2.Tanışma

1745 Kelimeler
Oktay beyin yanından ayrıldığımda adamın enerjisinin beni nasılda boğduğunu anladım.Garip bir şekilde sanki üzerimde gibi bir ağırlık bırakmıştı bende. Ben bu adamla nasıl yan yana çalışacaktım bilmiyordum. Ama mecburdum beni kendinin elediğini düşününce gururum okşanıyordu. Sonuçta yıllarca yememiş içmemiş gezip tozmadan ders çalışmıştım. Bunun illa bir karşılığı olmalıydı. Ve bu karşılık bir kaç ay bay Azraille yan yana olmak ve cv me büyük bir prestij katmaksa onuda yapardım. Ben Asya idim ablamın güçlü kızı . Ablamı gururlandırmak başımı her daim dik tutmak için gerekirse Oktay beye bile kafa tutardım. Gerçi o adamla biraz zordu ama denemeye değerdi. Hemen yurda geçip bugünkü planlarımı halledip duşa girdim ve işlerimi kısaca halledip odama gelip giyindim. Saçlarımı kurutuyordum ki telefonuma mesaj geldi. Ablam ve bir kaç arkadaşım dışında telefonum kimsede yoktu. Ekrana baktığımda tanımadığım numarayı görüp açtım. "Sabah tam 9 da adliye 3. kat 6 nolu salonda bekle " yazıyordu. Sanırım bu Oktay beyin numarasıydı yada sekreteri Füsun hanımın. Emin olmak için mesaja cevaben "Füsun hanım?" diye yazıp yolladım anında "Oktay Tuna!!! " yazan cevapla elim telefonda dondum kaldım. Telefon çalıyordu az kalsın elimden düşürecektim. Hemen açıp kulağıma götürdüm ve sesim kısık halde "Alo" dedim "Füsun olmadığıma emin olmuş olmalısın " dediğinde kendimi toparlayıp cevap verdim. "Ben şahsen haber vereceğinizi düşünemedim benim hatam" dedim. "Haklısın hiç bir stajyeri ben seçip aramam " dediğinde şaşkınlığım iyice arttı ve farkında olmadan "Beni niye arıyorsunuz o zaman?" dedim ama hemen dilimi ısırdım. Kıkırtısını duyup elim ayağım buz kesti. Adam gerçekten azrail gibiydi kanımı donduruyordu. "Sebebi yok canım öyle istiyor iyi geceler" deyip daha cevap veremeden telefonu kapadı. Ekrana bakakalmıştım titreyip telefonu masaya bırakıp seyrettim bir süre sanki beni ne yapacağımı görecek gibi gelmişti. Çok garip bir histi. Telefondaki alarmımı 7 ye kurup hemen yattım ve gözlerimi kapadım. Hemen uyumuş olmalıyım ki alarmın sesiyle fırlayıp hemen banyoya girdim dişlerimi fırçalayıp saçlarıma şekil verdim ve üzerime pantolon takımımı giyip hafif topuklularımla hazırdım. Bir elimde notebookum bir diğerinde evrak çantamla hazırdım. Otobüse binmek için durakta bekliyordum ki kocaman bir araba yanımda durdu ve ben bir adım kaldırıma doğru geri çekildim. Sol taraftaki cam inip adımın seslenilmesiyle başımı eğdim ve karşımda Oktay beyi şoför koltuğunda görüp ağzım O şeklinde kaldım. "Daha bekleyecek misin? Trafik çok sıkışık atla çabuk" dediğinde sanki mecburum gibi hızla arabaya bindim. Araba genişti içerisi mis gibi Oktay beyin pahalı parfümünden kokuyordu dün koklamıştım ve çok sevmiştim. Arabanın içinin ekstra temiz ve düzenli oluşuyla bu adamın farklı olduğunu anladım. Sesleri içeri almayan arabayla sanki başka bir boyuta geçmiştik. "Ne kadar konuşkansın." dediğinde başım ona döndü. "Merhaba" diye çıktı sözcükler dudaklarımdan. "Buda olur" diyerek elini çenesine götürüp okşadı. Traş olmuş jilet gibi füme gri bir takım yanlardan kırlamış saçları düzgünce taranmış sağ elinin serçe parmağında güzel gümüş renkli bir yüzük üzerinde arapça bir şeyler yazıyor . Adamı iki dakikada ezber edişime küfrettim içimden. "Sorsana merak etmiyor musun?" "Neyi anlamadım?" "Nereye gittiğimizi? Davayı? Olmadı beni?" "Kusura bakmayın duraktan her gün bir Oktay bey gelip almadığı için şaşırdım ve ne diyeceğimi bilemedim ." dedim. Kaşları çatıldı ve dudaklarını ısırdı. "Bugün kü dava neyle ve kimle ilgili ? Beni ilk günden davaya götürmeye nasıl karar verdiniz? Arkadaşlarım staj gördükleri avukatlarla davaya gitmek için aylarca beklediklerini ve belki de ya bir ya iki duruşmaya anca girebildiklerini söylemişlerdi. " "O o aptal avukatların sorunu ben kimseye benzemem." dedi haklı adam . "Ona şüphe yok." "Yoksa sende onlar gibi mi olmamı isterdin?" deyince iyice ona dönüp ben kaşlarımı çattım. "Ne alakası var Oktay bey ben size normalini söylüyorum siz normal değilsiniz ki'!!!" "Ya neyim?" "Azrail." diye çıktı dudaklarımdan. Yüksek sesle kahkaha atınca arabanın içinde boğulacağım sandım. Adamın enerjisi beni yoruyor sanki yada başka bir şey bilmiyorum daha önce hiç böyle hissetmedim. "Haklısın ben Azrail'im ama Azrail de bir melek. Ve unutma belki de bu evrendeki en zor ama en önemli görevi yapıyor. Kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir görev" dediğinde her söylediğinin haklılığıyla başımı önüme düşürdüm. Adam 45 yaşında görmüş geçirmiş yaşamış tecrübe etmiş ben kiminle aşık atıyorum ki? Salaklık bende ki de. "Asma yüzünü sana da öğreteceğim ve sende en az ben kadar güçlü ve yıkılmaz olacaksın. İşte o zaman karşımızda kimse duramayacak." bir dakika bu adam benimle mi çalışmak istiyor mezun olunca ? Yönümü yine ona taraf dönüp dayanamayıp sordum. "Oktay bey" bana bakıp tekrar yola döndü zira trafik berbattı. "Siz karşımızda dediniz ya az evvel?" "Evet." "Şey ben mezun olunca acaba siz benimle " derken lafımı kesip "Evet seni kendime istiyorum" dedi. Kendine istermiş. "Nasıl yani?" "Şirketime yani böylesi bir yeteneği onun bunun yanında heba edemem bu en başta sana haksızlık." dedi. Adam kafayı yemiş freni patlamış kamyon gibi son sürat gidiyordu ama henüz benimle gerçek benle yani tanışmamıştı. "Oktay bey stajda mesleğimize dair en ince detayları ve sizin üstün muhakeme yeteneğinizden faydalanacağımı düşünüyorum." "Dur bir dakika bunu sevmedin hatta rahatsız oldun." bunu nasıl anladın?" "Rahatsızlık demeyelim de planlarım arasında böyle şeyler yoktu. diyelim." "Planlarında merak etme her zaman değişkenlik yada esneme yapılabilinir." dalga geçiyor olmalı benim hayatım söz konusu ne esnemesi ne değişmesi imkansız gibi bir şey o. "Üzgünüm ama hayatımı ilmek ilmek dokumuşken esnemesini yada büyük değişiklik yapmayı düşünmüyorum." dedim bir çırpıda. Anlamaz gözlerle bana bakıyordu. Kırmızı yanınca bedenini hafif bana döndürüp "Sen ciddisin!" ha şunu bileydin aslan parçası. "Evet" "Tamam bende bunun üzerinde çalışırım" diyerek ayağını debriyajdan çekip hareket ettik. Adliye sarayının park alanında arabayı park edip hemen içeri adımladık ve 3. kata çıktık. Salonun önünde bir kaç kişi daha vardı bize öldürecek gibi bakıyorlardı. "Oktay bey bugün çok pişman olacaksınız." diyen adama bakıp sakince "İçeride görüşelim lütfen burası yeri değil" diyerek sakince karşılık verdi. İsimleri okunan müşteki ve avukatlarla hemen içeri geçtik ve ben Oktay beyin yanına oturdum. Sadece izliyordum. Cübbesinin içinde devleşen adama hayran olmamak elde değildi. Müvekkilini savunuşu mahkemeye sunduğu deliller karşı tarafı bozguna uğratmıştı. Sakinliğiyle delirttiği karşı taraf ayağa kalkıp isyan ederken hakim elini kürsüye koyup bağırdı ve onların bazılarını dışarı çıkardı. 1 ay sonraya ertelenen dava Oktay bey cephesinde çok başarılı olmuş bir sonraki davada sonuçlanacaktı. Kendinden emin masasındaki evrakları toparlayıp ayağa kalkan adama bakakalmıştım. "Beğendin mi?" diyerek yanımdan geçip gitti. Koşarak ardı sıra yürüdüm. İçeride olanlarla ilgili biraz sohbet ettik . Otoparka giderken izin istedim ama gideceğim yere kendi bırakmak istedi. Ben şimdi kampüse onunla nasıl gideyim. Okulun ineği Hukuk dünyasının Azrail'inin arabasında okula gelsin olur şey değil. Olmaz desem de beni kale almayıp beni okul binasının önüne kadar getirdi. Camlar filmli olduğundan içerisi görünmüyordu ama dışarı nasıl ineceğimi düşünmeye başladım. Sakince kapısını açıp indi ve ben ne yapacak derken beni tarafıma gelip kapımı açtı ve elini uzattı şaka gibiydi. Şaşkınlığım korkum utanmam birbirine girmiş etrafımda fink atıyorlardı. Elini tutmadan gülümseyerek yavaşa inip yan tarafa geçtim. Kapıyı kapayıp yanıma geldi ve hafif eğilip "Yarın sabah 9 da ofisimde ol haftada 4 gün benimsin hocalarınla görüştüm gerekli evrakları dersleri sana ulaştıracaklar zorlanmayacaksın" dediğinde sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Adam her şeyi düzenliyordu da bana sormak aklına gelmiyordu. "Tabii yarın görüşürüz" deyip usulca yanından ayrıldım. Ayaklarımda pranga var gibi güçlükle kaldırıp merdivenleri çıktım. İçeri girdiğimde büyük bir nefes koyverip derin bir nefesi içime çekmiştim. Yan tarafımdaki kızlar haset gözlerle bana bakıyorlardı ama görmezden gelip hemen amfiye doğru yürüdüm. Bugün ceza hukuku dersimiz vardı profesörümüz çok acımasızdı. Hemen ikinci sıradaki ortaya oturup kitap defterimi çıkarttım not tutmaya hazırdım. Okul hayatım boyunca alıştığım hızlı kodlayarak not tutma okul hayatımı bayağı kolaylaştırmıştı. Derslere birbiri ardına girdiğimde artık beynim uyuşmuş pelte gibi olmuştum. Saçım başım dağılmış lastikle toplamıştım. Gömleğimin yakasından bir kaç düğme açmış sallana sallana kantine gidip oradan kendime güzel bir demli çay alıp az ilerideki banklara oturdum. Ayakkabılarımı çıkartıp çıplak ayaklarımı çimenlere bastırıp kıkırdadım. Hafif öne doğru kayıp başımı bankın arkasına yaslayıp gözlerimi kapadım ve doğayı dinliyordum. Gözlerimin üzerindeki gölgeyle kaşlarımı çatıp güneşime engel olan kim diye gözlerimi araladığımda 3 yıldır bana yazılan ama benim de her seferinde hayır dediğim Enes vardı. Ailesi oldukça zengin 4 kuşaktır avukat ve üstelik Azrailin de rakip firması. Sanırım sabah Oktay beyle geldiğimi görüp sinir olmuş burnundan tıslayarak nefes alıp veriyordu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" oturuşumu düzelttim ve sırtımı banka yaslayıp "Ne yapmışım?" dedim kaygısızca. "Sen bana inat nasıl gider o orospu çocuğunun yanında staja başlarsın?" neler diyordu bu andaval? "ENES ŞUAN NE HAKKINDA KONUŞUYORSUN HİÇ BİR HALT ANLAMIYORUM."sesim biraz yüksek çıkmıştı çünkü hayatıma karışılmasından nefret ederdim. Zira ben buraya öyle ana baba parasıyla değil alnımın teri emeğim ve uykusuz duraksız aç susuz gecelerim gündüzlerim ile gelmiştim. Öyle birilerinin höt hötüyle de vazgeçmeyecektim. Bir adım geri gidip sesini ayarladı ve daha yumuşak halde konuşmaya başladı. "Asya seni seviyorum hemde ilk gördüğüm günden beri." "Bu senin sorunun." "Biliyorum haklısın ama bu yıl mezun olacağız bizim şirketimizde staj yapmanı istiyorum senden." "Neden?" "Çünkü beni tanı ailemi gör istiyorum. Seninle bir gelecek istiyorum bunu anlamamış olamazsın.?" elbette anlıyordum ama istemiyordum. "Anlıyorum ama kendi geleceğimi şekillendirmeden oluşturmadan seni buna dahil edemem. Bu çok yanlış ve sana haksızlık olur. "Bana istediğin her şeyi yapabilirsin. Haksızlıkta dahil." saçmalıyor. "Enes lütfen bu konuşma çok yanlış yerlere gidiyor. devam etmeyelim." "Neden o sana benden daha mı iyi davranacak sanıyorsun? Adam kaç yaşında ya ?" sinirden ayağa kalktım ve elimle göğsüne vura vura anlattım derdimi çünkü belli ki öküzlük vardı anlamayacaktı. "Bana bak Enes arkadaşımsın hislerine saygım var susuyorum diye yanlış değerlendirme.Staj işimi Kamil hoca ayarlamış bana soran bile olmadı. Ha sorsalar gene Oktay bey derdim. Ayrıca sen ne demeye çalışıyorsun? Ne demek 45 yaşında ? Bana ne yaşından başından ya. Ben öğreneceğim işe güce tecrübeye bakıyorum. Bunu anlamak o kadar zor mu? Beni güya tanıyormuşsun ya görünen o ki tanıyamamışsın." eşyalarımı toplayıp yürüyecektim ki kolumdan tutup beni durdurdu., "Bilmiyorsun anlamıyorsun ama seni kırmak istemiyorum çok özür dilerim. O kötü birisi seni kendi seçtiyse seni rahat bırakmayacaktır. Dikkatli ol ondan uzak dur." diye beni uyardı. Ne demek istedi anlamadım umurumda da olmadı ama sinirle otobüs durağına doğru yürüdüm. Yanımdan yavaşça gelen arabayı görünce sabahki olduğunu anlayıp ya sabır çektim. Çam aşağıya doğru iniyordu ve benim sinirimde yukarı çıkıyordu. Durdum arabada durdu. Eğilip sabahki gibi bana bakan Oktay beyle bakıştık ve dudağımın kenarı kıvrıldı. Sıra demek ki Oktay beydeydi oda bugün ki nasibini alacaktı. "Seni yurda bırakayım Asya." durup yüzüne baktım ne göreceksem adam bildiğin cambaz. "Teşekkür ederim ama sizin işiniz yok mu?" şaşırdı ama hemen toparladı. "Kamil hocanın yanındaydım seni görünce otobüsle uğraşma diye." "Benim özel şoförüm değilsiniz Oktay bey lütfen işinize bakın yanlış anlaşılmalara mahal vermek istemiyorum iyi günler" diyerek hızla otobüs durağına diğer öğrencilerin arasına karıştım. Ondan tarafa asla bakmıyordum. Bir süre bekleyip hızla yanımızdan geçip gitti. Enesin dediklerini akıl süzgecimden geçirince acaba diye bir sürü şey oluştu kafamda ama yurda giderken hepsini unutmayı tercih edip yarın ki sabah nasıl gidecek ve yüzleşeceğimi düşündüm.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE