vücudumu ele geçirdiğinde telefonu susturmaya çalıştım. Yandaki tuşa tıkladığım zaman telefonun sesi kesildi ancak bu sefer de bana doğru gelen adım seslerini duyuyordum. Saklanmayı düşünmüştüm ancak telaştan olduğum yerde kalmıştım. Birkaç adım atmayı becerdiğim zaman caddenin başında Sarp'ı gördüm. Bakışları beni bulduğu zaman gülümsüyordu. Yavaş bir şekilde üzerime geliyordu.
"Sonunda buldum seni." Güldü. "Biliyor musun sayende ilk kez az daha bir işi tamamlayamadan gidecektim ama gariptir ki yine sayende seni buldum.
Cebinden çıkarttığı silahı bana doğrulttuğunda "Seni uzun zamandır takip ediyorum. Kütüphaneden beri peşindeydim. Elbette bir gün ağıma düşecektin." Bir süre ne demek istediğini anlamadım daha sonra parçalar yavaş bir şekilde birleştiğinde sadece Sarp'a bakıyordum. Bu işte bir yanlış vardı. Bu hikaye de ya da gerçekte biri bana yalan söylüyordu.
"Seni ilk kez burada görecek ama Demir Bey senin bazı fotoğraflarını ona gösterdi. Yani seni tanıyor. Arkadaş çevresi sosyal olan, dans okulunda okuyan bir kızsın."
"Kütüphanesinden ayrılmayan, kitaplara saklanan bir kadın demek.. Ne kadar da acıklı bir hikaye." Ellerim titremeye başlamıştı. Bir adım geriye doğru attım. Bana bakıyordu. "Ah doğru kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Sarp. Senin cehennemin."
Olduğum yerde hareket edemezken Sarp bana bir adım attı. Ancak aynı zamanda duyduğum silah sesi çığlık atmama sebep oldu. Alp kolumdan tutup beni kendi tarafına çektiği zaman Sarpın Alp'e baktığını gördüm. Planını bozmuştu ve bu onu oldukça sinirlenmişti. Yine de hiçbir şekilde bir şey demedi. Bana baktı.
"Senle.." dediği zaman bana baktı. "Yeniden görüşeceğiz."
Ardından arkasına bakmadan koşarak uzaklaştı. Alp benimle konuşsa bile onu dinleyemiyordum. Demir beyin veya Alpin söylediği yalan aklımdan hayatta gitmiyordu. Ne yapacağımı bilmeden Alp'e baktım.
"Sanırım ilk tanışma aşamasını tamamladık." Ona bakmadım. Bir süre kendime gelmeyi bekledim. Olan olaylar bana fazla geliyordu. İlk kez gerçek anlamda korkuyordum. Ayağa kalktığım zaman arkama bakmadan koşarak sokaklara daldım. Alp arkamdan gelmek adına herhangi bir çaba göstermedi. Bir süre sokaklarda dolaştım. Daha sonra düşünmekten ve yürümek bedenimi yorduğu içi sonsuz durağım olan kütüphaneye kendimi bıraktım. Kimsenin olmadığı kütüphanem bana kollarını açmıştı. Ayakkabılarımı çıkartıp yere attım. Kafamdaki ağrıyı kaldıramıyordum. Bu yüzden kendimi koltuğa bıraktım.
Bozuk olan çanlar ben gözlerimi kapattıktan yaklaşık on beş dakika sonra çalmaya başladı. Hızla gözlerimi açtım. Kütüphaneyi uzaktan incelediğim zaman kimsenin olmaması içimi rahatlatsa da hala korkuyordum. Ayağa kalktığım zaman birkaç adım attım. Daha sonra koridorun ortasında bir kitap ve yanında küçük bir çakmak buldum. Etrafa bakarak kitabın üzerindeki notu ve çakmağı elime aldım. Ne olduğuna bir anlam veremesem de çakmağı masaya koydum ve notu açtım.
"Merhaba
Bu beni ilk görüşün olmayacak. Sana söz veriyorum. Beni daha çok göreceksin ve inan bana seni yakalayacağım. Bu arada bu kitabı tavsiye ederim ancak dikkat et fazla okursan içinde kaybolabilirsin ve çıkman için kimsenin yardımını alamazsın. Seni ancak sen kurtarabilirsin.
Bol şans diliyorum çünkü ihtiyacın olacak.
Sarp.."