Kanita, bir süre sonra kendini toparlayıp sakinleşti. Karşıdan yaklaşan at seslerini duyunca, Andres'in kollarından yavaşça ayrıldı. Rodrigo, Talaris ve Elion yanlarına varmışlardı. Andres, kısa bir göz işaretiyle durumun kontrol altında olduğunu gösterdi. Herkes derin bir nefes aldı.
Elion, nazik ama temkinli bir ses tonuyla konuştu..."Prenses, hemen saraya dönmeliyiz. Krallığın sınırlarına yakınız ve etraf sizin için güvenli değil."
Kanita, başını hafifçe sallayarak onayladı ve hiçbir şey söylemeden atına bindi. Ardından, Andres de atına binip gruba katıldı. Yavaşça geri dönmeye başladılar, ama Kanita'nın içinde fırtınalar hâlâ dinmemişti. Yüzü sakin görünse de, zihninde planlar dolaşıyordu.
Kanita, dışarıdan sakin ve kontrol altında görünse de, aklından geçen düşünceler yakında herkesi şaşırtacak ve beklenmedik olaylara neden olacaktı. Öfkesini bastırmış gibi görünüyordu, ama içindeki huzursuzluk henüz sona ermemişti.
Kanita, saraya girer girmez karşılaştığı manzara karşısında duraksadı. Elara ve Mira, bir danışmanla hararetli bir şekilde tartışıyorlardı, Alessandra ise iki tarafı sakinleştirmeye çalışıyordu. Kanita, tüm görkemli ve asil duruşuyla yanlarına yürüyerek sert ama kontrollü bir sesle sordu: "Neler oluyor burada? Kızlar, sorun nedir?"
Elara hemen cevap verdi, öfkesini gizleyemeyerek..."Şu kraliyet danışmanı, bize yakın zamanda bir yolculuk için hazırlanmamızı söyledi."
Mira ise hemen araya girerek daha da öfkeli bir ses tonuyla düzeltti..."Söylemedi, emretti!"
Kanita, danışmana doğru kızgın bakışlarını çevirdi. Danışman, Kanita’nın öfkesini fark edince duraksadı, ancak yine de kendini savunmaya çalıştı..."Prenses, lütfen sözlerimi yanlış anlamayın, ama onlar bir grup orman perisi ve kanatsız. Kadim kurallara göre, sarayda yalnızca hizmetli olarak kalabilirler."
Kanita, sabrını koruyarak derin bir nefes aldı ve gözlerini danışmanın üstüne dikti. Sesi keskin, ama bir o kadar da tehditkârdı...
"Sözlerine dikkat et. Hangi hakla dostlarımı buradan göndermeye kalkarsın?"
Danışman, telaşla bir adım geri çekildi...
"Ama Prenses, kurallar—"
Kanita, onun sözünü keserek kararlı bir şekilde devam etti..
"O kurallar sizin için geçerli, benim için değil."
Gözleri tehditkâr bir şekilde parladı ve danışmana bir an bile geri adım atmadan bakmaya devam etti. Saraydaki herkes, Kanita’nın bu kararlılığının ne anlama geldiğini biliyordu—onun sözleri sorgulanmazdı.
Danışman, Kanita'nın gözlerindeki kararlılığı gördüğünde sessizleşti, ancak hâlâ titrek bir sesle konuşmaya cesaret edebildi.. "Kadim kurallara karşı gelmek, infaz emridir, Prenses."
Kanita, soğuk bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Kuralları senden öğrenecek değilim. Şu anda içinde bulunduğum durum, aptal kurallarınız yüzünden oldu."
Saraydaki herkes bir an için duraksadı. Kimse Kanita'nın ne demek istediğini tam olarak anlamamıştı. Kurallar, onun geleceğini nasıl kötü etkilemişti? Bu sırada Kanita’nın amcası Setis, yanlarına geldi. Onun varlığı odadaki gerilimi bir nebze yatıştırsa da Kanita'nın bakışları hâlâ ateş doluydu. Amcasının gelişine aldırış etmeden, ona doğrudan döndü ve gözlerinde hiçbir korku belirtisi olmadan konuştu..
"Amca, hemen Erit Krallığı’na bir ulak göndermek istiyorum. Son durumu öğrenmeliyim," dedi, sesi güçlü ve kararlıydı. "Ve kadim kurallara gelince... yoldaşlarıma dokunan kim olursa olsun, onu o kuralların içinde boğarım."
Setis, Kanita’nın bu kadar sert ve net konuşmasına şaşırsa da, onun kararlılığına
saygı duyduğunu belli eden bir şekilde başını salladı.
"Derhal, Kanita," dedi. Ardından danışmana dönerek bakışlarıyla onu sessizce uyardı. Danışman, durumu daha fazla zorlamadan geri çekildi.
Kanita'nın gözleri etrafındakilere meydan okurcasına dolaştı. O an herkes, onun artık eski kırılgan prenses olmadığını, ne kadar ileri gidebileceğini fark etti.
Valeri, olan biteni izlerken kafası karışmıştı. Kadim kurallara en çok saygı duyan ve onları titizlikle uygulayan babası Setis, nasıl olur da Kanita’nın bu kuralları hiçe saymasına izin verirdi? Valeri, babasının her zamanki gibi sakin ve kontrollü tavrını sürdürmesine rağmen, ikisinin arasında bir şeylerin gizli olduğunu seziyordu. Ancak bu gizemin ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu.
Kanita’nın sert sözleri ve babasının ona karşı bu kadar yumuşak davranışı Valeri’yi rahatsız etmeye başlamıştı. Babasının kadim kurallara bu kadar bağlı biri olduğunu bildiği için, Kanita'ya bu kadar taviz vermesinin arkasında başka bir sebep olmalıydı. Ama ne? Valeri, bu sorunun cevabını bulmak için dikkatini daha da yoğunlaştırdı. Babası ve Kanita arasında bir sır olduğunu hissediyordu, ama bu sır neydi?
Valeri, düşüncelerinde kaybolmuşken, babasının ona bu kadar şey anlatmamış olması, içindeki şüpheyi daha da büyütüyordu. Gözleri bir an için babasına kaydı, ama Setis’in yüzünde hala bir ipucu bulamamıştı.