ŞELALE

1037 Kelimeler
Aynı üniversiteden mezun olduklarını öğrenen Handan, “Hangi bölümden mezunsun?” diye sordu. Oltaya yeni takılan balığı yukarı çeken genç adam işine odaklanırken cevap verdi: “Türk Dili ve Edebiyatı.” Onun kitap yazdığını hatırlayan genç kız heyecanlandı. “Meryem abla bir kitap yazdığından bahsetmişti. Ne ile ilgili yazıyorsun?” Handan'ın kıpır kıpır hallerini ilk kez gören genç adam onun bu enerjiyi nereden bulduğunu düşünerek gözlerini gözlerine kilitledi. “Aşk!” “Sen ciddi misin? İnanmıyorum!” Onun verdiği tepki sonunda Talha'nın ilgisini çekebilmişti. “İnanamama nedeninizi öğrenebilir miyim, gelin hanım?” Handan omuzlarını çene hizasına çekerek aklından geçenleri kendince sözcüklere dökmeye çalıştı. “Ne bileyim... Söz konusu aşk olunca, yani romantizm... Sanki bir adamın kaleminden çıkan cümleler çok samimi gelmeyecekmiş gibi. Gerçi bu şekilde eleştirmem ne derece doğru bilmiyorum; çünkü ben aşk hikâyesi okumam.” Genç kızın söylediklerine bozulan Talha oltasını tekrar suya attıktan sonra önündeki kayanın üzerine oturup ayaklarını aşağı sarkıttı. “Yani aşkı erkeklere yakıştırmıyorsunuz.” “Yok, hayır! Beni yanlış anladın, öyle demek istemedim.” Önündeki berrak suya bakan genç adam Handan'ın yüzüne bakmadan, “Aşk, sevmesini bilen her adama yakışır, gelin hanım” dediğinde genç kız da onun yanına oturarak ayaklarını aşağı sarkıttı. Uzunca bir süre Talha'nın oltanın ucuna takılan balıkları küçük kovanın içine koymasını izleyen Handan uzayan sessizliğe daha fazla dayanamadı. Gerçi genç adamın da konuşmaktan çok hoşlandığı söylenemezdi. “Peki, bana kitabının kurgusundan biraz bahsedebilir misin? Belki de sayende aşk romanları okumaya başlarım.” Talha cevap vermek istemese de kendisini bu meraklı kıza açıklama gereği duydu. “Basım aşamasına kadar ne size, ne de bir başkasına bundan bahsederim.” Onun sözleri Handan’ın hikâyeyi daha çok merak etmesine neden oldu. “Peki, neden? Herhalde bir başkasına anlatacak değilim.” “Eğer yazım aşamasındaki kurguyu size anlatırsam, hikâye benim hikâyem olmaktan uzaklaşır, bizim hikâyemiz olur.” Onun bizim hikâyemiz demesinden bir şey anlamasa da, kitabın konusuyla ilgili bilgi alamayacağını anlayan Handan daha fazla üstelemedi. “Anlaşıldı, anlatmayacaksın. Bari sonu mutlu biten bir şey olsun yazarım.” Dediğinde ilk kez katı görünen Talha'nın tebessümünü yakaladı. Onun yüzündeki gülücük içini ısıtırken ayağa kalktı. “Artık gidelim mi? Tuttuğun balıklar bize bir hafta yeter.” Geri dönüş yolunda tek kelime etmeden eve geldiklerinde Meryem Hanım’ın eşi kasabadan aldığı poşetleri eve taşıyordu. Talha elindeki balık malzemeleri ve kovayı tuttuğu için Handan yaşlı adamın elindeki poşetlerden birkaç tanesini aldı ve birlikte içeri girdiler. Günün sonunda Meryem Hanım’a akşam yemeğinde yardım eden Handan yemek sonrasında yorulduğunu hissederek odasına çekildiğinde gün içinde yaptıklarını düşündü. Genç adamın bir uzak bir yakın davranışlarını, arada bir yakaladığı gizli bakışlarını hatırlayınca gülümsedi. O daha önce tanıdığı erkeklerden farklıydı ama onu farklı kılan şey neydi, işte onu bilmiyordu. *** Ertesi gün, gece kitap çalışması yüzünden geç uyuyan Talha, Meryem Hanım’ın sesiyle uyandı. “Handan Hanım ortalarda yok!” Hızla yatağından kalkan genç adam, “Nasıl olur, mutlaka buralardadır” dedi. “Her yere baktık, oğlum! Gitmiş. Zaten kahvaltıda kendimi özgür hissetmek istiyorum demişti.” Talha, Meryem Hanım’ın sözleriyle onun nerede olabileceğini tahmin etti. “Hiçbir yere gidemeyeceğini sen de biliyorsun, panik yapacak bir şey yok. Ben onun nerede olduğunu biliyorum” dedi ve yaşlı kadın dışarı çıkar çıkmaz üzerini giydi. Yarım saat sonra küçük şelaleye yaklaşırken su sesinin yanında Handan’ın şarkı söyleyen sesini işittiğinde içi az da olsa rahatladı. Genç kız görüş alanına girdiğinde ise tam da tahmin ettiği manzarayla karşılaştı. “Su yılanlarını da hesaba katmışsındır umarım!” Talha'nın sesini duyunca arkasını dönen Handan onun anlatmak istediği şeyi sonradan idrak edince çığlık atarak hızla genç adama doğru yüzdü. Korkudan iç çamaşırlarıyla sudan çıktığı an genç adam hayatında gördüğü en kusursuz vücut karşısında yutkunmak zorunda kaldı. Beyaz iç çamaşırı ıslanarak tenini en ince ayrıntısına kadar ortaya çıkartmış, bu görüntüyle de genç adam olduğu yerde kalakalmıştı. Handan’ın durumu son anda fark ederek ikinci bir kez çığlık atması üzerine kendine gelen Talha hemen arkasını dönüp, “Özür dilerim, çıplak olduğunu tahmin edemedim” dedi. “Arkanı dönersen o gözlerini oyarım senin!” diyen genç kız kayaların üzerine bıraktığı kıyafetleri aceleyle üzerine geçirirken söylenmeye devam etti: “Sanki suya elbiselerle girilir!” Birkaç dakika sonra Handan ıslak çamaşırları nedeniyle üşüdüğü için kollarını vücuduna sararak Talha’nın karşısında durdu. “Neden sinsi sinsi yaklaşıyorsun? İnsan gelirken bir ses verir.” “Peki, siz neden gizli saklı, haber vermeden evden çıktınız. Hepimiz merak ettik. Ya başınıza bir şey gelseydi? Hem bu havada buz gibi suya girmek delilik!” Talha'nın arka arkaya sıraladığı sözlerinden sonra Handan gözlerini kısarak genç adamın gözlerine baktı. “Su yılanı falan yoktu, öyle değil mi? Beni kandırdın!” Onun yalanını yakalamasından utanan genç adam konuyu değiştirmeye çalıştı: “Özgürlük sadece balıklar gibi onlarla birlikte yüzerek hissedilmez. Madem özgürlüğünüze bu kadar düşkündünüz, neden evlendiniz?.. Durun tahmin edeyim, evlilik galiba ilk günden aşkı öldürüyor!” Sözcükler dudaklarından çıkarken anlamıştı genç adam, bunlar söylenmemesi gereken sözlerdi ve konuyu değiştirmek isterken mesele gitmemesi gereken yerlere sapmıştı. Handan’ın dolan gözlerinin ardından arkasını dönerek eve koşması da bunu gösteriyordu. Arkasından, “Özür dilerim, ileri gittim!” dedi ama genç kız umursamadı. Gece salonda televizyonun kanallarını karıştıran Handan bir müzik programına denk geldiği zaman durdu. Şelaleden sonra doğru düzgün bir şey yemediği gibi tüm gün morali bozuk olarak odasından çıkmamıştı. Üzerine bir de bulduğu şarkı duygularının coşmasına neden olmuştu. Gözündeki yaşları silerek yanmakta olan şöminenin önüne oturup kollarını dizlerine doladı. Tam da daldığı anda Talha’nın sesini duydu. “Bugün için özür dilerim.” Fakat onu duymuyormuş gibi yaparak şöminedeki ateşi izlemeye devam etti. Kimdi bu adam ki ona evliliğiyle ilgili yorumda bulunmuştu. Ayağa kalkıp ona haddini bildirmek geçti içinden o anda. Ama konuşamayacak kadar güçsüzdü. Arkasını dönmeden, “Olmayan şeyler ölmez Talha” dedi. Genç adam bir süre daha ayakta bekledikten sonra aralarında milimler kalacak şekilde yanına oturup, “Eğer bir daha yüzmek isterseniz lütfen bana haber verin. Ben sizi götürürüm. Ve söz veriyorum arkamı dönmem. Kitabımı bitirmek için bu gözlere ihtiyacım var” dedi. Talha’nın sözleri az da olsa Handan’ın kalbini yumuşattı. Zaten o kolay affedebilen bir kızdı, asla kalbinde kin taşımazdı. “Eğer bu sözlerle kendini affettirmeye çalışıyorsan başaramazsın. Seni bir şartla affederim. Bana kitabının konusunu anlatacaksın.” Şartını dile getirdikten sonra yüzünü yanındaki adama çevirdiğinde onun da kendisi gibi yanan ateşi izlediğini gördü. Kısa bir süre bekleyen Talha cevap vermek için bakışlarını kendine bakan gözlere çevirdi. “İmkânsız aşk.”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE