Ne demişti Kağan. O an ne demişti de benim öleceğimi hissettirecek kadar bağrımı ateşe vermişti. Anımsadıkça ruhum içimden çekilir. Sanki o an çaydanlık dolusu kaynar sular ağzımdan içime döküvermişti. O can havliyle ayağa fırladığım gibi yumruklamaya başlamıştım. Ben ona gelişi güzel son gücümle vuruyorken dış kapıda aynı anda çalıyormuş. Öyle bir hale düşmüştüm ki ne kapının çalması ne de köyün yanması umurumda değildi. Tabi o da öylece durmuyor beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Baş gelemeyince arkamdan sarılıp ağzımı kapattı. O da bir ben kadar telaşlıydı. “Lütfen sakin ol lütfen” diyerek kulağıma doğru fısıldıyordu. Nasıl sakin olacaktım ki. Beni bile isteye kullanmış en kötüsü de buna koşarak izin vermiştim. Ona gözüm kapalı inanırken o boynuma bıçağı dayadığı gibi kesip atmıştı.

